Cüzzam, deriyi, üst solunum yollarını, gözleri ve burunu etkileyen ciddi bir bakteriyal hastalıktır. Tedavi edilmezse ileri seviye sakatlığa ve kalıcı hasarlara neden olur. Daha çok yoksul ülkelerde görülür. Bulaşma riski düşük bir hastalıktır. Cüzzamın tipik belirtileri arasında, açık renkli deri yaraları, kas güçsüzlüğü, el, kol ve bacaklarda uyuşma hissi bulunur. Ancak hastalığın şiddetine göre kişide daha ağır belirtiler de görülebilir. Cüzzamın tedavisinde doktorlar genelde antibiyotikler reçete ederler. Ancak ilerlemiş vakalarda antibiyotik işe yaramayabilir. Bu nedenle hastaya erken evrede müdahale edilmesi oldukça önemlidir.
İçindekiler
Cüzzam hastalığı, Mycobacterium leprae isimli bakterinin neden olduğu dünyanın en eski hastalıklarından biridir. Bu bakteri; 1873 yılında Gerhard Armauer Hansen tarafından tanımlanmıştır. Cüzzamdan ilk kez M.Ö. 6 bin yıl önceki yazılı kaynaklarda bahsedilmiştir. İnsanları ciddi anlamda çirkinleştirip sakat bırakan hastalığın nedeni uzun süre bilinemediği için hastalar toplumdan izole edilmiştir. Hatta cüzzamlılar adeta lanetli olarak kabul edilmiştir.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre günümüzde enfekte olmuş toplam 180 bin cüzzam hastası vardır. Hastaların çoğu Asya ve Afrika ülkeleri gibi gelişmemiş ülkelerde yaşamaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nde ise her yıl 100-200 arası cüzzam vakasına rastlanır. 1995 yılında sonra her türlü cüzzam çeşidini tedavi eden birçok antibiyotik bulunmaktadır.
Cüzzamın insanlar arasında nasıl yayıldığı tam olarak bilinmemektedir. Doktorlar bu hastalığın, cüzzamlı kişinin öksürmesi ya da hapşırması esnasında havaya bıraktığı damlacıklar yoluyla diğer kişiye bulaşabileceğini öne sürmektedir. Hastalığa yakalanmak için tedavi edilmemiş birisiyle uzun süreli, yakın temasta bulunmak gerekir.
Cüzzamlı bir kişiyle el sıkışarak, otobüste yan yana oturarak ya da birlikte yemek yiyerek hastalanmazsınız. Ayrıca hastalık anneden hamilelik sırasında doğmamış çocuğuna geçmez ve cinsel ilişkiyle de yayılmaz.
Genelde bakterilerle temas eden tüm hastalarda bu hastalık görülmeyebilir. Çünkü bazı hastaların bağışıklığı daha güçlü olabilir. Ancak bağışıklıkları yetişkinlerden daha zayıf olduğu için çocuklar, hastalığa daha kolay yakalanır.
Hastalığa neden olan Mycobacterium leprae bakterisinin kuluçka döneminin çok yavaş olması, hastalık belirtilerinin 5 yıla kadar görülmemesine neden olabilir. Hatta hastada 20 yıl boyunca bile belirtiler görülmeyebilir. Bu durum, teşhisi zorlaştırır.
Amerika Birleşik Devletleri’nin güneyinde, bazı armadillolar, insanlarda cüzzama neden olan bakterilerle doğal olarak enfekte olurlar ve bunu insanlara bulaştırabilirler. Ancak, risk çok düşüktür ve armadillolarla temas eden çoğu insan bu hastalığa yakalanmaz.
Deri lezyonları genelde dokunma, ısı ya da acı sonrasında azalmalır. Bu lezyonlar; kılsız, kepekli, kabarık ve duyu kusurludur. Deri yaraları ise açık renkli, oval ya da yuvarlak, kepeksiz ve hafif duyu kusurludur. Bu belirtiler hemen ortaya çıkmazlar. Bazen hastada yıllarca belirti olmayabilir.
Sedef hastalığı (psoriasis) nedir? Belirtileri, nedenleri ve tedavisi
Cüzzam hastalığı, cilt lezyonlarının sayısı ve sinir tutulumuna göre sınıflandırılır ve burada amaç uygun tedaviye karar vermektir. Bu sınıflandırma sırasında klinik bulgular ve cilt smear sonuçları esas alınır.
Tedaviye başlamadan önce doktorunuz deri lezyonu biyopsisi, burun mukozasından kazıntı ya da deri testi yapabilir. Ancak bu testler, iki temel cüzzam tipini birbirinden ayırmak için kullanılır. Yani hastalık teşhisinde belirleyici değildir. Testlerin ardından doktorunuz, hastalığı tedavi etmek amacıyla genelde bakterileri öldüren birkaç antibiyotik reçete eder.
Cüzzam tedavisinde genellikle Dapson, Klofazamin, Makrolid, Minosiklin, Rifampin, Fluorkinolon ve Ofloxacin gibi antibiyotikler reçete edilir. Bazen de inflamasyonun kontrol altında tutulması için aspirin, talidomid, prednizon kullanmanız gerekebilir. Ancak cüzzam tedavisinden istenilen sonucun alınabilmesi için hastalığın teşhisinde geç kalınmamış olması oldukça önemlidir.
Antibiyotik nedir, nasıl kullanılır? Faydaları, direnci ve zararları
Bu süreçte birden fazla antibiyotiği eş zamanlı olarak kullanabilirsiniz. Ancak hamileyseniz ya da hamile kalma ihtimaliniz söz konusuysa asla talidomid kullanmayın. Bu ilaç bebekte şiddetli doğum kusurlarına neden olur.
