Korona virüs nedir? İlk olarak 1960’ların ortalarında tanımlanan korona virüsler Coronaviridae ailesine ait büyük bir gruptur. Bu virüsler hem insanları hem de kuşlar ve memelileri enfekte edebilme özelliğine sahiptir. Korona virüsler, insanlarda basit soğuk algınlığından, tehlikeli hatta ölümcül olan Ortadoğu Solunum Sendromu (MERS) veya Şiddetli Akut Solunum Sendromu (SARS) kadar çeşitli hastalıklara neden olabilmektedir. Geçmiş yıllarda dünya, gripten daha az bulaşıcı olan SARS veya MERS gibi korona virüslerin neden olduğu ciddi salgınlar yaşadı. Tüm virüsler gibi Korona virüsler de her zaman genetik olarak mutasyonlar ile değişebilirler ama bu mutasyonların virüsün temel özelliklerini otomatik olarak değiştireceği anlamına gelmez.
SARS-CoV-2‘nin yarasalardan türetildiğine inanılmaktadır, ancak ilk olarak bir ara konakta tanımlanmıştır. Bugün ilk hastaların Aralık ayı başında Çin’in Hubei eyaletindeki Wuhan kentindeki bir pazarda enfekte olduğu varsayılmaktadır.
COVID-19 ilk olarak Ocak 2020’de Çin’de bir salgın haline geldi ve sonunda dünyaya yayıldı ve 11 Mart 2020’de Dünya Sağlık Örgütü tarafından küresel salgın ilan edildi.
COVID-19 hastalığı (ingilizce adı: Corona Virüs Disease 2019) ya da yaygın adıyla Korona hastalığına SARS-CoV-2 adında bir virüs sebep olur. Bu virüsü 2002 yılının başlarında ortaya çıkan ve SARS hastalığına sebep olan SARS-CoV virüsünün yakın akrabasıdır. Her iki virüsün Protein sekanslari % 85’in üzerinde benzerlik göstermektedir. Her iki virüs yüksek seviyede bulaşma potansiyeline sahip tehlikeli virüslerdir.
Koronavirüs REHBERİ: Nasıl bulaşır? Belirtileri, korunma yöntemleri ve tedavisi
Johns Hopkins Üniversitesini verilerine göre bugün itibarı ile (10 Mayıs 2020) kutuplardan amazonların ilkel kabilelere kadar dünyanın her yerinde 4.051.431 kişi enfekte oldu ve bu sayıya her gün 80 ila 100 bin kişi daha eklenmektedir. ilk vakanın ortaya çıktığı günden beri trend hep yükselişte.
Hastalığın çok hızlı ortaya çıkması ve birkaç ay içerisinde salgına dönüşmesi, işin kötüsü hastalığın çok yeni olması ve bu konusunda çok fazla bilgi sahibi olmamamız bizlere karantina gibi radikal önlemler almaktan başka pek fazla seçenek bırakmadı. Bugün itibarı ile(10 Mayıs 2020) hastalığa karşı ne etkili bir aşı, ne de enfekte olmuş insanların tedavisinde kullanılacak etkili bir ilaç var.
Salgının çok hızlı ilerlemesi bilimsel çalışmalara alışılmışın dışında bir hız kazandırdı. Gün geçmiyor ki bilim çevrelerinden korona konusunda yeni bir şeyler öğrenmeyelim. Bazen bu öğrendiğimiz bilgilerin yeni çıkan başka bir araştırma ile tam tersi olduğunu ögreniyoruz.
Bazı hastalarda titreme ve boğaz ağrısı ile sadece hafif soğuk algınlığı semptomları görülürken. bazılarında baş ağrısı veya ishal olabilmekte. Bazı vakalarda ateş olmayabiliyor. Uzmanlar hastalarda görülen yüksek ateş ve kuru öksürüğün aldatıcı olduğunu, bunun grip ile çok kolay karıştırılabileceğini bu yüzden hastalığın seyrinin dikkatli bir şekilde takip edilmesi gerektiğini vurguluyorlar.
