Boyun ağrısı, yaygın görülen bir sorundur ve en sık doktora başvuru nedenlerinden birisidir. Genellikle aniden tek başına şiddetli bir yakınma olarak başlamayıp zamanla artarak belirginleşir. Önlem alınmaması ve nedenlerine çözüm bulunmaması durumunda hızla kötüleşebilir. Sonuçta omurganın belli bir kısmında dejenerasyon başlar ve bu dejenerasyon boyun ağrısının kaynağı olur. Boynun normalde nasıl çalıştığını ve neden ağrı duyduğumuzu bilmek boyun ağrısının giderilmesine yardımcı olmak için önemlidir. Hastalar durumları hakkında en iyi kararı verebilmeleri konusunda bilgi sahibi olduklarında daha az endişe ederler ve korunabilirler.
İçindekiler
Yakınmalar ve bulgular sizin durumunuza ve etkilenen boyun yapılarına göre çeşitlilik gösterir. En sık görülen bulgular:
Boyun ağrısının birçok sebebi vardır. Doktorlar her zaman ağrının ana kaynağını tespit edemeyebilirler. Doktorunuz öncelikli olarak şikayetlerinizin kanser, enfeksiyon gibi başka ciddi bir hastalıktan kaynaklanıp kaynaklanmadığını bulmak için gerekenleri yapacaktır. Aşağıda en sık görülen boyun ağrısı nedenlerinin kısa bir özetidir.
Boyun fıtığı mı kas ağrısı mı? Ağrınızın nedenini sorgulayın!
Çoğu boyun problemi zaman içerisinde boyun omurlarının yıpranması sonucu gelişir. Başlangıçta bu küçük yaralanmalar ağrısızdır. Ancak zamanla tekrarlayan travmalar sonucunda boyun ağrısı gelişir. Doktorlar, bazen omurgadaki bu dejeneratif değişikliklere spondiloz derler. Spondiloz omurgadaki kemik ve yumuşak dokuyu etkileyebilir. Ancak bilinmesi gerekli en önemli nokta spondilozun yaşlanmanın normal bir sonucu olduğudur.
Normal yaşlanma süreci diskteki dejeneratif değişiklikleri içerir. Tekrarlayan stres ve gerilmeler diski oluşturan bağ dokusunu zayıflatır. Zamanla diskin merkezindeki nukleus kuruyup şok emici özelliğini kaybeder. Annulusta da küçük yırtıklar oluşur.
Sıklıkla bu değişiklikler ağrısızdır. Annulusun dış sınırına ulaşan büyük yırtıklar ağrıya neden olabilir. Vücut yırtıkları nedbe dokusu ile onarmaya çalışır. Fakat nedbe dokusu bağ dokusu kadar kuvvetli değildir. Bir noktada disk omurga için şok emici özelliğini kaybeder. Sonuçta yerçekimi ve günlük aktivitelerin uyguladığı kuvvet omurgadaki diskler ve diğer yapılar için ciddi strese faktörü haline gelir.
Disk dejenerasyonu devam ettikçe omurlar arasındaki mesafe daralır. Bu spinal kolonun arka yüzünde uzanan faset eklemlerine bası oluşmasına neden olur. Bu eklemler hep birlikte basıya uğrarsa eklem kapsülünde ekstra bir bası gelişir ve bu da faset eklemi daha çok yıpratır. Zamanla faset eklemlerde artrit (eklem romatizması) gelişir.
Disk, faset eklem ve ligamentlerdeki bu dejeneratif değişiklikler spinal segmentte gevşemeye ve instabiliteye neden olur. Ekstra hareketler, omurganın daha fazla aşınmasına yol açar. Sonuç olarak annulusta daha fazla ve daha geniş yırtıklar olur.