Cüzzam, ülkemizde bildirimi zorunlu olan bir hastalıktır. Hastalıkla savaş için Sağlık Bakanlığı yetkililerince Lepra Eradikasyon Programı yürütülmekte ve cüzzam, ücretsiz bir şekilde tedavi edilmektedir. Bu yüzden cüzzamlı bir hasta ile karşılaştığınızda bu durumu il Sağlık Müdürlüğü’ne acilen bildirmelisiniz. Bu sayede hastalığın diğer kişilere bulaşmasının önüne geçebilirsiniz.
Cüzzam, ölümcül sonuçlar doğurabilecek bir hastalık değildir. Ancak tedavi edilmediği takdirde hastanın sakat kalmasına yol açabilir. Günümüzde eski dönemlere nazaran daha az bulaşıcı olan cüzzam, yine de yoksulluğun ve iç savaşın devam ettiği geri kalmış ülkelerde görülmekte, yani binlerce insan cüzzamla savaşmaktadır.
Ülkemizde ise 2018 verilerine göre 2000 civarında cüzzam hastası bulunmaktadır. Hastalar genellikle 60 yaşın üzerindedir. Bu hastalar, daha çok kırsal kesimde yaşayan, aynı eşyaları kullanan, yeterli sağlık hizmeti alamayan kişilerdir.
Kara ölüm olarak da bilinen veba, antik çağlardan bu yana korkulan, hem bulaşıcı hem de öldürücü bir hastalıktır. Veba, ortaçağda Avrupa nüfusunun büyük bir bölümünün hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Vebanın belirtileri arasında ateş, titreme, kusma, ishal, nefes almada zorluk çekme, kan tükürme, sırt, kas ve eklem ağrıları yer alır.
Veba hastalığının insanlara lağım farelerinden bulaştığı düşünülse de aslında farelerdeki Yersinia pestis isimli bakteri pireler tarafından ısırılanlar vebaya yakalanır. Veba, insanların yanı sıra yarasa, sincap, fare, tavşan gibi pek çok hayvanın ölümüne de neden olabilir.
Vebalı hastayla yakın temas halinde bulunan kişilere de kolaylıkla veba bulaşabilir. Cüzzamın aksine veba 2-8 gün gibi kısa bir sürede belirtilerini göstermeye başlar. Erken aşamada tespit edildiğinde birtakım antibiyotikler ve aşılar ile tedavi edilebilir. Ancak, tedavide geç kalınması durumunda hasta birtakım organlarını kaybedebileceği gibi yaşamını da yitirebilir. Cüzzam ise başka bir hayvandan insana bulaşmaz. Tamamen insana özgü bir hastalıktır ve hastanın ölmesine neden olmaz. Her iki hastalığın ortak noktası ise eski çağlara göre günümüzde daha az bulaşıcı olmalarıdır.
Tıp dilinde vitiligo olarak adlandırılan alaca, melonosit hücrelerinin pigment üretiminin yavaşlaması ya da durması sonucu derinin dış kısmının rengini kaybetmesidir. Pigment eksikliği deride yamaya benzer, sınırları belirli birtakım yama benzeri lekelere neden olur. Süt kadar beyaz olabilen bu yamaların büyüklüğü ise değişiklik gösterebilir.
Alaca hastalığının tedavisinde genelde ilaç ve kremler reçete edilir. Bazen de bölgesel ultraviyole ışık tedavisinden de yararlanılabilir. Tedavi ile melonosit hücrelerinin tıpkı eskisi gibi hızlı çalışması hedeflenir. Alaca hastalarının cildinde bulunan lekeler bazen cüzzam hastalarındaki deri lezyonları ile karıştırılabilir.
Vitiligo (ala hastalığı) nedir? Nedenleri, belirtileri ve tedavisi
Çünkü her iki hastalıkta da lekelerin rengi ten renginden epey bir açık tonda olabilir. Lakin cüzzam hastalarındaki lezyonlara duyu kaybı eşlik eder. Alaca hastalarında ise duyu kaybı söz konusu değildir.
Cüzzam ile mücadele dendiğinde Türkiye ve dünyada akla ilk gelen isim Prof. Dr. Türkan Saylan’dır. Türkiye’de ayrıca Kardelenler projesi ile bilinen ve kız çocuklarının eğitimine verdiği büyük destekle tanınan Prof. Dr. Türkan Saylan, cüzzam ile mücadeleye bir ömür harcamış ve hastalığı ülkemizden temizlemiştir. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki öğrencilik yıllarından itibaren cüzzam hastalığı ile mücadele etmeye başlayan Prof. Dr. Türkan Saylan, hekim olduktan sonra uzmanlığını da bu alanda yaparak işe başladı.
Mesleğe başladıktan sonra Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfı’da kuran Prof. Dr. Saylan, ülkeyi bir baştan öbür başa karış karış gezerek hem cüzzam hastalarını tedavi etmiş hem de onların dışlanmış oldukları topluma yeniden dönmesi için büyü çaba harcadı. Yıllar süren bu mücadeleden sonra cüzzam Türkiye’de ciddi bir sorun olmaktan çıkmış ve cüzzamlı hastalar tekrar normal hayatlarına dönebilmiştir. Bu başarılı mücadelesi nedeniyle Prof. Dr. Türkan Saylan’a 1986 yılında Uluslararası Gandhi Ödülü verilmiştir.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?