Bu yazı ile; Doğum ile ilgili Malpraktis Davaları’nda; “NST ve ÇKS İşlem ve Kayıtları’nın Önemi”ne Dair, Ceza Yargılaması’na Konu Olmuş “Yargıtay Görüşü” Arayışındaki Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanları’na, İlgili Sağlık Çalışanları’na ve Hekimler’e, Hasta ve Hasta Yakınları’na ve Avukatlar’a Yardımcı Olmak Hedeflenmiştir.i
Dosya içerisinde bulunan İstanbul Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Dairesi’nce tanzim edilen 04.07.2012 tarihli Rapor’da, “…’in 37 haftalık gebelik, sancılı bir şekilde 17.07.2011 tarihinde saat 03:00’da Doğumevi’ne başvurduğu, muayenesinin yapıldığı, NST’sinin çekilip yatışının yapıldığı, mayii takıldığı, tansiyon nabız ve ateşi ölçüldüğü, saat 03:10’da tekrar NST’sinin çekildiği, çekilen NST’lerinin reaktif olduğu, saat 05:30’da sularının sızdığı, saat 07:30’da 4-5 parmak açıklık olduğu ve saat 09:25’te sularının kirli gelmesi sebebiyle sezaryene alındığı dikkate alındığında, kişinin yatışından sonra düzenli takiplerinin yapılmamış olduğundan Gebe Takipleri’nde eksiklik olduğu ancak bu eksikliğin bebeğin ölümü üzerinde ne derece etkili olduğunun tespit edilemediği oy birliğiyle mütalaa olunur.” şeklindeki Rapor’a istinaden sanığın Gebe Takibi’ni eksik yapması sebebiyle eyleminin TCK.’nın 257/2 Maddesi’nde düzenlenen “ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma” suçunu oluşturduğu anlaşıldığından Tebliğname’deki sanığın eyleminin taksirle öldürme suçuna vücut verdiğinden bahisle bozma talep eden görüşe iştirak edilmemiştir.ii
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Kararları’nda Vajinusmus ve Boşanma
Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu’nun 14.03.2012 tarihli Raporu’nda; “Bebeğe zamanında otopsi yapılarak iç organ değişimleri tespit edilmediğinden ölüm sebebi ve ölümüne etki eden başka bir patoloji olup olmadığının belirlenemediği, 30.12.2011 tarihinde saat 12:36 ve saat 13:21’de çekilen NST’lerin nonreaktif olduğu, bu NST bulguları dikkate alındığında Gebe’nin sezaryene alınması gerektiği, sezaryene alınmamasının eksiklik olduğu” görüşlerine yer verildiği; Yine Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu’nun 30.10.2013 tarihli Raporu’nda; “NST’lerin yapılan yeniden değerlendirilmesinde, NST’lerin nonreaktif olduğu ancak deselerasyon olmadığı, USG değerlendirilmesinde solunum olduğu, bebek hareketi olduğu, suyunun normal olduğu bildirildiğinden ve bebeğin uyku esnasında NST’nin nonreaktif olabileceği de bilindiğinden, 3-4 saat sonra NST tekrarı önerilebileceği cihetle sanığa kusur atfedilemeyeceği” görüşlerine yer verildiği, her 2 Rapor arasındaki çelişkinin giderilmesi için dosyanın tüm tedavi evrakları ile birlikte Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’na gönderilmesi akabinde Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu tarafından düzenlenen 30.10.2014 tarihli Rapor’da; “Kişinin 30.11.2011 tarihinde ilk müracaatında muayenesinin ve gerekli Tetkikleri’nin yapılmış olduğunun, NST’si nonreaktif olması üzerine yeniden NST çekildiğinin, bunun da nonreaktif olması üzerine 3-4 saat sonra NST’sinin tekrar edilmesinin önerildiğinin, NST’lerin yeniden değerlendirmesinde NST’lerin nonreaktif olduğunun ancak deselerasyon olmadığının, USG değerlendirilmesinde solunumunun olduğu, bebek hareketi olduğu, suyunun normal olduğu bildirildiğinden ve bebeğin uyku esnasında NST’nin nonreaktif olabileceği de bilindiğinden 3-4 saat sonra NST tekrarı önerilebileceği görüşü ile sanığa kusur atfedilemeyeceğinin” belirtildiği anlaşılmış olup; tüm dosya kapsamı ve Bilirkişi Raporları’ndaki tespitlere göre, sanığın, tanı, tedavi ve takip aşamalarındaki uygulamalarının tıp kurallarına uygun olduğunun, bu suretle sanığın kusurunun bulunmadığının anlaşılması karşısında; sanığın beraatine ilişkin Mahkeme’nin kabul ve takdirinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.iii
Malpraktis Davaları’nda Yargıtay’da görev değişikliği: 13. Hukuk Dairesi kapatıldı!
