İlk kez 2009 yılında Amerika kıtasında görülen virüs, aslında normal grip virüslerinin bir türevi. Ancak domuz, kuş ve insan virüslerinin karışımı olduğu ve ilk ortaya çıktığında domuzdan insana bulaştığı için hastalık ‘Domuz gribi’ adını almış durumda. Mutasyona uğramış bir virüs olduğundan dünyada çok az insanın H1N1’e karşı bağışıklığı bulunuyor. 2009’da binlerce kişinin ölümüne yol açan H1N1 virüsü ilk olarak Kuzey Amerika’da domuzdan insana geçmiş ve bu yüzden hastalık domuz gribi adını almıştı.
Domuz Gribi, mevsimsel gribin bulaşma özellikleriyle benzerlik gösterir. Kişiden kişiye genellikle öksürme, hapşırma gibi solunum yoluyla bulaşır. Bazen hasta insanların ağız ve burunlarına dokunup cep telefonu vb eşyalara temas etmesi yoluyla da bulaştığı bildirilmiştir. Hasta bir kişinin öksürüğü ya da hapşırığından çıkan damlacıkların masa gibi bir yüzeye temas etmesinin ardından başka bir kişinin bu masaya elle dokunması, ardından ellerini yıkamadan gözlerine, ağzına veya burnuna dokunması sonucu hastalık kişiden kişiye geçebilir. Hasta kişi, hastalık belirtileri görülmeden 1 gün önceden başlayarak; hastalandıktan sonraki 7 gün boyunca bulaştırıcıdır. Bu da kişinin domuz gribi hastalığına yakalandığını daha henüz öğrenmemişken bulaştırıcı olduğunu gösterir.
Belirtiler normal insan gribi belirtilerine benzer ve;
Çocuklarda acil tıbbi yardım gerektiren durumlar şunlardır:
Yetişkinlerde acil tıbbi yardım gerektiren durumlar şunlardır:
Geçmişte zatürre ve solunum yetmezliği gibi ciddi hastalık ve ölümlere neden olduğu bildirilmiştir. Hastalığın domuz gribi mi yoksa daha yaygın olan herhangi bir grip virüsü mü olduğu ise ancak laboratuvar testleri ile anlaşılıyor.
Hastalığın teşhisi, burun akıntısı ve boğaz sürüntüsü gibi örneklerde virüsün genetik olarak saptanması veya kanda hastalığa karşı gelişen antikorların gösterilmesi ile konabilir. Ancak bu yöntemler zaman alıcıdır. Bir salgın sırasında genellikle klinik bulgular ile tanı koymak kolaydır. Ancak son yıllarda hızlı tanı testleri de geliştirilmiştir. Bu testler ile klinik örneklerden saatler içinde virüsün antijenleri saptanabilmektedir. Çocuklar, özellikle küçük çocuklar, potansiyel olarak daha uzun süre bulaşıcı olabilir. Okul çağındaki çocuklar gibi kalabalık ortamlarda bulunanlarda hastalığa yakalanma oranı yüksek iken; yaşlılarda ve altta yatan kronik hastalığı olanlarda gribe bağlı ölüm oranı yüksektir. Her yaş grubunda tehlikeli olabilmekle birlikte özellikle küçük çocuklar, yaşlılar, kalp-akciğer-böbrek hastalığı, şeker hastalığı gibi hastalığı olan her yaştaki kişiler, AIDS, kanser gibi bir hastalık veya kemoterapi nedeniyle bağışıklık sistemi yetmezliği olan kişilerde hayati tehlike oluşturur. Akciğer komplikasyonları en sık görülen komplikasyonlarıdır. Grip sonrası gelişen zatürre, ölümlerin başta gelen nedenidir.
Dünya Sağlık Örgütü, 2009’da yaşanan küresel domuz gribi salgınında toplam 18 bin 500 kişinin hayatını kaybettiğini belirtiyor. Ancak 2013’te yapılan bazı araştırmalar Dünya Sağlık Örgütü’nün sadece teyit edilmiş domuz gribi vakalarını dikkate aldığını vurguluyor ve gerçek ölüm sayısının resmi verilerin 11 katı olabileceğini ifade ediyor.
Mutasyona uğramış bir virüs olduğu için bazı kişilerin bağışıklık sisteminin virüsle başetmekte zorlandığı ve gribin ağırlaştığı düşünülüyor. Özellikle hamile kadınlar ile iki yaş altındaki bebeklerin virüse karşı daha savunmasız olduğu biliniyor. Ayrıca astım, kalp, böbrek ve şeker hastalarının da domuz gribinden daha olumsuz etkilendikleri belirtiliyor. 60 yaş üzeri kişilerin ise virüse yakalanmasının çok zor olduğu ifade ediliyor. Dünya Sağlık Örgütü vaka sayılarının ölümlere oranının düşük seviyelerde kaldığını ifade ediyor.
Hastalığın seyrini hafifletmede ve daha hızlı iyileşmeyi sağlamada Amerika Hastalık Kontrol Merkezi (CDC)’nin önerdiği ilaçlar kullanılır. Bu ilaçlarla gribin yanı sıra ciddi komplikasyonların da gelişmesi engellenmiş olur. Antiviral ilaçlara, semptomların görülmeye başlamasından itibaren ilk 2 gün içinde başlanması gerekir. Ancak bu ilaçlar, mutlaka doktor kontrolü ile kullanılmalıdır.
