Böbrek yetmezliğinde tedavi seçenekleri…
Türkiye’de son yıllarda yapılan yatırımlarla tüm hastaların ihtiyacını karşılayacak sayıda diyaliz merkezi kurulduğunu söyleyen İstanbul Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Aydın Türkmen, “Bu sayede bu hastaları hayatta tutabiliyoruz ama yaşam kaliteleri önemli oranda düşüyor. Bu pahalı bir yöntem ve daha düşük yaşam süreleri elde edilebilmektedir. Kronik böbrek hastalığından bahsettiğimizde aslında bir sağlından bahsettiğimizi bilmemiz gerekiyor. Yakın gelecekte 100 bini aşan bir hasta sayısı ile karşı karşıya kalacağız. Bunları hayatta tutmak için gereken tedavilerin yaratacağı mali yük önemli bir sorun olacaktır” dedi.
İleri evre böbrek hastaları için üç temel tedavi seçeneği bulunduğunu belirten Prof. Dr. Türkmen, şu bilgileri verdi: “Bunlardan bir tanesi ülkemizde en yaygın kullanılmakta olan hemodiyaliz, diğeri periton diyalizi ve üçüncü ise böbrek transplantasyonudur. Yöntemler arasındaki farklılıklara bakıldığında; tartışmasız şekilde böbrek naklinin diğer yöntemlere göre üstünlüğünü görmekteyiz. Üstünlüğü kabaca üç başlık altında toplanabilir. Öncelikle bu yöntemle yaşam süresi dramatik şekilde uzamaktadır. Derneğimizin yaptığı kayıt çalışmalarına göre, beş yıllık tedavi periyodu içinde diyaliz hastalarının yaklaşık %40-50’sini kaybetmekteyiz. Ama böbrek nakli yapılan hastaların %80-90’nını yaşatma imkanına kavuşmaktayız. İkinci önemli farklılık yaşam kalitesidir; böbrek nakliyle ciddi iyileşme sağlanabiliyor. Ayrıca nakil yapılan kadınlar anne olabilirken diyaliz hastaların önemli bir bölümü bu ikanı yitiriyorlar. Üçüncü avantajı ise böbrek naklinin etkili ve çok ucuz bir tedavi yöntemi olmasıdır. Birinci yılın ardından diyalize göre %50 daha ekonomiktir.”
Tüm kronik böbrek hastaları için öncelikli tedavi yönteminin böbrek nakli olması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Türkmen, “Böbrek nakil sayılarını arttırmamız gerekiyor. Özellikle kadavradan nakillere öncelik vermemiz ve buna yönelik çalışmalar yapmamız gerekiyor. Beyin ölümlerinin çok yüksek olduğu bir ülke olmamıza rağmen bağışlar çok düşük. Geçen yıl bildirilen beyin ölümü sayısı 1300 civarında idi. Yani 2600 böbrek nakli yapılabilirdi ama kadavradan nakil sayısı 400 civarında kaldı. Ne yazık ki ülkemizde nakillerin %80’i canlıdan yapılıyor” diye konuştu.
Böbrek yetmezliği nedir? Neden olur? Belirtileri ve tedavisi
Başarı için risk faktörlerine odaklanmak gerekiyor
Türkiye’de kronik böbrek hastalığı için oldukça yüksek sayıda kişinin risk altında olduğunu söyleyen Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Bülent Altun, “Türkiye’de hipertansiyon sınırına ulaşmamış ancak yaşam tarzı nedeniyle kısa süre içinde hipertansif gruba geçecek kalabalık bir kitle var. Aynı şey diyabet içinde geçerlidir. Hipertansif ve diyabetik gruba bakıldığında Türkiye’de 18 ila 20 milyon arısında risk altında kişi bulunduğunu söyleyebiliriz. Bunun yaklaşık 4 milyonu hem hipertansiyonu hem de diyabeti olan kişilerden oluşur. Bu grup böbrek hastalığı açısından çok yüksek riskli grubu oluşturur” dedi.
Risk altında bulunan milyonlarca kişinin zamanla kronik böbrek hastası olmaması için ciddi önlemler alınması gerektiğini belirten Prof. Dr. Altun, şu önerilerde bulundu: “Burada tuz tüketiminin kısıtlanması önemli bir araç olabilir. Çünkü Türkiye’de kişi başı tuz tüketimi dünya ortalamasının çok üstündedir. Bu konuda içinde sağlık otoriteleri ve derneğimizin de içinde bulunduğu bir çalıştay yapıldı. Öncelikle ekmeklerdeki tuzu azaltmaya yönelik bazı çalışmalar başlamış bulunuyor. Ülkemizde ekmek tüketimi yüksek olduğu için burada sağlanacak başarı tuz tüketimi açısından çok önemli sonuçlar doğurabilir. Bilimsel çalışmalar toplumda tuz tüketiminin bir gram azaltılması durumunda antihipertansif ilaç tüketiminin %15 ila 20 azaltılabileceğini gösteriyor. Bu tür uygulamalar önleyicilik acısından çok değerli sonuçlar doğurabilir.”
Hastalık gelişimini önleyici çalışmalar harcanan her bir dolarlık giderin karşılığında sağlık giderlerinde 6 dolarlık bir azalma sağlanabildiğini dile getiren Prof. Dr. Altun, “Bu önleyici çalışmaların önemini ve yarattığı faydaları gösteren önemli bir örnektir. CREDİT çalışması hipertansif ve diyabetik hastalarda önemli oranda böbrek hasarı olduğu gösterdi. Diyabetiklerin de %70’e yakını bu durumdadır. Bu gruplar bizim için çok önemlidir. Çünkü bu kişiler erken tanı aldıklarında tedavi ile hastalık durdurulabilir. Ayrıca mikroalbüminüri kaçağı geriletilerek böbrek hasarı tamamen geriye doğru döndürülebilir. Bu nedenle risk altındaki bu büyük grubu çok iyi takip etmek gerekiyor” dedi.
Her yıl Mart ayının ikinci Perşembe günü Uluslararası Böbrek Vakıfları Federasyonu ve Uluslararası Nefroloji Derneği tarafından Dünya Böbrek Günü olarak ilan edilmiştir. Türk Nefroloji Derneği, bu yıl yedincisi kutlanacak olan Dünya Böbrek Günü çerçevesinde böbrek sağlığı ve hastalıkları konusunda toplum bilincini artırmak, erken tanının önemini vurgulamak, hastalığının insan sağlığı ve ülke ekonomisine getirdiği ağır yük hakkında kamuoyunu bilgilendirmeyi hedefliyor. Türk Nefroloji Derneği, bu yıl Abbott koşulsuz desteğiyle organ bağışını teşvik etmek amacıyla “Organ Bağışlayın Hayat Kurtarın” teması ile çeşitli etkinlikler düzenliyor.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?