AİD Başkanı Prof. Dr. Bülent Şekerel ve AİD Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Uğur Muşabak, 7-13 Nisan Alerji Haftası nedeniyle bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda, Dünya Alerji Örgütünün (WAO) 2019 Alerji Haftası’nın ana temasını “Besin Alerjisi Küresel Bir Sorun” olarak belirlediği hatırlatıldı.
Alerjik besinlerin bebeklerin beslenmesine 1-2 yaşta eklenerek alerji gelişmesinin engellenmesine yönelik modelin başarılı olmadığı, hatta alerjiyi artırdığı tespitine dikkat çeken Prof. Dr. Şekerel, şu bilgileri verdi: “Alerjinin bağışıklık sisteminin tolere etmeyi öğrenememesinden ileri geldiğini ve toleransın gelişmesi için bebeğin o besinle belirli bir yaş döneminde karşılaşması gerektiği fark edildi.
Alerji nedir, kimlerde görülür? Belirtileri, testi ve tedavisi
Bebeklik döneminde bağışıklık sitemi bir besini tolere etmeyi öğrenemezse, o besine karşı zamanla alerji gelişebileceği noktasına gelindi. Karşılaşmanın hem belli bir zamanda hem de belli bir miktarda olması gerekiyor. O yüzden de son yıllarda alerjik besinleri bebek beslenmesine erken dönemde eklemeyi tercih ediyoruz.”
Bebeğin 4’üncü ve 8’inci aylarının besin alerjisi için kritik önemde olduğu bilgisini paylaşan Prof. Dr. Şekerel, “Özellikle 4. ile 8. aylar arası kritik bir dönem ve bebeğin bu dönemde alerjik besinler ile tanışması besin alerjisi sıklığını azaltabilir diye düşünülüyor. Alerjik besinlerin alerji gelişme riski yüksek bebeklerde beslenmeye nasıl ekleneceğinin belirli yöntemi var ve bunun alerji uzmanı gözetiminde yapılması yerinde olur” değerlendirmesinde bulundu.
Besin alerji sıklığının ülkeler arası fazla farklılık göstermediğini, buna karılık alerjik olunan besinlerin ülkeden ülkeye büyük farklar gösterdiğini belirten Prof. Dr. Şekerel, bunda ülkelerin beslenme alışkınlıklarının etkili olduğunu vurguladı. Türkiye’de yapılan bir araştırmayı hatırlatan AİD Başkanı Prof. Dr. Şekerel, ergenlerde besin alerjisi görülme sıklığının Türkiye’de de Avrupa’da da yüzde 0,5 olarak ölçüldüğünü bildirdi.
Alerji gösterilen besinler incelendiğinde ise farklılıklar olduğunu kaydeden Prof. Dr. Şekerel, Türkiye’de en fazla süt ve yumurta alerjisinin gözlendiğini bildirerek, “Türkiye’de ilk sırada süt ve yumurta gelirken, Avustralya’ya, Yeni Zelanda’ya bakıldığına ise yer fıstığının önemli bir sorun olduğunu görürüz. Bizim ülkemizde kuruyemiş alerjisinde öncelikle fındığı, ikinci planda ise Antep fıstığı ve kaju ikilisini alırız. Japonya’da deniz ürünleri tüketimi çok fazla. Onlarda da en fazla balık alerjisi görülüyor” diye konuştu.
Belli besin alerjilerinin aynı klinik belirtileri göstermediğini de dile getiren Şekerel, “Bazı besinler kişilerde yedikten sonra dakikalar içinde şiddetli reaksiyonlar veriyor, yüzde gözde şişme, nefeste daralma, tansiyonda düşme ve kusma şeklinde kendini belli ediyor. Kimi ise yedikten iki dört saat sonra şiddetli kusmalar şeklinde ortaya çıkıyor” bilgisini verdi.
Besin alerjilerinin aynı zamanda şiddetli ishallere de neden olabileceğine işaret eden Prof. Dr. Şekerel, “Bunun en bilinen nedeni buğday olan Çölyak hastalığıdır. Bu hastalık bağışıklık sisteminin buğdaya karşı verdiği yanlış tepkimeler sonucu gelişir. İshal, kansızlık, büyüme geriliği ve hatta kabızlık şeklinde kendini belli eder. Ama bunun dışında buğday, yedikten sonraki dakikalar içinde belirti veren ani alerjilere de neden olabilir ama buna biz Çölyak hastalığı ismini vermeyiz” dedi.
Prof. Dr. Bülent Şekerel, tüm dünyada artış gösteren ve kişilerin beslenmesini etkileyen bu alerjilere karşı, belirtiler görüldüğü anda uzmana görünmelerini ve buna ilişkin testlerin yaptırılmasını, doğru tanı ve tedavinin sağlanmasının gerekliliğine dikkat çekti.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?