Göz kapağında 0.1 mm ve avuç içi ve ayak tabanında 1.5 mm kalınlıktadır. Fetal yaşamın ilk haftalarında gelişir. 3. ayda folikül ve ekrin yapılar epidermisten gelişmeye başlar. Erişkin epidermisinde 4 çeşit hücre bulunur; keratinosit, melanosit, langerhans hücresi, merkel hücresi.
Stratum bazale (germinativum): mitotik faaliyet gösteren tek sıralı, vertikal dizilimli hücrelerdir.Bu hücreler arasında nöral kökenli melanositler bulunur.Her melanositle ilişkili 36 keratinositten oluşan epidermal melanin ünitesi bulunmaktadır. Tüm deri tabakalarında aynı kalınlıktadır.
Stratum spinozum (malpighi): 6-7 sıra çok köşeli, birbirlerine dikensi çıkıntılarla bağlı keratinositlerden oluşur. Ayrıca langerhans hücreleri bulunur. Desmozomal bağlantının en iyi olduğu tabakadır.
Stratum granülozum: yassı hücrelerden oluşur ve bazofilik keratohiyalin granülleri içerir. Keratohiyalin granüller, profillagrin ve keratin intermedyer filamanlardan oluşmaktadır.
Stratum lusidum: sadece eliçi ve ayak tabanında bulunur. Eleidin adlı kimyasal madde içerir.
Stratum korneum: tümüyle keratinleşmiş, nukleuslarını kaybederek lameller halini almış keratinositler oluşturur. Bazal tabakayı terkeden bir hücrenin deskuame olarak tamamen atılımı 28 gündür. EHP = epidermal hücre proliferasyonu, FTO = fizyolojik turnover. Granüler ve korneal tabaka el içi ve ayak tabanında en kalındır.
Epidermisin temel hücresidir (%80-95). Ektodermal kaynaklıdır ve keratin üretir. Keratin; saç ve tırnakların yapısal proteinidir.
Melanozom denilen melanin yüklü organelleri yapan ve salgılayan dendritik hücrelerdir. Melanin granülleri bu dendritik yapılarla çevredeki keratinositlere transfer edilir. Fetal hayatın 8. haftasında nöral krestten gelişir. Melanositlerin keratinositlerle dezmozomal bağlantıları yoktur.
Kemik iliğinden köken alan çeşitli T hücre yanıtlarında görevi bulunan,antijen işleyen ve sunan hücrelerdir. Spinal tabakadaki hücrelerin %3-5’ini oluşturur. Keratinositlere dezmozomlarla bağlı değildir (melanositler gibi). Sitoplazmada Birbeck granülleri görülür. Dendritik hücreler şeklinde tenis raketini taklit eder.
Özellikle uçlardaki kılsız deride ve ayrıca kıl folikülleriyle ilişkili olmak üzere, epidermisin bazal tabakasında bulunurlar. Duysal dokunma ve nöroendokrin fonksiyonları bulunmaktadır. Langerhans ve melanositlerden farklı olarak keratinositlere desmozomlarla bağlanmaktadır.
Embriyolojik olarak ektodermal kökenlidirler. Ekrin ve apokrin bezler, tırnaklar ve pilosebase üniteden oluşur (terbezleri, yağbezleri, kıllar ve tırnaklardır).
Mukozalar, yarımukoza ve kulak kanalı dışında bütün deride bulunur. Maksimum sayıda bulundukları yerler koltuk altları, avuç içleri, ayak tabanları ve alındır. Kolinerjik uyarı önemlidir. Terin kompozisyonu plazma ile aynıdır. Başlangıçtaki izotonik solüsyon yüzeye hipotonik olarak ulaşır. Vücudun ısı regülasyonunda önemlidir.
Anogenital bölge, aksilla, areola, dış kulak kanalı ve göz kapaklarında (moll bezleri) bulunur. Sebase bezlere benzer şekilde pubertede büyür ve fonksiyonel olarak aktif hale gelirler. Adrenerjik innervasyon ile uyarılır. Apokrin salgı kokusuzdur, yüzeyde bakterilerden dolayı koku oluşabilir. Apokrin salgı üç çeşittir; merokrin, apokrin, holokrin. Anatomik olarak kıl ünitesi ile bağlantılıdır.
