Yasa gereği atık ilaçların hiçbir şekilde toprağa, suya ve havaya karışmaması gerektiğini belirten Ecz. Saydan, bu ilaçların imhasının da ancak özel fırınlarda, çok yüksek ısılarla yapılmasının şart olduğunu hatırlattı.
Türkiye’de iki imha tesisi bulunduğunu dile getiren Ecz. Saydan, ancak bu tesislerin küçük miktar sayılabilecek ilaçları göndermenin zorluğu yanında, yasal kayıtların da işletilmesinin güç olması nedeniyle şimdiye kadar eczanelerin büyük kısmının atık ilaçları “depoladığını” anlattı. Yasal olarak çok tehlikeli sınıftaki miadı geçmiş ilaçların 6 ay, diğer miadı geçmiş ilaçların ise 1 yıldan fazla tutulamadığını belirten Ecz. Saydan, imha zorlukları nedeniyle şimdiye kadar depolamalara göz yumulduğunu kaydetti.
Geçmişte sorunun daha derin olduğunu belirten Ecz. Saydan, eczacıların bunları kontrolsüz atmaya yanaşmadığını ancak zor durumda kaldıklarında da kalorifer kazanları, hatta varillerde yaktıklarını kaydetti.
Çevre mevzuatına uygun bir ara depolama tesisi kurduklarını belirten Ecz. Mehmet Saydan, sistemin işleyişini şöyle anlattı: “Bizim bir bilgisayar programımız var, hazırladığımız www.atikilaclar.com diye. Eczacılar oraya girip bir şifre alarak, kendilerine bir sayfa açıyorlar. Ellerindeki miadı geçmiş ilaçların kare kodlarını o sisteme okutuyorlar. Okuttukları listeler bize geldiğinde bizim merkezimizdeki arkadaşlarımız onu kontrol edip onaylıyorlar “gönderebilirsiniz” diye. Eczacılar atıklarını hazırlayıp kargo ile gönderiyor.
PTT Kargo ve Yurtiçi Kargo ile anlaşmamız var. 25 kiloya kadar bir kolinin içine toplanırsa kargo bedelini biz karşılıyoruz. Aşan kısmın da kargo bedeli alınıyor. Genellikle herkes 1 koliye sığdırıp, kargo bedeli ödemeden yapmayı tercih ediyorlar”.
Kendilerine gönderilen kargoların içeriği ile eczanenin beyanının karşılaştırıldığını, eksik ya da fazla olması halinde reddedildiğini belirterek, her türlü verinin saklandığını vurgulayan Ecz. Saydan, şu bilgileri verdi: “Eczacı imhaya göndereceği ilacı bilgisayar programına okuttuğu zaman bir liste çıkıyor. Bu listeden 4 kopya alıyorlar, bu 4 kopya listenin de tamamı Sağlık Müdürlüğü, Eczacı Odası tarafından onaylanıyor ve bize öyle geliyor. Bize geldikten sonra kutuları tekrar kendi sistemimize okutuyoruz ve liste ile eşleştiriyoruz. Eşleşmeyen bir ürün olduğunda geri gönderiyoruz, ‘geri alın, yeniden beyan edin’ diyoruz veya ‘eksik çıktı, paketteki ilaçlarınız gelmedi’ deyip kabul etmiyoruz.
Ankara Eczacı Odası Denetim verilerine göre halk ‘eşdeğer’ ilacı bilmiyor
Gelen 4 nüsha belgenin her sayfasını arkadaşlarımız onaylıyorlar, 3 nüshasını geri eczaneye faturayla beraber geri gönderiyorlar. Biri Sağlık Müdürlüğüne, diğeri Maliye’ye veriliyor, biri de eczacıda kalıyor. Bu tamamen resmi bir süreç. Burada bir güvenlik açığı olursa ciddi sorun. Örneğin; bir terör örgütünde ilaç çıkarsa, ilacın takibinde bir eczaneye ulaşıldığında, o eczanenin belgeyi gösterip ‘ben imhaya gönderdim onlar da onayladılar’ diye elindeki belgeyi göstermesi açısından güvenlik önemli. Depomuz bu nedenle güvenlikli bir yer” dedi.
Ecz. Mehmet Saydan, yerli bir firma tarafından yazılım geliştirilerek faaliyete alınan sistemin İlaç Takip Sistemi ve Çevre Bakanlığı yazılımları ile uyumlu olduğunu ve yakın zamanda entegrasyonunun da gerçekleştirileceğini belirterek böylece Türkiye’deki ilaç döngüsünün tam takibinin sağlanmış olacağını kaydetti.
Erişimin kolaylaşmasıyla Türkiye’nin her yerindeki eczanelerden kendilerine atık ilaç gelmeye başladığını ancak uzun süredir elinde stok bulunan eczacıların hızla bunları göndermesi nedeniyle verilerin pazar analizleri açısından şu anda tam doğru sonuçlar vermeyebileceğine işaret eden Ecz. Saydan, bu stok etkisinin ortadan kalkmasıyla, Sağlık Bakanlığı, eczacılar ve ilaç üreticileri için çok kıymetli bilgilerin elde edileceğini anlattı.
