Hekim olmayan kişilerin insan sağlığı ile ilgili yaptığı girişimler ve uygulamalar bilindiği gibi net bir şekilde suçtur. Bu konuda vatandaşımızın elbette uyanık olması gerekir. Ama, Sağlık Bakanlığı da kamu sağlığı açısından olay taraf olmalıdır. Benim dışımda diyerek bu olayı görmezden gelemez, kafasını kuma gömemez. Cumhuriyet Savcılıkları da bu tür kişiler hakkında Kamu davası açması gerekir. Tarım Bakanlığı’ndan ruhsatlı (ek gıda yalanlarına sığınmış) bir takım formüller köşe başlarında açıktan satılmaktadır. Elbette bunların ruhsat aşamalarında ve piyasa aşamalarında analiz edilmesi, denetlenmesi ve izlenmesi gerekir. Bir de hiçbir şekilde ruhsatlı olmayan bir takım formüller veya uygulamalar çığ gibi yayılmış durumdadır. Bunların hiçbirisinin hekimlikle ilişkisi yoktur. Hiçbir hekimin de bu tür uygulamalara insanımızı alet etmeyeceğini ve kendilerinin de bu tür uygulamaları yapmayacağını umuyorum.
Sağlıkta yeni oyun: Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği!
Benim esas gündem konum ise Sağlık Bakanlığı’nın çıkardığı yönetmelikle tanımış olduğu ve izin verdiği 15 uygulamadır. Elbette neden böyle bir yönetmelik çıkardığı tartışmalıdır. Sağlık Bakanlığı bu yönetmelikle;” bu uygulamaları disipline etmek, kontrol altına almak istediğini” söylese de bence amaç gerçekleşmemiş ve konu aceleye gelmiştir. Bu tür uygulamalar çok tartışmalı iken geniş bir endikasyon tanımı yapılmıştır ve bu uygulamaların uygulama serbestliği artmış ve yaygınlaşmıştır. Bu uygulamaları yapacak kişilerin eğitimi, eğiticisi, sertifikası konuları olgunlaştırılmadan her şeye serbestlik getirilmiştir.
Üstelik Sağlık Bakanlığı hastanelerinde uygulamaya başlanması çığ gibi yaygınlaşmasına fırsat vermiştir. Kendi hastanelerini bile kontrol edemez iken, hastane dışındaki uygulamalarda sınırsız bir serbestlik oluşmuştur. Yönetmelikle bu uygulamaları disipline etmek şöyle dursun, serbestlik, curcuna, keyfilik artmıştır. Kimin ne yaptığı belirsizdir. Bu haliyle durum bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir.
Sağlık Bakanlığı en hafif ifadeyle gereksiz aceleci davranmıştır.
Sağlık Bakanlığı “Geleneksel ve Tanımlayıcı Tıp Uygulamaları” adı altında bir takım uygulamalara izin vermekte neden acele etmiştir? Bir diğer soruda bu uygulamaların sınırsız reklamları yapılır iken neden müdahale edilmemektedir?
Sağlık Bakanlığının çıkardığı yönetmelikte bu uygulamalar iki kavramla ifade edilmektedir; Geleneksel Tıp, Tamamlayıcı Tıp kavramı.
Yapılan araştırmalar göstermektedir bir çok farklı nedenle bu tür uygulamalar kullanılmaktadır. Bu nedenlerin içerisinde iki neden öne çıkmaktadır.
Tıbbı Tedaviye fiziksel nedenlerle veya ekonomik nedenlerle ulaşamamak en önemli nedenlerden biri olarak gözükmektedir. Fakat günümüz Türkiye’sinde fiziksel veya ekonomik nedenlerden dolayı tedavi hizmeti alamamak çok yaygın bir durum değildir. Bu nedenle bu gerekçeyi kabul etmek pek doğru olmayacaktır. Ulaşım imkanlarının arttığı günümüzde ve genel sağlık sigortası var iken bir kişinin sağlık kuruluşuna ulaşamadığını söylemesi inandırıcı değildir. Hatta bu tür uygulamalar kişiler için ek ve cepten sağlık harcamalarına neden olduğu için vatandaşın bu hizmetleri kullanmaması, hekimin de önermemesi gerekir. Çünkü bunlar ek sağlık harcamasına, özellikle de cepten sağlık harcamasına neden olmaktadır. Birileri bundan para kazanırken vatandaşlar da sağlık adına cepten harcama yapmaktadır.