Kıllar, avuç içi ve ayak tabanı, parmakların ventral yüzü, prepisyumun iç yüzü, glans penis, kadın dış genitalinin iç kısımları dışında bütün deriyi kaplar. Saçlı deri, yüz ve pubis gibi bölgelerde kıl gelişimi sex hormonlarına,tiroid ve adrenal hormonlara bağlıdır.Kıl gövdesi kütiküla, korteks ve medulladan oluşur. Medulla, lanugo ve vellüs kıllarında bulunmaz. Kılın büyüme periyotları üç faza ayrılır: aktif büyümenin olduğu anagen faz, folikülün büzüşme gösterdiği katagen faz, dinlenme dönemi olan telogen faz.
Kıl gövdesi yukarıdan aşağı doğru: İnfundibular segment;huni şeklinde sebase kanala kadar olan bölümdür. İstmus; sebase kanal ile erektör pili kasına kadar olan kısımdır. Matriks; dermal papillayı içerir.
Kıl folikülünün lateral bir çıkıntı yapması ile ortaya çıkar. Fetal yaşam sırasında verniks kazeozadan kısmen sorumludur. Puberte sırası ve sonrasında büyür ve fonksiyonel olarak aktif bir hale geçerler. Avuç içi ve ayak tabanlarında yoktur. Yüz ve saçlı deride, sırtın orta kısmında ve perinede yoğun olarak bulunurlar. Sebase sekresyonun sirkadiyen bir ritminin bulunduğu, büyük oranda androgenlerin kontrolünde olduğu ve östrogenlerle inhibe edilebildiği bilinmektedir. Erkek yağ bezleri kadındaki yağ bezlerinden daha büyük ve fonksiyonel olarak daha aktiftir. Sebum; trigliserid, balmumu esterleri ve skalen içeren kompleks bir lipid karışımdır (epidermal su kaybı, bariyer, bakteri üremesinin inhibisyonu).
Kıl folikülü ile bağlantılı olmadıkları bölgeler: Meibomian bezleri; göz kapakları. Fordyce noktaları; bukkal mukoza ve dudak. Tyson bezleri; sünnet derisi. Montgomery tüberkülleri; kadınlarda meme areolası.
Kıllar gibi tırnaklar da epidermisin dermis içine sokulmasıyla oluşmuştur ve distal falanksların dış yüzeyinde bulunan keratinize hücre plaklarıdır. Tırnak bozuklukları deri ve sistemik hastalıklar açısından önemli ipuçları verebilir. El tırnakları günde 0.1 mm uzar, bir tırnak plağı 4-5 ayda yerine gelir. Ayak başparmak tırnağında bu süre 12-18 ay arasındadır.
Papiller dermis: epidermisin hemen altında yer alır. Papillalarda terminal kapiller ve sinir sonlanmaları bulunur.Kollajen lifler vertikal doğrultuda ve gevşek demetler haline uzanır.
Retiküler dermis: subkutisin üzerinde yer alır. Kollajen lifler horizontal uzanır. Elastik lifler bunlara paralel uzanır ve bu tabakada daha yoğundur. Dermis mezodermden gelişir. Kollajen vücudun temel yapısal proteinidir. Derinin kuru ağırlığının %70’ini oluşturur. Deride 15 farklı genetik tipi bulunur. Fibroblastlar tarafından sentez edilir. Tip IV kollajen bazal membran zonunda bulunur. Tip VII kollajen anchoring fibrillerin yapısında bulunur Fibroblastlar kollajen, elastin ve mukopolisakkaritlerin üretiminden sorumludur. Dermisin temel maddesini hyaluronik asit, kondroitin sulfat ve dermatan sulfat oluşturur.
Derin vasküler pleksus: dermis ve subkutanöz bölgede bulunur.
Yüzeyel vasküler pleksus: retiküler dermisin yüzeyinde bulunup papiller dermisi besler ve kapiller halka sisteminden oluşur.