Nukleus, zayıflayan ve incelen annulustan dışarı, spinal kanalın içine doğru taşabilir. Buna herniye ya da rüptüre disk (fıtık) adı verilir. Taşan disk materyali sinirlere baskı uygulayabilir. Bunun yanında disk, inflamasyona yol açan enzim ve kimyasalların salınımına da yol açar. İnflamasyonu başlatan kimyasalların salınımı ve diskin sinir dokularını sıkıştırması sonucu ağrı oluşur.
Dejenerasyon süreci devam ettikçe diskin ve faset eklemin çevresinde kemik çıkıntılar oluşur. Bu çıkıntıların neden oluştuğu tam olarak bilinmemektedir. Çoğu doktor, bu kemik çıkıntıları spinal segmentteki ekstra hareketleri sınırlandırmak için vücudun geliştirdiği bir savunma mekanizması olarak değerlendirir. Bu çıkıntılar nöral foramenlerden geçen sinirlere bası oluşturup ağrıya neden olabilirler. Sinir kökleri etrafındaki bu bası, boyun, kol ve ellerde uyuşukluk ve güçsüzlüğe neden olabilir.
Boyun ağrısı ya da sertlik yakınması olanlarda çoğu zaman kas incinmesi olduğu söylenir. Ancak boyna direk bir travma olmadığı ve kaslarda bir yaralanma olmadığı zamanlarda bu yakınmaların kaynağı omurgadaki disk ya da ligament gibi diğer yapılardır. Bu durumda kaslar problemin olduğu bölgeyi desteklemek ve korumak amaçlı spazm oluştururlar.
Boyunda kullanmaya bağlı yıpranma sonucu gelişir. Bu durum yıpranmaya başlayan bir makineye benzer. Mekanik ağrı genellikle diskin dejenere olmasıyla başlar. Disk dejenerasyonu arttıkça omurlar arasındaki mesafe daralır ve faset eklemlerde inflamasyon gelişir. Ağrı genelde kroniktir. Ağrı çoğunlukla boyunda hissedilse de sırtın üst tarafına ve omuzlara doğru yayılabilir. Mekanik ağrıda problem sinir basısı olmadığından genellikle kollarda güçsüzlük ve uyuşukluk olmaz.
Omuz ağrısı neden olur? Nasıl geçer? Omuz ağrısına iyi gelen hareketler
Omuriliğin boyun bölgesindeki sinirlerin irritasyonu ya da basısı sonucu sinirlerin elektrik sinyalleri etkilenebilir. Bunun sonucu ciltte hissizlik, kasta güçsüzlük ve sinir trasesi boyunca ağrı oluşabilir. Çoğu kişi bu yakınmaların çimdiklenmiş siniri gösterdiğini düşünür. Sağlıkçılar buna servikal radikülopati derler.
Birçok durum radikülopatiye sebep olabilir. En sık görülenleri; dejenerasyon, disk herniasyonu ve spinal instabilitedir.
Omurga yaşlandıkça kemik ve yumuşak dokuda birçok değişiklik olur. Disk su içeriğini kaybeder, çökmeye başlar ve omurlar arasındaki disk mesafesi daralır. Yüklenme sonrası basınç artışı faset eklemleri rahatsız edip inflamasyona yol açar ve faset eklemler genişlemeye başlar. Genişleyen fasetler yanından geçip kola giden sinir kökünü sıkıştırır. Dejenerasyon kemik çıkıntı oluşumuna da yol açıp sinir kökü basısı oluşturabilir.
Ağır ve tekrarlayıcı eğilme, dönme, kaldırma hareketleri sonrasında diskin üzerine fazladan bir baskı oluşabilir. Eğer bu basınç çok fazla olursa annulus yırtılabilir. Yırtık oluştuğunda nukleus dışarı doğru taşar. Buna herniasyon (fıtık) adı verilir. Normalde günlük aktiviteler sırasında annulus üzerinde basınç oluşur ve genelde bu annulusta belirgin zarar oluşturmaz. Ancak annulus yaşlandıkça gevrekleşir ve yırtılır. Yırtık nedbe dokusu ile iyileşir. Zamanla annulus zayıflar ve disk annulus yırtığından dışarıya taşar.
