Dudakta büyüme: Dil ve dudak kanserlerinin pek çoğu geçmeyen yara ve şişliğe neden olurken bu bölgede iltihap oluşmadıkça ağrı hissedilmiyor. Hastalığın ileri dönemlerinde ise kanama görülüyor. Yara ve şişliğin yanında boyunda da bir kitle olması durumunda, en kısa zamanda bir uzmana gidilmesi gerekiyor.
Kanama: Ağız, burun, boğaz ve akciğer tümörleri kanamaya neden olabiliyor. Tükürük veya balgamda birkaç günden fazla süren kanama görülmesi halinde kontrole gitmenin ihmal edilmemesi gerekiyor.
Cilt değişimleri: Baş-boyun kanserlerinin bazı türlerinde renk değişimi görülürken, alın, yüz, kulak gibi cildin güneşe maruz kaldığı yerlerle, cildin farklı bölgelerinde değişiklikler gözlenebiliyor. Belirtiler genellikle küçük, soluk bir yara şeklinde başlıyor, yavaş yavaş büyüyor ve yaranın ortasında gamze şeklinde bir çukur oluştuğu görülüyor. Dudakta, yüzde, kulakta iyileşmeyen bir yara bulunması halinde hemen doktora gidilmesi gerekiyor. Diş hekiminin hastasındaki bu belirtileri önemseyip, gerekli görmesi halinde bir onkoloğa yönlendirmesi hayat kurtarıcı olabiliyor.
Baş-boyun kanserleri nedeniyle radyoterapi gören hastalarda oluşan ağız-diş sağlığı sorunları ciddi sıkıntılara neden olabiliyor. Ancak alınacak tedbir ve koruyucu uygulamalar bu komplikasyonların önlenmesini sağlıyor. Radyoterapi uygulaması öncesinde hastaların mutlaka diş hekimine başvurmaları gerekir. Radyasyona bağlı ağız mukozasındaki hücre ölümleri, genellikle tedaviden 5-10 gün sonra başlayıp 3-4 hafta sonra tamamen iyileşen ve mukozit adı verilen küçük ağız yaralarının oluşmasına neden oluyor.
Radyoterapi nedir? Kanser tedavisinde nasıl uygulanır? Yan etkileri
Işın, tükürük kalitesini bozuyor, tükürük akışının bozulmasına bağlı olarak;
“Baş ve boyun kanserlerinin tedavisinde uygulanan kemoterapinin de ağız içine olumsuz etkileri bulunuyor” diyen Dr. Nihat Tanfer; “Bazı kemoterapi ilaçları ağız yaraları ve iltihaplara neden olabiliyor. Bağışıklık sisteminin zayıflaması; bakteri, virüs ve mantar enfeksiyonlarıyla daha sık karşılaşılması anlamına geliyor. Bu durumda tat alma duyusu değişiyor ve yediklerinin tadı kişiye daha tuzlu, ekşi ve metalik gelebiliyor. Tedavide yardımcı olarak kullanılan sakinleştirici ve ağrı kesicilerin uzun süreli kullanımları da tükürük akışını azaltan ve çürük oluşumunu arttıran etkiler gösteriyor” dedi.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?