1984 doğumlu kadın, 03.06.2008 tarihinde kadın hastalıkları ve doğum uzmanınca muayene edildi. Yapılan muayenede gebeliğin 14. Haftasında olduğu belirlendi. Yine aynı muayenede ultrasonografide omfalosel tespit edildi. Bu durum gebeye ve eşine bildirildi. Hastaya fetal anomali riskleri ve yapılması gerekenler medikal opsiyonu dahil olmak üzere anlatıldı. Ailenin isteğiyle 04.06.2008 tarihinde Özel… Hastanesine medikal abortus amacıyla yatırıldı.
Ameliyat sonrası hastasını iyi takip etmeyen hekime meslekten men cezası
Gebenin yatışının ikinci günü sonunda revizyon küretaj uygulandı ancak sonrasında gelişen abondan vajinal kanamanın durdurulamaması üzerine hasta İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniğine sevk edildi. Ancak beş gün sonra 11.06.2008 tarihinde hastada kardiak arrest gelişti ve hasta resüsitasyona cevap vermeyip hayatını kaybetti.
Olayla ilişkili olarak açılan ceza davasında Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu’nun 24.11.2010 tarihli raporunda; omfalosel anomalisi bulunan fetusa tahliye kararının alınabileceği ve hastane şartlarında yapılan tahliye işleminin tıp kurallarına uygun olduğu, müdahale sonrasında gelişen kanama ve sonraki komplikasyonlarına yönelik müdahalelerin de tıp kurallarına uygun olduğu, zamanında otopsi yapılarak iç organ değişimleri araştırılmamış olmakla birlikte tıbbi belgelerdeki bulgulara göre kişinin ölümünün omfalosel anomalisi bulunan fetusun tahliyesi sonrasında gelişen kanama ve diğer komplikasyonlar sonucu meydana gelmiş olduğu ifade edildi.
Malpraktis davasında konsültan hematologa hapis cezası verildi
Ancak Yüksek Sağlık Şurasından aldırılan raporda, omfalosel tanısının tek başına tahliye endikasyonu teşkil etmediği, gerekli tetkik ve konsültasyonların (genetik, çocuk cerrahisi, radyoloji vb.) yapılarak omfalosel tanısına ek başka anomalilerin olup olmadığının tespit edilmesi gerektiği, hasta ve yakınının isteği doğrultusunda 14 haftalık gebeliğin tahliye edilmesinin doğru bir davranış olmadığı, tıbbi tahliye kurulunun onayı ile gebeliğin tahliye edilmesi gerektiği, otopsi yapılmadığı için ek anomalilerin tespit edilemediği, dolayısıyla sanığın kusurlu olduğu belirtildi.
Mahkeme Yüksek Sağlık Şurasının raporunu hükme esas alarak doktora taksirle öldürmekten dolayı 24 ay hapis cezası verdi ancak verilen ceza ertelendi. Hekimin temyizi üzerine verilen Yargıtay tarafından doktor lehine bozuldu.
Bunun üzerine dosya bir kez daha yerel mahkemenin önüne geldi. Yerel mahkeme bu sefer dosyayı Adli Tıp Genel Kuruluna gönderdi. Genel Kurul tarafından düzenlenen raporda aynen 1. İhtisas Kurulunun raporunda olduğu gibi, omfalosel anomalisi bulunan fetusa tahliye kararının alınabileceği ve hastane şartlarında yapılan tahliye işleminin tıp kurallarına uygun olduğu, müdahale sonrasında gelişen kanama ve sonraki komplikasyonlarına yönelik müdahalelerin komplikasyon yönetiminin tıp kurallarına uygun olduğu ve zamanında otopsi yapılarak iç organ değişimleri araştırılmamış olmakla birlikte tıbbi belgelerdeki bulgulara göre kişinin ölümünün omfalosel anomalisi bulunan fetusun tahliyesi sonrasında gelişen kanama ve diğer komplikasyonlar sonucu meydana geldiğinin kabulü gerektiği bildirildi.
Yargıtay: Komplikasyonlu doğuma gelmeyen doktor ölümden sorumludur
Her ne kadar Genel Kurulca bu yönde bir rapor verilmiş olsa da yerel mahkeme bir kez daha doktor hakkında mahkumiyet hükmü verdi. Karara itiraz üzerine Yargıtay sanığa kusur izafe edilemeyeceği gözetilip beraatı yerine mahkumiyetine hükmolunmasını hatalı buldu. Dosyayı bir kez daha bozdu. Şimdi yerel mahkemenin nasıl bir karar vereceği merak konusu.
İletişim için: bilgi@erkingocmen.av.tr
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?