Genetik testler doğru tedavi seçiminde önemli bir işleve sahip
UT Southwestern Tıp Merkezi araştırmacıları, aktif kanser hücrelerinde ve normal hücrelerde küçük hücreli dışı akciğer kanseri olan hastaların yaşam sürelerini ve muhtemel yeni tedavi seçeneklerini öngördürebilecek çeşitli gen aktifleri saptadı. Çalışma geçtiğimiz günlerde PLoS Medicine’da yayımlandı.
Howard Hughes Tıp Enstitüsü uzmanlarından ve UT Southwestern Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Dr. David Mangelsdorf, kanser tedavisine hastaların verdiği yanıtların değişebildiğini ve tümörler arasında genellikle küçük biyolojik farklılıklar bulunduğunu belirtti. Dr. Mangelsdorf, çalışma sonuçlarının önemli olduğunu, çünkü genlerin taşıdığı bilgi sayesinde hastaların yaşam sürelerinin tahmin edilebileceğini ve hekimlerin hastalara daha etkili tedaviler verebileceğini açıkladı.
Çalışma kapsamında UT Southwestern ve UT M.D. Anderson Kanser Merkezi araştırmacıları, 30 hastadan alınan akciğer tümörlerini ve sağlıklı dokuları küçük parçalara ayırdı ve inceledi. Dokularda aktif genleri belirlemek için, haberci ribonükleik asiti (mRNA) ile ilişkili nükleer hormon reseptörleri olarak bilinen 48 molekül genini araştırdı. Ardından, araştırmacılar gen ekspresyon profili veya gen imzası adı verilen bir yöntemle bu aktif genleri karşılaştırdı. Karşılaştırma sonucunda, spesifik nükleer hormon reseptörlerinin gen ekspresyonunun, sağkalımı uzun hastalar için mükemmel bir gösterge olduğu saptandı. Sonuçlar, ilave 500 hastadan alınan tümör dokuları incelenerek doğrulandı.
Özellikle, tümör dokusunda kısa heterodimer partner (SHP) ve progesteron reseptör (PR) nükleer reseptörlerinin mevcut olması, prognozun iyi olduğunun bir göstergesiydi. Kanser hücrelerinde bu reseptörleri olan hastalar en uzun yaşayan hastalardı. Normal akciğer dokusunda ise sinir büyüme faktörü ile indüklenen gen B3 (NGFIB3) ve mineralokortikoid reseptörü (MR) olarak bilinen nükleer reseptörler, iyi prognozun bir göstergesiydi.
Ulusal Bilimler Akademisi üyesi ve nükleer reseptörler konusunda uzman Dr. Mangelsdorf, bu çalışmada 48 nükleer reseptör gen aktivitesinin incelendiğini, çünkü bu genlerin bazılarının kanseri tetiklediği veya baskıladığının bilindiğini belirtti. Ayrıca bazı nükleer reseptörleri hedef alan ilaçların meme kanseri, prostat kanseri ve akut lösemi hastalarında ön tedavi olarak kullanıldığını vurguladı. Dr. Mangelsdorf, akciğer kanserinde bu genetik imzaları belirlemek istemelerinin nedeninin yalnızca hastaların ne kadar yaşayacağını hesaplamak değil, aynı zamanda hastaya özgü tedavilerin oluşturulabilmesi olduğunu belirtti.
Nancy B ve Jake L. Hamon Terapötik Onkoloji Araştırma Merkezinden Dr. John Minna ve Kanser Genetikleri Merkezinden Dr. W.A. “Tex” and Deborah Moncrief Jr. Akciğer kanserinin biyolojisini 30 yıldan uzun bir zamandır araştırıyor. Çalışmanın araştırmacılarından Dr. Minna, uzun vadede akciğer kanseri olan bir hastadan doku alıp, moleküler testler yapmak istediklerini ve böylece hem hastanın ne kadar süre yaşayacağını bulacaklarını, hem de onun için en iyi tedavinin ne olacağına karar verebileceklerini belirtti.
Dr. Minna, akciğer kanseri olan dokularda ve normal dokularda nükleer reseptörlerin ekspresyonunun hastanın ne kadar süre yaşayacağını gösterdiğinde hayrete düştüklerini açıkladı. Mevcut ilaçlar bu reseptörlerin çoğunu hedef aldığı için, araştırmacıların bir sonraki adımı, hangi ilaçların bu spesifik reseptörleri eksprese eden akciğer kanseri hücrelerini öldürdüğünü bulmak olacak.
KAYNAK: Yangsik Jeong, Yang Xie, Guanghua Xiao, Carmen Behrens, Luc Girard, Ignacio I Wistuba, John D Minna, David J Mangelsdorf. Nuclear Receptor Expression Defines a Set of Prognostic Biomarkers for Lung Cancer. PLoS Medicine, 14 Dec 2010 DOI: 10.1371/journal.pmed.1000378
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?