İmpulslar merkeze arka kök ganglionu ile iletilir. Pacini cisimcikleri derin duyunun ve titreşimin algılanmasından sorumludur. Palmar ve plantar bölgelerde, parmakların dorsal yüzlerinde ve genital organların civarında bulunurlar. Meissner korpüskülleri dokunmanın algılanmasını sağlarlar. Başlıca el ve ayaklar ile önkol önyüzdeki dermal papillalarda bulunurlar.
Fibröz septumlarla bölünmüş yağ dokusundan oluşur. Isı izolasyonu görevi yanında, besin deposu görevi de bulunmaktadır.
Hiperkeratoz: stratum korneumun kalınlaşmasıdır. Ortokeratoz.
Parakeratoz: keratinize olan hücreler çekirdeklerini kaybetmezler. Hücre çoğalması artmıştır. Genellikle hipogranülozla veya yokluğu ile birliktedir. Ör: Psoriasis, neoplastik hastalıklar.
Hipergranüloz: granüler tabaka hücreleri sayıca artmıştır ve genellikle ortokeratozla birlikte görülür. Ör: liken planus.
Hipogranüloz: granüler tabaka hücreleri sayıca azalmıştır ve genellikle ortokeratoz eşlik eder. Ör: iktiyozis vulgaris.
Hiperplazi (akantoz): stratum spinozumdaki hücrelerin artışına bağlı olarak uzun ve geniş rete ridgelerin olduğu epidermis kalınlaşmasıdır.
Epidermal hipertrofi: hücre sayısı artmamıştır ancak hücre büyüklüğü arttığı için epidermis kalınlaşmıştır (liken simpleks kronikus).
Epidermal atrofi: spinal tabakada hücre sayısı azalmıştır. Genellikle rete-papilla yapısı kaybolmuş ve dermoepidermal bileşke düzleşmiştir (steroid kullanımına bağlı).
Spongiyozis: spinal tabakada intersellüler ödem, vezikül gelişebilir (alerjik kontakt dermatit).
Balonlaşma: spongiyozdan farklı olarak ödem sıvısı hücre içinde birikmiştir. Hücre içinde aşırı sıvı toplanması sonucu sitoplazma parçalanır ve epidermis içinde multiloküler blisterler oluşur (herpes). Bazal tabakada vokuollü dejenerasyon.
Akantolizis: epidermal hücreleri bir arada tutan bağlantıların (desmozom) kaybı sonucu spinal tabaka hücreleri birbirinden ayrılır, böylece epidermis içinde vezikül ve büller oluşur. Spongiyozda akantolitik hücreler bulunmaz.Akantolitik spinal hücre poligonal şeklini kaybeder. Çekirdeği yuvarlaklaşır ve homojen boyanır. Sitoplazma koyu eozinofildir; 1.Pemfigus, 2. Hailey-Hailey, 3. Darier, 4. Subkorneal püstüler hastalıklar.
Hücresel infiltrasyonlar: 1-Monomorfik; örneğin lenfosit. 2-Mikst; örneğin lenfosit, histiyosit, eozinofil. 3-Lenfohistiyositik; örneğin lenfosit ve histiyosit. 4-Likenoid; üst dermada epidermise paralel band şeklinde infiltrasyonlardır. 5-Nodüler; özellikle damarlar ve deri ekleri çevresinde yoğunlaşır. 6-Lökositoklastik; nötrofil çekirdeklerinin parçalanması ve kırıklarının bulunmasıdır.
Bağ dokusu değişiklikleri: Fibrozis; fibroblast artışı ile birlikte kollagen liflerin normal düzenlerinin bozulmasıdır. Skleroz;fibrozisin eskimesi sonucu fibroblastların azalması ve normal düzeni bozulan kollagen liflerin artmasıdır.
Pigment inkontinansı: Papillamatoz; dermal papillalarda ve rete ridgelerde uzamayı dermiste kalınlaşmayı içeren epidermal ve dermal değişikliklerin kombinasyonu (verrucalar). Granülom; monosit-makrofaj sistem hücreleri oluşturur (sarkoid, tüberküloid, nekrobiyotik, süpüratif, yabancı cisim granülomu). Lezyon (döküntü); tek olarak ya da çeşitli sayı ve bileşimlerle bir dermatozu oluşturan deri gösterisidir (dermatoz tanesi). Dermatoz;deri hastalığıdır.
