Koronavirüs salgını döneminde hastaneye başvuran kalp krizi hasta sayısında yarı yarıya azalma gözlendiğini söyleyen Türk Kardiyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, bunun nedeninin hastaların hastaneye gitmekten korkması olduğunu belirtti. Prof. Dr. Erol, COVID-19 pandemisinde kalp krizine yönelik verilerin incelendiği TURKMI-II çalışmasında, kalp krizi sırasında 112’yi aramadan geçen sürenin neredeyse iki katına çıktığı bulgusuna da işaret etti. Bireylerin kalp krizinin farkına varamayabileceğini belirten Prof. Dr. Erol, “Göğüs ortasında beş dakikadan uzun süre yaygın yanıcı ve sıkıştırıcı ağrı yaşayan ve diğer kalp krizi belirtilerini gösteren vatandaşlarımızdan, hemen 112 ambulansı arayıp yardım istemelerini rica ediyoruz. COVID-19 kaparım korkusu ile hayatınızı riske atmayın, tedavi için altın değerinde olan vakti kaybetmeyelim” dedi.
COVID-19 salgınının kalp ve damar hastalıkları hakkında bilinçlenmenin önemini bir kez daha ortaya çıkardığını vurgulayan Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, “2020 yılı, maalesef COVID-19 pandemisi nedeniyle özel bir yıl oldu. COVID-19 salgını döneminde kalp ve damar hastalıklarının önemi daha da arttı. Bu nedenle özellikle salgın döneminde ciddiyetini koruyan kalp damar sağlığı risklerine karşı vatandaşlarımızı bilinçlendirmeyi en önemli görevimiz olarak görüyoruz” diye konuştu.
Türk Kardiyoloji Derneği, 29 Eylül Dünya Kalp Günü nedeniyle online bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıya Türk Kardiyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, Türk Kardiyoloji Derneği Gelecek Dönem Başkanı Prof. Dr. Vedat Aytekin, Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Muzaffer Değertekin ve Dernek Genel Sekreteri Prof. Dr. Cevat Kırma katıldı. Dernek, kalp sağlığı konusunda farkındalığı artırmak için “Kalp Damar Hastalıklarını Yenmek İçin Kalbi Kullan” kampanyası da başlattı.
Kalp krizine müdahalede zamanın çok önemli olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Erol, bireylerin bu konuda bilgi sahibi olmasının önemine işaret etti. Kalp krizi ağrısının alt çene ile mide bölgesi arasında herhangi bir yerde olabileceğini hatırlatan Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol şu bilgileri verdi: “Ağrı, en sık şekilde iman tahtası dediğimiz sternum kemiği altında kravat bölgesinde olmakla birlikte, sırtta, mide bölgesinde, kollarda özellikle sol kolda da olabilir. Bu bölgelerde ağrısı, ani gelişen nefes darlığı veya bayılması olan hastaların vakit kaybetmeden ambulans ile hastaneye yönlendirilmeleri gerekiyor.
Prof. Dr. Erol: COVID-19 döneminde kronik kalp hastaları tedavilerini aksatmamalı
COVID-19 kaparım korkusu ile altın saatlerimizi evde geçirmeyelim. Maske, mesafe, temizlik kuralına uyulduğu sürece COVID-19’dan korunabiliriz. Pandeminin gelecekte nasıl bir yol izleyeceğini tam olarak bilemiyoruz, ancak şu anda kalplerimizi korumanın her zamankinden daha önemli olduğunu biliyoruz. Sağlık çalışanlarının gayreti yanında vatandaşlarımızın da toplumsal sorumluluğa uyması; maske, mesafe, temizlik kurallarının tatbiki bu pandemiyi yenmede ana silahımızdır.”
Bireylerin salgın döneminde “COVID-19 kaparım” korkusu ile hastaneye gitmekten çekindiğini ancak gerekli önlemleri almaları halinde bulaşın sözkonusu olmayacağını hatırlatan Prof. Dr. Erol, şu bilgileri verdi: “Kalp krizinde koroner arterler dediğimiz kalbi besleyen damarlarda plak yırtılması sonrası üzerine pıhtı oturması ile ani tıkanma meydana geliyor, tıkanan damarın beslediği bölgede kalp kası 20 dakika içerisinde ölmeye başlıyor ve 12 saat içinde tamamen ölüyor.