İstanbul Adi Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’nın 30.03.2011 tarihli Raporu’nda “2006 doğumlu …’dan 22.06.2006 tarihinde … Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi’nde vajinal doğum ile 2930 gr. ağırlığında canlı bir bebek doğurtulduğu, 23.06.2006 tarihinde bebeğin konvülsiyon (havale) geçirmesi üzerine bir üst merkeze ambulans ile sevk edildiği, mevcut tıbbi belgelere göre normal vajinal doğum kararı doğru olduğu, genel uygulamalarda Travay’da (doğum eyleminde) olan bir Gebe’nin her 15-20 dakikada bir ÇKS (Çocuk Kalp Sesi) Takibi’nin yapılması ve sayı ile belirtilmesi gerektiği / en az saatte bir NST Tetkiki’nin yapılması gerektiği, dosyada NST çıktılarının bulunmadığı ve ÇKS’nin sayı yerine (+) olarak takip edildiği, grafilerin Kurumumuz’da incelendiği, hipoksik iskemik ensefalopati bulgularının bulunduğu, NST tetkikinin yapılmamasının ve ÇKS’nin sayı olarak belirtilmemesinin bir eksiklik olduğu, bu nedenle mevcut bulgularla ÇKS’nin düşmüş olup olmadığının tespiti ile düşmüş ise ne zaman düştüğünün bilinemeyeceği, NST tetkikinin de dosyada bulunmaması sebebi ile bebeğin intrauterin ne zaman hipoksiye girdiği hakkında, görüş bildirilemeyeceği, doğumdan sonra Çocuk Hekimleri tarafından bebeğe yapılan tedavinin tıp kurallarına uygun olduğu”nun bildirildiği, İstanbul Adi Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu’nın 31.12.2012 tarihli Raporu’nda; “Travay’da (doğum eyleminde) her ne kadar ÇKS’nin (Çocuk Kalp Sesi) pozitif olduğu belirtilmiş ise de, sayı olarak kayıt düşülmediği, NST’nin çekilmediğinin anlaşıldığı, bu nedenle bebeğin intrauterin ne zaman hipoksiye maruz kaldığının bilinemeyeceği, ancak doğum takibinin düzenli yapıldığı ve NST Tetkikleri’nin normal seyrettiği durumlarda da bebeklerin hipoksik doğabileceği tıbben bilinmekle birlikte doğumu yaptıran Doktor ve Ebe’nin uygulamalarında tıbbi eksiklik olduğu”nun bildirildiği, İstanbul Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu’nun 01.09.2014 tarihli Raporu’nda; “2006 doğumlu …’dan 22.06.2006 tarihinde … Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi’nde vajinal doğum ile 2930 gr. ağırlığında canlı bir bebek doğurtulduğu, 23.06.2006 tarihinde bebeğin konvülsiyon (havale) geçirmesi üzerine bir üst merkeze ambulans ile sevk edildiği, mevcut tıbbi belgelere göre normal vajinal doğum kararı doğru olduğu, genel uygulamalarda Travay’da (doğum eyleminde) olan bir Gebe’nin her 15-20 dakikada bir ÇKS (Çocuk Kalp Sesi) takibinin yapılması ve sayı ile belirtilmesi gerektiği, en az saatte bir NST tetkikinin yapılması gerektiği, her ne kadar NST Tetkikleri’nin yapıldığı belirtilmekte ise de dosyada NST çıktılarının bulunmadığı ve ÇKS’nin sayı yerine (+) olarak takip edildiği, çocuğa ait doğum sonrası grafilerin Kurumumuz’da incelendiği, hipoksik iskemik ensefalopati bulgularının bulunduğu; ÇKS’nin sayı olarak belirtilmemesinin bir eksiklik olduğu, bu nedenle mevcut bulgularla doğum öncesi süreçte ÇKS’nin düşmüş olup olmadığının tespiti ile düşmüş ise ne zaman düştüğünün bilinemeyeceği, NST Tetkiki’nin de dosyada bulunmaması sebebi ile bebeğin intrauterin ne zaman hipoksiye girdiği hakkında görüş bildirilemeyeceği, küçükteki mevcut durumun doğum eylemi ile illiyetinin olup olmadığının