Yapılan araştırmalara göre, sigara diş eti hastalığına yakalanma riskini 4 kat arttırıyor. Sigara içen kişilerde lekeler nedeniyle diş yüzeyleri pürüzlü hale gelip plak birikimi artıyor. Diş eti ceplerinde iltihaba neden olan bakteri sayılarındaki artış kemik kayıplarını da beraberinde getirerek “Periodontitis”e (diş etindeki iltihabın ilerleyip diğer dokuları da etkileyecek şekilde kemik erimesine yol açması) yol açabiliyor. Sigara ayrıca bağışıklık sisteminde enfeksiyonlara neden olabiliyor, bakterilere karşı savaşan nötrofil hücrelerinin etkinliğini ve antikor üretimini azaltıyor, bu da diş eti hastalıklarına zemin hazırlıyor.
Dişlerdeki gıda artıkları doğru şekilde temizlenmediğinde yüzeyler pürüzlü hale gelerek bakteri birikimine zemin hazırlıyor. Diş-diş eti birleşimine yerleşen bakteriler, zararlı maddeler üreterek diş eti hastalıklarına neden oluyor. Bakteri plağı uzaklaştırılamadığı takdirde tükürükteki minerallerle sertleşiyor ve “diş taşı” adı verilen kireçsi bir tabaka oluşuyor. Bu yüzeyin girintili çıkıntılı olması, yeni plağın tutunmasına ortam hazırlıyor. Diş taşlarının kaldırılıp pürüzsüz bir yüzey elde edilmesi ancak diş taşı temizliğiyle mümkün olabiliyor.
Hamilelik sırasında östrojen ve progesteron hormonlarında artış oluyor. Bu hormonal değişiklikler nedeniyle diş etlerinde kanama, hassasiyet, şişlik ve kızarıklık meydana geliyor, hamilelikte görülen bu hastalık “gebelik gingivitisi” olarak adlandırılıyor. Hasta kimi zaman diş etlerine dokunamayacak, dişlerini fırçalayamayacak düzeyde hassasiyet hissediyor. Diş Hastalıkları ve Tedavisi Uzmanı Yaprak Ustabaşı hamilelik sonrası yapılan diş taşı temizliğinin ardından diş etlerinin yeniden sağlıklı hale geldiğini söyleyerek, “Hamilelikte diş eti hastalığının alevlenmesini önlemek için anne adaylarının, hamilelik öncesinde mutlaka bir diş hekimi kontrolünden geçmeleri, varsa diş ve diş eti problemlerinin giderilmesi gerekiyor” diyor.
Stres, diş sıkma ve diş gıcırdatma alışkanlıklarını tetikliyor. Dişlerin olması gerekenden daha fazla çiğneme gücüne maruz kalması, çene kemiklerinde erimelere ve beraberinde diş eti çekilmelerine yol açabiliyor. Stres, bağışıklık sistemini çökerterek diş eti hastalıklarına zemin hazırlıyor. Bu durumda, stresle baş etme yöntemlerine başvurmak gerekiyor. Diş eti çekilmesinin ne yazık ki telafisi mümkün olmuyor, düzenli kontrollerle hasarın ilerlemesi durdurulabiliyor.
Sistemik hastalıkların tedavisi amacıyla kullanılan bazı ilaçlar diş eti büyümesine neden olabiliyor. İleri derecede diş eti büyümesine yol açtıkları takdirde ilaç değiştiriliyor. İlacın değiştirilmediği durumlarda ise diş eti büyümeleri tedavi edilse de tekrarlayabiliyor.
Yetersiz ve dengesiz beslenme, bağışıklık sisteminin zayıflamasına yol açıyor. Bunun sonucunda da diş eti enfeksiyonuyla mücadelede vücudun gardı düşüyor. A, B, C ve K vitamini eksikliklerinde yoğun diş eti kanamaları oluştuğuna dikkat çeken Diş Hastalıkları ve Tedavisi Uzmanı Yaprak Ustabaşı “Bu durumda mutlaka vitamin takviyesi yapılmalı ve besin maddeleri vücudun ihtiyacı oranında tüketilmeli” diyor.
Yapılan araştırmalar sonucunda, diyabet hastalarının diş eti sağlığı açısından daha yüksek riske sahip oldukları ortaya konulmuş. Diyabet, tükürükteki azalmayla birlikte ağız kuruluğuna, yara iyileşmesinde yavaşlamaya ve damarlarda hasara neden olarak diş etlerini enfeksiyona açık hale getiriyor. Diyabetli hastalarda diş etlerinde şişlik ve kanamalar, çene kemiğinde erimeler, dişlerde sallantılar görülebiliyor. Bu nedenle ağız içerisinde oluşan değişimlerin mutlaka doktora bildirilmesi gerekiyor. Hastalığın kontrol altında tutulması diş eti sağlığı açısından son derecede önem taşıyor.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?