Alerjik astımın giderek artığına işaret eden Uz. Dr. Füsun Soysal, reflünün astım krizlerine nasıl etki ettiği konusunda şu bilgileri verdi: “Hava kirliliği, artan egzoz dumanı, klimalar, halılar, bilgisayar tozları, fast food ağırlıklı beslenme bu durumun önemli nedenleri arasındadır. Alerjik bünyeli kişilerde astımı pek çok faktör tetikleyebildiği gibi; bu kişilerde reflü eşlik ediyor ise astım krizleri artmakta ve uzun süreli öksürüklere neden olabilmektedir. Astımlı bir hastada reflü varsa astım; şikayetlerin kontrol altına alması zorlaştığından bu kişilerde mutlaka reflü tedavisi uygulanmalıdır.”
Reflü hastalarının % 40’nda kronik öksürüğün de eşlik ettiğini belirten Uz. Dr. Soysal, “Reflü, sessizce seyrederek hastada şikayete yol açmayabilir. Bu durumda, geçmeyen öksürük dikkate alınmalı ve astımlı hastada reflü varlığı araştırılmadır. Reflüde bozulan kapak mekanizması nedeniyle mide asidi yukarı çıkar. Bu durum alerjik astımı olan kişilerde özellikle gece yatarken bronşlarda kasılmaya, astım krizlerine ve kronik öksürüklere neden olabilir. Öksürük, nefes darlığı, gece uykudan uyandıran bronş kasılmaları alerjik astım hastalarında görülen en önemli semptomlardır. Bu hastalarda astım tedavisine rağmen düzelme olmuyorsa, dirençli öksürük sürüyorsa, nefes darlığı nöbetleri devam ediyorsa, hastada mutlaka reflü aranmalıdır. Çünkü alerjik astım tedavisi uygulansa bile hastanın tedavi edilmemiş bir reflü sorunu varsa, yemek borusuna kaçan mide asidi sürekli olarak bronşları uyaracak ve bu uyarı sonucunda da alerjik astım krizi kontrol edilemez hale gelecektir. Tedaviye dirençli astım vakalarında mutlaka reflü olasılığı göz önüne alınmalı ve gerekirse bir endoskopiyle reflü sorunu olup olmadığı tespit edilmelidir” şeklinde konuştu.
Bazı hastalarda reflünün herhangi bir şikayete yol açmayabildiğini dile getiren Uz. Dr. Soysal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hasta herhangi bir sorun yaşamaz ancak astım krizleri de sessiz reflü nedeniyle kontrol altına alınamaz. Bu durumda en önemli bulgu, öksürüktür. Uzun süreli (1 aydan fazla süren) öksürüklerde altta yatan reflü ihtimalinin değerlendirilmesi gerekir. Reflü tedavisi ile astım krizleri önemli ölçüde kontrol altına alınabilmektedir. Astım ve reflü, kısırdöngü içerisinde olan iki hastalıktır. Reflü, mevsimsel beslenme alışkanlıkları ile tetiklenebilen ve ortaya çıktığında da alerjik bünyeli kişilerde alerjik astım krizlerine yol açmaktadır. Özellikle bahar aylarında, çiğ sebze ve meyve tüketiminin artması nedeniyle reflü şikayetleri artmakta, reflü de hastada astım krizlerini tetiklemektedir. Polenlerin etkisi ile artan alerji şikayetleri, reflü sorunu nedeniyle kontrol edilemez duruma gelebilmektedir.”
Genetik olarak yatkınlık varsa çevresel faktörlerin de etkisi ile astım krizleri ortaya çıkar. Çevresel faktörlerden polenler, ev tozu akarları, bazı hayvanlar, solunum yolu enfeksiyonları, sigara dumanı, sisli-kirli hava, ağır kokular, temizlik malzemeleri ve soğuk-kuru hava etkili olmaktadır. Ayrıca astım krizlerinin ortaya çıkmasında stresin de bir rolü olduğu unutulmamalıdır.
Astım ve reflü, kısırdöngü içerisinde olan iki hastalıktır. Reflü, mevsimsel olarak tetiklenebilir ve ortaya çıktığında da astım krizlerini alevlendirebilir. Ayrıca bahar aylarında polenlerin etkisi ile artan alerji şikayetleri, reflü sorunu nedeniyle kontrol edilemez duruma gelebilmektedir. Astım hastalarının ortalama % 82’sinde reflü saptanmıştır. Reflünün iyi kontrol edilmesi, beslenme ile ilgili önlemlerin alınması, astım tedavisi açısından da faydalı olacaktır.
Alerjik astımı olanlar tatilde gidilecek yöre, ulaşım şekli, kalınacak otel ya da ev seçimleri konusunda dikkatli olmalıdır. Otelde kalınacaksa, odada halı olmaması tercih edilmelidir. Uzun süre kapalı kalmış bir yazlık eve astımlı hasta girmeden önce evin havalandırılması iyi olacaktır. Hava kirliliği olmayan, polenlerin yoğun olmadığı ve yüksek nem içermeyen yerler seçilmelidir. Araba yolculuklarında cam açmak yerine klima kullanılmalı, uçak yolculuğu yapanlar ise nefes açıcı ilaçlarını mutlaka yanlarında bulundurmalıdır. Havuz suyundaki klorun, özellikle alerjik astım hastalarında nefes darlığını tetikleyici bir etken olabileceği de unutulmamalıdır.
Astıma genetik eğilimi tamamen yok etmek mümkün olmasa da, erken tanı ve doğru tedavi ile kolaylıkla kontrol altına alınabilmektedir. Hastanın bilinç düzeyi ve hasta doktor ilişkisi önemlidir. Tedavi uzun sürelidir. Tedavide birinci basamak kişinin duyarlı olduğu alerjenlerden uzaklaşması ve sakınmasıdır. Astımda kullanılan ilaçlar yan etkileri az, güvenli ilaçlardır. Öncelikle solunum yolu ile alınan sprey ve toz şeklindeki ilaçlar tercih edilir.
Astım tedavisinde kullanılan ilaçların daha çok zarar verdiği gibi yanlış algılara kapılmamak gerekir. Astım ilaçları akciğerleri “kurutmaz”, alışkanlık yapmaz. Uzun araştırmalar sonucu geliştirilmiş olan bu ilaçlar, hekim tarafından olası yarar ve zararı göz önüne alınarak hastaya verilmektedir. Sprey/kuru toz şeklindeki astım ilaçları oldukça yan etkisizdir. Astım şikayetleri ortadan kalksa da, ilaçları azaltma ya da bırakma kararı, asla hasta tarafından kendi kendine verilmemelidir. Astım her ne kadar geri dönüşlü belirtilerle seyretse de, eksik tedavi bronşlardaki daralmanın kalıcı hale gelmesine neden olabilir. Bu konuda doktora güvenilmeli ve ilaçların ne kadar süre ile kullanılması kararı uzmanlara bırakılmalıdır.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?