belirlenmediği, Ebeler’in normal doğum yaptırabileceği, doğum sonrasında bir sorun çıkması halinde Hekim’e haber verilmesi gerektiği, bu olayda Hekim’e haber verilmesini gerektirir bir durum görülmediği cihetle Hekim’e haber verilmediğinin anlaşıldığı, mevcut bulgu ve belgelere göre ilgili Hekim ve doğumu yaptıran Ebeler’e kusur atfedilmediği, doğumdan sonra Çocuk Hekimleri tarafından bebeğe yapılan tedavinin tıp kurallarına uygun olduğu”nun bildirildiği; dolayısıyla her ne kadar doğum takibinin düzenli yapıldığı ve NST Tetkikleri’nin normal seyrettiği durumlarda da bebeklerin hipoksik doğabileceği tıbben bilinmekle birlikte; sanıklar olan Ebeler’in uygulamalarında tıbbi eksiklik olduğunun tespit edilmiş, ancak eylemleri ile meydana gelen netice arasında İlliyet Bağı’nın kurulup kurulamayacağı hakkında görüş bildirilememiş ise de, NST kayıtlarının bulunmaması, Müşteki’nin kendisine 3 defa NST yapıldığına dair beyanı karşısında, Müşteki’nin Hastane’de gece saat 03:00 sıralarından doğumun gerçekleştiği, 11:30 saatine kadar saat başı NST kontrolü yapılması gerektiği genel tıp uygulamalarında bilindiğine göre, sanıkların düzenli aralıklarla NST tetkiki yapmaması ve ÇKS’nin sayı olarak tespit edilmemesi dolayısıyla eylemlerinin tıp kurallarına aykırı olduğu anlaşıldığından; sanıkların eyleminin TCK.’nın 257/2. Maddesi’ndeki ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçu kapsamında değerlendirilerek, atılı suçtan cezalandırılmasına karar verilmesi gerekmektedir.iv
Katılan’ın, 03.05.2009 tarihinde doğum sancısının başlaması ve suyunun gelmesi nedeniyle sanık Doktor ve sanık Hemşire’nin görevli olduğu … Kadın Doğum Hastanesi’ne başvurduğu, burada aynı gün saat 07:30 sıralarında NST’sinin çekilerek servise yatışının Doktor … tarafından yapıldığı daha sonra Nöbet Değişimi yapılarak sanık Doktor ve sanık Hemşire’nin nöbeti devraldığı, sanık Doktor’un, Adli Tıp Kurumu İhtisas Daireleri tarafından düzenlenen, dosyada mevcut Raporları’nda belirtilen; saat 07:30 çekilen nonreaktif olan NST’nin sanık Doktor tarafından reaktif olarak değerlendirildiği, 04.05.2009 tarihi saat 01:45 sıralarında fetusun kalp atışının olmadığının tespit edilerek kordon dolanması sonucu öldüğü belirlenen fetüsün sezaryen yöntemi ile anne karnından alındığı olayda; Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’nin 12.06.2013 tarihli Raporu’nda; “1-) 03.05.2009 tarihide saat 07:30 sıralarında Nöbetçi Hekim Dr. … tarafından doğum ağrılarının başlaması nedeniyle servise yatırılan saat 08:30’da değerlendirildiğinde acil obstetrik bir neden düşünülmeyen ve NST’sinin reaktif olması nedeniyle poliklinik kontrolüne gelmesi önerilen, köyünün uzak olması nedeniyle dönemeyeceği için Pazartesi günü poliklinik saatine kadar serviste kalması için Nöbetçi Hekim Dr. …’dan izin alınan Servis Hemşiresi tarafından 04.05.2009 tarihinde saat 01:45’de fetal kalp atımının duyulmadığı Nöbetçi Hekim’e söylenmesi nedeniyle saat 02:00’de USG yapılan saat 04:00’de sezaryenla koyu mekonyumlu, boynuna 3 kez kordon dolanmış 52 cm. boyunda, 3250 gr. ağırlığında, baş çevresi 36 cm., göğüs çevresi 31 cm., miadında gelişim gösteren otopsisinde, akciğerler karaciğer kıvamında, koyu kırmızı renkte, kalbin üzerini örtmediği, göğüs boşluğunda