Böbrek sağlığımızı nasıl koruruz? Böbrek taşı için beslenme önerileri
Böbrek taşı görülme sıklığı genellikle yüzde 1-20 arasında değişebilmektedir. Yani ülkemizdeki her 10 kişiden ikisi, böbrek taşı hastalığıyla mutlaka bir kez karşılaşmaktadır. Böbrek kanallarında, sert yapılardan oluşan böbrek taşları, çoğunlukla mineral içeriklidir. Nasıl ortaya çıktığı tam olarak bilinmese de birtakım nedenler üzerinde fikir birliğine varılmıştır. Örneğin; bazı maddelerin idrarda fazlalığı ya da bu duruma yol açan yan maddelerin varlığı ile söz konusu maddelerin idrarda üst üste birikmesi ya da bu maddelerin birleşmesini engelleyen inhibitör ajanların az olmasının böbrek taşı oluşumunda etkili olduğu düşünülmektedir. Ülkemizde coğrafi ve etnik etkenler ile beslenme faktörlerinin böbrek taşı oluşumunda önemli rol oynamaktadır.
Hastayı hekime götüren ilk belirti genellikle ağrı olmaktadır. Renal kolik olarak adlandırılan ve yan taraftan başlayıp, özellikle kasıklara vuran ağrı böbrek taşından şüphelenilmesine yol açmaktadır. Ağrının yanı sıra gözle görülen ya da tetkiklerde saptanan mikroskobik kanama da belirtilerden birini oluşturmaktadır. Bunlara böbrek ve mide sisteminin sinirlerini aynı yerden alınmasına bağlı olarak bulantı ve kusma da eşlik edebilmektedir. Ayrıca hastada sık idrara çıkma, idrarda yanma ile kanlı idrar yapma gibi şikayetlere de rastlanabilmektedir. Enfeksiyon halinde ise böbrek taşları ağrının yanı sıra ateşle de kendini belli edebilmektedir. Hastanın bu tür şikayetlerle bir üroloji uzmanına başvurması halinde beslenme türünün, belirtilerin karakterinin de takip edildiği fizik muayenenin ardından birtakım görüntüleme yöntemlerinden yararlanılmaktadır.
Böbrek taşını düşürmek için, balık gözü ile limon suyu karışımından medet uman var
Böbrek taşları her bireyde aynı şekilde görülmemektedir çünkü 30’a yakın taş bileşiği bulunmaktadır. 100 hastadan 80’inde kalsiyum oksalat taşlar görülmektedir. Bunun dışında kalsiyum fosfat, magnezyum amonyum fosfat, enfeksiyon taşları ile diğer moleküllerin böbrekte seker oluşturmasına da rastlanabilmektedir. Tedavi yöntemine de taşların tipine, boyutuna, yerleşim yerine ve opak olup olmadığına göre karar verilmektedir.
Böbrek taşlarının tedavi seçenekleri son yıllarda çok geliştiğinden, bu rahatsızlıktan korkmamak önemlidir. Geçmişte idrar kanalını tıkayan 1 cm’lik taş için yaklaşık 30-35 cm’lik kesi yapılırken, bugün gelinen noktada günübirlikte tedavilerle sonuca ulaşılabilmektedir. Hastanın taşı spontane olarak düşürmesi için kullanılabilen birtakım yardımcı ilaçlar bulunmaktadır. Bu yöntemden fayda göremeyen kişilerde ise ESWL (şok dalga litotripsi) yöntemiyle yani vücuda dışarından verilen şok dalgalarıyla taşları kırılması sağlanmaktadır. ESWL yönteminin uygulanmasında taşın yerleşimi, mesafesi, yoğunluğu ve cihazı kullanacak hekimin tecrübesi büyük önem taşımaktadır. Eğer hasta bu yöntemden fayda görülemeyecekse gündeme endoürolojik prosedürler gelmektedir. Doğal yoldan yani üretradan girilerek URS, flexible URS ya da RIS yapılmaktadır. Bu yöntemler sayesinde 5 cm’lik böbrek taşları dahi herhangi bir cerrahi operasyon gerektirmeden ortadan kaldırılabilmektedir. Böbreğe direkt giriş sağlayan perkütan nefrektomiyle de hasta böbrek taşlarında tek seansta kurtulabilmektedir.
Gerek ses dalgaları, gerekse laparoskopik girişimlerden fayda göremeyen hastalarda nadiren de olsa cerrahiye başvurulabilmektedir. Böbrek taşı rahatsızlığı olan hastalarda, ameliyat sonrası bu rahatsızlık yeniden nüks edebilmektedir. Tedaviye rağmen tekrarlayabilen bu sorunla mücadelede uygulanacak diyet ve taş analizi ise nüks olasılığını azaltmaya yardımcı olmaktadır. Toplumumuzda hayatında bir kez böbrek taşı oluşmuş kişilerde yüzde 90 nüks ihtimali bulunmaktadır. Hastalarda kullanılacak birtakım ilaçlar, diyet uygulamaları ve yaşam şekli değişikliği ile bu oran yüzde 30-40’lara çekilebilmektedir.
Ülkemiz coğrafyasında yaşayanlar, böbrek taşı oluşumu açısından riskli grupta yer almaktadır. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Ege, Trakya ile Batı ve Doğu Karadeniz bölgesinde risk daha fazladır. Dünyanın her bölgesinde farklı içerikte böbrek taşlarına rastlanabilmektedir. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde görülen taşlarla ülkemizdekilerin içeriği dahi farklı olabilmektedir. Bu noktada beslenme tarzı ve genetik etki önem taşımaktadır. Kalsiyum oksalat taşlarından korunmak için yeşil yapraklı sebzeler tüketilse de, aslında bu besinler söz konusu böbrek taşı türlerini artırmaktadır. Farklı sistemlere iyi geldiği için hastalara yeşil yaprakları sebzeler yemeyin denmemekte ancak yine de gün aşırı tüketilmeleri önerilmektedir. Aynı zamanda aşırı kafein içeren ve asidik gıdaların tüketilmesi ile içilen suyun pH değeri de böbrek taşı oluşma riskini artırmaktadır.
Özellikle kalsiyum içerikli taşların oluşumunu önlemekte alkali beslenme büyük önem taşımaktadır. Böbrek taşı oluşumunu engelleyen belli bir besin grubu olmamakla birlikte posa içeriği yüksek sebzelerin tüketimini çoğaltmak ve aşırı C vitamini tüketiminden kaçınmak gerekir. Kırmızı etin de haftada iki öğünle sınırlandırılması önem taşımaktadır.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?