Tiroid bezindeki sorunlara bağlı olarak çok sayıda hastalık gelişebildiğini belirten Uzm. Dyt. Elif Melek Avcı Dursun, hipotiroidizm ve hipertiroidizmin dünya çapındaki tüm popülasyonları etkileyen, potansiyel olarak yıkıcı sağlık sonuçları olan yaygın durumlardan biri olduğunu kaydetti. Tiroid hastalıklarının diabetes mellitustan sonra en sık görülen endokrin hastalıklar olduğuna işaret eden Uzm. Dyt. Avcı Dursun, uygun diyet tedavisi ile hastalık semptomlarının hafifletilebileceğine dikkati çekti.
Medikal Akademi Ankara Temsilcisi Hatice Pala Kaya’nın sorularını yanıtlayan Uzm. Dyt. Avcı Dursun, tiroid hastaları için beslenme önerilerinde bulundu…
Uzm. Dyt. Avcı Dursun: Tiroid bezi, Adem elmasının hemen altında boyun tabanında yer alan, kelebek şeklinde küçük bir bezdir. Vücudumuzda yer aldığı rol büyüktür; kalp, beyin, karaciğer, böbrekler ve cilt dahil olmak üzere vücudun en önemli organlarının çoğunun işlevini etkiler. Kan basıncı, vücut ısısı, kalp atış hızı, metabolizmanın düzenlenmesi, diğer hormonlar ile ilişkiler için triiyodotironin (T3) ve tiroksin (T4) oluşturur.
Vücuttaki tiroid hormonlarının düzeyi hipofiz bezinden salgılanan tiroid stimülan hormon (TSH) tarafından kontrol edilir. Tiroid hormonlarının normal miktarlarda üretimi için yeterli iyot alımı gereklidir. İyot, tiroid bezi içerisinde bir takım basamaklardan geçerek T4 ve T3’ün yapısına girer. Günlük alınması gereken iyot miktarı çocuklar için 90-120 mcg/gün, erişkinler için 150 mcg/gün, gebelik ve laktasyon döneminde 250 mcg/gündür.
Uzm. Dyt. Avcı Dursun: Tiroid hastalıkları diyabetes mellitustan sonra en sık görülen endokrin hastalıklardır. Tiroid hastalıklarının değerlendirilmesinde TSH ölçümü en hassas ve uygun birinci basamak yaklaşımıdır. Sağlıklı erişkinlerin %95’inde serum TSH değerleri 0,4 ve 2,5 mU/L aralığındadır. Tiroid hastalıklarına neden olan faktörler ise, çok fazla tiroid hormonu üretilebilir; hipertiroidizme neden olur. Bazı bezler yeterince aktif değilse, yeterli tiroid hormonunun olmaması hipotiroidizme yol açabilir.
Hashimoto hastalığı, tiroid bezine yabancı bir dokuymuş gibi bağışıklık hücreleri ve otoantikorlar tarafından saldırıya uğradığında ortaya çıkar, bu nedenle tiroid hormonu daha az üretebilir. Normal tiroid dokusunun aşırı büyümesi, sıvı dolu kistler, iltihaplanma (tiroidit) veya bir tümör (iyi huylu veya kanserli) bir tiroid nodülüne neden olabilir.
Uzm. Dyt. Avcı Dursun: Beden ağırlığında açıklanamayan değişiklikler, depresyon, kaygı veya sinirlilik duyguları, hafızadaki değişiklikler veya konsantre olma yeteneği, eklem veya kas ağrısı veya zayıflığı, yorgunluk veya uyku sorunu, hızlı veya düzensiz kalp atışı, düzensiz adet dönemleri başlıca belirtiler olarak sayılabilir.
