Kronik böbrek yetmezliği sağlık sistemlerini çökertebilir
Kronik böbrek yetersizliğinden muzdarip olan hasta sayısının çığ gibi arttığını söyleyen İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Tevfik Ecder, “Dünyada diyaliz tedavisi gören hasta sayısı 2000 yılında bir milyon civarında iken aradan geçen 10 yılda bu sayı ikiye katlandı. Bu on yıllık süre içinde diyaliz tedavisi için toplam 1 trilyon dolar harcama yapıldı. Bu artış aynı trendle devam ederse dünyadaki hiçbir sağlık sistemi ekonomik açıdan kronik böbrek hastalığının tedavisini karşılayamayacaktır” dedi.
Kronik böbrek yetersizliğinin nedenleri arasında birinci sırada diyabet, ikinci sırada ise hipertansiyonun bulunduğunu dile getiren Prof. Dr. Ecder, şu bilgileri verdi: “Kronik böbrek hastaları kalp ve damar hastalıkları açısından yüksek riskli hastalardır. Bu nedenle, kronik böbrek yetersizliği olan hastaların önemli bir kısmı, diyaliz aşamasına ulaşmadan kardiyovasküler hastalıklar nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Türk Nefroloji Derneği’nin (TND) verilerine göre ülkemizde 15 yıl önce 5 bin civarında olan diyalize bağlı hasta sayısı günümüzde 50 bine ulaştı. Bundan 6-7 sene sonra ise 100 bini bulması bekleniyor. Nakilli hastalarla birlikte değerlendirdiğimizde 60 bin civarında son aşamaya gelmiş olan hasta sayısından bahsediliyor.”
Tanı ve tedavide geç kalınıyor
Hastalık sinsi bir şekilde seyrettiği için birçok hastada tanı ve tedavisinde geç kalındığını söyleyen Prof. Dr. Ecder, “TND tarafından 23 ilde 10.750 erişkinin katılımı ile yapılan ve 2009 yılında sonuçlanan CREDIT çalışması, Türkiye’de erişkinlerin %15’inde çeşitli evrelerde kronik böbrek hastalığı varlığını göstermiştir. Bu oran, ülkemizde yaklaşık 7.5 milyon kronik böbrek hastası bulunduğu, yani her 6–7 erişkinden birinin böbrek hastası olduğu anlamına gelmektedir” diye konuştu.
Diyabet ve hipertansiyon önemli bir risk faktörü
Kronik böbrek hastalığında yüksek riskli grup içerisinde diyabetliler, hipertansiyon hastaları, ve kalp-damar hastalığı olanların bulunduğunu belirten Prof. Dr. Ecder, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kronik böbrek hastalığı için risk faktörlerini tanımlanması çok önemlidir. Bu yüksek risk grubundaki bireylere yapılacak tarama testleri ile hastalığın erken evrede saptanması, ilerlemesinin engellenmesi, risk faktörlerini ve böbrek hastalığı gelişimini azaltmak için son derece önemlidir. Ülkemizde giderek artan obezite ile mücadele ve yine çok fazla miktarda tüketilen tuzun kısıtlanması için alınacak önlemler sayesinde kronik böbrek hastalarının oranını azaltmak mümkün olabilir. Kan basıncının düzenli olarak ölçülmesi ve idrar tahlili yapılması gibi basit tetkiklerle kronik böbrek hastalığı erken dönemlerde teşhis edilebilir. Erken evrelerde tanı konulması ile hem kronik böbrek hastalığına özgün genel önlemler, hem de altta yatan ya da eşlik eden hastalıklara yönelik tedavi yaklaşımları ile, hastalığın ileri evrelere doğru seyri yavaşlatılabilir.”
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?