Çocukların duygusal gelişimleri esnasında çeşitli korkuların ortaya çıkabildiğini belirten Barlas, korkuları etkileyen faktörler arasında zekâ, yaş, cinsiyet, kişilik yapısı ve çevresel koşulların yer aldığını kaydetti. Okul öncesi dönemde özellikle 2 ila 5 yaş arasında korkuların ebeveynler tarafından sıklıkla dile getirildiğini ifade eden Barlas, “Bu yaş aralığında genellikle karanlık, böcek, köpek, cadılar/hayali varlıklar, gök gürültüsü ve tek kalma korkuları görülmektedir.
Çocukların hayal dünyası 3 ila 4 yaş arasındaki oldukça aktiftir. Bu duruma bağlı olarak bu yaş aralığındaki çocukların televizyonda ve masallarda yer alan kahramanlardan, karanlıktan ve yalnız kalmaktan korkmaları olağandır. Bu korkuların bu yaş aralığında normal kabul edildikleri çeşitli araştırmalar tarafından bildirilmiştir” dedi.
Çocukların yaşı ilerledikçe bilişsel ve duygusal yetilerinin de geliştiğini kaydeden Barlas, her yaş grubuna ilişkin ayrı korkular bulunduğunu ve zaman içerisinde bu korkuların geçtiğini belirterek şunları söyledi:
“Buna bağlı olarak korkular da daha gerçekçi olmaya başlar. Az önce bahsedilen korkular yerine 7 ila 13 yaş aralığında sosyal yaşama ve akademik duruma ilişkin korkular baş göstermektedir. Derslerinde yeterince başarılı olamama, arkadaşları tarafından dışlanma, sevilmeme korkuları yaygın olarak görülmektedir. 7 ila 13 arasında süren bu korkular yaş ilerledikçe etkisini yitirmektedir. Yaklaşık olarak 11 ila 12 yaş aralığında ise bu korkuların çoğunun çocuk üzerinde etkisini yitirmiş olduğunu görmekteyiz.”
Uzman Klinik Psikolog Duygu Barlas, korkulara sebep olan etmenlerin çeşitlilik gösterdiğini belirterek “Çocuğu tehdit ederek korku aşılamak başlıca yapılan uygun olmayan tutumlardan bir tanesidir. Buna en güzel örnek şu olabilir: “Eğer bir daha böyle yaparsan seni doktora götüreceğim ve sana iğne yaptıracağım.” Böyle bir tutumun sergilenmesi çocukta doktor korkusu yaratır.
Ayrıca çocuğa yaşı ile uyumlu olmayan masallar okumak, film izletmek de korkulara neden olabilir. Bunların yanı sıra çocuğun başından geçen olumsuz bir olay ya da deneyim çeşitli korkulara sebebiyet verebilir. Çocuklar modelleme yolu ile öğrendikleri için model aldığı bir büyüğünün bir objeden korkmasını da modelleyebilir. Örneğin kedilerden korkan ve tiksinen bir anne farkında olmadan çocuğunun yanında da bu durumu belirtebilir ve çocuğun zihninde “kedi” nötr bir canlı iken “korkulan bir hayvan” haline gelebilir. Bazen de bu korkular sadece gelişimsel açıdan bilişsel ve duygusal yetilerin zaman içerisinde gelişmesine bağlı olarak doğal bir süreç olarak görülebilir” dedi.
“Genellikle kendiliğinden geçen bu korkular karşısında anne ve babaların uygun bir tutum sergilemeleri önem taşımaktadır” diyen Duygu Barlas, “Özellikle çocuğun akademik ve sosyal yaşamını olumsuz açıdan etkilemeye başlayan korkular için bir uzmandan yardım alınması gerekebilir. Uzman bir yardımın yanı sıra annelere ve babalara da düşen görevler bulunmaktadır” diyerek önerilerini şöyle sıraladı:
“İlk olarak anne ve babalar bu korkuları yüzünden çocuklarını eleştirmemeli ve onlarla dalga geçmemelidirler. Onları önemsemeden ‘Korkacak bir şey yok, sen bebek misin, saçmalama korkulacak bir şey yok’ gibi cümleleri söylemek etkili bir yöntem olmayacaktır.
Bu tip tutumlar yerine anneler ve babalar çocuklarını anladıklarını açıkça dile getirmeli ve bu sorunu beraber çözebileceklerini çocuklarına göstermelidirler. Örneğin karanlık korkusu olan bir çocuğu karanlıkta zorla yatırmak yerine onunla beraber karanlıkta vakit geçirmek ya da sevebileceği ufak bir gece lambası almak daha iyi bir yöntem olacaktır.
Sıklıkla görülen korkulardan birisi olan köpek-kedi korkusunun çözümü ise çocuğu korkulan hayvan ile karşı karşıya getirmek değildir. Bu uygulama çoğu kez uygun şekilde yapılmadığı için travmatize edici olabilir. Bunun yerine çocukların modelleyerek öğrendikleri göz önüne alınmalı ve çocuğun yanında korkulan hayvan sevilmeli, çocuk bu hayvan ile oynayan diğer çocukların yanına götürülmeli veya hayvanlar ile ilgili çeşitli masallar, hikâyeler okunmalı, filmler izletilmelidir.”
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?