arkada ve yanlarda bulunduğu, göğüs boşluğunu doldurmadığı, hidrostatik deneyde akciğerler bütün ve parçalı olarak suda battığı tespit edildiğine göre miadında intrauterin gelişen gösteren bebeğin ölü doğmuş olduğu, 2-) Bebeğin, ölümünün boyuna kordon dolanması sonucu meydana geldiğinin kabulü gerektiği, 3-) Otopsisinde bebeğin başında tarif edilen kesinin sezaryen sırasında meydana gelebileceği ölüm üzerine etkisi ve katkısı bulunmadığı 4-) 03.05.2009 tarihinde saat 07:45’de çekilen NST’si nonreaktif olan bebeğin sıkıntıda olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği, bunun yapılmamış olmasının ve hastane evrakında Gebe’nin takibi sırasındaki ÇKS takiplerinin kayıtlı olmamasının eksiklik olduğu, 5-) 03.05.2009 tarihide saat 07:30 sıralarında Nöbetçi Hekim Op. Dr. … tarafından doğum ağrılarının başlaması nedeniyle servise yatırılan saat 08:30’da değerlendirildiğinde acil obstetrik bir neden düşünülmeyen ve NST’sinin reaktif değerlendirilmesi nedeniyle poliklinik kontrolüne gelmesi önerilen köyünün uzak olması nedeniyle dönemeyeceği için Pazartesi günü poliklinik saatine kadar serviste kalması için Nöbetçi Hekim Dr. …’dan izin alınan, doğum servisine yatırılan, Ebe … tarafından 03.05.2009 tarihinde saat 07:45’de çekilen NST’si Nöbetçi Hekim Op. Dr. …’a vizit sırasında gösterilen muayenesi yapılan, doğum eyleminin başlamadığı taburcu edilebileceği söylenen köyünün uzak olduğu Hastane’de kalmak istemesi nedeniyle rutin takibe alınan, Ebe … tarafından 2-3 saatte bir muayenesi yapılan ÇKS’nin alınmaması nedeniyle Ebe … tarafından 04.05.2009 tarihinde saat 01:45’de fetal kalp atımının duyulmadığı Nöbetçi Hekim Dr. …’a söylenmesi nedeniyle saat 02:00’de USG yapılan saat 04:00’de sezaryenla koyu mekonyumlu, boynuna 3 kez kordon dolanmış 52 cm. boyunda, 3250 gr. ağırlığında, baş çevresi 36 cm., göğüs çevresi 31 cm., miadında gelişim gösteren ölü doğurtulan bebeğin 03.05.2009 tarihinde saat 07:45’de çekilen NST’sinin Kurulumuz’da incelenmesinde nonreaktif olduğu tespit edildiği, bu saat itibariyle bebeğin rahim içinde sıkıntıda olduğunun delili olduğu, bu nedenle sık aralıklarla ÇKS takibi ve NST takibinin yapılması gerektiği, Op. Dr. … tarafından NST’si nonreaktif olan Gebe’nin yakın takip edilmemesi USG’sinin yapılmaması NST’sinin tekrarlanmaması nedenleriyle Op. Dr. …’ın kusurlu olduğu, Doğum Servisi’ne yatırılan rutin takibe alınan Gebe’nin takibini yapan Ebe …’in Hekim’in önerileri doğrultusunda kontrollerini yaptığından kusursuz olduğu, 6-) …’in 03.05.2009 günü saat 07.45’de çekilen NST’nin nonreaktif olduğu Hekim tarafından reaktif olarak değerlendirildiği ve takibe alındığı 04.05.2009 günü 04.00’de sezaryen ameliyatına alınarak ölü doğurtulduğundan zamanında Doğumhane hazırlanarak uygun takip ve tedavisi yapılması durumunda da bebeğin kurtulmasının kesin olmadığı”nın belirtilmesi karşısında, sanık Doktor’un, eylemi ile bebeğin ölümü arasında İlliyet Bağı’nın kurul(a)madığı ancak Katılan’ın nonreaktif olan NST’sini reaktif olarak değerlendirerek tedavi sürecinde sık aralıklarla kontrol ve yapması gerekli tahlilleri yapma konusundaki ihmali nedeniyle, eyleminin TCK’nın 257/2. Maddesi’ndeki “ihmali davranışla görevi kötüye kullanma” suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin, yazılı şekilde taksirle öldürme suçundan mahkumiyetine karar verilmesi Kanun’a aykırıdır.v