Eğer taşan disk sinir köküne bası yaparsa ağrı, uyuşukluk ve ilgili kaslarda güçsüzlük olabilir. Bu duruma servikal radikülopati adı verilir. Nukleus hasarlı annulus ile temas ettiği anda bu bölgede inflamasyon başlar ve ağrı hissedilir. Eğer taşan disk çok büyükse omuriliği sıkıştırabilir. Servikal myelopati adı verilen bu durumda sinir kökleri ile birlikte omurilikte bası altında kaldığından daha ciddi sorunlara oluşabilir.
Omurlar arasında fazladan olan hareketi tarifler. Boyun ya da kafa yaralanması sonrası boyun omurları arasındaki ligamentlerin zarar görmesi ile instabilite gelişebilir. Bağ dokusu gevşek olan kişilerde de instabilite olabilir. Omurların birbiri üzerine kaymasını ifade eden spondilolistezis tablosu da bir diğer instabilite sebebidir. Sebep ne olursa olsun kemikler arasındaki fazladan olan hareket sinir kökleri ya da omurilik basısı sonucu bulgulara yol açar.
Stenoz daralma anlamına gelir. Spinal stenoz ise, omuriliğin spinal kanaldaki daralma sonrası bası altında kalmasını ifade eder. Kemik çıkıntıların kemik kanala doğru uzanıp kanalı daraltması gibi dejeneratif değişiklikler sonrası gelişir. Ancak spinal kanala doğru taşmış büyük disk herniasyonu olan her yaştaki kişide görülebilir. Doktorlar, omuriliğin boyun seviyesinde sıkışması sonucu oluşan klinik tabloya servikal myelopati adını verirler. Medikal tedavi gerektirecek dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Yürüme bozukluğu, mesane ve bağırsak alışkanlıklarında değişiklikler ve el, parmak kullanımında bozulmaya yol açabilir.
Doktorunuz hastalığınızın sebebini nasıl bulacak?
Hastalığınızın sebebini bulmaya yönelik işlemler hastalığınız geçmişini sorgulamak ile başlar. Yakınmaların ne zaman başladığı, hangi durumların ağrınızı azaltıp arttırdığı, ağrıların günlük yaşamınızı ne derecede etkilediği sorulacak sorular arasındadır. Cevaplarınız fizik muayenenin yönlendirilmesine yardımcı olacaktır.
Daha sonra doktorunuz fizik muayene yapacaktır. Muayene sırasında normal boyun hareketleriniz, boynunuzun hangi bölgesinin ağrıdığı, ve hangi hareketlerin ağrınızı arttırdığı incelenecektir.
Ayrıca doktorunuz sinir fonksiyonlarını belirleyen basit testler de yapabilir. Bu testler kol ve elinizin kuvvetini ölçer, reflekslerinizi kontrol eder, kol, el ya da parmaklarda hissizlik olup olmadığını saptar.
Tıbbi özgeçmişiniz ve fizik muayene bulgularınız ışığında doktorunuz hangi tetkikleri isteyeceğine karar verir.
Radyoloji tetkikleri doktorunuzun omurganızın anatomik yapısını görmesini sağlar. Birçok görüntülüme yöntemi vardır:
Kemiklerdeki tümör, enfeksiyon ve kırık gibi problemleri gösterir. Ayrıca disk mesafesi ve nöral foramen genişliklerini göstererek dejenerasyonun derecesi hakkında bilgi verir. Genellikle detaylı araştırma öncesi istenecek ilk ve en basit görüntüleme yöntemidir. Eğer omurlar arasında instabiliteden şüpheleniyorsa boyun öne (fleksiyon) ve arkaya (ekstansiyon) doğru eğilerek yan boyun grafileri çekilebilir. Röntgenlerin kıyaslanması ile spinal segmentin hareket aralığı saptanabilir.
