Diyetten alerjik besinleri çıkartmak hem anneye hem de bebeğe zarar verebilir

Yazan Hatice Pala Kaya
12 Kasım 2019   |    28 Kasım 2019    |   Kategori: Allerji / Astım, Bebek Sağlığı, Sağlık Gündemi Print

Bebeklerde anne sütü ile geçen alerjilerde yeni gelişmeler olduğunu söyleyen Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği (AİD) Başkanı Prof. Dr. Bülent Şekerel, “Bebeğinde alerji olduğu ispat edilmemiş her annenin beslenmesine her zamanki gibi devam etmesi, bebeğin geleceğe hazırlanması için gerekli bir şarttır. Bebeğinde alerji olacak diye besinlerin anne diyetinden çıkarılması sadece anneye değil bebeğe de zarar verir” diye konuştu.

Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği (AİD) tarafından düzenlenen 26. Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Kongresi Antalya’nın Belek ilçesinde uluslararası katılımlı olarak gerçekleştirildi. Kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısına AİD Başkanı Prof. Dr. Bülent Şekerel, Kongre Başkanı Prof. Dr. Aytül Sin, AİD Yönetim Kurulu Üyeleri Prof. Dr. Uğur Muşabak, Prof. Dr. Demet Can, Prof. Dr. Can Kocabaş, Prof. Dr. Ferda Öner Erkekol, Prof. Dr. Ümit Murat Şahiner ve Prof. Dr. Aslı Gelincik katıldı.

AİD Başkanı Prof. Dr. Bülent Şekerel, annelerin bebeklerini emzirmelerinin öneminin bağışıklık sistemi yönüyle bir kez daha teyit edildiğini söyledi. Prof. Dr. Şekerel, yaşamın ilk 4-6 ayında anne sütünün tek başına bebeğin tüm beslenme ihtiyacını karşılayabilecek potansiyelde tek gıda olduğunun bilindiğini ama bağışıklık sistemi ile ilgilenenlerin yeni ulaştıkları kanıtların anne sütünün değerini ve önemini daha da artırdığına işaret etti.

Besin alerjileri bazen bebek o besini tüketmeden dahi görülebilir

Kongrede özellikle besin alerjilerinin masaya yatırıldığını belirten Prof. Dr. Bülent Şekerel, “Besin alerjileri bazen bebek o besini tüketmeden dahi görülebilir. Çünkü anne sütü alan bebeklerde, annenin tükettiği besinler anne sütü aracılığı ile bebeğe geçerek alerjik tepkilere yol açabiliyor. Böyle bir durumda hekimler anneden, anne sütü verdiği sürece, o alerjik besini tüketmemesini isteyebiliyorlar.

Bebeklerin 4 ile 8. aylar arası alerjik besinlerle tanışması riski azaltır

Ancak bunun için annenin tükettiği besinlerin bebeğe zarar verdiğinin, alerjik tepkiye neden olduğunun kesinkes kanıtlanması gerekiyor. Bu karar Alerji ve İmmünoloji uzmanlarının alanına giriyor ve bu zor karar için ayrıntılı bazı testlere gereksinim duyuluyor” bilgisini verdi.

Bu durumun bebeğini emziren annelerin emzirdikleri süre içinde diğer alerjik potansiyeli olan gıdalardan uzak durması anlamına gelmediğini ifade eden Prof. Dr. Şekerel, şunları söyledi: “Annenin tükettiği besinlerin emzirme aracılığı ile bebeğe geçişi gerekli ve şart olan bir işleyiş, fizyolojik bir süreçtir. Bu sayede bebeğin sindirim ve bağışıklık sistemi geleceğe hazırlanır. Yavaş yavaş bu gıdalarla karşılaşarak, olgunlaşır ve tolere eder.

Anne sütü ile beslendiği süre boyunca yavaş yavaş ek gıda alacağı güne hazırlanır. Fizyolojik sistem, bebeğin ek gıdaya başladığında birdenbire hiç bilmediği, tanımadığı bir şeyle yüksek miktarda karşılaşmasını istemiyor ve onu yavaş yavaş hazırlıyor. Bebeğin sindirim sistemine ulaşan gıdalar, anne sütü aracılığıyla bebeğin sindirme kapasitesinin artışına yol açıyor. Diğer yandan da sindirim sitemimizdeki bağışıklık sistemi hücreleri vücuda ait olmayan besin proteinlerine karşı toleranslı davranmayı öğreniyorlar. Alerjiyi işte bu toleransın gelişmemesi olarak tanımlıyoruz.”

Uzun yıllar, Dünya Sağlık Örgütü’nün önerileri doğrultusunda,’ hayatın erken döneminde alerjik besinlerin bebeğe tükettirilmemesi’ şeklinde bir yaklaşım uygulandığını dile getiren Prof. Dr. Şekerel, “Ancak son araştırmalar, bu yaklaşımın tolerans gelişimine engel olarak besin alerjilerinde artışa neden olduğunu gösterdi. O yüzden “riskli bebeklerde alerjik besinlere çok gecikmeden başlanması” şeklinde bir eğilim oluştu. Bu sebeple gereksiz yapılan diyetlerin ve kaçınmaların risksiz olmadığının hatırlanması gerekiyor” dedi.

Alerji ve İmmünoloji uzmanından görüş almak gerekir

Diyetten alerjik besinleri çıkartırken hem anneye hem de bebeğe zarar verilebildiğini hatırlatan Prof. Dr. Şekerel, böylesi bir kararın ciddi sonuçları olabileceğini ve bunun için mutlaka Alerji ve İmmünoloji uzmanından görüş almak gerektiğini bildirdi.

