Bireylerin, hastalığının iyileştirilmesi yerine hastalıktan korunmasının temel tıbbi yaklaşım olmasını öneren Dr. Serdar Savaş sözlerini şöyle sürdürdü: “Bilgisayarı aldığınız zaman içinden bir kitapçık çıkar, bu kullanım kılavuzudur. Bilgisayar insanla karşılaştırıldığında basit bir alet, insan bilgisayardan çok daha üstün. Peki, bu aletin yani insan denen makinenin bir kullanım kılavuzu yok mu? Evet var, genetik yapısı.
Laboratuvar öncesi hataları azaltmanın yolu, ‘flebetomist’lerden geçiyor
İşte biz insanlara kullanım kılavuzlarını hazırlıyoruz. Çünkü her otomobil aynı yakıtı yakmıyor, birisi benzin tüketiyor, birisi mazot. Siz şimdi benzinliye mazot, mazotluya benzin koyarsanız ondan sonra yolda niye bu araba gitmiyor diye dövünürsünüz, insanlarda da öyle. Doğru yakıtı koy, doğru besini ver, doğru egzersizi yapsın, yarı yolda kalmasın. Tamirciye yani hastaneye götürmek zorunda kalma, hadise bu kadar basit.”
Dr. Serdar Savaş, hastalıkların, genetik hastalıklar, virüs, bakteri, travma gibi dış etkiyle oluşan hastalıklar ve kronik kompleks hastalıklar olarak üç grupta sınıflanabileceğini belirterek tıbbi yaklaşımın bu gruplamaya göre yapılabileceğini belirtti. Dr. Savaş şunları kaydetti: “Bazı hastalıklar tamamen genetik yapımızdan kaynaklanır. Mesela kistik fibrozis, akdeniz anemisi, hemofili gibi hastalıklar genetik yapımızdaki bozukluklara bağlı olarak ortaya çıkar. Yani bozuk gen eşittir hastalık. Bunların ortaya çıkmasını engellemek için bizim bireyler olarak yapabileceğimiz bir şey yoktur.
Hastalıkların bir kısmı ise doğrudan çevresel etkenlerle ortaya çıkar. Buna en iyi örnek bulaşıcı hastalıklardır. Bu hastalıkları geçirmemizde genetik yapımızın rolü son derece kısıtlıdır/yoktur. Suçiçeği veya verem gibi bulaşıcı hastalıklara yakalanmak bütünüyle çevre koşulları ve mikroorganizmalarla ilişkilidir.
Bir de genetik yapımızda yatkınlıklarını taşıdığımız ama hastalığın ortaya çıkması için yaşam tarzı ve dış çevre ile ilgili faktörlerden olumsuz bir etkilenmenin de şart olduğu hastalıklar vardır. Günümüzde hastalık ve ölümlerin önemli bir kısmını oluşturan bu hastalıklar, ileri dönem yaygın hastalıklar veya kompleks ve kronik hastalıklar olarak da nitelendirilmektedir. 21. yüzyılda ölümlerin başlıca sebebi olan kompleks ve kronik hastalıkların başında kalp hastalıkları, kanserler, diyabet, osteoporoz, beyin-damar hastalıkları gelmektedir.
Kişiye özel tanı ile osteoporozu geciktirmek ve kırık riskini azaltmak mümkün
Bu hastalıklar hem genetik, hem yaşam tarzı, hem de yaşadığımız çevre ile ilgili faktörlerin bir araya gelmesiyle oluşmaktadır. İşte bu grupta eğer genetik yatkınlık bilinirse başta beslenme olmak üzere yaşam tarzı düzenlemeleri ile hastalıkların ortaya çıkması engellenebilir veya geciktirilebilir. Bunun için ileri teknolojik analizlerle basit ve anlaşılır bir şekilde hastalıklardan korunmak ve yaşam kalitesini yükseltmek mümkün.”