Bu hastalığından dolayı çaresizlik içerisindeki kişilerin birilerinin önerisi veya kendi bulduğu bir uygulamayı tedavisi için denemesi durumudur. Kanser veya şikayetlerin arttığı kronik hastalık durumunda kişi çaresizlik içerisinde her şeyi denemektedir. Çaresizlik altında yapılan seçimler kişiseldir. Fakat bu seçimler kişinin sağlığına zarar verebilir. Bu durumdaki kişiler aynı anda bir çok şeyi denediği için ortaya çıkabilecek olumlu veya olumsuz durumun sebebi de belirsizdir. Bu uygulamaları önermek olumsuz olarak bakıldığında kişiyi aldatmak, umut ticareti yapmak, ek kazanç elde etmekte olarak ta görülebilir. Bunu bir hekimin iyi niyetli olarak önermesi için ise; uygulamaların bilimsel olması ve yöntemi her yönüyle bilmesi gerekir.
Bunların dışında veya bunlara benzer başka nedenlerle kişiler bu tür uygulamaları denemektedir. Hekimlerin bir kısmı da bu uygulamalara inandığı veya başka nedenlerle hastalarına bu uygulamaları önermekte ve uygulamaktadır.
Bu uygulamaların bilimselliği ile ilgili kanıtlar yetersizdir. Bazı yayınlarda bu uygulamalar ile ilgili makaleler vardır. Bunların çoğu özellikle geleneksel veya tamamlayıcı tıp dergilerindendir ve çoğu derlemedir. Bilimsel olarak dizayn edilmiş kontrollü müdahale çalışmaları şeklinde araştırmalar yapılmalıdır. Tek başına olgu sunumu şeklinde değil de, geniş çaplı kontrollü müdahale çalışması yapılması gerektiği ortadadır.
Bir maddenin ilaç olarak kabul edilmesi için; onun kökeni değil, geçirdiği aşamalar önemlidir. Bir maddenin Laboratuvar çalışmalarından, hayvan deneylerinden sonra klinik çalışmalardan (Faz çalışmalarından) geçmeden ilaç olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Faz çalışmalarının hepsi randomize gruplara ayrılmış kontrollü müdahale çalışmalarıdır. Herhangi uygulamanın da insanda uygulanması için; önce hayvan deneyleri, sonra randomize kontrollü bilimsel çalışmalarla etkin olduğunu gösteren kanıtlara ihtiyaç vardır.
Unutmamalıyız ki her hastaya bilimsel kanıta dayalı en iyi tedavi uygulanmalıdır. Her hastanın buna hakkı vardır. Bu nedenle Hekim hastasına vereceği ilacın veya yapacağı uygulamanın etkinliğini ve güvenliğini iyi bilmelidir. Bilmediği şeyleri kullanmamalı veya hastasına önermemelidir.
Bu uygulamalar için bilimsel kanıtlara bakılmalıdır ve bilimsel olmayan uygulamalar asla uygulanmamalıdır. Hekim daima kanıta dayalı kararlar vermeli ve uygulamalar yapmalıdır. Hekimler hastalarını iyi bilmediği konularda yönlendirmemelidir. Eğer bu geleneksel veya tamamlayıcı uygulamaları uygulayacak veya önerecek ise; risklerini de, komplikasyonlarını da hastalarına anlatmalıdır. Bu uygulamaların bir uzmanlık alanı olmadığı, sertifikalı eğitime dayanan bir uygulama olduğunu da hastalara anlatılmalıdır.
Bu uygulamalar kullanıldığında kişileri ceplerinden para harcadığı için; yapılan harcamaların gerekliliği ve hasta yararı mutlaka göz önüne alınmalıdır. Kişilerin çaresizliği veya umudu sömürülmemeli, kişiler aldatılmamalı ve gereksiz harcama yaptırılmamalıdır. İşte tüm bu gerçeklerden sonra Hekim; bu uygulamalarla ilgili olarak kanıta dayalı tıp bilgisine ve vicdanına göre hareket etmelidir. Bilgisi yoksa bilmediğini söylemelidir. Bu uygulamaları yapacak ise; öncelikle ilkemizin zarar vermemek olduğunu akala getirip, zarar vermediğinden emin olduktan sonra, bu uygulamaların ne kadar yarar vereceğini de dikkate almalıdır.
Prof. Dr. Sefer Aycan
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi
saycan@gazi.edu.tr
Twitter’dan takip için
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?