Primer ve sekonder lezyonlar olarak ikiye ayrılır. Primer lezyon; doğrudan doğruya sağlam deri üzerinde gelişen, ilk belirtiyi oluşturan lezyondur. Sekonder lezyon; Bbşka bir lezyon üzerinde ya da sonrasında gelişen lezyondur.
Deri yüzeyinde hiçbir değişiklik yapmaksızın oluşan (kıvam), sınırlı renk değişikliğidir.
Oluşum nedenlerine göre 4 grupta incelenir:
1.Damarlarla ilgili olanlar: anemi, telenjiektazi, aktif ve pasif hiperemiler.
2.Kan elemanları ile ilgili olanlar; purpuralar (peteşi ve ekimoz).
3.Deri pigmenti ile ilgili olanlar; vitiligo (pigmentlerde azalma veya kaybolma), kloasma (pigmentlerde artma).
4.Dışardan verilen boya maddeleri ile ilgili olanlar; tatuaj (dövmeler).
Yama (patch): Büyük maküle yama (15-20 cm olabilir) adı verilir.
Vasküler bir değişiklik sonucu oluşan maküllerdir. Kızarıklık ve kırmızılık demektir. Eritem diaskopi ile kaybolur. İnfeksiyöz orijinli eritemler deride görüldüklerinde ekzantem, mukozalarda görüldüklerinde enantem adını alırlar.
Aktif hiperemi: kızıl, kızamık, erizipel.
Pasif hiperemi: siyanoz.
Telenjiyektazi: kapillerlerin kalıcı genişlemeleridir.
İnfarkt: vaskülit veya bakteriyel embolizm gibi bir nedenle kan damarı tıkanmasına bağlı olarak deride bir nekroz alanının ortaya çıkmasıdır.
Eritrositlerin damar dışına çıkması sonucu gelişen lezyonlara denir. Purpuralar diaskopi ile kaybolmazlar.
Peteşi: toplu iğne başı büyüklüğündeki lezyonlara denir.
Ekimoz: para büyüklüğünde ve geniş alanları kaplayan lezyonlara denir.
Hematom: masif, deri içi veya deri altı kanamadır.
Hiperpigmentasyon: melanin pigmentinin çoğalması sonucu oluşur. Örneğin; addison.
Hipopigmentasyon: melanin pigmentinin azalması veya yokluğu sonucu ortaya çıkar. Örneğin; vitiligo
Eksogen pigment birikimi: döğme, yerel ilaçlar (katran, antralin, gümüş nitrat, potasyum permanganat), sistemik ilaçlar (altın, gümüş, cıva).
Endogen pigment birikimi: hemosiderin, safra pigmentleri ve lipidler.
Deriden kabarık, sınırlı, katı, içlerinde sıvı bulunmayan çapları 1 mm ile 1 cm arasında olan lezyonlardır. Tepesi düz papüller, liken planusta görülür. Sivri uçlu papüller, miliyarya rubrada görülür. Hemisferik, molluskum kontagiozumda görülür. Hemorajik veya nekrotik papüller ise vaskülitte görülür.
2 cm veya daha büyük çapta kabarık deri alanıdır. Papül veya nodüllerin genişlemesi veya birbirleri ile birleşmesi ile ortaya çıkar. Ör: psoriasis plakları.
Yuvarlak, oval, deri yüzeyinden hafifçe kabarık, üzeri düz bir lezyondur. Epidermis tutulmamıştır, üzerinde skuam bulunmaz. Plazma damar dışına çıkmıştır ve saatlar içerisinde değişir, kaybolur. Dudak gibi çok gevşek doku alanlarında ortaya çıkan derin, ödemli reaksiyona angioödem adı verilir. Genellikle ürtikerin elemanter lezyonudur ve 4 K belirtisi gözlenir; kızarma, kaşınma, kabarma, kaybolma.