Alerji nedir, kimlerde görülür? Belirtileri, testi ve tedavisi

Prof. Dr. Şekerel sözlerine şöyle devam etti: “Bebeğinde alerji olduğu ispat edilmemiş her annenin beslenmesine her zamanki gibi devam etmesi, bebeğin geleceğe hazırlanması için gerekli bir şarttır. Bebeğinde alerji olacak diye besinlerin anne diyetinden çıkarılması sadece anneye değil bebeğe de zarar verir.

Annelere tavsiyemiz şudur; sizden bir besini diyetinizden çıkartmanız isteniyorsa, bunu hem kendi sağlığınız hem de bebeğinizin sağlığı için mutlaka sorgulayın. Başka bir yolunun olup olmadığını, bunun kanıta dayanıp dayanmadığını sorgulayın, araştırın. Bebeğinizin geleceğini korkularımızın değil umutlarımızın yeşerteceğini unutmayın.”

Anne sütü bebeğin sindirim ve bağışıklık sistemini geleceğe hazırlıyor

Bebek sindirim sitemine, annenin tükettiği besinlerin anne sütü ile iletilmesini her sağlıklı bebeğin yaşaması gerektiğine işaret eden Prof. Dr. Şekerel, “Anneler bebeklerini emzirirken sadece bebeklerinin karınlarını doyurmuş olmuyorlar, fark etmeden bebeklerinin sindirim ve bağışıklık sistemlerini geleceğe hazırlamış da oluyorlar. Emzirmenin mükemmelliğinin ve gerekliliğinin yüzlerce nedeni var. Bu durum bağışıklık sistemi ile ilgilenenlerin alanına giren ve yeni keşfedilen özelliklerden sadece biri” dedi.

Prof. Dr. Şekerel: Grip sandığınız belirtiler aslında alerjik rinit olabilir

Kongrede 240 bilimsel çalışma sunuldu

26. Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Kongresi Başkanı Prof. Dr. Aytül Sin ise, kongre hakkında bilgi verdi.  Kongre bilimsel programını Çocuk Alerji ve İmmünoloji uzmanları ile Erişkin Alerji ve İmmünoloji uzmanlarından oluşan 35 kişilik bir ekibin hazırladığını belirten Prof. Dr. Sin, yurt dışından 6 bilim insanının da konuşmacı olarak katıldığını kaydetti.

Kongrenin düzenlenmeye başladığı 1993’ten bu yana hem çocuk hem de erişkin alerji ve immünoloji uzmanlarını bir araya getirdiğini dile getiren Prof. Dr. Aytül Sin, “Hem alerjik hastalıklar hem de genetik olarak bağışıklık sisteminin az çalışması sonucu oluşan immünolojik hastalıklar, çocuklukta başlar ve erişkin yaşlarda devam eder. Oluşum mekanizmaları, tanı ve tedavileri hem çocuklarda hem erişkinlerde çoğunlukla ortaktır. Bu nedenle, bilgilerin ortak platformlarda tartışılmasının yararı büyüktür” dedi.

Alerjik hastalıklar uygarlığın bedeli

Alerjik hastalıkların uygarlığın bir bedeli olduğunu belirten Prof. Dr. Sin, bu hastalıkların giderek arttığının altını çizdi. Kongrede alerjik hastalıkların oluşum mekanizmaları, tanısı, klinik özellikleri, tedavileri, korunma yöntemlerinin öncelikli konuşulan konu başlıkları arasında yer aldığını anlatan Prof. Dr. Sin, şu bilgileri aktardı: “Kullanıma yeni giren veya kullanım alanı genişleyen ilaçları, bilim alanımızla ilgili yeni keşifleri de kongremizde tartıştık. Genç meslektaşlarımıza yönelik kurslar düzenledik.

Yine genç meslektaşlarımız, yılların deneyimini taşıyan değerli hocalarımızla günlük pratikte karşılaştıkları zor ve karmaşık olguları birlikte tartıştılar. Bizim hemşirelerimiz özellikli bir hastalık grubu ile uğraştıkları için ayrıca eğitilmeleri gerekiyor. Hemşirelerimiz için de eğitim kurslarımız kongre boyunca düzenlendi. Bu çerçevede 180 akademisyen, toplam 72 farklı oturumda alerji ve immünoloji alanındaki gelişmeleri paylaştı.”

Çocuklarda gıda alerjisi ve aşırı duyarlılık: Belirtileri ve tedavisi

Prof. Dr. Sin, kongrede sunulan çok merkezli bir araştırmada, astımlı çocuklarda tedavinin yeterince yapılamamasının okul devamsızlığını ve okul başarısını olumsuz yönde etkilediği yönünde sonuçların bildirildiğini ifade ederek, kongrede tartışılan diğer konulara ilişkin, “Ayrıca, inek sütü alerjisi olan çocuklarda alternatif içecekler diğer bir araştırmanın başlığıydı ve katılımcılar tarafından tartışıldı. Astımda tedaviye yeni giren ilaçların, kullanımları sonrası hastalık kontrolü üzerindeki etkilerine dair yapılan klinik çalışmaların verileri paylaşıldı” değerlendirmesini yaptı.

Alerjik hastaların önemine de dikkati çeken Prof. Dr. Sin, alerjik ve immünolojik hastalıkların yaşam kalitesini etkilediğini kaydetti. Prof. Dr. Sin, şunları söyledi: “İlaç alerjisi, besin alerjisi, arı alerjisi ve alerji şoku acil durumlarıdır. Bağışıklık sistemi yetersizliğinde, alerjik nezle ve astım gibi durumlarda tanının gecikmesi hastalığın ilerlemesine neden olur. Dolayısı ile sözü edilen hastalıkların çok iyi tanınmaları, tedavi edilmeleri ve hastaların bilgilendirilmeleri gerekir.”

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla