(0-2 Yaş Arası) Bu çağdaki bebekler üzerinde televizyonun belirli etkileri ile ilgili araştırmaların azlığına rağmen, bunların sözel olan ve olmayan davranışları televizyonda gördükleri ve işittiklerini, tıpkı iki yaşın altındaki çocukların meşrubat reklamlarından edinilen cümleleri taklit edebilmelerinde olduğu gibi tekrar edilebilmektedirler.
Bebeğin kaybetme duygusu ile dış dünyayı duyu organları nesneler aracılığıyla tanımaya çalıştığı ilk döneme piaget, duyusal- hareket dönemi adını vermiştir. Bu dönemde bebek, duyularına ulaşan çeşitli uyarıcılara devinimsel ekinlikler aracığıyla tepki vermekte ve bu dönem, doğumdan ikinci yaşın sonuna kadar devam etmektedir (İnanç ve Ark. 2007, Akt. İrkin. 2012 ).
Bilişsel gelişimin aşamalarından biri bebeğin nesnenin sürekliliğini keşfetmesidir. Önceden bebek, herhangi bir nesne ortadan kaldırıldığında nesnenin yok olduğu, artık bir ortadan kalktığında nesnenin yok olduğuna artık var olmadığını düşünürken; iki yaşına doğru bebek, nesnelerin sürekli olduğunu ve göz önünden kaldırılınca nesnenin yok olmadığını var olmadığını düşünürken; iki yaşına doğru bebek, nesnelerin sürekli olduğunu ve göz önünden kaldırılınca bile var olmaya devam ettiklerini anlamaktadır (Yeşilyaprak, 2011: 93, Akt. İrkin, 2012). Bu dönemde çocukların duyusal doyum sağlanması onların sağlam ve güçlü bir psikolojik yapıya sahip olmalarına zemin hazırlar.
Bebeği okşamak, kucaklamak, onunla konuşmak, sevildiğini hissettirmek onunla oynamak, birlikte vakit geçirmek, gezdirmek, fiziksel ve ruhsal yönde gelişimine çok büyük katkıda bulunur. Bebekle birlikte vakit geçirmek, onun insanlar arası ilişkilere yabancılaşmasını engeller ve bakıcısı vasıtasıyla ihtiyaçlarını anlatmaya çalışmaya, kısacası sosyal ortamın gereklerini yerine getirerek yola ve çevresinde bulunan insanlarla iletişim ve etkileşim içerisine girmeye başlar.
Medyadaki şiddet içerikli haberlerin eğitim çağındaki öğrencilerin hayatına etkileri
Sosyal ortamda iletişimin esası konuşma olduğu için çocuk konuşmayı öğrenmek zorundadır. İnsanlar tarafından sevilmek için onları anlamak, onların duygusal uyarılarına cevap vermek zorundadır. Sosyalleşmek ve iletim kurmak için etrafındakilerden özelliklede bakım veren kişileden teşvik etmek zorundadır. Çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak, dertleriyle ilgilenmek, onunla birlikte vakit
geçirmek, onu öpmek, okşamak, konuşmak, oynamak vb. gibi girişimler çocuğa sevildiğini hissettirir, onun psikolo-sosyal gelişimi içi bir teşvik oluşturur. Konuşma etrafla ilgilenme, sosyal ortamların gerekliklerini yerine getirme, yaşıtlarıyla ilgilenme, günlük ihtiyaçlarını anlatma, insanlarla duygusal yakınlık kurma, cansız varlıklardan çok canlı varlıklarla ilgilenme gibi bir çok psiko-sosyal faktör çocuklarda bu iletişim ve etkileşim ortamında kendiliğinden meydana gelmeye başlar.
Çocuk televizyonunun yani cansız bir varlığın karşısında duyusal ve sosyal uyarıda sevgiden bağlandığı kişiden uzak; çocuğun konuşmasına, bakışına, gülümsemesine, gönderdiği iletişim ve etkileşim mesajlarına cevap vermeyen sert ve soğuk bir cismin karşısında (ne kadar ses ve görüntü olursa olsun çocuk onları yorumlayacak ve kabul edecek durumda ve psiko- sosyal durumda değildir) bireyselleşme yönünde eksik değildir. Bu durum, küçük çocuklar için sıkıntı yaratır. Çünkü çocuğun duygusal ve sosyal eksikliği telafi edecek arkadaşı ve sosyal ortamı, konuşmak veya için gideceği ikinci bir ortamı veya bu boşluğu doldurmasını kolaylaştıracak psiko-motor ve psiko-sosyal yeterliliği henüz girmemiştir, ayrıca alternatif bir gelişim ortamı yoktur.
Televizyon zeka üzerinde olumsuz etkileri tespit edildikçe yasaklayıcı uygulamalar başlamıştır. Fransa’ da bebek ve çocuklara yönelik kanalların özellikle 3 yaşın altındaki çocukların zeka gelişimi olumsuz eklediği gerekçesiyle üç yaşın 6 altındaki çocukların televizyon izlemesi yasaklanmıştır. 0-3 yaş arasında, uzun süre televizyon karşısında kalan (günlük 1-2 saat üzerinde ) çocuk ve ailede, özelliklede, bakım veren kişide sosyal gelişim ( duygusal etkinlik ve karşılık verme, sosyal ortamlara uyum, insanlarla ilgilenme, onlara yakınlık gösterme, yaşıtlarıyla ilgi vb.) ve iletişim (konuşma, anlamlı jest ve mimikler, heceleme ve ses çıkarma vb.) için gerekli olan fonksiyonların gelişiminde gecikmeler yetersiz görülür. Bu durumun yani iletişim ve etkileşim bozukluğuna yol açabilecek diğer nedenlerin olmadığını incelemektedir. Bütün bu nedenlerden dolayı sevgi ve duygusal ilgi görmek ve kendisiyle ilgilenen kişiyle vakit geçirmek yerine televizyon karşısında kalmak bebek için son derece sakıncalıdır.