Darier belirtisi: ürtikerya pigmentoza için tipiktir. Kırmızı-kahverengi maküler lezyona travma uygulanması neticesinde urtika oluşur.
Dermografizm: normal deriye travma uygulanması sonucunda urtika gelişir. Fiziksel ürtikerlerden biridir (lewis üçlü yanıtı).
Derinin çapı 1 cm2den büyük olan sınırlı sert lezyondur. Nodülü papülden ayırt etmede, tutulmanın derinliği, palpe edilebilirliği ve lezyonun çapı önemlidir. Nodülü tanımlarken sert, elastik, yumuşak, et kıvamında, sıcak, hareketli, sabit, ağrısız tanımları kullanılır. Nodülün yüzeyi için düz, keratozik, ülsere, mantar şeklinde tanımları kullanılır. Epidermal; verruka vulgaris, BCC. Epidermal-dermal; malign melanom, SCC, mikozis fungoides. Dermal; granüloma annulare, dermatofibrom. Dermal-subkutan; eritema nodozum, yüzeyel tromboflebit. Subkutan;lipomlar.
Tüberkül: daha küçük nodüllere denir, papülden farkı skatris oluşturması, daha büyük, yavaş büyür.
Gom: boyutları daha büyük, ülserleşen nodüllere denir. Gomlar, patojen mikroorganizmaların dokular üzerine etkisi ile oluşturduğu reaksiyon sonucu ortaya çıkarlar. Örneğin; sifiliz, tüberküloz, derin mikozlar (oluş, yumuşama, delinme, ülserleşme, onarım). Papül- Tüberkül- Nodül-Gom (boyut-büyüklük sıralaması).
Horoz ibiği veya karnıbahar görünümünde, bazen kuru ve keratinize, fleksiyon bölgelerinde sızıntılı ve cerahatli deri proliferasyonlarıdır. Vejetasyonda papillamatöz ve akantoz vardır. Örn; pemfigus vegetans, vejetan ilaç toksidermileri (iyot, brom), akantozis nigrikans, verruka anogenitalis.
Genel olarak tümör kelimesi neoplazma anlamında kullanılır (çapı 2 cm’den büyük). Tümörler, değişik boy ve şekilde olabilen, yumuşak veya sert, serbestçe hareket ettirilebilen veya altına sıkıca yapışık kitlelerdir. Papül ve nodüllerden boyutları, plaklardan endofitik veya ekzofitik olması ile ayrılır. İnflamatuar veya non-inflamatuar olabildiği gibi selim veya habis de olabilirler.
0.5 cm çapından küçük, sınırlı epidermal kabarcıklar olup, genellikle berrak bir sıvı içerirler. Yuvarlak veya göbekli olabilir. Doğrudan ortaya çıkabildikleri gibi bir papül veya makül üzerinden de gelişebilirler.
Subkorneal vezikül: ayrılma stratum korneum altındadır. Ör: İmpetigo.
İntraepidermal vezikül: interselüler ödem (spongiyoz) sonucu olabilir. Ör: Dizidrotik ekzema. İnterselüler köprülerin veya dezmozomların kaybı (akantolizis) sonucu olabilir. Ör: Pemfigus vulgaris.
0.5-1 cm’den daha büyük çapta olurlar. Bül genellikle vezikülde olduğu gibi, interselüler köprülerin veya dezmozomların kaybı (pemfigus vulgaris) veya subepidermal bir ayrılma (dermatitis herpetiformis) ile oluşur. Bül yüzeyel olduğunda gevşek ve ince olup, hafif bir travma ile kolayca yırtılabilirler. Bül subepidermal olduğunda gergindir ve ülserasyon ve skatris bırakabilir.
Derinin cerahat içeren küçük kabarcıklarıdır. Şekil olarak veziküle benzerler. Doğrudan püstül olarak başlayabileceği gibi, papül veya vezikül üzerinde de gelişebilirler. Ör: Varisellada vezikül püstül haline döner. İki tip püstül vardır: Foliküler ve foliküler olmayan püstüller.
