Bu sebeple, 2008-2010 yıllarında ardı ardına kışlarda hastaneye üçüncül sevk edilen 40 yaş üstü 559 hasta değerlendirdiler. Bu hastalardan 275’ininkalp krizi geçirdiği ve 284’ünün kalp krizi geçirmediğidoğrulandı. Hastaneye girişte ve 4-6 hafta sonra alınan burun ve boğaz swabları ve kan örnekleri, kalp krizi hastalarının yaklaşık sekizde birinin (%12.4; 34) yakın zamanda grip geçirdiği gösterildi, buna kıyasla karşılaştırma grubunda bu oran sadece %7’nin (18) altındaydı. Tüm hastaların yarısı o yıl grip aşısı olmuştu.
Yazarlar, enfeksiyon geçirenlerin yaklaşık onda birinde gribin teşhis edilmemesinin, hospitalize edilen hastalarda diğer klinik sorunlar nedeniyle gözden kaçırıldığını gösterdiğini söylüyorlar. Yakın zamanda geçirilen bir respiratuar enfeksiyon kalp krizi geçirmiş olan hastalarda daha yaygındı ve riski ikiye katlamıştı. Fakat yaş, yüksek kolesterol ve sigara kullanımı gibi diğer etkileyici faktörler hesaba katıldığında, grip kalp krizi riskini artırmadı. Fakat enfeksiyona karşı aşılama, kalp krizi riskini %45 azaltarak, koruyucu gözüktü.
Grip aşısı diyabetlilerde hastaneye yatışları %52, ölümleri %70 azaltıyor!
Daha önceki çalışma, grip gibi enfeksiyonların kanın kalınlaşmasını teşvik edebileceği veya halihazırda hastalıklı olan arterlerde bir inflamatuar yanıta yol açabileceğini, böylece bir blokajın gelişmesinde kıvılcıma neden olacağını ileri sürmektedir.
Yazarlar, grip aşılama programının 50 ila 64 yaşa arasına genişletilmesinin daha önce tartışıldığını, fakat maliyet etkin olmayacağının göz önünde bulundurulduğunu söyledi. Ancak, yaşlı erişkinlerde büyük bir hastalık ve ölüm sorununa neden olan kardiyovasküler hastalıkların, bu tahminlerde göz önüne alınmadığını eklediler. “Bunun gibi, [kalp krizlerini] önlemede grip aşılamasının küçük bir etkisi olsa bile, popülasyonda önemli sağlık yararlarına sahip olabilir,” yargısında bulunuldu.
Yazarlar, sorunların daha ayrıntılı olarak muayene edilmesi için çağrıda bulundular ve en azından doktorların gribin hospitalize hastalarda altta yatan ve yetersiz tanı alan bir koşul olduğunun farkında olmaları gerektiğini ve grip aşısının duyarlı hastalarda kalp krizi riskini azaltıyor gibi göründüğünü belirttiler.
Kaynak: Ischaemic heart disease, influenza and influenza vaccination: a prospective case control study. C. R. MacIntyre, A. E. Heywood, P. Kovoor, I. Ridda, H. Seale, T. Tan, Z. Gao, A. L. Katelaris, H. W. D. Siu, V. Lo, R. Lindley, D. E. Dwyer. Heart, 2013; DOI: 10.1136/heartjnl-2013-304320Makalenin tam metnine aşağıdaki linkten ulaşılabilmektedir:
Design Case-control study.
Setting Tertiary referral hospital in Sydney, Australia, during 2008 to 2010.
Patients Cases were inpatients with AMI and controls were outpatients without AMI at a hospital in Sydney, Australia.
Main outcome measures Primary outcome was laboratory evidence of influenza. Secondary outcome was baseline self-reported acute respiratory tract infection.
Results Of 559 participants, 34/275 (12.4%) cases and 19/284 (6.7%) controls had influenza (OR 1.97, 95% CI 1.09 to 3.54); half were vaccinated. None were recognised as having influenza during their clinical encounter. After adjustment, influenza infection was no longer a significant predictor of recent AMI. However, influenza vaccination was significantly protective (OR 0.55, 95% CI 0.35 to 0.85), with a vaccine effectiveness of 45% (95% CI 15% to 65%).
Conclusions Recent influenza infection was an unrecognised comorbidity in almost 10% of hospital patients. Influenza did not predict AMI, but vaccination was significantly protective but underused. The potential population health impact of influenza vaccination, particularly in the age group 50–64 years, who are at risk for AMI but not targeted for vaccination, should be further explored. Our data should inform vaccination policy and cardiologists should be aware of missed opportunities to vaccinate individuals with ischaemic heart disease against influenza.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?