Bu konuda Prof. Akiko İwasaki açıklaması çok dikkat çekici. İwasaki şöyle diyor: “SARS-CoV-2 gripten 30 kat daha ölümcül ve neredeyse 2 kat daha bulaşıcı. En kötüsü de SARS-CoV-2 ‘ye karşı henüz bağışıklığımız yok”
Dünya sağlık örgütüne(WHO) göre, vakaların yaklaşık yüzde 80’i hafif bir seyirde izliyor. Hastalıktan şiddetli etkilenenlerin yüzde 14’ünde nefes darlığı, yaklaşık yüzde 5’inden ise solunum durması, septik şok veya çoklu organ yetmezliği gibi yaşamı tehdit eden semptomlar görülmektedir. Yine WHO verilerine göre, hafif semptomları olan hastalar iki hafta içinde iyileşirken, şiddetli semptomları olan hastaların iyileşmesi üç ilâ yedi hafta sürebilmektedir.
Risk grubu: 65 yaş üstü kronik solunum yolu hastaları, yüksek tansiyon, kardiyovasküler ve diyabet hastaları özellikle bağışıklık sistemi ilâçlarla zayıflamış olanlar risk altındalar.
Hemen hemen tüm hastalarda yüksek ateş ve kuru öksürük görülmekle beraber yapılan son çalışmalar hastaların yaklaşık yüzde 85’inde tat veya koku kaybının da olduğunu gösteriyor. Tat kaybının sebebi henüz bilinmese de koku kaybının sebebinin virüsün koku alma mukozası ve koku alma ampulünde bulunan hücrelere saldırıp hasar vermesinden kaynaklandığı artık biliniyor.(1)
Hastalık çok yeni, bu yüzden her geçen gün hastalık hakkında yeni bilgilere ulaşıyoruz. Bunlardan biri de Covid-19’un hastaların yüzde 36’sında duyu kaybı, baş ağrısı, baş dönmesi, felç ve kramp gibi nörolojik semptomlara sebep oluyor.(2) Virüs ayrıca kanı pıhtılaştırarak tromboz ve akciğer embolisi (pnömoni) riskini yükseltiyor. Hatta hastalığın şiddetli seyretmesi durumunda akciğer embolisine bağlı olarak gelişen kalpte kalıcı hasarlar oluşabiliyor. Hatta virüs bazı hastalarda felç ve inme gibi ağır nörolojik hastalıkları da tetikleyebiliyor. (3)(4)(5)
Bu konuda değişik testler bulunmaktadır. Bunların bir kısmı uzun yıllardır Laboratuvarlarda değişik hastalıkların teşhisinde zaten kullanılıyordu. Ancak son birkaç ayda sadece COVID-19’a özel değişik testler de geliştirildi.
Eğer vücutta virüs varsa onun RNA nın tespit eden güvenilir bir testtir. Bu test burundan veya boğazdan numune alınarak yapılır. Alınan numuneden virüsün RNA’sı reverse Transkriptaz enzimi ile DNA ya çevrilir. Ve ardından iki primer ve Polymerase enzimi ile DNA nın küçük bir bölgesinin PCR cihazında milyonlarca kopyası yapılır. Eğer PCR sonucunda virüsün RNA’sı çıkarsa hasta enfekte olmuş demektir.
Yeni geliştirilen bu test, PCR testlerine benzer bir prensiple çalışıyor ama PCR testinden hem daha çabuk hem de daha güvenli bir test. Bu test virüsün RNA’sını geleneksel PCR laboratuvar testine benzer şekilde tespit ediyor ve bu işlem sadece 40 dakika sürüyor. Bu testinin başka bir avantajı laboratuvara örnek götürmek zorunda kalmadan her yerde gerçekleştirilebiliyor olması.
CRISPR teknoloji (gen makası) ile çalışan bu yeni test, genetik materyalin spesifik bölümlerini bulma ve bunlara kenetlenme prensibine göre çalışıyor. CRISPR’ye entegre edilmiş kısa bir RNA fragmanı, Cas12 enzimi ve doğru yeri arayıp bulan guide RNA yardımıyla hedef genomda doğru baz dizisini bulur. (6)
Antikor testi uzun yıllardır birçok viral enfeksiyonun tespitinde kullanılmaktadır. Eğer bir kişi bir virüs tarafından enfekte olmuşsa bağışıklık sistemi o virüse karşı antikor üretir. Antikor testi, bu antikorun kanda tespit edilme prensibine dayalıdır.