Bazal membrana kadar olan epitel kaybını gösterir.Derinin en yüzeyel madde kaybıdır. Sikatris bırakmazsızın epitelize olarak iyileşirler. Erozyonlar vezikül, bül veya püstüllerin yırtılmasını veya kabarcıkların üzerindeki derinin kaybını izler. Madde kaybının derinliğine göre yapılan sıralama; erozyon, ekskoriasyon, eksülserasyon, ülserasyon.
Ülser dermise ve hatta deri altı dokularına kadar uzanan bir doku kaybıdır. Spontan olarak yavaş iyileşirler ve çeşitli derecelerde sikatris bırakırlar. Deriye eksogen travma sonucu ortaya çıkabilir; yanık, donma. Dolaşım yetmezliği; arteryoskleroz, varis. Basınç; dekubitus ülseri.
Mekanik nedenlerle oluşan, nokta veya lineer şekillerdeki abrazyonlardır. Genellikle yalnız epidermisi tutarlar. Sıklıkla inflamatuar bir çevreleri vardır veya üzerleri sarımsı kuru bir serumla kaplanır. Ör: ekzema, nörodermatit, uyuz.
Gevrek derinin gerilmesi sonucu oluşan yüzeyel çatlak ve yırtıklardır. Özellikle çok hareketli olan deri kıvrımlarında yerleşir. Ör: eller, ağız köşeleri
Derinin bütünlüğünü bozan, bazen epidermiste veya nadiren dermiste bulunan derin yerleşmiş lineer çatlaklardır.Genellikle deri inceldiğinde,inflamasyon ve kuruluktan dolayı elastikliğini kaybettiğinde, özellikle sık hareket eden bölgelerde ortaya çıkarlar. Parmak uçları, topuk kenarları, dudak bileşikleri ve anüs çevresi.
Kist, bir kese olup, içinde sıvı veya yarı katı bir materyal içerir.
Epidermal kistler: skuamöz epitel ile çevrilmişlerdir ve keratinöz bir materyal yaparlar.
Pilar kist: kıl folikül orijinlidir, çok katlı yatsı epitel içerir.
Keratin hücrelerinin oluşumu veya bununla ilişkili normal keratinizasyon olayı hızlanırsa, patolojik eksfoliasyon olur ve skuam meydana gelir (parakeratoz). Tabakalar arasında hava tutulması nedeni ile gümüş rengi (psoriasis) skuamlar olabilir.Sebum ve terden dolayı yağlı, sarı skuamlar (seboreik dermatit) olabilir.
Pitiriyaziform veya furfurase: ince, un gibi kepek şeklindedir (tinea versikolor).
İktiyoziform: kaba ve büyük skuamlar (iktiyozisler).
Küçük lameller: küçük, nemli lamel tarzında ayrılma (ekzema, parapsoriazis, mikozis fungoides).
Eksfoliatif:büyük yapraklar şeklinde skuamlardır (kızıl, eksfolyatif dermatit, toksik epidermal nekroliz).
Ostrasea: kat kat tabakalanmış görünümdeki skuamlar (psoriasis, sifiliz).
Koleret: inflamatuar bir lezyonun çevresine yapışmış ince skuam (pitiriyazis rozea, sifiliz).
Stratum korneum tabakasının bir hiperplazisidir. Deriye sıkıca yapışık boynuzsu büyümelerdir. Keratoz avuç içleri ve ayak tabanlarında oluştuğunda keratoderma palmo-plantaris adını alır.
Krutlar, genellikle epitelyal ve bakteriyel artıklarla karışmış; kuru, serum, cerahat veya kandır. Bal rengi veya sarı-yeşil, pürülan, gevşek, yüzeyel krutlar; impetigo kontagiozada görülürler. Sarı renkte krutlar; favusta görülürler. Kırmızı-siyah hemorojik krutlar; derin ülserasyonlarda görülürler.
Normal deri çizgilerinin kaybı ile karakterize doku kaybıdır.
Gevşek atrofi: ince ve kırışıktır, sigara kağıdı gibi buruşturulabilir. Ör: Akrodermatitis kronika atrofika.