Kas ölümü özellikle ilk 1-2 saatte çok hızlı ve yüksek miktarda oluyor. Bu nedenle kalp krizi belirtileri başlayan hastanın süratle 112’yi arayarak ambulans ile en yakın koroner anjiyo yapabilecek merkeze nakledilip, damarının bir an önce açılması gerekiyor. Göğüs ortasında beş dakikadan uzun süre yaygın yanıcı ve sıkıştırıcı ağrı yaşayan ve diğer kalp krizi belirtilerini gösteren vatandaşlarımızdan, hemen 112 ambulansı arayıp yardım istemelerini rica ediyoruz. Geçer diye beklemeyin, COVID-19 kaparım korkusu ile hayatınızı riske atmayın, altın saatlerinizi hastane dışında geçirmeyin” diye konuştu.
Kalbi, “ağır işçi” olarak tanımlayan Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, “Kalp durduğunda yaşam da duruyor. Aslında hayatın, yaşamın ta kendisi diyebiliriz kalbe. Ben ona vücudun en ağır işçisi diyorum, 7/24 sürekli çalışması gerekiyor. Çalışmadığı anda da yaşamımız duruyor. Onun için kalbimize iyi bakmamız gerekiyor” dedi.
Dünyadaki tüm ölümlerin yarıya yakınının kalp ve damar hastalıklarına bağlı nedenlerden gerçekleştiğini anlatan Prof. Dr. Erol, sigara kullanımı, sağlıksız beslenme ve hareketsizlik gibi risk faktörlerini kontrol altında tutarak kalp ve damar hastalıklarının gelişiminin önlenebildiğini hatırlattı.
Basın toplantısında Türk Kardiyoloji Derneği tarafından ülke genelinde yapılan TURKMI-II (MI: Myocardial Infarction) çalışması hakkında bilgi veren Prof. Dr. Erol şunları kaydetti: “TURKMI-II Çalışması’nın bulgularına göre pandemi döneminde kalp krizi gerekçesiyle hastaneye başvuran hastaların sayısında pandemi önceki dönemde yapılan TURKMI-I çalışmasına kıyasla yüzde 47,1 oranında azalma bulunuyor. Bu oran kalp krizinin ağır formlarında yüzde 32 iken daha hafif formlarında yüzde 56 olarak gerçekleşmiş bulunuyor.
Bu çalışma verileri, pandemi döneminde kalp krizi geçiren hastaların neredeyse yarısının hastaneye başvurmadığını gösteriyor. Kalp krizinin ağır formunda özellikle ilk saatler kritik öneme sahip. Damarın süratle açılması gereken ilk birkaç saatlik sürede hastaların yaklaşık üçte biri hastaneye hiç gelmiyor. Türkiye’de hasta şikayetlerinin başladığı andan itibaren 112 Acil’in aranmasına kadar geçen süre, pandemi öncesinde ortalama 53 dakika iken, pandemi döneminde 90 dakikaya kadar çıktı. Hastaların COVID-19 bulaşması korkusu ile 112’yi aramadıklarını ya da aramakta geç kaldıklarını görüyoruz.
Oysa ambulansın ulaşması, hastanın hastaneye nakli ve hastanede hastanın kateter laboratuvarına alınıp damarının açılması için geçen süreler değişmiyor. Ambulansın zamanında çağırılmaması nedeniyle tedavide altın değerindeki zaman kaybediliyor. Bu nedenle hastaneye ulaşamadan evlerinde kaybettiğimiz hastalarımız da oluyor.”
Dünya Kalp Federasyonunun, 29 Eylül Dünya Kalp Günü için “Kalp Damar Hastalıklarını Yenmek İçin Kalbi Kullan” sloganını seçtiğini açıklayan Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, bu sloganın kalbi korumak için yapılabilecekleri öne çıkarma amacı taşıdığını anlattı. Prof. Dr. Erol, bireylere kalp sağlığını korumak için şu tavsiyelerde bulundu: “Hepimiz sağlıklı beslenerek, tütün kullanmayarak, egzersiz yaparak, aşırı kilo almayarak, tansiyon, kolesterol ve şekerimizi kontrol ederek çocuklarımıza ve sevdiklerimize iyi örnek olarak kalplerimizi koruyabiliriz. Pandemi döneminde karantinalar hareketsizlik ve kötü beslenmeye, kontrolsüz kilo almaya yol açmasın.
Kalp krizi belirtileri nelerdir? Kriz anında acil müdahale yöntemleri
Pandemide kalp damar hastalıklarından korunmayı ihmal etmeyelim. Kalp damar hastalıklarının dünyada birinci ölüm sebebi olduğunu unutmayalım. Pandemi döneminde karantinalarda geçen günlerde hareketsizlik kalp damar sağlığı için risk arzetmekte, bu dönemde ev içinde de olsa hareketimizi aksatmayalım, aldığımız kaloriyi artırmayalım, aşırı kilo almayalım diyetimize dikkat edelim. Pandeminin yarattığı olumsuz ortamın kalp damar sağlığımızı bozmasına izin vermeyelim.”
Kalp damar hastalıklarının Türkiye için göründüğünden daha büyük bir önemde olduğunu vurgulayan Türk Kardiyoloji Derneği Gelecek Dönem Başkanı Prof. Dr. Vedat Aytekin, kalp krizini tetikleyen risk faktörlerine işaret etti. Tansiyon yüksekliği, kolesterol yüksekliği, şeker hastalığı, sigara kullanımı, genetik faktörleri risk unsuru olarak sıralayan Prof. Dr. Aytekin, önlem olarak ise yaşam tarzı değişikliği, günlük egzersiz, kilo kontrolü ve sağlıklı beslenmeyi saydı.
Kalp damar hastalıklarının Dünyada ve Türkiye’de en fazla görülen hastalıklar arasında olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Aytekin, “Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kalp hastalığı birinci ölüm nedeni. Kendimize baktığımız zaman tüm Avrupa ülkeleri içinde de birinci sıradayız. Yani kalp-damar hastalığı ölüm nedenleri arasında Türkiye’de ve özellikle kadınlarımızda birinci sırayı çekmektedir” diye konuştu.
Şeker hastalığının kalp sağlığı ile ilişkisine de dikkati çeken Prof. Dr. Vedat Aytekin, “Şeker hastalığı toplumda yaklaşık yüzde 11 oranında bulunuyor. Şeker hastalarının ölüm nedenleri içinde yüzde 60’ını kalp hastalığı oluşturuyor. Bu yüzden şeker hastalığını hiç hafife almayın” dedi.
Türk Kardiyoloji Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Muzaffer Değertekin de başlattıkları “Kalp Krizi DurAKSatmasın” projesi hakkında şu bilgileri verdi: “Halkımızı kalp damar hastalıkları hakkında bilinçlendirme aktivitelerimiz yıllardır devam ediyor. Bunlardan biri de geçen yıl Yandex iş birliği ile yaptığımız ve bugüne kadar 5.5 milyona yakın görüntülenme sağlayan ‘Kalp Krizi DurAKSatmasın’ projesidir.
Bu proje ile Yandex navigasyon kullanan kişilere trafikte duraklamalar esnasında kalp damar hastalıklarının önemi, korunma yolları ve kalp krizi hakkında aydınlatıcı bilgi verilmektedir. Başarı ile süren bu projemizi de tekrar TURKMI-II çalışma verilerinden yararlanarak canlandırmayı planladık.”
Türk Kardiyoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Cevat Kırma da, COVID-19 salgınında kalp krizi gibi çok ciddi bir sağlık sorununda dahi bireylerin hastaneye gitmekten endişe ettiğine dikkat çekerek, sağlığı korumada yenilikçi yaklaşımlar sergilenebileceğini vurguladı.
Uzaktan sağlık hizmeti verilebileceğini belirten Prof. Dr. Cevat Kırma, “Bu dönem bize şunu hatırlattı, uzaktan sağlık hizmeti vermeliyiz. Çünkü gerçekten belli yaş grubu hastaneye gelmek istemiyor. Uzaktan sağlık hizmetini hem Bakanlık açısından hem de bütün dünya açısından söylemek gerekirse, hizmete sokmak lazım. Hastalarımızı telefonla olabilir, görüntülü arama ile olabilir, insanların kullanabildiği cihazlara bağlı olarak bunları bizim sağlamamız lazım” dedi.
COVID-19 enfeksiyonunun kalp sağlığını da etkilediğini hatırlatan Prof. Dr. Cevat Kırma, özellikle yaşlı hastalarda enfeksiyon ile kalp hastalıklarının birleşiminin ciddi sonuçlara, ölümlere neden olabildiğini kaydetti. Prof. Dr. Kırma, “COVID-19 hem kendisi kalp hastalıklarına yol açabilir hem de kişinin kalp hastalığı varsa, daha ağır seyrediyor. Bunun temel çaresi de korunmak” diye konuştu.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?