ARTED’in, görüntüleme cihazları dışındaki tedavi ve teşhiste kullanılan tıbbi cihaz ve sarf malzemelerinde teknoloji geliştirmeye dayalı üretim yapan küresel firmaları kapsadığını vurgulayan Umut Gökalp, Türkiye’nin ihale sisteminin fiyat odaklı olmasının yeni teknolojilerin pazara girmesini zorlaştırdığını kaydetti. Gökalp, “Bizim sunabileceğimiz birçok yeni ürün var. Avrupa, Amerika, Japonya hatta Asya ülkelerinde rahatça satılabilen ürünler Türkiye’de maalesef satılamıyor. Dolayısıyla Türkiye’deki ortalama teknoloji yaşı şu anda sektörümüz için yaklaşık 12-13 yıl civarında” dedi.
Sensör yoluyla kan şekeri takibi geri ödeme kapsamına alınabilir
Değer bazlı satın alma sistemlerinin fiyat değil, sonuç ve sonuç oluştururkenki süreçlerde sağladığı toplam faydaya odaklandığını vurgulayan Gökalp şunları kaydetti:
“Değer Bazlı Sağlık Hizmeti kavramı günümüzde giderek daha fazla önem kazanıyor. Değer temelli sağlık hizmeti, sağlık hizmet sunucularına ödemenin, hasta sağlığı sonuçlarına dayanılarak yapıldığı bir sağlık hizmet sunum modelidir. Değere dayalı sağlık hizmeti anlaşmaları kapsamında, hizmet sunucular, hastaların sağlıklarını iyileştirmelerine, kronik hastalıkların etkilerini ve insidanslarını azaltmalarına ve kanıta dayalı bir şekilde daha sağlıklı yaşamlar sürmelerine yardımcı olmalarının karşılığını almaktadırlar.
Değer bazlı sağlık hizmetlerinde ‘değer’, sağlık sonuçlarının, bu sonuçları ortaya koymanın maliyetine göre ölçülmesinden elde ediliyor. Değer bazlı sağlık hizmeti, yalnızca sağlık sistemlerine değil, hastalar, hizmet sunucular, tedarikçiler ve ödemeyi yapanların yanında tüm topluma yarar sağlar” diye konuştu.
ARTED Başkanı Umut Gökalp, düşük fiyatlı ürünün tercih edildiği fiyat bazlı yaklaşımda, “finansmanı güçlü olan satıcının” öne çıkacağını belirterek, “Oysa, değer bazlı satın alma yaptığınızda tek kriter fiyat olmadığı için bazı niş alanlarda yerli üreticiler başarılı olabilir. Bu imkanı yaratıyorsunuz. Sadece fiyata kalırsa, finansmanı en güçlü olanlar her zaman kazanıyor. Öyle niş alanlar yaratıp pazarın yüzde 20’sini gerçek anlamda, ithal girdilerle değil ama yerli yapabilirsek çok büyük başarı olur.
Kalitenizi değerlerle ispat ettiğiniz zaman -ki verilere ulaşmak mümkün olacaktır- elbette yerli olmasına bakılmaksızın ürün alınacaktır. Gerçekte çok radikal bir değişiklikten bahsediyoruz. Kolay bir şey değil. Dediğim gibi AB’de 2014’te karar aldı, 2025’te geçmek için. Kolay bir şey değil ama mümkün. Kamu irade gösterirse ve kurumlar arası koordinasyon sağlanırsa Türkiye de bu sisteme geçebilir” dedi.
SGK’nın ödeme kurumu, Sağlık Bakanlığı’nın da hizmeti sunan kurum olduğunu hatırlatan Umut Gökalp, “İki kurum arasında her zaman bir koordinasyon büyük önem taşıyor. Bütün resmi görebilmeniz için bütün kurumların hatta Maliye Bakanlığı’nın, kalkınmayla ilgili kurumların hepsinin ortak bir stratejisi ve o stratejiyi elde edebilmek için aksiyonları olması lazım. Bunu elde etmek kolay değil. Yeni geçilen Başkanlık sisteminde bunu yapma şansı biraz daha fazla olabilir. Çünkü en azından yukarıdan bir kurum tarafından belki koordine etme şansı doğabilir” bilgisini verdi.
Fiyata odaklı tedarik yaklaşımının mevcut konjonktürde firmaları zorlamaya başladığını da belirten Umut Gökalp, finansman sağlamakta göreli olarak imkanı olan küresel firmaların da ekonomik koşullardan etkilenmeye başladığını anlattı. Gökalp şunları kaydetti: “Aslında en güçlülerin ayakta kalacağı bir sistem var şu anda. Sadece fiyat odaklı gittiğiniz zaman sermaye yapısı güçlü olan, özellikle şu anki ortamda yüksek faizle borçlanma gerekliliği duymayıp sermayesi ile ayakta kalan büyük şirketler pazarı domine etmeye başlıyor.