Sklerotik atrofi:kollagen oluşumundaki artış skleroza neden olur. Deri sert ve gergin olup alttaki yapılara yapışıktır. Ör: Prekanserozlar, karsinoma.
Poikiloderma: deride atrofi ile birlikte hiperpigmentasyon ve depigmentasyon benekleri telenjiyektaziler gözlenir. Ör: Kronik radyodermatit, kongenital poikiloderma, dermatomiyozit.
Psödoatrofi: lezyonlar klinik olarak atrofiye benzer ancak histolojik olarak atrofi olduğu kanıtlanamaz.
Deride dermal veya subkutan ödem, hücre infiltrasyonu, kollagen proliferasyonu sonucu gelişen diffüz veya sınırlı endürasyondur. İnspeksiyondan çok palpasyon önemlidir. Sklerozlu bir deriyi iki parmak arasında kıvırmak ve derin kısımlar üzerinde kaydırmak olanaksızdır. Bazen epidermis atrofisi beraber olabilir. Ör: Skleroderma.
Travma veya bir hastalık sonucu dermiste veya derin tabakalarda ortaya çıkan ve doku kaybını kapatmak üzere oluşan yeni konnektif dokulardır. Başlangıçta pembe veya viyolase renkte iken beyaz, parlak ve nadiren pigmente bir görünüm alabilirler. Hipertrofik skatris. Keloid. Atrofik skatris; çevre deriden aşağı seviyede. Skatrislerde epidermis atrofik ve normalden incedir. Dermal papillalar düzleşmiştir. Dermisteki konnektif doku, geniş bantlar halinde gözlenir. Elastik lifler büyük oranda yok olmuştur. Skrofulodermanın skatrisi lineer ve kordon şeklindedir.
Kan akımının kaybına bağlı olarak ortaya çıkan doku kaybıdır. Kuru gangrenlerde nekroze olan kısım, sağlam doku ile keskin bir sınırla ayrılır ve zamanla kopar. Bunlar çoğunlukla arteryel tıkanma sonucu gelişen keskin kenarlı gangrenlerdir (burger hastalığı, raynaud hastalığı). Yaş gangrenler anaerob bakterilere bağlı çok koku ve hemorajik bül ile kendini gösterir.
İnspeksiyon: muayenede doğal ışık idealdir. Deri lezyonunun yüzeyinde skuamlar ve krutlar mevcutsa iyice temizlendikten sonra muayene edilmelidir.
Palpasyon: lezyonun kıvamı, ısısı anlaşılır. Perküsyon, oskültasyon ayrıca fizik muayene esnasında kullanılır. Muayenede hasta şikayet belirtmese de mukozalar, kıl sistemi ve tırnaklar incelenmelidir.
Liken planusda; papül görülür. Psoriasisde; plak görülür. Ürtikerde; urtica görülür. Pemfigusda; bül görülür. Ekzemada; eritemli ödemli lekeler, eritemli zeminde veziküller, püstül, likenifikasyon görülür.
Psoriasis diz, dirsek, sakral bölge ve saçlı deriyi; liken planus bileklerin iç yüzü, genital bölge ve ağız mukozasını; akne ve seboreik dermatitler seboreik bölgeleri seçerler. Kontakt dermatit temas eden bölgede görülür. Yüz, boyun ve el sırtlarında lokalize olan bir dermatozda özellikle güneş ışınlarının etkisi düşünülmelidir. Herpes zoster lezyonları hemen her zaman tek taraflıdır.
Soliter: tek lezyon.
Dissemine: gelişigüzel serpilmiş.
Diffüz: yaygın bir biçimde yayılmış.
Herpetiform: vezikül grupları.
Sirsine: eğriler gösteren tarzda.
Numuler: madeni para şeklinde.
Annüler: halka şeklinde.
Lineer: çizgi şeklinde.
Zosteriform: bantlar şeklinde.
Arkiform: yarı halka şeklindedir.
Vazodilatasyon ile seyreden bütün lezyonlar ve vasküler neoformasyonlar, deride morumtırak kırmızı renkte görünür. Sifilitik lezyonlar önceleri jambon renginde olup sonra bakırımsı bir renk alırlar ve bu renk sifiliz için karakteristiktir.