COVID-19 Pandemisi’nde malpraktis iddiaları için; Yargıtay’dan emsal olabilecek karar
19.02.2014 tarihli Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu Raporu’na göre; sanığa kusur atfedilmediği, Adli Tıp Uzmanı ve Kadın Doğum Uzmanı olan ve … Üniversitesi Öğretim Üyeleri’nden oluşan 5 kişilik Bilirkişi Raporu ve 29.07.2011 tarihli Uzman Doktor imzalı, Muhakkik Bilirkişi Raporu’nda ise; “… isimli Hasta’nın dosyasının incelenmesi sonucunda amniyon mayi mekonyumlu olarak geldiği ve doğum kararının verilmiş olduğu ve doğumu hızlandırmak için indüksiyon başlandığının anlaşıldığı, bu durum yüksek riskli bir durum olup takibinin bir ekip tarafından yapılması ve ayrıca adı geçen Hasta’nın o günkü Nöbetçi Ekip tarafından sürekli monitörize edilmesinin gerektiği, bu imkan yoksa 15-20 dakikada bir kontraksiyon sonrasında ÇKS (Çocuk Kalp Sesi)nin düzenli olarak dinlenmesi ve not edilmesinin gerektiği, Hemşire Gözlem Formu’nda mevcut verilere göre 10:15’de ÇKS:(+) iken 11:15’de ÇKS:(-) olarak izlendiği, bu süreçte ÇKS takibine dair herhangi bir kayıt bulunmadığı, ÇKS’de bozulma olduğunda hastanın sezaryene alınmasının gerektiği, bu durumla ilgili herhangi bir bilgi ve belgenin dosyada mevcut olmadığı, hastanın takibinin Ebe, Hemşire ve Doktor’un içinde bulunduğu bir ekip tarafından sık aralıklarla yapılmasının gerektiği, bu takip düzenli yapılmadığından öncesinde Çocuk Kalp Sesleri alınmasına rağmen sıkıntıya girmesi halinde doğumun doğal yolla ya da sezaryen ile yapılmasıyla ilgili Doktor’un karar vermediği, böyle bir durumun önüne geçmek için Doktor’un Hasta ile ilgilenen personeli yönlendirmesi, takipleri konusunda gereken telkinlerde bulunması ve Hastası’nın her durumundan bilgisinin olması gerekirken bu hususlarda yetersiz kaldığı, dolayısıyla Dr. …’nun kendi branşı için ortalama bir Hekim’in göstermesi gereken özen ve dikkati göstermediğinin” belirtilmesi karşısında, bebeğin anne karnında öldüğü, sağ olarak doğmadığı, dolayısı ile kişi sıfatını kazanamadığı anlaşıldığından sanığın eyleminin “taksirle öldürme” suçunu oluşturmayacağı, ancak sanığın olay nedeniyle tıbbi açıdan kusurlu bulunup bulunmadığına ilişkin olarak Bilirkişi Raporları arasında çelişki bulunduğundan çelişkiyi giderecek şekilde Adli Tıp Genel Kurulu’ndan Rapor alınması sonucu kusurunun bulunması halinde Anne’ye yönelik eylemleri nedeniyle “taksirle yaralama”dan sorumlu tutulması gerekmektedir.vi
Malpraktis iddialarında sadece sigorta şirketi’ne dava açılabilir…
Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu’nun 24 Kasım 2010 tarihli ve 3850 karar nolu Raporu’nda; “Eldeki belgelere göre doğum takibinin eksik yapılmış olduğu, bebeğe uygulanan takip ve tedavilerin tıp kurallarına uygun olmadığı”, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu 25 Kasım 2009 tarih ve 10205 karar nolu Raporu’nda ise; “İndüksiyon takılan gebelerde kardiotokografi ile Çocuğun Kalp Sesi’nin ve çocuğun iyilik halinin yakından takibi ve durumunun iyi olduğunun kanıtlanması gerektiği, bu tıbbi kayıtların mevcut olmamasının bir eksiklik olduğu bu tıbbi kayıtlar mevcut olmadığından çocuğun durumunun ne zaman bozulduğu hususunda