Ecz. Saydan, “Eczacıların programımıza okuttukları bütün ilaçlar kayıtlarımıza giriyor ve data olarak saklanıyor. Hatta sadece bir ilaç için değil, bir bölgedeki ilaçlar için bile istatistikler yaratabileceğiz. Mesela; bir firma A ilacını Güneydoğu Anadolu’ya 1 milyon kutu göndermiş ama bunun 200 bin kutusu imha için geri dönmüş. Bunların bize yarın hepsi çok önemli veriler olarak elimizde olacak. Yani firmalara diyeceğiz ki bu kadar ilaç gönderiyorsunuz ama bu kadarının miadı geçiyor, bu gereksiz bir sarfiyat” diye konuştu.
İlaç Takip Sisteminde geçmişte yapılan bir analizde 2013 yılında 417 milyon, 2014 yılında 413 milyon kutu ilacın miadı geçmiş olarak göründüğünü, yıllık 2.2 milyar kutu dolayında ilaç satılan Türkiye için “olağanüstü büyük bir sayı” olduğunu belirten Ecz. Saydan, “Aslında, bunun içinde kaçak var, yurt dışına giden var, eczacı satmış ama sistemden düşmemiş olanlar da var. Elbette bir kısmı atılmış, bir şekilde imha edilmiş onlar da var. Şimdi İTS de bu süreci takip ediyor. Bundan sonra miadı geçmiş ilacı İTS görecek ve eczanelere soracak” dedi.
Ecz. Mehmet Saydan, doğal süreç gereği Türkiye’deki 24 bin eczanenin tamamında atık ilaç bulunduğuna işaret ederken, hali hazırda sistemden haberdar olarak atıklarını göndermeye başlayan ilaçlarda, iki aylık süreçte eczane başına 15-20 kg atık aldıklarını, stok etkisinin gitmesinden sonra da daha sağlıklı veri oluşacağını bildirdi.
Eczanelerdeki atık ilaç sorunu kadar evlerdeki atık ilaçların da ciddi bir çevre tehdidi olduğunu belirten Mehmet Saydan, “Eczanelerin bireylerin ellerindeki fazla ya da atık ilaçları alması mümkün değil. Kanser hastası vatandaş ölmüş, aile eczaneye geliyor ‘alır mısınız’ diye. Eczacının alması mümkün değil, satılmış ilaç eczanede ne arıyor diye sorarlar. Vatandaş da çıkıyor, köşede çöpe atıp geçiyor. Bu ciddi bir sorun” dedi.
Evlerdeki atık ilaçları toplamak için ilaç üreticisi bir firmanın sosyal sorumluluk projesi geliştirmek amacıyla kendileriyle temas kurduğunu belirten Ecz. Mehmet Saydan, bu kapsamda eczaneler, belki muhtarlıklar gibi gözlenebilir güvenlikli alanlara, içine ilaç atıldığında tekrar geri alınamayacak şekilde kumbaralar önerdiklerini söyledi.
Kapsamlı bir faaliyet olarak evlerden atık ilaç toplamak yoluna gidilmesi halinde bunun maliyetinin karşılanması için bir öneri geliştirdiklerini kaydeden Ecz. Saydan, üreticilerin ödeyeceği kutu başına 1 kuruş fon konulmasını teklif ettiklerini açıkladı. Ecz. Saydan bu önerisini şöyle gerekçelendirdi:
“Ben her üretilen ilaca 1 kuruş atık bedeli konmasını teklif ediyorum. Aşağı yukarı 2 milyar kutu ilaçtan 20 milyon TL dolayında bir birikim elde edilebilir. Bu kaynakla evlerdeki atıkları toplayıp, imha edebiliriz. Bir bütçe yaratmak lazım. Bunun tek bütçesi ilaç fiyatının içine konacak sadece 1 kuruşluk atık bedeli fiyatı. Bu önerimi çeşitli yerlerde dile getirdim. Çünkü mevzuatta değişiklik gerekiyor. Bence çevre için en büyük çözümdür bu. Eczanelerdeki atıkların bedelini eczacılar ödüyorlar, hastaneler ve depolar da ödüyorlar ama evlerdeki atık için para ödeyecek hiçbir yer yok. Bunu başka türlü de çözmemiz mümkün değil. 1 kuruş belki ilacın fiyatında bile değişiklik yaratmaz aslında ama bu fonda önemli bir para olarak birikebilir. Burada en önemli çözüm de bu olur diye düşünüyorum.”
Türkiye ve Avrupa Birliği mevzuatının atıkların imha bedeli konusunda “atığı üreten, bertaraf bedelini öder” kuralını geçerli saydığını belirten Ecz. Mehmet Saydan, bu nedenle atık ilaç bertaraf bedelinin de eczaneler tarafından üstlenildiğini kaydetti.
Ecz. Mehmet Saydan, ara depolama tesisi lisansı ile faaliyet gösterdiklerini hatırlatarak, uzun vadede amaçlarının “geri kazanım tesisi” olmak olduğunu açıkladı. İlaçların çiçek gübresi olacak şekilde geri kazanımının mümkün olduğunu belirten Mehmet Saydan, bu konuda Fransa’daki bir tesiste inceleme yaptıklarını kaydetti. Kısa vadede ise ilaçların kutusu ve prospektüslerinin geri kazanılması konusunu Çevre Bakanlığı ile görüştüklerini belirten Ecz. Saydan, Bakanlığın ara depolama tesisi lisansı ile geri kazınım işlemi yapmaya izin vermediğini, ayrı bir lisans alarak ilk etapta ambalaj ve prospektüslerin gezi kazanımına başlamanın mümkün görüldüğünü vurguladı.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?
Bu konuda farkındalık oluşturduğunuz için teşekkür ederim.