Haşimato hastalığı nedir? Neden olur? Belirtileri ve tedavi yöntemleri
Uzm. Dyt. Avcı Dursun: Uygun diyet tedavisi ile hastalık semptomları hafifletilebilir. Bireylerin sağlıklı bir kilo aralığında korunması ve yetersiz beslenmenin önlenmesi önemlidir. Tiroid hormon eksikliği durumunda, vücuttaki metabolizma hızı, vücut yavaşlar; besinler tarafından sağlanan enerjinin çoğu yağ dokusunda depolanır ve bu da aşırı kilo ve obezite oluşumuyla sonuçlanır. Guatrojenik maddeler tiroid bezi işlevleri üzerinde olumsuz bir etkiye sahiptir. Bu bileşikler iyot metabolizmasına müdahale eder ve tiroid hormon sentezini inhibe eder. Guatrojenik maddeler, pişirme sırasında aktivitelerini %30’a kadar azaltır. Guatrojenik maddeler, biyoyararlanımını azalttığı için yüksek iyotlu ürünlerle birlikte tüketilmemelidir.
Turpgiller, lahana, brokoli, kara lahana, brüksel lahanası, ıspanak, şalgam, mısır, şeftali, yer fıstığı, armut, çilek, tatlı patates, badem, böğürtlen, soya vb. gıdalar guatrojenik özellik gösterirler. Bazı çalışmalar tiroid hastalıklarında soya tüketiminin azaltılması veya tamamen diyetten çıkarılması yönünde sonuç bildirmişlerdir. Çoklu doymamış yağ asitleri omega-3 gibi takviyeler anti-inflamatuar & antioksidan özelliği olan besin kaynakları günlük beslenmede yer almalıdır. Örneğin; haftada 2 kez balık tüketimi!
Günlük beslenmede anti-inflamatuar bileşenlerin yer alması, vitamin D’nin uygun şekilde alınması, A, C, B grubu vitaminlerin, selenyum, demir, bakır ve çinko gibi minerallerin düzenli tüketimi ile hipotiroid hastalıklarında aşırı kilo alımı, obezite ve semptomlar kontrol altına alınabilir. Öneriler protein alımının arttırılması yönündedir. Otoimmün hastalıklar ve diyabetle ilişkili olabilme ihtimalinden dolayı tiroid hastalarında bazı çalışmalar laktozsuz ve glutensiz bir diyetin iyi olabileceğine yer vermişlerdir fakat yeterli çalışma, kanıt ve sonuç bulunamamıştır.
Uzm. Dyt. Avcı Dursun: Tiroid hormon düzensizliği, endokrin bozuklukları ve diyabet ve obezite gibi metabolik sendromlarla doğrudan ilişkilidir. Hipotiroidizm, azalan karaciğer glukoneogenezi ve azalmış kas glukoneogenezi ve glikojenolizi dahil olmak üzere, glukoz alımındaki azalma ve bozulmuş enerji metabolizması gibi bozulmuş glukoz metabolizması ile karakterize edilmekte ve bu nedenle diyabet gelişimi ile ilişkili bulunmaktadır.
Hipotiroidizm, serum lipid profillerinin düzenlenmesinde çeşitli işlevlerde yer almaktadır. Bazı çalışmalar, hipotiroidizmin karaciğerde serbest yağ asidi alımını azaltabileceğini, kolesterol sekresyonunu azaltabileceğini ve azalmış lipoprotein seviyeleri ile birlikte plazma trigliserit klirensini azaltabileceğini göstermiştir. Hipotiroidizm daha düşük enerji harcamasına ve yüksek lipid depolamasına yol açmakta, ayrıca daha düşük plazma kolesteril ester transfer proteinlerini ve çok düşük yoğunluklu lipoproteinleri azaltmaktadır.
Hipotiroidizm, karaciğerde β-hidroksi β-metilglutaril- CoA (HMG-CoA) redüktaz ekspresyonunu azaltarak kolesterol sentezinde azalma gibi ciddi hiperlipidemi göstermiştir. Zhao ve ark. subklinik hipotiroidizmi olan hastaların yüksek seviyelerde toplam kolesterol ve anormal lipid profilleri gösterdiğini ileri sürmüştür. Bir klinik çalışma, hipotiroidizmi olan hastaların sırasıyla artmış toplam kolesterol ve artmış LDL kolesterol düzeyleri ve dislipidemi gösterdiğini göstermiştir.