Bu dönemde uzun süre, çok aşırı miktarda televizyon karşısında kalan çocuklarla başka nedenlerde eklenerek bazı psikiyatrik tablolar gelişebilir. Bu tür çocuklarda etrafa karşı ilgisizlik, seslenince bakmama, insanlara ve yaşıtlarına ilgisizlik, onlarla duygusal ve sosyal iletişime geçememe, kendi halinde olmaya çalışma, kendi etrafında dönme, sallanma, cansız nesnelerle aşırı derecede ilgilenme, konuşmama, cümle kurmama, iletişim ve etkileşimde, duygusal olarak karşılık verememe vb. bir çok belirti yaşanabilir. Bu nedenle anne ve babaların özellikle bu yaş çocuğu için televizyon izleme konusunda sınırlamalarla birlikte durumu yönlendirmeleri, normal psiko-motor ve psiko-sosyal gelişim için uygun olur (Baldık, 2005 ).
(2-7 yaş arası) Bu dönemde çocuklar televizyona birer araştırmacı gözüyle bakarlar.İzledikleri görüntülerin konu içerisinde bir anlam ararlar ama ilgileri genelde karakterlerin hızlı hareketleri, sahnelerin hızlı değişimi, şiddet yada beklenmeyen sürpriz görüntü üzerine olmaktadır. Çocuk bu dönemde dili kullanmaya ve ilkel düzeyde, bir sembolik ile bu sembolün temsil ettiği nesne arasındaki ilişkiyi ilk kez anlamaya başlamıştır. Bu dönemde dili sembolik ve anlamda kullanma ve bir şeyi gerçekte yapma becerisinden çok, onu hayal etme yeteneği gelişmektedir. Çocuk bu dönemde gerçekleştirilen en önemli kazanımlarından biri, dil gelişimine bağlı olarak nesne ve olayları temsil eden sözcükler yoluyla düşünme ve iletişimde bulunmaktadır.
İşlem öncesi dönemdeki çocuklar tersine dönüştürememe, yani bir işlemin iki yönlü olabileceğini kavrayamamaktan dolayı bazı düşünme hataları yapmaktadır. 2-4 yaş çocuklarının ben merkezli (egosantrik) düşünme söz konusudur. Çocuk kendini diğerlerinin yerine koyarak düşünmektedir (İnanç, Ark.2007, Ark. İrkin, 2012 8).
Televizyonun bu dönemde çok aşırı izlenmesi dilsel ve sosyal gelişiminde bazı sıkıntılar ve eksiklikler olmasına neden olabilir. Bu dönemde çocuklar televizyonda gördüklerini tamamen somut olarak yorumlamaktadır. Yani çocuklar televizyonda gördüklerini tamamen somut olarak yorumlarlar. Yani çocuklarda tam olarak somut düşünce gelişmediği için gerek çizgi filmler gerek filmlerde görülen görüntüler tamamen gerçek olduğu gibi algılanır. Çocuk çizgi filmlerde gördüğü bir sahneyi canlandırmaya çalışabilir. Bilinç altına şiddet duygularını yerleştireceği için, şiddet içeren ve aşırı abartılı konulardan oluşan çizgi filmler oldukça sakıncalı olmalıdır.
(7-11 Yaş Arası) Bu yaşlarda çocuğun izleyici olarak dikkatini yayınlanan programa odaklanma uzunluğu ve programda cerayan eden entrikaları takipteki kavrama yönelik yeteneği gelişir. İzlediği karakterlerin, kendilerine uygun eylemlerini tanımaya ve konu içeriğinden sonuçlar çıkarmaya başlamaktadırlar.(İşçibaşı, 2001). Küçük çocukların ne kadar tv izledikleri konusunda yapılan bir araştırmada 3 ve 5 yaş grupların çocukların haftada 19-20 saat televizyon izlerken 7 yaşına geldiklerinde, okula başlamaları nedeniyle, toplam izleme süresinin 15.5 saate düştüğünü tespit edilmektedir. Bir başka araştırmaya göre ise küçük çocukların, bilgilendirici programlara daha fazla maruz kalmakta olduklarını ortaya koymuştur. Bunun nedeni, yetişkinlerin izlemeleri sırasında onlarında ebeveyne yanında olmasıdır.
(12 yaş ve üstü) 12 Yaş üstü bu dönem soyut kavramları kavrayabilir ve akıl yürütebilir. Bu dönemde televizyon izleme süresinin artması ile birlikte maruz kaldığı ses, görüntü ve mesajlardan daha fazla etkilenebilir. 11 Yaş sonrasında bu korku ve kaygılar, yerine biraz daha mantıksal düşünmeye bırakma eğilimi gösterir. Çocuklar bu yaşlardan itibaren medya üzerinde kazanımları eğer iyi yönlendirilir ve seçici davranılırsa devam eder.
WRİTER, Ph. D. Dr. Yıldırım Bayezit DELDAL (DOCTORAL STUDENT)
CHILD DEVELOPMENT AND PSYCHOLOGY / 2017
UNIVERSİTY OF NORTH WEST / AUSTRALİA
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?