Röntgen nedir, nasıl çekilir? Radyografik muayene ve zararları
Manyetik rezonans görüntüleme, boyun omurlarının kesitlerinin resimlerini oluşturabilmek için manyetik dalgaları kullanır. Kemik yapılar yanında disk, eklem, sinir dokusu gibi yumuşak dokuları da gösterir. Uygulama ağrısızdır. Günümüzde omurların yapısını incelemek için en sık kullanılan tetkik haline gelmiştir.
Kemik dokunun ince kesitler halinde görülmesini sağlayan özel bir röntgen şeklidir. Cihaz görüntü oluşturabilmek için X ışınlarını kullanır. Özellikle kemik doku ile ilgili bir problemden şüphelenildiğinde kullanılır.
Tomografi nedir, nasıl çekilir? BT ne işe yarar, zararları nelerdir?
Kollara ve bacaklara yayılan sinirlerde problem olup olmadığını belirlemede kullanılan özel bir testtir. Genellikle sinir köklerinin herniye disk tarafından sıkıştırılıp sıkıştırılmadığını anlamak için kullanılır. Test sırasında ince iğne elektrotlar sinir kökünün uyardığı kasın içine yerleştirilir. Eğer sinirin fonksiyonunda değişiklik olmuşsa kastan değişik elektrik sinyalleri alınır. EMG testi, bu sinyalleri okuyarak hangi sinir kökünün etkilendiğini belirler.
Boyun ağrısının kaynağı her zaman dejeneratif değişiklikler değildir. Doktorlar, enfeksiyon ya da artrit gibi omurgadan kaynaklanmayan diğer nedenleri belirlemek için kan testleri kullanırlar.
Doktorlar mümkün olduğunca cerrahi olmayan tedavi yaklaşımlarını tercih ederler. Bu tedavilerin ilk amacı ağrınızı ve diğer yakınmalarınızı azaltmaktır. Sağlık çalışanları boyun hareketlerinizi ve kas gücünüzü arttırmak için sizinle birlikte çalışırlar. Bu basamaklar, dejenerasyon sürecini yavaşlatmak ve normal aktivitenize kavuşmanız amaçlanarak belirlenir.
Boyun ağrısını azaltmak için çok farklı türde ilaç reçete edilir ancak ağrıyı tamamen sonlandıracak bir ilaç yoktur. Doktorunuz ağrıyı azaltmak, inflamasyonu baskılamak ve gece rahat uyuyabilmenizi sağlamak amacıyla ilaç verebilir.
Yumuşak boyunluk: Eğer boyun ağrınız ciddiyse doktorunuz boyun hareketlerinizi kısıtlamak amacıyla kısa süreli kullanmanız için yumuşak bir boyunluk önerebilir. Kasları ve eklemleri dinlendirmek ağrınızı, kas spazmını ve inflamasyonu azaltacaktır.
Soğuk ve sıcak uygulamaları: Boyun ağrısı için ağrıyan bölgeye her seferinde 10-15 dakika olmak üzere soğuk ya da sıcak uygulama yapılabilir.
Boyun fıtığında fizik tedavi: Bazı doktorlar hastalarının fizyoterapistler ile çalışmasını isteyebilir. Tedavi, ağrının azaltılması, boyun hareketlerinin arttırılması ve sağlıklı duruşun sağlanmasına odaklanır. Fizyoterapist, size özgü bir terapi programı düzenleyip gelecekteki olası problemlerinizi önlemeyi amaçlar.
Fizik tedavi ve rehabilitasyon nedir? Fizyoterapist ne iş yapar?
Enjeksiyonlar: Spinal enjeksiyonlar hem tanı hem de tedavi amaçlı olarak kullanılırlar. Doktorunuzun önerebileceği birkaç çeşit enjeksiyon yöntemi vardır. Bu enjeksiyonlarda genellikle bir anestezik ile bir tür kortizon karışımı kullanılır. Anestezikler, yapıldıkları bölgede hissiyatın kaybolmasını sağlayan ilaçlardır. Eğer enjeksiyon sonrası ağrı belirgin olarak azalır ya da tamamen geçerse enjeksiyon ağrının kaynağı hakkında doktorunuza çok önemli bir bilgi vermiş olur. Kortizon ise inflamasyonu baskılayarak uzunca bir süre boyunca ağrıyı azaltır.
Bazı enjeksiyonları yapmak zordur ve uygulama için floroskopi gerekir. Bu cihaz özel bir tür röntgendir ve doktorun bir ekrandan hastanın röntgenlerini sürekli olarak görmesini sağlar. Çekim yapılmadan önce enjeksiyon yapılacak yere yerleştirilen kılavuz iğne ile birlikte kullanılır.
Epidural steroid enjeksiyonu: Boyun ya da kola yansıyan ağrı için bazen epidural steroid enjeksiyonu gerekebilir. Burada enjeksiyon sinir kökleri etrafındaki epidural alana yapılır. Genelde epidural enjeksiyonlar, diğer cerrahi dışı tedavilerin uygulandığı ve olumlu yanıt alınamadığı durumlarda yapılır. Bu tür enjeksiyonlar her zaman başarılı olamayabilir. Eğer başarılı olursa genellikle geçici bir rahatlama sağlar.
Selektif sinir kökü enjeksiyonu: Enjeksiyon, inflame olmuş sinir kökünün etrafına yapılır. Floroskopi altında ağrılı sinir kökü hedeflenir. Bazı doktorlar bu yöntemle ağrılı spinal sinire daha fazla ilaç verilebildiğini düşünürler. Zor vakalarda cerrahi öncesi selektif kök enjeksiyonu yapılması, hangi sinir kökünün ağrının kaynağı olduğunu belirlemede cerraha yardımcı olur.
Faset eklem enjeksiyonu: Ağrının kaynağının faset eklemler olduğunu düşündüren durumlarda bir ya da daha fazla faset ekleme yapılacak enjeksiyonlar ile ağrı kaynağı saptanabilir. İğne ile doğrudan faset eklem hedeflenerek floroskopi altında enjeksiyon noktası saptanır. Ardından eklem içine ilaç karışımı enjekte edilir. Eğer ağrı hemen geçerse ağrının kaynağının bu faset eklem olduğu düşünülür. Kortizon enjeksiyonu birkaç günlük süre içinde inflamasyonu baskılar ve boyun ağrısını geçirir ya da büyük ölçüde azaltır.
Tetik nokta enjeksiyonları: Kortizon ve anestezik madde karışımlarının, kas ya da bağ dokusu gibi yumuşak dokular içine enjekte edilmesidir. Kas spazmını azaltır, kas içindeki hassas noktaları rahatlatır.
Servikal spinal cerrahi çok ender durumlarda acil olarak uygulanır. Eğer omurilikte ciddi basının olduğunu gösteren bulgular varsa ya da kaslarınızda belirgin güç kaybı olmuşsa doktorunuz acil cerrahi önerecektir.
Diğer durumlarda doktorunuz en az 3 ay süre ile cerrahi dışı tedavileri uygulamanızı önerecektir. Boyun ağrısı olan hastalarda ağrı çoğu zaman azalama eğilimindedir. Belirgin dejenerasyonun olduğu kişilerde bile zamanla ağrının azaldığı görülür.
Cerrahi, ağrının şiddetinin azalmadığı durumlarda düşünülebilir.
Boyun ağrısı için değişik ameliyat yöntemleri vardır. Hemen hemen tüm omurga ameliyatlarında bası altındaki sinir kökünün rahatlatılması ve iki ya da daha fazla omur arasındaki fazladan olan hareketin sonlandırılması amaçlanır.
Ameliyat tekniği hastanın durumuna ve yakınmalarına göre belirlenir.
Nöral foramenin açılması ve sinir kökünün üzerindeki basının azaltılmasıdır. Kemik çıkıntılar ya da inflamasyon nedeniyle yapılabilir.
