Diyabet kaynaklı mortalite artmaya devam ediyor
Toplumu etkileyen pek çok hastalığa bağlı ölümlerin son yıllarda azalma gösterdiğini ancak diyabete bağlı istenmeyen durumların arttığını belirten Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Habib Bilen, “Diğer yandan diyabetli hasta sayısı Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) öngörülerinin üstünde bir artış göstermektedir. Ancak bu olumsuz tabloya rağmen DM tedavisinin izleminde kullanılan HbAlc’deki %1 bir düşüş bile komlikasyonların gelişmesini önlemede ciddi faydalar sağlamaktadır” dedi.
Aile Hekimliği Dernekleri Federasyonu tarafından düzenlenen Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu Ulusal Kongresi’nde konuşan Doç. Dr. Bilen, şu değerlendirmelerde bulundu: “Diabetes Mellitus (DM); insülin etkisizliği veya eksikliği sonucu gelişen, kan şekeri yüksekliği ile seyreden multisistem bir hastalıktır. Oluşturduğu morbidite ve mortalite açısından toplumun genelini etkileyen hastalıklar ( kanser, kardiovasküler hastalıklar, inme, KOAH )’ a bağlı ölümler son 2-3 dekat boyunca ya azalmış yada sabit kalmış durumda iken, DM’a bağlı istenmeyen durumlar maalesef giderek artmaktadır. DM tanısı, Amerikan Diyabet Cemiyetinin (ADA) kılavuzuna göre 4 şekilde konulmaktadır:
1- HbAlc ≥ %6.5
2- Açlık plazma glukozu (PG) ≥ 126 mg/dl
3- Oral Glukoz Tolerans Testi (OGTT) 2. saate bakılan PG ≥ 200 mg/dl
4- Klasik semptomların varlığında herhangi zamanda bakılan PG ≥ 200mg/dl
Bu maddelerden herhangi birinin varlığı tanı için yeterlidir.”
Prediyabetikler artık riskli grup olarak kabul ediliyor
Güncel kılavuzlara bakıldığında daha önce prediyabetli olarak kabul edilen hastaların artık riskli grup olarak tarif edilmeye başlandığını dile getiren Doç. Dr. Bilen, “Açlık sırasında bakılan PG’nun 100-126 mg/dl arasında olması ise ‘Bozulmuş Açlık Glukozu’ olarak adlandırılmaktadır. OGTT’ de 2. saatte bakılan PG’nun 140-200 mg/dl arasında olması durumu ise ‘Bozulmuş Glukoz Toleransı’ olarak değerlendirilmektedir. Daha önceki ADA klavuzlarında prediyabet olarak adlandırılan HbAc’nin %5.7-6.5 arasında olma durumu ise günümüzde Diyabet için artmış riskli grup olarak tanımlanmaktadır. Gestasyonel DM için risk değerlendirmesi yapılarak gerekli tanısal test seçilmelidir. Ciddi obezistesi olan, daha önceki gebelikte gestasyonel DM tanısı almış veya iri bebek doğurma öyküsü olan kadınlar, polikistik over sendromu tanısı olan ve birinci derece aile bireylerinde DM öyküsü olan gebeler gebelik doğrulanır doğrulanmaz normal bireylerde uygulanan testler kullanılarak tanısal işleme tabii tutulmalıdırlar. Normal gebelikte ise WHO, İDF ve ADA’nın çeşitli tanısal test yaklaşımları söz konusudur” dedi.
Diyabet teşhisinde Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Derneği (TEMD)’in önermiş olduğu tanısal yaklaşım testini tercih ettiklerini söyleyen Doç. Dr. Bilen, “Bu teste 50 gramlık glukoz yükleme testi ile 24-28. haftalarda tarama testi yapılmaktadır. Birinci saatte PG’nun ≥ 140 mg/dl olması durumunda tanısal teste geçilmektedir. Bu teste ise 100 gram glukoz yüklemesi yapılarak açlık, 1, 2 ve 3. saatlerdeki PG bakılmaktadır. Açlık ≥ 95mg/dl, l.saat ≥ 180mg/dl, 2.saat ≥ 155 mg/dl ve 3.saat ? 140 mg/dl değerlerinden en az ikisinin varlığında Gestasyonel DM tanısı konulmaktadır” diye konuştu.