görüş bildirilemeyeceği”, Adli Tıp 1. İhtisas Kurulu’nun 3017 nolu Kararı’nda; “Normal vajinal yolla doğum eyleminin takibinin Ebeler tarafından yapılabileceği ancak indüksiyon takılmış Gebe’nin uygun şekilde takip edilerek bebeğin sıkıntıya girip girmediğinin Çocuk Kalp Sesleri’ni sayısal değer olarak izleyerek ve NST çekilerek belirlenmesi, bebeğin sıkıntıda olduğunun tespiti halinde Nöbetçi Kadın Doğum Uzmanı’na haber verilerek gerekirse sezaryen yoluyla doğuma alınmasının sağlanması gerektiği, takiplerde yalnızca bir kez 140 atım/dk şeklinde Çocuk Kalp Sesi değeri olduğu, NST kayıtlarının bulunmadığı, bu nedenle kişinin doğum travay takiplerini yapmakla sorumlu (28/05/2007 günü-29/05/2007 gecesi) Nöbetçi Ebeler’in uygulamalarının tıp kurallarına uygun olmadığı, annenin saat 06:10 sıralarında mekonyumlu sularının gelmesi üzerine Doğumhane’ye alındığı ve Dr. … tarafından muayene edildiği, açıklığın 6-7 cm. ve başına fikse olduğu, ÇKS:140/dk olduğu, amniyon sıvısı koyu mekonyumlu olduğu, indüksiyon yapılarak bebeğin doğurtulduğu dikkate alındığında, doğumu gerçekleştiren Kadın Doğum Uzmanı Dr. …’ın uygulamalarının tıp kurallarına uygun olduğu” şeklinde oldukları, tüm bu belirlemeler karşısında sanıkların kusurlu olup olmadıkları hususunda şüpheye düşüldüğü, sanıklara atfedilecek kusurun tartışmayı gerektirmeyecek şekilde kesin bir biçimde saptanması, doğumun meydana gelen tüm olumsuzluklara rağmen sanık Doktor tarafından sezaryen yolu ile değil de normal doğum şeklinde yapılmasına karar verilmesi eyleminde ihmal ve kusurunun bulunup bulunmadığı hususlarında gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, sanığın olay nedeni ile tıbbi açıdan kusurlu bulunup bulunmadığının tespitine ilişkin olarak önceki Raporlar da irdelenecek şekilde sanığın eylemi ile netice arasında İlliyet Bağı’nın ve kusurunun bulunup bulunmadığının her türlü şüpheden uzak biçimde saptanması için Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’ndan Rapor alınmasından sonra hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik inceleme sonucu yazılı şekilde sanıkların beraatine karar verilmesi, Kanun’a aykırıdır.vii
Enjeksiyon ve damar yolu açma gibi basit müdahalelerde ‘yazılı’ aydınlatılmış onam şartı
Av. Arb. Ümit Erdem / Dr. Pınar Çelikkıran Erdem
av_umit_erdem@yahoo.com / Ümit Erdem Kitapları:>>>
1) Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi
i) YAZI; HUKUKİ VE/VEYA TIBBİ ÖNERİ/TAVSİYE İÇERMEMEKTEDİR. ii) Yargıtay (12.) Ceza Dairesi, 2018/2510 E., 2019/12201 K., 24.12.2019 T. iii) Yargıtay (12.) Ceza Dairesi, 2016/5504 E., 2018/5606 K., 17.05.2018 T. iv) Yargıtay (12.) Ceza Dairesi, 2017/9921 E., 2018/2180 K., 27.02.2018 T. v) Yargıtay (12.) Ceza Dairesi, 2016/2538 E., 2017/7940 K., 25.10.2017 T. vi) Yargıtay (12.) Ceza Dairesi, 2015/10554 E., 2016/10323 K., 16.06.2016 T. vii) Yargıtay (12.) Ceza Dairesi, 2013/16120 E., 2014/13289 K., 29.05.2014 T.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?
Doktorun yanına kalsın istemiyorum öte yandan bu hukuk sistemi ile cezasını çekeceği konusunda endişeliyim bilgilendirirmisiniz beni rica etsem
Sezeryan olmaması gereken bir hastaydım ve sezeryana mecbur bırakıldım doğum yapma hakkım elimden alındı yanıtıldım ve gereksiz yere korkutuldum