Lamina, spinal kanalı oluşturan kemik halkanın arka duvarının oluşturan çatı şeklinde bir yapıdır. Omurilik, spinal kanalın içinde kemik çıkıntılar ya da fıtık tarafından sıkıştırıldığında, yapılan laminektomi sıkışan omuriliğe alan sağlar ve üzerindeki baskı azalır.
Bu operasyonda cerrah problemli diski çıkarır. Genelde boynun ön tarafından yapılır ve anterior servikal diskektomi adını alır. Çoğu hastada diskektomi ile birlikte füzyon da yapılır.
Füzyon, iki ya da daha çok omuru tek kemik haline getirir. Omurlar arasındaki mesafenin korunması ve fazladan hareketlerin sonlandırılması amaçlanır. Diskin çıkarıldığı yere blok halinde küçük bir kemik greft yerleştirilir. Füzyon, servikal radikülopati, disk herniasyonu, kırıklar ve spinal instabilite gibi durumlarda yapılır. Başlıca iki tip füzyon tekniği vardır:
Boynun ön tarafından yapılır. Disk tamamen alındıktan (diskektomi) sonra disk aralığı kemik greft ile doldurulur. Greft, iki omurun birbiri ile kaynaşmasını ve tek kemik haline gelmesini sağlar.
Bu yöntemde küçük greftler omurların arka taraflarının üzerine yerleştirilir. Kemikler iyileştiğinde hep birlikte iki omuru birbirine kaynaştırırlar. Öncelikle kırık vakalarında bu teknik tercih edilir.
Füzyonun başarılı olabilmesi için kemik greftler zamana ihtiyaç duyarlar. Bu sürede boynun hareketlerinin kısıtlanması gerekir. Servikal füzyon cerrahisinden sonra, hastanın birkaç ay özel bir boyunluk takması gerekir. Bu boyunluklar genellikle iri ve hareketi kısıtlayıcıdır. Son zamanlarda cerrahlar kemikleri sabitlemek için vida ve plak sistemleri kullanmaya başladılar. Enstrümantasyon denilen bu yöntemde vertebralar bağlanıp greft iyileşirken kemikler bir arada tutulur.
Bu yöntem geniş bir omurilik parçası üzerindeki basının rahatlamasını sağlar. Cerrah, spinal kolonun ön kısmını ve bir ya da birkaç vertebranın gövdesini çıkarır. Boşluk kemik greft ile doldurulur. Genelde iyileşme olana kadar greft ve omurları bir arada tutmak için vida ve plak sistemi kullanılır. Korpektomi yöntemi ciddi kanal darlığı ve myelopati durumlarında kullanılır.
Tedaviden beklentiler neler olmalıdır? Cerrahi olmadan rehabilitasyon
Cerrahi dışı tedaviler, hastanın boyun sağlığını iyileştirebilir ve cerrahi tedaviye giden süreci uzatabilir. Boyun ağrılı hastalar için fizik tedavi, sıklıkla 2-4 hafta süre ile önerilir. Tedaviler, ağrıyı azaltmaya, esnekliği ve kuvveti arttırmaya, postürü düzeltmeye yardımcı olmak amaçlı düzenlenir. Fizyoterapi, ileriki dönemlerde boynunuzu nasıl koruyacağınızı, yakınmalarınızı nasıl kontrol edeceğinizi öğretecektir.
Cerrahi sonrası rehabilitasyon daha karmaşık bir durumdur. Hastaların bir kısmı cerrahiden kısa bir süre sonra taburcu olurken bazı cerrahi girişimler hastanın birkaç gün hastanede yatmasını gerektirir. Hastanede kalması gereken bu hastalar cerrahiden hemen sonra bir fizyoterapist ile birlikte değerlendirilir.