Kübalı uzmanlar, 40’ı kanser, yüze yakın ilacı Türkiye’de üretmek istiyor
Düşük fiyat ve uzun ödeme vadeleri sadece finansal yapısı güçlü olan şirketler için avantaj yaratıyor. Hem düşük fiyatlar hem de uzun ödeme vadeleri nedeniyle sektörde rekabete dayanamayan birçok firma iflasa sürükleniyor, ayrıca uluslararası firmalar da bazı bölümlerini kapatmak zorunda kalıyorlar. Öte yandan ilk Sağlık Uygulama Tebliği (SUT)’nin 2007’de yayınlanmasından bu yana tıbbi cihaz ve hizmet ödemelerinde artan maliyetleri karşılayacak bir düzenleme yapılmadı. Fiyatların yeterince güncellenmemesi sadece tıbbi cihaz sektörünü değil, özel hastaneleri de oldukça zor bir durumda bırakıyor.
Türkiye’de de malum yerli üreticilerimiz çok büyük değiller, çok zorlanıyorlar. Neden zorlanıyor, çünkü fiyatlar düşük, ödeme vadeleri çok uzadı ve finansman için borç almak zorunda. Bankalardan da borç almakta zorlanıyorlar. Borçlanabilen için ise yüzde 36’lardaki faiz çok yüksek, bu faizle uzun süre ayakta kalınamaz. Dolayısıyla aslında şu an uygulanan model yerlileşmeyi çok olumsuz etkileyecek bir model ve etkiliyor maalesef.”
ARTED’in üyelerinin bazılarının Türkiye’de üretim tesisi satın aldığını; Rusya, Polonya, Güney Afrika gibi ülkelerde üretim olduğu ortamda üyelerini Türkiye’de yatırım yapmaya ikna için çalıştıklarını anlattı. Bu kararların uzun sürede alındığını hatırlatan Gökalp, firmaların çok farklı kriterleri dikkate alarak yatırım kararı verdiğinin altını çizdi.
Türkiye’nin tıbbi cihaz ve malzemelerde pazarı disipline etmek ve veri oluşturmak için kurduğu Ürün Takip Sisteminin (ÜTS) çok önemli olduğunu ve tam kapasite ile çalışmaya başladığında büyük veri sağlayacağını kaydeden Gökalp, ucuz ve kalitesiz cihazların pazara girişindeki kolaylık sorununa da değindi. Gökalp, “Mesela; Rusya’da bir ürünün kayıt süresi yaklaşık iki yıl. Türkiye’de çok daha hızlı kayıt süreleri. Yüksek teknoloji içermiyorsa zaten fiyatı da ucuz olduğu için bir şekilde satılabiliyor.
Prof. Dr. Güllü: Görüntüleme teknolojileri geliştikçe tiroid kanseri teşhisi artıyor
En büyük sorunlardan birisi o. Yani bütün bu ürünlere kalitesiz demek yanlış olur, bazıları mutlaka iyi kaliteye sahip ama uzun vadede daha iyi bir denetim mekanizması kurmakta fayda var ki, Bakanlık da bunun üzerinde çalışıyor, bunun farkındalar. ÜTS’nin amaçlarından bir tanesi bu konuyu çözmek. O takip sistemiyle hangi ürün nasıl bir performans gösteriyor, hangi hastane nasıl bir performans gösteriyor ölçülebilecek” dedi.
Sektörün kronik sorunlarından olan kamu ödemelerinin gecikmesi konusunda; üniversite hastanelerinde alacağının yeniden birikmeye başladığını, kamu hastanelerinde de vadenin çok uzadığını kaydeden ARTED Başkanı Umut Gökalp, “Aslında, SGK fatura bedelini hastanelere 60 günde ödüyor ama biz hastanelerden 8-9 ayda alabilirsek alıyoruz, üniversitelerden ise zaten yıllarca alamıyoruz. İlaçta böyle bir sorun yok, 90 günde tahsil ediyor. Biz de böyle olsun istiyoruz, çok büyük bir şey istemiyoruz. Bizim sektör büyüklüğümüz, ilacın 1/5’i kadardır. Şöyle bir sıkıntı var. SGK parayı hastaneye yolluyor ama hastane bize ödemesi gereken parayı en son ödüyor. En son cihazı ödüyor oysa orada en önemli unsur cihaz. Ameliyatı onunla yapıyorsunuz” diye konuştu.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?