Ailelerin çocuklarını alerjiden korumak için aşırı hassas davranabildiğini bunun da başka sorunlara neden olabildiğini söyleyen Türkiye Ulusal Alerji ve İmmünoloji Derneği (AİD) Başkanı Prof. Dr. Bülent Şekerel, özellikle kendileri çocukluk çağında besin alerjisi geçiren ebeveynlerin çocuklarını korumaya çalışırken doğadan koparabildiğini, hatta sosyal yaşamını kısıtladıklarını vurguladı. Dünyada toplam 250 milyon besin alerjisi hastası olduğuna işaret eden Prof. Dr. Şekerel, “Yakın zamanda sıklığındaki artışa paralel olarak besin alerjisi sebebiyle acil servise başvuru ve hastaneye yatış oranlarında artış olduğu rapor ediliyor. Ülkemizde ise çocuklarda %8 oranında besin alerjisinin görülüyor” dedi.
Türkiye Ulusal Alerji ve İmmünoloji Derneği (AİD) “Yaprağından tanısın, doğadan kopmasın” sloganıyla bir kampanya başlattı. Kampanyanın amacının çocukluk çağında ortaya çıkan besin alerjisi konusunda farkındalık oluşturmak ve çocukların besinlerin nasıl yetiştiğini öğrenmesini sağlamak olduğu bildirildi. Kampanyanın ilk pilot uygulaması da Ankara’nın Çankaya ilçesindeki Akgül Ulusoy Anaokulu’nda sera kurulmasıyla gerçekleştirildi.
Kampanyanın tanıtımı kapsamında düzenlenen basın toplantısına AİD Başkanı Prof. Dr. Bülent Şekerel, AİD Besin Alerjileri Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Cansın Saçkesen, AİD Besin Alerjileri Çalışma Grubu üyesi Doç. Dr. Zülfikar Akelma katıldı.
Besin alerjilerindeki artışların nedenlerine ilişkin de bilgi veren Prof. Dr. Şekerel, “Araştırmalar genetik nedenler kadar sezaryen doğumlar, Batı tipi yaşam biçiminin tercih edilmesi, bebek beslenmesi ve ek gıda başlama dönemindeki farklılıklar gibi pek çok çevresel faktörün artışa yol açtığını gösteriyor. Biz de Türkiye’de her geçen gün artan besin alerjisi konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla okullara sera kurulmasına ilişkin bir kampanya başlatmak üzere harekete geçtik” diye konuştu.
Çocuğunda besin alerjisi olduğunu öğrenen ebeveynlerin, kendi çocuklarını alerjik gıdalardan korumaya çalışırken doğadan kopardığını, sosyal yaşamdan uzak tutmaya başladıklarını dile getiren Şekerel, çocukları başkalaştırmadan, sosyal hayattan koparmadan, doğasında büyütmek gerektiğini vurguladı.
Bebeklerin 4 ile 8. aylar arası alerjik besinlerle tanışması riski azaltır
“Besin alerjisi, çocukları ayrıştıracak, doğadan ve sosyal yaşamdan uzak tutacak bir hastalık değildir” ifadesini kullanan Prof. Dr. Şekerel, “Etkilerini bilip, önlemlerini alarak alerjisi olmayan bireyler ile birlikte yaşayabilecekleri bir alerji çeşididir. AİD olarak, bu konuda farkındalık yaratılmasını ve besin alerjisi olan çocukların toplumdan soyutlanmamasını istiyoruz” dedi.
AİD Besin Alerjileri Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Cansın Saçkesen de besin alerjisinin her yaşta ortaya çıkabildiğini ancak ilk belirtilerini bebeklik döneminde vermeye başladığını kaydetti. Besin alerjisinin tek bir besine veya birden çok besine karşı olabileceğini aktaran Saçkesen, en sık görülen alerjenleri süt, yumurta, kuruyemişler, buğday, baklagiller, balık, susam, kırmızı et olarak sıraladı.
Besin alerjisinin vücutta etkilediği organlara göre farklı belirtiler gösterebileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Saçkesen, “Deriyi etkilemesi ile kurdeşen (ürtiker), egzama ya da diğer adıyla atopik dermatit, solunum sistemini etkilemesiyle burun akıntısı, hapşırık, öksürük, hırıltı nefes darlığı, sindirim sitemini etkilemesiyle kusma, ishal, kakada kan, en ağır olarak da birden çok sistemin etkilenmesi sonucu anafilaksi (alerjik şok) oluşabilir” dedi.
Besin alerjisinin hem çocuğun hem de ailesinin yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bir durum olduğunu belirten Prof. Dr. Saçkesen, bu konuda yapılan araştırmaların artmasıyla alerjik çocuğun sağlıklı büyümesini olumlu şekilde etkileyecek tedavi şekillerinin ortaya çıktığını belirterek şu bilgileri verdi: “Aileler kendilerini hiçbir zaman yalnız hissetmemelidir.
Türkiye’deki çocukların alerji haritası: Alerjiler son yirmi yılda iki kat arttı
Çocuklarının yediği besinden etkilendiğinden şüphelendikleri andan itibaren mutlaka bir alerji uzmanına başvurarak tanı ve izlem döneminde iş birliği içinde hareket etmeleri gerekir. Ayrıca çocuklarını ‘sürekli alerjik besin tüketebilir’ endişesiyle sosyal hayattan koparmamaları da burada çok önem arz ediyor” değerlendirmesinde bulundu.
Besin alerjisi olan çocukların tedavilerine ilişkin bilgi veren AİD Besin Alerjileri Çalışma Grubu üyesi Doç. Dr. Zülfikar Akelma ise çocukların büyüme ve gelişmelerinin olumsuz etkilenmemesi için tüketemediği besinin yerine alternatif besin önerileri sunulması gerektiğini anlattı. Tedavide en klasik yaklaşımın alerjik besinin diyetten çıkarılması olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Akelma, “Ancak alerjik besin, temel besin kaynaklarından biri ise veya çok sayıda besine karşı alerji söz konusu ise bu durum hem aile hem de hasta için kolay olmaz. Pek çok hastada besin alerjisinin düzelme şansı olsa da bazı hastalarda ömür boyu devam edebilme olasılığı da göz önünde bulundurulduğunda hasta-aile-hekim arasında güçlü bir iş birliği gerekir” şeklinde konuştu.
Besin alerjisi olan hastalarda ileride astım ve alerjik rinit gibi diğer alerjik hastalıkların gelişebileceği hakkında bilgilendirme yapılmasının da önemini vurgulayan Doç. Dr. Akelma, şunları söyledi: “Diyetteki zorluklara ilave olarak en sık yaşanan sorunlardan birisi, alerjik besin ile kazara karşılaşmalarıdır. Yani yanlışlıkla tüketme nedeniyle alerjik reaksiyon görülmesidir. Bu gibi acil durumlarda çocuğa ilk tedavinin nasıl yapılması konusunda bilgi sahibi olunmalıdır. Bu nedenle, anne-babalar dışında çocukların yuva, okul ortamındaki bakıcıları ve öğretmenleri ile de iletişim çok büyük önem taşımaktadır. Dahası tüm toplum genelinde besin alerjisi hakkında farkındalığın arttırılması en önemli hedeflerimizdendir.”
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?