Yüzeyel bir erozyonda kenar hemen hemen yoktur. Zemini sağlam deri ile uzanır (sifiliz şankrı). Yumuşak şankırlarda ülser kenarları dik kesik ve dekoledir. Tüberküloz ülserasyonlarında kenarlar parçalanmış (deşiköte) ve altları oyuk (dekole)dir. Ülserasyonu çevreleyen deri, soluk ve menekşevi renktedir.
Deri lezyonları düz, deri ile aynı düzeyde (makül); deri yüzeyinden kabarık (papül, tüberkül); yüzeyleri yassı veya düzensiz, yuvarlak veya çıkıntılı, bazen pürtüklüdür. Sifiliz şankrında taban düz ve muntazam, yumuşak şankrda kurt yemiş gibi pürtüklüdür. İnfiltasyonda kıvam katı, fakat sert değildir. İndürasyon bir sertleşmedir ve dokulara çok defa kartilajinöz bir kıvam verir. Sifiliz şankrında karton veya kauçuk sertliği hissedilir. İndürasyon habis tümörlerde çok daha iyi hissedilir.
Piyodermalar, yumuşak şankr gibi bütün akut iltihaplanmalar basmakla ağrılı olabilirler. Lepra makülünde dokunma hissi korunduğu halde, ağrıya ve ısıya karşı tam bir anestezi vardır.
Seröz kistlerde berrak bir sıvı, sıcak abselerde cerahatli, soğuk abselerde ve yumuşak gomlarda pıhtılaşmış süt manzarasında bir eksüda aspire edilebilir. Aktinomikoz olgularında eksüda içerisinde sarı tanecikler bulunur.
Bazı deri hastalıklarının tanınmasında yol gösterici rol oynarlar. Fenomenlerin bir kısmı doğrudan doğruya görülür ve kolaylıkla tespit edilir. Diğer bir kısmı da bazı manipülasyonlarla ortaya çıkartılır.
Mum lekesi fenomeni: psoriasis skuamlarının üzeri hafifçe kazınacak olursa, skuamların bir mum lekesinin kazınmasında dökülen mum parçaları gibi döküldükleri görülür.
Auspitz fenomeni: psoriasis plağı kazınmaya devam edilirse, önce nemli bir zar çıkar, sonra papillomatozdan ileri gelen nokta şeklinde kanamalar görülür.
Köbner fenomeni: (psoriasis, liken planus, pitriasis roze). Sağlam deri alanına travma uygulanması ile 5-7 gün sonra aynı hastalığın lezyonlarının oluşmasıdır.
Yonga fenomeni: tinea versikolorda küret ile epidermis parçaları yonga tarzında kalkar (talaş arazı).
Çivi belirtisi: Hulusi Behçet tanımlamıştır. Şark çıbanınında (bazen DLE’de) ülserasyonun üzerindeki yapışık kabuk, bir pens yardımı ile kaldırılırsa, kabuğun alt yüzünde çiviye benzer tarzda epidermik uzantılar görülür (çivi arazı).
Sigara kağıdı fenomeni: atrofik derinin tesbiti için kullanılır. Deri iki tarafından parmakla sıkıştırıldığında ince buruşukluklar oluşur.
Omnibus fenomeni: kaşların 1/3 dış kısmının dökülmesidir (Lepra, sifiliz, nörodermit, lenfoma).
Nikolsky fenomeni: pemfigusta pozitiftir.Akantolizis’in varlığını teyit eder. Gergin bir sağlam bülün tavanına bastırılırsa, bülün çevreye doğru genişlediği görülür. Lezyona yakın bir normal deri alanına parmakla kaydırma şeklinde bir basınç uygulanırsa, epidermisin üst kısmı kayarak, içinde sıvı bulunmayan pörsümüş görünümde bül oluşur. Açılmış bir bülün kenarındaki bül tavanına ait artıklardan tutulup çekilirse, derinin şeftali kabuğu gibi soyulduğu gözlenir.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?