Domuz gribine yakalanılması halinde ise ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri (CDC) Tamiflu ve Relenza gibi antiviral ilaçları tavsiye ediyor. Bu ilaçların en iyi etkiyi, virüse yakalandıktan sonraki 48 saat içerisinde alınmaları halinde gösterdikleri ifade ediliyor. Domuz gribine yakalanan birçok kişi de herhangi bir özel tedavi olmaksızın iyileşiyor.
ABD’deki Johns Hopkins Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin sıraladığı bazı tavsiyeler şöyle:
Mevsimsel influenza aşısını olmak yeterlidir, çünkü domuz gribi etkeni H1N1 de bu aşı içeriğinde bulunmaktadır. Grip aşısı; herkese tavsiye edilmekle birlikte özellikle hastalığın daha ağır seyretme riski olanlara ve işgücü kaybı nedeni ile hizmette aksamalara neden olacak gruplara yapılır. İnfluenza aşısı gereken riskli gruplar; 6 aydan 24 yaşa kadar olanlar, küçük bebeklere bakanlar, gebeler (gebeliğin her döneminde), 24-65 yaş arasında kronik hastalığı olanlar, 65 yaş üstü ve sağlık çalışanları olarak belirlenmiştir.
Grip aşısı dünyada 50 yıldan daha uzun süredir üretilen bir aşı. Dolayısıyla dünyada bu konuda ciddi bir deneyim ve birikim var. Ancak aşı yerinde hafif kızarıklık, aşı yerinin hafif ağrıması gibi lokal yan etkiler olabiliyor. Dünya Sağlık Örgütü bunları takip ediyor. Aşının kanser yaptığına dair söylenceler kesinlikle doğru değil.
Grip; gebeler, çocuklar, yaşlılar ve diyabet, KOAH gibi kronik hastalıklara veya kanser gibi bağışıklık sistemini baskılayan hastalıklara sahip kişilerde daha ağır ve ölümcül seyredebiliyor.
Grip aşısı yapılması gereken erişkinler şunlardır:
Kronik akciğer hastalıkları (KOAH, bronşektazi, bronş astımı, kalp ve damar hastalığı)
Şeker hastalığı, böbrek fonksiyon bozukluğu, çeşitli hemoglobinopatileri olan ve bağışık sistemi baskılanmış kişiler
Çocuklarda ise 6 aydan itibaren grip aşısı yapılabilir
Her zaman olduğu gibi hasta olan kişilerin uluslararası yapacakları seyahatleri ertelemeleri ve uluslararası seyahat dönüşü hastalık belirtileri görülen kişilerin ise sağlık kurumlarına başvurmaları konularına dikkat etmeleri gerekir. Seyahat eden kişilere enfekte olma tehlikesine karşın kalabalık ve kapalı mekânlardan uzak durmaları ve akut solunum yolları enfeksiyonları olan insanlarla yakın temastan kaçınmaları tavsiye edilir. Hasta olan kişilerle temastan sonra ve bu kişilerin bulundukları ortamlarla temastan sonra ellerin yıkanması hastalık riskini azaltacaktır.
2009/2010 sezonunda ortaya çıkan H1N1 virüsü yeni bir yapıya sahipti. İnsanların daha önce karşılaşmadığı, bu nedenle de bağışık olmadıkları virüs süratle yayıldı. Genetik yapı olarak domuzlarda görülen influenza virüsünebenzerliği nedeniyle “domuz gribi virüsü” olarak tanımlandı.
Ancak 2009’dan bu yana geçen sürede virüs çok sayıda insanı hasta ettiği için toplumsal bir bağışıklık oldu. Sonuç olarak H1N1 virüsü sıradan mevsimsel grip etkenlerinden biri haline dönüştü. Hatta bu nedenle grip aşısının içinde bulunmaktadır.
Grip İnfluenza A ve B tipi virüslerle oluşur. Ülkemizde referans laboratuvarında 2014/2015 sezonunda gönderilen ve incelenen toplam 1365 hasta örneğinde, % 3 Influenza A/H3N2, % 10 Influenza A/H1N1(domuz gribi) ve % 10 Influenza B virüsü saptandığı belirtilmiştir. Sağlık Bakanlığı da grip nedeniyle ölen hastalarda en fazla H1N1 virüsüne rastlandığını açıklamıştır. Elbette bu bilgiler sürekli değişme göstermektedir.
Gripte son 5 sezonda gözlenen önemli bir farklılık ülkemizde grip sezonunun daha geç başladığıdır. Önceden Kasım-Aralık ayında salgınlar başlarken, artık Ocak-Şubat aylarına kaydı. Bu nedenle grip sezonu Nisan ayı sonuna dek sürmeye başladı.
Sağlıklı kişilerde %80, yaşlı ve kronik hastalığı olan kişilerde %60 oarnında koruyucu olduğu rapor edilmiştir.
Grip aşıları her yıl en çok gribe neden olan virüslerde oluşturulur. Bu nedenle her yıl yeni aşı hazırlanır. Bu yılki aşı domuz gribi olarak adlandırılan H1N1 virüsünü içeriyordu.
Ancak grip virüsleri de sürekli mutasyon geçirmektedir. Bu yılın aşısında domuz gribi için değil ama H3N2 virüsü için korumada sorunlar olabileceği belirtilmiştir.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?