Patogenezle ilgili en önemli mekanizmalardan birisinin alt özofagus sfinkter yetersizliği olduğunu belirten Prof. Dr. Kalaycı, “Regurjitasyon ve retrosternal yanma, standart reflü yanmasıdır. Retrosternal yanma, en sık semptom olup, hastaların en az %75’inde vardır. Hastaların % 49 hem gündüz hem gece semptomu bulunmuştur.
Endoskopik özofajit olmadan olan retrosternal yanma çok büyük olasılıkla reflüdür. Bazen bu belirtilerin reflüye bağlı olduğu unutuluyor. Yine geğirme önemli bir göstergedir. Globus, eğer ruhsal sebeplere bağlı değilse en önemli sebep reflüdür. Bir diğer belirti non-kardiyak göğüs ağrısıdır. Bu ağrı kalbe bağlı değilse büyük olasılıkla reflüden kaynaklanır” dedi.
Bir hasta modeli: 36 yaşında bir hasta 3 yıldır epigastirik yanması var. Seyrek olarak da yanma boğazına doğru geliyor; belikli bir reflü tarif ediyor. Sıklıkla da yemeklerden sonra şişlik hissediyor. Altı ay önce bir gastroskopi yapılmış ve gastrit olduğu söylenerek antibiyotik verilmiş ve kısmen rahat etmiş. Son dönemlerde adını bilmediği bir mide ilacı alıyor. Belli ki PPI kullanıyor ve kısmen rahatlamış. Bu kısmi faydadan yeterince memnun değil ki tekrar hekime başvuruyor. Böyle bir hasta için ne yapabiliriz. HP redikasyonu geçirmiş bir hasta ve PPI alıyor, reflüye benzer semptomları var acaba burada neler yapılabilinir? Kısmen rahat olduğu için tedaviye devam edilebilir.
İlaç dozu ikiye çıkılabilinir yanına H2 reseptör antagonisti eklenebilir. Yada önemli bir sorun görünmüyor denilerek anti-depresan verilebilir. Aslında tüm bu seçeneklerden biri doğru diğeri yanlış değil. Biz proton pompa inhibitörünü ikiye çıkmışız ve ardından kontrole çağırmışız. Hasta yeniden geldiğinde önemli oranda rahatladığını belirtiyor. Acaba şimdi ne yapmalı? İlaç tedavisine ne kadar daha devam etmeli? Yoksa tekrar endoskopi gerekir mi? Verilen ilaçların yan etkileri neler olabilir?
Reflü neden olur? Belirtileri, tedavisi ve reflüye iyi gelen besinler
Konuşmasının devamında örnek hasta modelini yeniden analiz eden Prof. Dr. Kalaycı, şu bilgileri verdi: “Bahsettiğimiz hastayı hatırlarsak, endoskopi yapılmış ve gastrit olduğu söylenmiş. Yani reflüye benzeyen bir semptomu var ama reflü tanısı konmamış. Hastaların yarısı bu şekildedir. Eğer hastada reflü olduğunu düşünüyorsanız endoskopide reflü görülmemesi teşhisi değiştirmez. Hastaların yarısında endoskopide reflü görülmez.
O halde en güçlü tanısal aracımız hikayedir. Reflü düşünüyorsanız başka bir şeye gerek yok. Semptomların şiddeti özofajitle korele değildir. Bu nedenle günlük hayatta çok az yanması olanlar endoskopide ileri derece özofajit çıkıyor. Öte yandan hastanın semptomlarının iyileşmesi özofajitin iyileştiğini de gösterir.
Hastaya endoskopi yaptınız ve hastada c ve b seviyesinde özofajit tespit ettiniz; ilacı verdiniz üç hafta sonra yanma geçti. Bu özofajitin geçtiğini gösterir. Geçti mi diye tekrar bakmaya gerek yok. Semptomların cinsinin ve şiddetinin özofajitle korolesyonu yoktur. Mesela şişkinlik hastaların %60’ında görülüyor. Özofajit olsa da olmasa da oran %60’dır.”
Reflüye yakalanmamak için dikkat edilmesi gereken 10 yiyecek!
Reflü tedavisinin üç basamakta incelenebildiğini dile getiren Prof. Dr. Kalaycı, “Bunlar hayat tarzı değişikleri, ilaç ve cerrahi tedavidir. Yaşam tarzını değişiklikleri konusunda her hastaya otomatik bir tavsiyeye gerek yok. Reflüye bağlı boğaz şikayeti varsa ses kısılması, gıcık, sürekli öksürük, gibi semptomları olanlarda başını yükseltmesi önerilebilir. Ancak bunu nasıl yapması gerektiğini anlatmanız gerekir.
Yoksa hasta başının altına bir yastık daha koyuyor buda işe yaramıyor. Reflü tedavisinde her tavsiyenin kesin kanıtı yok. Ama kanıtı olan önemli bir tavsiye kilo vermektir. Bu hafif reflüyü ortadan kaldırıyor, şiddetli reflüyü hafifletiyor. Yağı kısıtlamak, sigara yasağı koymak önemli işlevlere sahiptir. Gıdalarda kısıtlama yaparken çok abartmaya gerek yok. Gıda tavsiyelerinde bulunurken hastayı doğrudan rahatsız etmeyen gıdayı kısıtlamak gereksizdir” diye konuştu.
Hastanın verilen PPI tedavisinden fayda görmemesi durumunda tanının yanlış olabileceğinin hatırlanması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Kalaycı, “Bu hasta mide kanseri olabilir, pankriatit olabilir ve sıklıkla fonksiyonel dispepsi olabilir. Başlangıçta bahsettiğimiz hastayı hatırlarsanız hastaya çift doz verince %80 iyi hissettiğini söyledi gene de yüzde yüz iyiyim demedi.
O %20 büyük olasılıkla dispepisidir. Reflüsü gitti ama fonksiyonel dispepsi açığa çıktı. Çünkü hiçbir hastada reflü tek başına seyretmiyor. Genellikle dispepsi ile birlikte oluyor.
Yine sıklıkla İBS görülüyor. Hastanın şikayetlerini dinliyoruz bağırsaktan mı mideden mi şikayetçi onu bile anlayamıyoruz. Çünkü bu şikayetler bir birleriyle çok örtüşüyor. Uzun süre tedavide en etkili yöntem PPI’dır. İdame tedavisi için şöyle bir kılavuz önerilebilinir. Reflü düşündüğümüz hastaya akut tedaviden sonra ilacı kesiyorsunuz.
Bundan sonra semptomların yeniden nüksettiği süreye kadar geçen zaman önemlidir. Eğer semptom nüksü, siz ilacı kestikten 3 ay sonra oluyorsa tekrar aynı ilacı alabilir. Eğer daha kısa sürede tekrar etti ise, o zaman bu hastalara sürekli vermek gerekir” dedi.
Prof. Dr. Kalaycı: Gerekli durumlar dışında reflüde cerrahi tedavi yanlısı değilim. Çok sayıda kritere bakılarak cerrahiye karar verilebilir yada karar için hasta bir cerrahi ekibe yönlendirilebilir. En önemli kriter PPI’ne yanıttır. Hasta ilaca yanıt vermiyorsa genellikle reflü değildir.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?