“Her birey kendine özgüdür. Tek yumurta ikizleri hariç yeryüzünde aynı özelliklere sahip ikinci bir birey yoktur. Bizi biz yapan ve tüm diğer insanlardan ayıran şifre genlerimizde saklıdır. Kimimiz kalp krizine, kimimiz kolon kanserine, kimimiz insülin direncine genetik yatkınlık taşırız. Her birimizin taşıdığı genetik yatkınlıklar ve riskler bir diğerimizden farklıdır. Bu yatkınlıkların hastalık olarak ortaya çıkması için, bu yatkınlıklarla uyum içinde olmayan yaşam tarzlarının eklenmesi gerekir. Böylece hastalık eşiği geçilir.”
Kronik hastalıklarda bireylerin yapısının tam olarak analiz edilmesi, genetik yatkınlıkların ortaya konulması ve buna uygun yaşam tarzı, beslenmenin oluşturulmasıyla başarı sağlanacağını kaydeden Dr. Savaş, halen bu tür analizlerin pahalı olduğunu ancak kamunun bunu sahiplenmesiyle maliyetlerin çok aşağı gideceğini anlattı.
Dr. Serdar sözlerini şöyle sürdürdü: “Hastalıkların teşhis edilmesi bireyin sağlığını korumaz, genetik yapısını öğrenip ona yönelik yaşamasını sağlayarak bireyi kompleks hastalıklara karşı koruruz. Eğer bugün Türkiye’de insanlar genetik yapılarını bilerek ve ona göre yaşayarak hayatlarına devam etselerdi, kanserlerin 2/3’ü görülmezdi, kalp hastalıkları, diyabetin 2/3’ü görülmezdi, hastalıklar 1/3 oranına kadar azalırdı.
Yanlış antibiyotik kullanımı çölyak hastalığının gelişmesine neden olabilir!
Benim amacım; bu sistemin bir gün ülkemde aile hekimleri tarafından uygulanmasıdır, kamunun malı olmasıdır, kamu tarafından uygulanmasıdır ve aile hekimlerinin uygulamasıdır, idealim bu. Peki, bu noktaya giderken ne yapılacak, bir yerden başlanması lazım. Evet bugün bu testlerin maliyetleri en ucuzları 2 bin lira kapsam olarak, orta durumdakiler 5-6 bin lira, en kapsamlısı da 10 bin liradır. Kapsamlılıkta neye göre değişiyor? Kişinin yaşı ne kadar gençse ve ne kadar az risk faktörü varsa, o kadar ucuzdur. Çocuklara 4 yaşından itibaren bu testleri yapıyoruz.”
Dr. Serdar Savaş, bazı hastalıkların genetik analiz yaklaşımıyla belirlenmesinin toplum sağlığı açısından bilgi altyapısına büyük katkı verdiğini hatırlatarak, hali hazırdaki bilgilerin dahi sağlık politikaları oluşturmaya katkı verebileceğini vurguladı. Türkiye’deki hastalıklara genetik yatkınlıkla ilgili bulgulara yönelik soruya Dr. Savaş, “Mesela; insülin direnci Türkiye’de çok yaygın. Türkiye halkının iyi kolesterol yapan genleri az çalışıyor, sonra DNA kırıklarının tamirinde rol oynayan genleri de yavaş çalışıyor. Tabi bu genelde görünen ama o bireyde ne var onu bilmeden tedbir almak mümkün değil. Kronik kompleks hastalıklar bugün endüstrileşmiş ülkelerin ve Türkiye’nin de en büyük sağlık problemi. Bunlar 1- Çok fazla maliyete yol açıyorlar ve bir müddet sonra kamu bütçeleri, sigorta bütçeleri bunları karşılayamayacak 2- Uzun süre bakım gerektirdiği için bu hastalar, aile üzerinde, sosyal yapı üzerinde de bir sorun yaratıyor” yanıtını verdi.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?