DM önemli komplikasyonlar yaratabilir
Diyabetin pek çok önemli komplikasyon yaratabildiğini; bu nedenle hasta takibinin önemli olduğunu dile getiren Doç. Dr. Bilen, sözlerini şöyle sürdürdü: “DM erişkin genel popülasyonda renal replasman tedavisi gerektiren son dönem böbrek yetmezliği ve görme kaybının önde gelen nedenidir. Tip 1 diyabette hastalığın başlamasından 5-10 yıl içinde mikro ve makrovasküler komplikasyonlar gelişmekte iken, tip 2 diyabette daha hastalığın ilk tanısından itibaren komplikasyonlarla karşı karşıya kalınabilmektedir. DM’un akut ve kronik olmak üzere komplikasyonları 2 gruba ayrılır.
Akut komplikasyonlar:
1- Diyabetik ketoasidoz
2- Hipoglisemi
3- Nonketotik hiperosmalar (NKH) koma veya NKH durum
4- Laktik asidoz
Kronik komplikasyonlar:
A- Makrovasküler komplikasyonlar ( kalp ve periferik damar hastalıkları) B- Mikrovasküler komplikasyonlar
1- Diabetik nefropati
2- Diyabetik nöropati
3- Diyabetik retinopati”
Tedavide öncelikli hedefler
Diyabetin ideal tedavisinde esas hedefin iyi glisemik kontrolün sağlanması olduğunu belirten Doç. Dr. Bilen, “Öncelikli hedefler arasında eşlik eden diğer komorbit durumların düzeltilmesi ve hasta- hekim işbirliğinin sağlanmasıdır. İdeal glisemik kontrolde hedeflerimiz ADA kriterlerine göre; HbA1c: ≤ % 7, öğün öncesi PG: 70-130 mg/dl ve öğün sonrası (90-120 dakika): < 180 mg/dl’dir. Bu değerler hastanın yaşına, beklenen yaşam süresine, eşlik eden komorbit patolojilere göre modifiye edilmelidir. Örneğin, beklenen yaşam süresi kısa olan bireylerde hedef değerlere ulaşmak için nisbeten daha esnek olabiliriz. Glisemik kontrol dışında ayrıca, hastaların kan basınçlarının 130/85 mmHg altında tutulması, LDL kolestrol değerlerinin ise 100 gm/dl altında tutulması gerekmektedir” dedi.
Hasta takibinde hassas davranılmalı
Hasta takibinde istenilen hedeflere ulaşılabilmesi için hekim ve hasta koordinasyonun çok önemli olduğunu dile getiren Doç. Dr. Bilen, şu bilgileri verdi: “Hastalara daha ilk visitte ayrıntılı bir fizik muayene (FM) yapılarak beden kitle indeksleri (BKİ), yemek yeme düzenleri, yaşam şekilleri, varsa komorbit diğer patolojiler değerlendirilmelidir. FM’de göz dibi muayenesi, kardiak muayene, tiroid muayenesi, nörolojik muayene, periferik nabız muayenesi, cilt ve özellikle ayak muayenesi mutlaka yapılmalıdır. Tip 1 ve tip 2 DM’ lu hastaların visitlerinde farklılıklar olmakla birlikte genel olarak hasta visitleri araya giren istenmeyen bir durum olmadıkça, insülin kullanan hastalarda ayda 1, kullanmayanlarda 3 ayda bir yapılmalıdır.
Vizitlerde; HbAlc, 3 ayda bir kez, idrar analizi; her visitte, açlık lipid profili; yılda bir kez, mikroalbüminüri; daha önceden varsa 3 ayda bir-yoksa yılda bir, retinopati; yılda bir kez, ayak muayenesi; mümkünse her vizitte yapılmalıdır. Ayrıca hastalara kendi kendilerine kan şekeri ölçüm ve monitörizasyon yapabilme (SMBG) yeteneği kazandırılmalıdır. Klavuzlarda farklı öneriler olmakla birlikte genel olarak hastalar tip1 DM’da günde 3- 4 kez, tip 2 DM’da ise günde bir kez ölçüm yapmalıdır. Ayrıca bütün hastalar hipoglisemi semptomları ve tedavisi hakkında bilgilendirilmelidir. Diyabetik ketoasidoz, hiperosmolar durum veya koma, ciddi hipoglisemi, ayaktan glisemik kontrolü sağlanamayan oynak şekerli hastalar ve diyabetik ayak gelişen hastalar mutlaka hospitalize edilerek hastanede tedavi edilmelidir.”
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?