Tedavi seansları, hastanın boynu üzerine aşırı gerilme yaratmaksızın günlük hareketleri yapmasını öğrenmesine yardımcı olur. Cerrahi yapılan hastaların çoğu ayaktan fizik tedaviye ihtiyaç duyar. Cerrahi girişimin türüne bağlı olarak 1-3 ay fizik tedavi görürler. Fizyoterapi, hastanın kuvvetini ve esnekliğini geliştirmeye, hareketlerin güvenli şekilde yapılmasını öğretmeye, adale spazmını ve ağrıyı azaltma amaçlarına yöneliktir.
Terapinin sonuna gelindiğinde fizyoterapist hastanın işe döndüğünde dikkat etmesi gereken noktalar konusunda hastayı bilgilendirir. İdeal olan, hastanın tedavi sonrası daha önceki normal aktivitesine kavuşmasıdır. Ancak bazı durumlarda olası sorunlardan kaçınmak için hastaların günlük aktivitelerini tekrar düzenlemeleri gerekir.
Boyun omurlarının yapısı ve hareket prensipleri nelerdir?
İnsan omurgası omur (vertebra) adı verilen 24 kemiğin birbiri üzerinde sıralanması ile meydana gelir. Omurga insan vücudunun dik durmasını destekler.
İlk 7 omur omurganın boyun kısmını oluşturur. Doktorlar genelde bu omurları C1-C7 olarak isimlendirirler. İlk boyun omuru kafatasının tabanı ile eklem yapar. Boyun omurları içe doğru bir kavis çizerek uzanırlar ve 7. omurun 1. göğüs omuru ile eklem yaptığı noktada sonlanırlar. Burası göğsün başladığı yerdir.
Her omur, omur gövdesi adı verilen yuvarlak kemik bir bloktan oluşur. Kemik bir halka omur gövdesinin arkasına tutunur. Omurlar birbiri üzerinde sıralandığında dar bir tüp oluştururlar. Bu tüp, omuriliği çevreler ve tıpkı kafatasının beyni koruduğu gibi omuriliği korur.
Omurilik beyinden aşağı doğru omurilik kanalı içinde uzanırken her omur seviyesinde sinir kökü adı verilen dallar verir. Bu sinir kökleri birleşerek tüm vücuda yayılan ve vücudun elektrik sistemini oluşturan sinirleri meydana getirirler. Boyun bölgesinde omurilikten çıkan sinir kökleri kollara ve ellere dağılan sinirleri oluştururlar. Göğüs omurları seviyesinden çıkan sinir kökleri karna ve göğse, bel bölgesinden çıkan sinir lifleri ise leğen kemiği içindeki organlara, bacaklara ve ayaklara dağılan sinirleri oluştururlar.
Boyun omurlarının anatomisini anlamak için kullanılabilecek bir yol da omur segmentini incelemektir. Her bir omur segmenti; iki omuru, iki omur arasındaki diski, ilgili seviyede omurilikten çıkan sinir kökünü ve faset eklemi içerir.
Omurlar arasında bulunan disk bağ dokusundan oluşur. Bağ dokusu vücudun yaşayan hücrelerini bir arada tutan materyaldir. Çoğu bağ dokusu, kollajen adı verilen maddeyi içeren liflerden oluşur. Bazı durumlarda kollajen lifleri ip gibi bir yapı oluşturmak için bir araya gelirler. Bazı durumlarda da bir örtü parçası ya da örgü bir süveter şeklinde yapı oluştururlar. Disk, iki omuru birbirinden ayıran özelleşmiş bağ dokusu yapısıdır. Normalde şok emici gibi çalışır. Omurgayı gündelik hayatta yerçekimine karşı korur. Bunun yanında sıçrama, koşma, kaldırma gibi omurgaya kuvvetin uygulandığı aktiviteler sırasında da omurgayı destekler.
Omurlar arasındaki disk iki kısımdan oluşur. Merkezdeki nukleus adı verilen kısım süngerimsi bir yapıdadır ve şok emici özelliği sağlayan bölümdür. Nukleus, annulus adı verilen güçlü bir bağ dokusu ( ligament ) ile çevrilidir ve bu yapı ile bulunduğu yere sabitlenir.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?