Burada anne-baba ve eğitimcilerin önemli bir hususu kesinlikle atlamamaları gerekir. Bu özelliklerin bir kısmı normal zekâ düzeyine sahip çocuklarda da görülebilir. O yüzden ebeveynler bazen evhamlanabilirler. Söz konusu özelliklerin farklı zamanlarda da çocuklar üzerinde görülme ihtimali olabilir. Üstün zekâlı çocuklar bu özelliklerin tamamına ya da bir kısmına sahip olabilirler. Burada vermiş olduğumuz özelliklerin birçoğunu çocuklarınızda gözlemliyorsanız mutlaka bir uzmana danışarak çocuğunuz için yol haritasını oluşturunuz.
Anne babaların yapması gereken en önemli şey onların diğerlerinden farklı olmadığını sadece belirli özelliklerinin daha fazla geliştiğini kabul etmektir. Normal çocukların sergilemiş olduğu her davranışı üstün çocukların da gösterebileceğini asla unutmamalıyız. Onların ihtiyaçlarını karşılayabilecek ortamlar oluşturarak mutlaka profesyonel bir yardım almalıyız. Çocuğumuza dengeli bir yaşam alanı oluşturarak onu bütün yönlerden gelişebileceği etkinliklere dâhil etmeliyiz.
Üstün çocukların en önemli özelliklerinden biri de meraktır. Bazen yetişkinler çocuklarının sorularını yanıtlamakta zorlanabilirler. Böyle durumlarda çocuğa karşı tepkisiz kalmak yerine, çocuklarının gereksinimini karşılayacak başka çözüm yolları bulmalıdırlar. Örneğin, kitaplardan, ansiklopedilerden ve uzman kişilerden faydalanmak gibi.
Çocuklarımıza tutarlı bir disiplin uygulamalıyız. Üstün çocuklara üstünlüklerinden dolayı özel imtiyazlar tanımamalıyız. Dahi Park gibi yaz okulu uygulamalarına tabi tutarak çocuğun sosyal, zihinsel ve ruhsal gelişimine katkı sağlayacak çalışmalara dahil edebilirler. Üstün zekâlı çocuklar geleceğin bilim adamları, liderleri, yazarları ve fikir adamlarıdır. Böylesine değerli bir hazine kesinlikle israf edilmez.
Osmanlı’da, ABD’de, İngiltere’de, Almanya’da diğer dünya ölçeğinde söz sahibi olmak isteyen ülkelerin eğitim programlarında olduğu gibi bu tür çocukları tespit etmek ve onlar için gerekli eğitim ortamları oluşturmak milli ve manevi duyguları yüksek, sağduyulu insanlar için önemli bir vazife olarak görülmelidir.
Çocukların gösterdiği bir takım özellikler onların gelişimleri hakkında bize ciddi veriler ortaya koyar. Genel olarak erken konuşma, okuma ve yazmayı öğrenme, kuvvetli hafıza, aşırı merak ve özel ilgi alanlarına sahip olma, üst yaş grupları ile iletişim kurma isteği gibi özellikler bu noktada referans aldığımız bazı özelliklerdir. Bu ifadeleri düşündüğümüzde de anlaşılacağı gibi asıl kriter çocuğun özellikle zihinsel performans gerektiren faaliyetlerinde yaşıtlarından ciddi bir farklılık göstermesidir.
Genel gözlemler önemli verileri görmemizi sağlar ancak net tespitin yapılabilmesi için konusunda uzman bir psikolog/psikolojik danışman ile bir zekâ testi çalışması yapılması ve çocuğu gözlemlemesi gerekmektedir. Burada dikkat edilmesi gerekli olan bazı kriterler bulunmaktadır: Yapılan testten beklentimiz çocuğu üstün zekâlı/parlak zekâlı/normal zekâlı gibi kavramlarla etiketlemek kesinlikle olmamalı. Beklentimiz, çocuğu tanımak onun gelişmiş ve gelişmemiş alanlarını görüp gerekli tedbirleri almak (gelişmemiş alanları desteklemek, yetenek alanlarını parlatmak) olmalıdır.
