Avrupa’daki kanser kayıtlarına göre çocuk ve adelosanlarda tiroid kanserlerinin her yıl %3 oranında arttığını dile getiren Prof. Dr. Dağdemir, “Adelosan dönemde tiroid kanserlerinde ostrojenin rolüyle ilgili tartışma sürmektedir. Bu dönemdeki tüm kanserlerin %7’sini oluşturur. Artış erişkinlerde daha belirgindir ve 2.4 olduğu saptanmıştır. Tiroid kanserlerinin artmasında radyoterapi modası da rol oynamıştır. Radyoterapinin birçok zemin hastalığın tedavisinde kullanıldığı 20. yy başındaki 20 yıllık dönemde bu uygulamaya maruz kalanlarda tiroid kanserleri %36 artmıştır.
Bunun ardından radyoterapi kullanımı sınırlandırılmıştır. Bir diğer artış nedeni de Çernobil kazasıdır. Kazanın ardından bölgede ciddi artış görülmüştür. Kazadan sonra iyot eksikliğinin daha çok görüldüğü yerlerde yaşayanlarda bu riskin 3 kat arttığı tespit edilmiştir. Olgu sayısı Ukrayna ve Rusya’da 3.3 ten 13.5 kadar arttığı saptanmıştır” dedi.
Çocukluk çağında kanser tedavileri nedeniyle radyoterapi tedavisi gören hastalarda daha sonraki dönemlerde tiroid kanseri gelişme riskinin 53 kat arttığını hatırlatan Prof. Dr. Dağdemir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu özellikle total vücut ışınlaması yapılan uygulamalarda riski önemli oranda arttırmıştır. Radyoterapi uygulama yaşı ne kadar küçükse riskin o kadar arttığı saptanmıştır. Bir diğer faktör volkanik bölgelerde yaşanmasıdır. Medikal alanda kullanılan radyoaktif maddelerde tartışma konusu olmuştur. İyot eksikliği bir diğer risk faktörüdür.
Tiroid hastalıklarının en önemli belirtileri ve yeni tedavi seçenekleri
Genetik faktörlerde tiroid karsinomu önemli bir faktördür. Tiroid karsinomun da patogenezin gelişimi iki ana grupta toplanabilir. Birincisi büyüme faktörleridir. Özellikle iyot eksikliğinde kronik TSH stümülasyonu vardır. Bu hastalarda tiroid karsinomu riski artmaktadır. Papiller tiroid karsinomu geninin yeniden düzenlenmesi önemlidir. Özellikle Çernobil kazasından sonra gündeme gelmiştir. Radyasyona maruz kalan 25 çocuk araştırılmış, bunun sonucunda papiller karsinomu gelişen olgularda Çernobil radyasyonuna maruz kalanlar % 76 oranında saptanmıştır.”
Tiroid karsinomunda hekime en sık başvuru nedeninin tiroid bezinde nodül görülmesi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Dağdemir, “Bunun yanında servikal lenf nodlarında büyümede hekime başvuru nedenidir. Büyüme ve nodül çoğunlukla a semptomatiktir. Genellikle muayene sırasında tesadüfen fark edilirler. Nodülün özellikleri arasında yavaş büyüme eğilimi vardır. Eğer bir nodülde hızlı büyüme varsa o zaman nodül içerisinde kanama veya kötü prognoztik bir karsinomu akla getirmeliyiz. Ya nodülde ağrı hassasiyet lokal ısı artışı gibi bulgular saptanmaz, fakat bunlar varsa süpiratif tiroid yada kanama olabilir. Hiper tiroid bulguları çok nadirdir” şeklinde konuştu.
Ortalama çocuklardaki tiroid nodüllerinde kanser riskinin % 26 civarında olduğunu dile getiren Prof. Dr. Dağdemir, şu bilgileri verdi: “Tiroid nodüllerinde prevalans çocuklarda % 02 ila 1.8 arasındadır. Buna karşın kanser olasılığı erişkinlerde daha sıktır ve % 9 ila %50 arasında değişkenlik gösterir. Yine maliynomların çoğunun boyutunun 1.5 cm olduğu belirlenmiştir. Bir çocukta tiroid nodülü varsa bunun malin olma olasılığını arttırır. Diğer faktörler arasında 10 yaş altında nodül bulunması, kişinin erkek çocuk olması ve nodülün hızlı büyüyor olması bulunmaktadır.
