Dünyada genelinde önümüzdeki 5 yılda 80 milyon kişide glokom hastalığının görülmesi ve yaklaşık 11 milyon kişinin glokomdan dolayı her iki gözde tamamen görme kaybına uğraması bekleniyor. Türkiye’de yaklaşık 1.5 milyon glokom hastası bulunuyor. Ancak Türkiye’de 700 bin kişi görme engelli adayı olarak, hastalığının farkında olmadan yaşıyor. Tüm dünyada en sık kalıcı görme kaybına neden olan ve halk arasında Göz Tansiyonu ya da Karasu olarak da bilinen Glokom, kırk yaşın üzerindeki her 40 kişiden 1’inde görülebiliyor ve hastalığın ortaya çıktığı 10 kişiden 1’inde total körlüğe neden olabiliyor.
Kalıcı görme kaybına sebep olan glokom hastalığının önemine dikkat çekmeyi ve belirti vermeden ortaya çıkan, görme kaybına neden olan hastalıktan korunabilmek için yapılması gerekenleri vurgulamayı amaçlayan Türk Oftalmoloji Derneği Glokom Birim Başkanı Prof. Dr. Belgin İzgi ve Türk Oftalmoloji Derneği Glokom Birimi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nevbahar Tamçelik hayatı karartan glokom ile ilgili bilgiler verdi.
Göz tansiyonu (Glokom) nedir? Nedenleri, belirtileri ve tedavisi
Glokomun herkeste ve her yaşta görülebildiğinin altını çizen Prof. Dr. Nevbahar Tamçelik; “40 yaşın üzerinde olanlar, ailesinde Glokom bulunan kişiler, şeker hastalığı, hipertansiyonu, hipotansiyonu, yüksek derecede miyopisi ve damar hastalığı bulunanlar ve uzun süreli kortizon kullananlar glokomun daha sık görüldüğü grupta yer alırlar. Özellikle, glokom hastalığının ailesel geçişi önemli ve ailesinde göz tansiyonu bulunan kişileri bu hastalığın görülmesi açısından normale göre 8 kata kadar daha fazla risk altındadır” uyarısında bulundu.
Glokom’un en önemli özelliği sinsi seyirli olması ve genellikle hiçbir belirti vermeden yavaş yavaş çevreden merkeze doğru görme kaybı yaratabilmesidir. Bazı hastalarda baş ağrısı, çevrede bazı bölgeleri görememe ve göz önünde renkli ışık haleleri görme gibi bazı belirtilerin erken dönemde fark edilebilmesine karşın çoğu hastada belirgin görme kaybı yaratıncaya kadar hastalığın varlığı anlaşılamıyor.
Glokom’da erken tanı körlükten kurtarır! Belirtileri ve riskler
Bugün dünyadaki en ileri ülkelerde bile Glokom hastalarının yarısından çoğu hastalığından habersiz olarak yaşamakta, geri kalmış ülkelerde bu oranın yüzde 90’a kadar çıkabileceği düşünülmektedir.
Glokom, özel göz içi sıvısını dışarı boşaltan kanallarda yapısal olarak tıkanıklık oluşması nedeniyle, sıvının yeterli boşalamaması veya sıvının fazla üretilmesi ve bunlara bağlı olarak göz içi basıncının artması sonucu oluşur. Artan göz içi basıncının görme siniri hücrelerini öldürerek, kalıcı görme kaybına yol açtığı hastalık; erken belirti vermeden sinsi bir şekilde ilerlediği için tedavide geç kalınabiliyor.
Göz tansiyonu olarak bilinen ve sıklıkla 40 yaş üzeri kişilerde oluşan glokom, erken dönemde belirti vermeden yıllar içinde gizlice ilerleyebiliyor. Sinir liflerinin hasara uğramasıyla, görme alanında kayıplara neden olabilen glokomun oluşturduğu hasarlar kalıcı olmakla birlikte tedaviyle de göz eski sağlığına kavuşamayabiliyor. Glokom göz taramalarında veya normal göz muayenesinde ortaya çıkabildiği için, yılda bir kez göz taraması ve muayene olunması hastalığın erken teşhisinde oldukça önem taşımaktadır.
Glokom, dikkatli bir göz muayenesi ile teşhis edilir. Teşhise yönelik göz muayenesinde:
Tonometre
Tonometre ile göz tansiyonu ölçümünde hasta gözünün saydam tabaka (kornea) kalınlığı önem taşır. Saydam tabakası kalın olan kişilerde göz tansiyonu olduğundan daha yüksek bulunur. Göz içi basıncı, basınca duyarlı uçların korneaya dokundurulması ya da bir cihaz tarafından kontrollü bir şekilde hava püskürtülmesi ile ölçülür.