Piyasada çeşitli antikor testleri vardır. Son zamanlarda COVID-19 için alelacele geliştirilmiş bazı testler de bulunmaktadır. Dünya sağlık örgütü (WHO) bu testlerin güvenirliği konusunda bizleri uyarıyor ve bu konuda şöyle diyor: “Bu testlerin doğrulukları ve güvenilirlikleri daha fazla kontrol edilmelidir, çünkü kalitesiz testler enfekte olmuş kişilerde antikorlar oluştuğunu göstermiyor, bazı testler ise COVID-19 virüsü ile hiçbir zaman enfekte olmayan kişileri hasta olmuş gibi pozitif gösteriyor.
Antikor nedir, ne işe yarar? Testi, bağışıklık ve koronavirüs tedavisine etkisi
Kalitesiz testler bazen uzun zamandır bilinen diğer korona virüslerden herhangi birine de tepki verebiliyor ve hatta soğuk algınlığı vakalarına bile tepki verebiliyor.”(7) Ayrıca hızlı testler enfeksiyonun erken safhasında yeterince antikor oluşmadığı için negatif sonuç verebiliyorlar. Bu yüzden ayaküstü yapılan ve kısa sürede sonuç veren bu testler güvenli bir teşhis için uygun olmayabilir.
Yeni antikor testi: 4 Mayıs 2020 tarihinde Roche Firması hastanın SARS-CoV-2 virüsüne maruz kalıp kalmadığını % 99.8 doğrulukta belirleyen yeni bir Antikor testi geliştirdiğini bildirdi.
Elecsys anti-SARS-CoV-2 adındaki bu test ABD Gıda ve İlaç İdaresi(FDA) tarafından onayladı. Roche firması testin Mayıs ayı ortalarından itibaren piyasada olacağını ve tüm dünyada yaygın olarak kullanılan Cobas e serisi cihazlar ile analiz edilebileceğini bildirdi. Elecsys® anti-SARS-CoV-2 antikor testi, evde yapılan ayak üstü testler gibi değil, aksine Cobas e serisi bulunan laboratuvar veya hastanelerde yapılacak.(8)
Aşı geliştirme 6 basamaktan oluşan ve uzun zaman alan bir süreçtir. Birkaç yıl öncesine kadar, tüm aşamaların tamamlanması 15 – 20 yıl sürüyordu. Ancak yeni teknolojiler ve daha önce benzer virüslerin aşı çalışmalarından elde edilen deneyimler süreci oldukça kısalttı.
SARS-CoV-2 virüsü hızla yayılmaya devam ederken şirketler ve araştırma enstitülerinin aşı geliştirme çalışmaları yoğun bir şekilde devam ediyor. Şu günlerde gündemin en önemli konusu, yeni koronavirüse karşı bir aşının mümkün olduğunca hızlı bir şekilde gelişitirilmesi var. Sadece Ocak 2020’den beri SARS-CoV-2’ye karşı en az 121 aşı projesi başlatıldı. Birçok gönüllü ile testler yapılmaya başlandı ve önümüzdeki aylarda bu çalışmalar genişleyerek devam edecek. Dünya Sağlık Örgütü de 5 Mayıs 2020 itibariyle yürüyen 108 projenin olduğunu ve en az 13 projenin daha başlamak üzere olduğunu bildirdi. Linkte devam eden aşı projeleri bulunmaktadır.
Koronavirüse karşı şu anda devam eden gerek terapötik ilâçlar, gerekse aşı çalışmaları benzeri görülmemiş bir hızda devam ediyor. Yeni kitlesel bir aşının(veya aşıların) 2020 yılı içerisinde geliştirilmesi pek olası görünmüyor. Bu nedenle enfekte olanları tedavi edecek ilâçların geliştirilmesinin daha hızlı olacağı düşünülüyor. Tedaviye yönelik ilâçların odak noktası özellikle başka bir hastalık için geliştirilmiş ve onaylanmış ilâçların değiştirilerek SARS-CoV-2 karşı optime etmek.