Her tiroid nodülü kanser değildir! Aradaki fark nasıl anlaşılabilir?
Bölgesel lenf bezlerinde büyüme ve uzak metastaz varsa malin olma riski artmaktadır. Alta yatan öyküde ciddi derin bir tiroid öyküsü varsa veya konjental tiroid, eksternal radyo terapi öyküsü, aile öyküsü varsa troid kanseri riskinin yüksek olduğunu düşünmemiz gerekir. Yapılan incelemelerde ultrasonografide malinezi şüphesi, sintigrafide soğuk nodül, malin sitoloji bulunması, yada ince inhistrasyon materyalinde pozitif biyomarkırların olması maliynite riskini arttırmaktadır.”
Şüpheli hastalarda laboratuar açıdan öncelikle tiroid fonksiyon testleri yapılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Dağdemir, “Tiroglobulin düzeyi beniyn olaylarda daha yüksektir. Postoperatif monitorizasyonda daha yararlıdır. Anti-tiroid antikorlarına bakılmalıdır. Serum kalsitonin düzeyi nodüler tiroid karsinom şüphesi varsa bakılmalıdır. Karsiyonük antijen serum düzeyinin noro endokrin tümör grubunda yükseldiği saptanmıştır. Serum CEA seviyesi modüler karsinom olgularda yüksek bulunabilir. Katekolamin metabolitleri multpil endokrin neoplazi düşünülen olgularda arttığı gösterilmiştir. Özellikle multiple endokrin neoplazili bir olgu cerrahiye gidecekse bunların mutlaka bakılması önerilmektedir” diye konuştu.
Bu alanda kullanılabilecek ön önemli ve avantajlı tetkiklerden birisinin ultrasonografi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Dağdemir, “Ultrasonografi yaygın, güvenli ve ucuz bir yöntemdir. Fark edilemeyen nodüllerin saptanmasında çok yarlıdır. Nodülün beiyn – maliyn ayrımı yapabilir ve solid – kistik ayrımı için çok önemlidir. Renkli dopler ultrasonografi ile hiperfonksiyonel nodüllerin gösterilmesinde akım saptanmayan kistik ve akım saptanan solid lezyonların ayrımında yararlıdır. İnce iğne aspirasyonu için yol gösterici olabilir. Ancak genel vücut tarama testi olarak yapılması önerilmez.
Normal tiroid karsinomu olgularda, tiroid karsinomu riski düşük olan olgularda yapmak gerekir. Ultrasonografide solid yada hipoekoik bir lezyon varsa, lezyon kenarsız düzensiz ise, mikro kalsifikasyon varsa, santral kan akımının artmışsa veya nodül uzunluğunun enine fazla olması gibi durumlarda hekim maliyniteyi düşünmelidir” dedi.
Elde edilen bu tür bulgulardan sonra hekimlerin çocukluk çağı tiroid nodüllerine nasıl yaklaşması gerektiği konusunda Prof. Dr. Dağdemir, şu bilgileri verdi: “Bir tiroid nodülü varsa TSH bakılıyor ve eğer baskılanmışsa bu durumda sintigrafi öneriliyor. Eğer yoksa ultrasonografi ön plana çıkıyor. Solid bir kitle varsa hemen ince iğne aspirasyonuna geçilmelidir. Çocukluk çağı tiroid karsinomlarında genel yaşam hızları % 89-98’dir. Metastatik olgularda 10 yıllık yaşam şansı % 95 iken erişkin metastatik olguların yaklaşık yarısı 5 yılda kaybediliyor. 10 yaşın altındaki olgular daha maliyn seyirli ve nüks şansı daha yüksektir. Çapı 1.5 cm’den küçük olan mikro-karsinom olgularında rekürrens riskinin %5’ten az olduğu saptanmıştır. Takipte ilk yılda 3 ayda bir ardından 6 ayda bir ve sonraki dönemlerde yılda bir mutlaka bu olguların hem fizik muayene hem tiroid fonksiyonları ultrasonografi ve sintigrafi incelemesi önerilmektedir.”
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?