Mümkün olduğunca zeka testini çocuğun gündeminden uzak tutmak: Gireceği çalışmayı zeka testi olarak değil de bir öğretmeninin onunla tanışmak, onu daha iyi tanıyabilmek için yaptığı bir çalışma olarak görmesini sağlamak.
Yapılacak olan zeka testi çalışmasını ve sonucunu sadece konuyu ilgilendiren (anne, baba, öğretmen vb.) birkaç kişinin bilmesi; olayların, çocuğa doğru aktarılmasını daha mümkün kılacaktır. Ayrıca TÜZDER olarak çocuğu sadece bir IQ testi ile tanılamaya çalışmak yerine Bireyi Bütüncül Tanıma (BBT) programını tavsiye ediyoruz. Bu çalışma ile çocuğu çok yönlü tanıma esas alınmıştır.”
TÜZDER Genel Müdürü Tunahan Coşkun:
“Bilgileri yeniden yorumlayan, sıra dışı bir beyin gücüne, çalışma ve başarma azmine sahip üstün zekâlı insanlar, her çağda insanlık için önemli birer hazine olarak görülmüştür. Üstün zekâlı çocuklara ecdadımız büyük önem vermiştir. Bu önem sayesinde bugün hala üzerinde konuşulan muhteşem bir sistem geliştirmiştir.
Enderun mekteplerinde uygulanan eğitim sistemi hâlâ Batılı bilim adamları tarafından büyük bir titizlikle araştırılmaktadır. O dönemki Fransız sarayının temsilcisi Michel Boudier’in şu sözü dikkate şayandır: “Türklerin niçin varlıklı ve güçlü bir devlet olarak geliştiğine şaşmamak gerekir. Çünkü onlar büyük sayıdaki gençler arasından en yeteneklilerini seçmesini ve onlara disiplinli bir eğitim vermesini çok iyi bilmektedirler.”
Bugün bile hala Amerikan eğitim anlayışının temelinde Enderun mekteplerinin izleri görülmektedir. Enderun mektebinde öğrenciler üstün zekâlılara mahsus olarak uygulanan programlarla ve testlerle yetiştirilmekteydi. Ortalama 15 yıllık bir eğitimden geçen Enderunlu talebeler, devlet için nitelikli insan kaynağı olmuşlardı.
İnsanın sadece “kaynak” değil aynı zamanda bir “kıymet” ve “değer” de olduğunun bilincinde olan Osmanlı eğitim sisteminin kurucuları dünya insanından dünya devletine giden yolu keşfetmişlerdi. Bu yolda üstün zekâlı öğrenciler ayrı bir yere sahipti.
Osmanlı’daki Enderun eğitim sistemi üzerine çalışan tanınmış psikologlardan Amerikalı Lewis Terman, Enderun mektebine alınan çocuklar için şunları söylemektedir: “Zekâ seviyesini ölçmek için ilk test yöntemi, Osmanlılar’da Enderun mektebine seçilen öğrenciler için uygulanmıştır.” Yine Amerikalı ünlü eğitimci Andreas Kazamias da Platon’un idealindeki okulların Enderun mektepleri ile birebir uyuştuğunu ifade etmektedir.
Asırlar önce bir ilki gerçekleştirerek bütün dünyaya yol gösteren ecdadımızın atmış olduğu üstün zekâlılar sisteminin temelleri üzerinden devam etmek ve onu geliştirmek insanlık için önemli bir vazife olacaktır. Eflatun’un ‘altın çocuklar’ diye tanımladığı yüz çocuktan en az ikisinin, bu guruba dâhil olduğu en değerli hazinelerimiz olan üstün zekâlı çocuklarımızın ne kadar farkındayız? Onları yeterince tanıyor muyuz? Onlarla sağlıklı iletişim kurarak insanlığa faydalı olabilmeleri için ne kadar gayret gösteriyoruz?”
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?