Diğer çalışmalar, hipotiroidili hastaların hipertrigliseridemi ile ortaya çıktığını ve serumda yüksek trigliseritler ve trigliseritten zengin lipoproteinler sergilediğini göstermiştir. Önceki bir çalışma, hipotiroidizmi olan hastaların daha yüksek LDL kolesterol ve homosistein seviyeleri sergilediğini göstermiştir. Bu bilgilerden yola çıkaran tiroid hastası bireylerin kalp-damar hastalıkları ile bağlantılı sağlık sorunları geliştirebileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
Meng ve ark. TSH, T2DM’nin Hasimoto Tiroidi ile komplike T2DM’ye dönüşme riskini artırdığını saptamışlardır. D vitamini eksikliğinin diyabetin ilerlemesine etkisi ve komplikasyonlarına değinmişlerdir. Wang ve ark. metaanalizlerinde obezite, hipotiroidizm, Haşimoto Tiroidi ve TPOAb ile önemli ölçüde ilişkili olduğunu saptamış, obezitenin önlenmesinin tiroid bozuklukları için önemini bildirmişlerdir.
Lancet dergisinde yayınlanan; Maternal tiroid fonksiyonu ile gestasyonel hipertansiyon ve preeklampsi riski arasındaki ilişkilerin incelendiği metaanaliz çalışmasında; ötiroidizm ile karşılaştırıldığında, gebelik sırasındaki subklinik hipotiroidizm, daha yüksek preeklampsi riski ile ilişkili bulundu. Tiroid fonksiyon testi anormallikleri olan kadınlarda gestasyonel hipertansiyon veya preeklampsi risklerini ölçerek, gebelik sırasında tiroid disfonksiyonunun olumsuz maternal ve fetal sonuçları riskine ilişkin tüm kanıtlara katkıda bulunmaktadır. Luo ve ark. Tiroid disfonksiyonu ve pozitif tiroid antikorları GDM riski ile ilişkili olduğunu saptamışlardır. Bulgular, tiroid hastalıkları olan hamile kadınlara kapsamlı bir GDM taramasını önermektedir.
Böğürtlen neye iyi gelir? Nasıl kullanılır? Faydaları ve zararları nelerdir?
Uzm. Dyt. Avcı Dursun: Hipotiroidizm ve hipertiroidizm, dünya çapındaki tüm popülasyonları etkileyen, potansiyel olarak yıkıcı sağlık sonuçları olan yaygın durumlardır. İyotlu beslenme, tiroid hastalığı riskinin önemli bir belirleyicisidir; bununla birlikte, yaşlanma, sigara içme durumu, genetik duyarlılık, etnik köken, endokrin bozucular ve bağışıklık kontrol noktası inhibitörleri dahil olmak üzere yeni terapötiklerin ortaya çıkması gibi diğer faktörler de tiroid hastalığı epidemiyolojisini etkilemektedir.
Kaynaklar ve Referanslar:
1- Metabolic disorders and nutritional status in autoimmune thyroid diseases,2- Saglikli beslenme hareketli hayat db3- Tiroid Hastalıkları Tanı ve Tedavi Kılavuzu,4- All About the Thyroid,5- Hypothyroidism Is a Risk Factor for New-Onset Diabetes: A Cohort Study,6- Mechanisms in endocrinology: Non-alcoholic fatty liver disease in common endocrine disorders,7- Plasma Cholesteryl Ester Transfer Protein Activity in Hyper- and Hypothyroidism8- A Worthy Finding: Decrease in Total Cholesterol and Low-Density Lipoprotein Cholesterol in Treated Mild Subclinical Hypothyroidism9- Update in Lipid Alterations in Subclinical Hypothyroidism10- Thyroid function testing in patients with newly diagnosed hyperlipidemia11- Postprandial hyperlipidemia in overt and subclinical hypothyroidism12- Thyroid Function, Cardiovascular Risk Factors, and Incident Atherosclerotic Cardiovascular Disease,13- Potential harmful correlation between homocysteine and low-density lipoprotein cholesterol in patients with hypothyroidism14- Serum fibroblast growth factor 21 levels in gestational diabetes mellitus in relation to insulin resistance and dyslipidemia15- Hypertension and Obesity: Risk Factors for Thyroid Disease,16- Global epidemiology of hyperthyroidism and hypothyroidismYAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?