Oftalmoskopi
Muayene sırasında doktor tarafından mutlaka oftalmoskop yardımı ile göz dibine bakılarak görme sinirinde glokoma bağlı hasar olup olmadığı araştırılmalıdır. Glokomun görme sinirindeki en önemli bulgusu çukurlaşmadır. Bu durum hastalığın takibinde de oldukça önemlidir.
Görme Alanı
Gerekli görülen hastalarda görme alanı tetkiki önemli bir takip ve tanı yöntemidir. Glokom hastalığının ilerlemesinde ve tedavisinin planlamasında yıllardır kullanılmaktadır.
Işık Tomografisi (OCT)
Işık tomografisi son 10 yılda özellikle yüksek teknolojinin göz sağlığında kullanılmasıyla, glokom hastalığının tanısı ve tedavisinin takibinde rutin hale gelmiştir. Uygulama son derece kolay olmakla birlikte birkaç saniyede gözle ilgili ayrıntılı görüntüler elde edilmekte ve göz tansiyonunun göze hasar verip vermediği anlaşılmaktadır. Göz tansiyonu tedavisinin takibinde ve planlanmasında oldukça önem taşımaktadır.
Glokom istatistiklerine bakarsanız körlük görülme oranları endişe verici olabilir. Fakat doğru biçimde uygulanan erken tedavi ile herhangi bir görme kaybı olmadan önce körlük önlenebilir. Bunun için de glokom tedavisinde ilk 2 yılın son derece kritik önem taşıdığını belirten Prof. Dr. Belgin İzgi; “İlk 2 yıl yakın takip ve tercih edilecek tedaviler hastanın ileriki dönemde görme fonksiyonlarını korumak için son derece önemlidir. Glokom’da ilk 2 yılda tercih edilecek doğru tedavi ile daha sonraki yıllarda uygulanacak tedavilerin başarısını da arttırır” dedi.
Glokom’da yakın geçmişe kadar tedavide tek hedefin göz içi basıncını düşürmek olduğunu söyleyen Prof. Dr. Belgin İzgi; “Oysa artık en az göz içi basıncını düşürmek kadar önemli bir hedefimiz daha var; Nöroproteksiyon. Yani görme sinirlerinin korunması, en azından oluşabilecek hasarın geciktirilmesi veya mümkünse önlenmesi. Birçok hastada göz içi basıncını düşürmemize rağmen hastalığın ilerlediğinin görülmesi bizi bu tedaviye yönlendirmiştir.
Şu anda nöroproteksiyon sağlayabilen yani görme sinirlerini koruyabilen ve hücrelerin sağ kalmasını sağlayan elimizde çok fazla seçenek yok. Bu ilaçların sayısının artmasını umut ediyoruz. Bu tedavilere ek olarak özellikle İlerlemiş glokomlu hastalarda antioksidan özellikli ilaçları da destekleyici tedavi olarak öneriyoruz’’ dedi.
Bugün için önerilen, herkesin 40 yaşına kadar en az 3 yılda bir, 40 yaşından sonra ise en az 2 yılda bir Glokom yönünden kontrolden geçmesidir. Ailesinde göz tansiyonu bulunan ve bu nedenle hastalığın daha sık görüldüğü grupta olan kişiler ile şeker hastalığı, hipertansiyonu, hipotansiyonu, yüksek miyopisi ve damar hastalığı bulunanların ise yılda bir kez düzenli olarak kontrolden geçmesi önerilir.
Sinsice ilerleyen ve yenidoğan bebekleri de tehdit eden glokomdaki tehlikeye değinen Prof. Dr. Nevbahar Tamçelik, her yaşta başlayabilen bir hastalık olan glokomun doğuştan da görülebildiğini söyledi. “Bebeğiniz gözlerini ışıkta açamıyorsa dikkat!” uyarısında bulunan Tamçelik, “Glokom, doğuştan ya da doğuştan bir süre sonra başlıyor. Bundan da önemlisi Türkiye’de özellikle doğumsal glokom, akraba evliliği nedeniyle dünya ortalamasının üstünde. Yenidoğan bebeklerde 10 bin canlı doğumdan birinde görülüyor. İri gözlü olan bu bebeklerin gözlerinin saydam tabakaları bulanık veya gri olabiliyor. Bu bebekler ışıktan rahatsız oluyor, sulanma yaşıyor ve gözlerini açamıyorlar” dedi.
Anne babaları yenidoğan glokomuna karşı dikkatli olmaları konusunda uyaran Prof. Dr. Nevbahar Tamçelik; “Bebeğiniz gözleri çok iri doğduysa, korneası 10 mm’nin üzerindeyse glokom muayenesi yapılması şart” dedi ve ekledi: “Bebeğinizin korneasını kendiniz bir cetvel yardımıyla ölçebilirsiniz.”
Göz tansiyonu (Glokom) nedir? Nedenleri, belirtileri ve tedavisi
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?