Bu konuda Avrupa İlaç Ajansı (EMA), araştırma enstitülerine ve şirketlere Covid 19 konusunda ilâç geliştirme çağrısında bulundu. EMA, hastalığı tedavi etmeye yönelik yapılacak bu araştırmaların çok uluslu, çok kollu, kontrollü ve randomize olması gerektiğini bildirdi.
(Not: Çok kollu, kontrollü ve randomize ne demek?: Hastaların tesadüfi farklı gruplara ayırıp, her birine farklı bir tedavi uygulanması. Bu tür büyük araştırmalardan çıkan sonuçlar küçük araştırmalardan çıkan sonuçlara göre çok daha anlamlı olduğu için ilâcın onaylanma sürecini de kısaltıyor)
Avrupa İlaç Ajansı (EMA) çağrısının ardında Dünya Sağlık Örgütü (WHO) SOLIDARITY adında bir proje başlatacağını açıkladı(Siz bu satırları okurken belki proje başlamış olacak). Birkaç bin hastanın katılması beklenen bu projede hastalar rastgele dağıtılarak her gruba çeşitli ilâç kombinasyonları uygulanacak.
Bu çalışmanın, teknik donanımı, izleme kurulu, çalışmaların ara sonuçlarının düzenli olarak gözden geçirilmesi, Arjantin, Brezilya, Kanada, Endonezya, İran, Norveç, Peru, Katar, İsviçre, İspanya, Güney Afrika, Almanya ve Tayland’in koordineli iş bölümü ile yapılacak. Çalışmaların Almanya ayağı Alman Enfeksiyon Araştırmaları Merkezi (DZIF) ve Alman Akciğer Araştırmaları Merkezi (DZL) tarafından koordine edilecek. Çalışma hakkında ayrıntılı bilgiler, Dünya Sağlık Örgütü Uluslararası Klinik Araştırmalar Kayıt Platformu ISRCTN registry’de kayıt altına alınıcak.
Fransız araştırma kuruluşu INSERM tarafından koordine edilen AB ve İngiltere’de uygulanacak DISCOVERY adında, SOLIDARITY projesine çok benzeyen bir çalışma daha başladı. Bu çalışmaya Almanya, Belçika, Fransa, Lüksemburg, Hollanda, İspanya, İsveç ve İngiltere’den 3.200 hastanın katılması bekleniyor. Bu çalışmada Klorokin yerine İnterferon beta 1A kullanılacak.
İngiltere’de Oxford Üniversitesi tarafından RECOVERY adında bir başka büyük çalışma daha başlatıldı.
Amerika Birleşik Devletleri, Ulusal Sağlık Enstitüsünün(NIH) sorumluluğunda AB ve İngiltere ile dünya çapında tıbbi alanda faaliyet gösteren yaklaşık 75 firmanın katılacağı bir çalışma başladı.
Sağlık ve ve kimya alanından çalışan yüzlece şirket COVID 19 hastalarının tedavisinde kullanılmak üzere yüzlerce değişik ilâç ve etken maddenin çalışmasına başladı veya çalışmaya başlamayı planlıyor. Aşağıda bu çalışmalara katılan yüzlerce firma ve yüzlerce ilâçtan bazılarına kısa başlıklarla halinde değinildi. Muhtemelen siz bu satırları okurken bunların bazılarının çalışması bitmiş veya devam ediyor olacak. Yine muhtemelen listeye yenileri eklenmiş olacak.
Şiddetli bir Covid-19 enfeksiyonu sadece akciğerleri etkilemekle kalmıyor, aynı zamanda kalbi, böbrekleri ve diğer organları da etkileyebiliyor. Ayrıca, bazı Covid-19 hastalarında ölüm sonrası kan pıhtıları tespit edildi. Bir dizi onaylanmış kardiyovasküler ilâçlar Covid-19 komplikasyonlarına karşı test edilmektedir.
Cleveland Clinic Enfeksiyon Hastalıkları Bölümünden Dr. Kristin Englund. enfeksiyon riskini kişisel önlemlerle nasıl en aza indirilebileceği konusunda tavsiyelerde bulundu.
Mehmet Saltuerk
++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
The Institute for Genetics of the University of Cologne
++++++++++++++++++++++++
Kaynaklar
Bu makalele bir başka yayın organında kaynak gösterilmeden yayınlanamaz, çoğaltılamaz ve kullanılamaz.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?