Beslenme tarzından yola çıkarak bir kişiye “duygusal yeme bozukluğuna yatkındır” denmesi mümkün değildir. Ancak duygusal yeme bozukluğu olan kişilerin özellikle olumsuz duygular yaşadıkları anda karbonhidratlı ve yağlı besinleri tercih ettikleri de bilinmektedir. Bu hastaların obeziteye yatkın oldukları bilinmekle birlikte, bu durum kural da değildir. Beyinde haz ve rahatlama sağlayan kimyasal maddeler olan seratonin ve dopamini artırdığı için daha çok karbonhidrat ve yağ türü besinler tercih ediliyor.
Özellikle çocukluğundan itibaren sevgi, ilgi, şefkat, kabul ve bakım verenlerle duyguların paylaşılması ihtiyaçları yeterince karşılanmamış kişiler bu bozukluğa daha yatkındır. Ayrıca bu kişilerde özgüven düşüklüğü, yetersizlik duyguları, bağlanma arzusu, yalnız kalmakta zorlanma, duyguları bastırma ve dürtülerini denetlemede zorlanma sık görülür.
– Suçluluk duyguları
– Depresyon
– Uyku bozuklukları
– Aşırı kilo alımı
– Diğer metabolik sorunlara yol açabilir…
Fiziksel açlık hissinde kan şekerinde düşme ortaya çıkar. Duygusal durumlarda ortaya çıkan yeme davranışının ise kan şeker düzeyi ile ilişkisi yoktur. Kişi tok olduğunda da yemek yiyebilir. Burada kişiyi yemek yeme davranışına sevk edenin olumsuz duygular ve bu duyguların bastırılma ihtiyacı olduğunu tekrar hatırlatmakta fayda var.
Hastalar kimi zaman bir doktor ya da diyetisyen tarafından yönlendirilebiliyorken kimi zaman da bir başka psikiyatrik sorunu nedeniyle başvurduğunda tespit ediliyor. Aşırı kilo alımı, yeme konusunda kendini kendini frenleyememe, öfke ve diğer birçok psikiyatrik belirti başvuru nedeni olabiliyor. Kişinin yaşadığı olumsuz ruh halinin hem terapi ile hem de eğer gerekiyorsa, bir takım ilaçlarla düzeltilmesi mümkündür. Herkesin yaşam öyküsü kendine özel ve biricik olduğu için tedavi edilebilirlik konusunda genelleme yapmak doğru değildir. Bazı kişiler değişime açık ve sorunlarıyla yüzleşme eğiliminde oluyorken bazı kişiler de daha savunmacı ve değişime kapalı olabiliyor. Tedavi konusunda adım atıp sebat eden kişilerin tedaviden yarar görme ihtimali artmaktadır.
Bu rahatsızlığın tedavi edilmediği durumlarda; Özellikle kilo, mide-barsak sistemi hastalıkları, şeker ve tansiyon hastalıkları, psikiyatrik bozuklukların şiddetlenmesi ve kronik bir hal kazanması ihtimaller arasındadır.
Bazı bitkisel ilaçlar psikiyatrik rahatsızlıkları şiddetlendirebilmektedir. Örneğin sibutramin etken maddesini içeren zayıflama ilaçları ve bitkisel ürünler bir dönem oldukça popüler olmuştu. Ancak bu etken maddeleri içeren ilaçların bipolar bozukluk (manik-depresif hastalık, duygu durum bozukluğu) başta olmak üzere diğer psikiyatrik tablolara da yol açabileceği bilimsel çalışmalarda gösterildi ve bu ürün yasaklandı.
Duygusal yeme bozukluğu olanlarda kontrolsüz kilo artışı ve öz saygıda belirgin azalma görülebilmekte, kimi zaman bu kişiler kendilerine zarar da verebilmektedir. Bu nedenle kişinin psikiyatrik destek almayı geciktirmemesi gerekmektir.
Çözümlenmemiş olumsuz düşünce ve duyguların tespit edilmesi, problemlerle baş etme yöntemlerinin geliştirilmesi, hayatındaki stres faktörlerinin azaltılması belli başlı temel noktalardır.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?