Gelişimsel kalça displazisi kendini gizlediği hastalarda ileriki yıllarda kas hastalıkları gibi önemli sağlık sorunlarının bir parçası olarak ortaya çıkabildiğini söyleyen Dr. Erol, hastalığın çok uzun zamandır bilinmesine rağmen ortaya çıkmasındaki altta yatan etkenin tam olarak tespit edilemediğini anlatıyor.
Hastalığın ortaya çıkışında kalıtımsal etkenler ve aile öyküsü önemli rol oynuyor. Araştırmalara göre, ailesinde GKD olanlarda görülme sıklığı yüzde 34 oranında artıyor. Bununla birlikte, tortikollis (eğri boyun) ve metatarsus varus gibi ayak deformite sorunları olan çocuklar, makat gelişli doğan bebekler de yüksek risk grubunda kabul edildiğinden gelişimlerinin yakından takip edilmeleri gerekiyor. Erişkin çağda kalçasında dejeneratif artrit gelişen kadınların da gelişimsel kalça displazisi açısından sorgulanması gerekir. Bu sorunu yaşayan kadınların yarısında etken gelişimsel kalça displazisidir.
Her yıl 20 bin bebek kalça çıkığı ile doğuyor ve sakat kalıyor!
Kalçada oluşabilecek dengesizlikler açısından doğumdan önceki son dört hafta ile doğumdan sonraki ilk iki hafta önem taşıyor. Bu nedenle yeni doğan dönemindeki sağlam çocuk takiplerinde, GKD değerlendirilmesinin yapılması gerektiğini söyleyen Dr. Reyhan Erol, “Bir çocuk doktoru veya ortopedist tarafından yapılacak ayrıntılı muayene ile olası bir kalça çıkığı ya da displazisini tespit etmek mümkün. Unutulmamalıdır ki, tanının erken konmasıyla olası sakatlıkların da önüne geçilmesi sağlanabilir.”
Bebekte görülebilecek hangi sorunlarda GKD’den şüphe edilmesi gerekir. Yapılacak fizik muayene sırasında bebeğin bacaklarında uzunluk farkı gözleniyorsa, poposundaki kıvrımlarında yükseklik farkı varsa ve eğer bebek bacaklarını ayırmakta zorlanıyorsa kalça ekleminde bir sorun olduğundan şüphelenilebilir.
Özellikle risk grubunda yer alan çocukların çok daha ayrıntılı incelenmesi gerektiğine işaret eden Dr. Reyhan Erol, “Bazı hastalar için tanı koymada fizik muayene tek başına yeterli olmayabiliyor. Bu durumda görüntüleme yöntemlerinden yararlanılıyor. Kalça ultrasonografi ve dördüncü aydan sonra da röntgen tanı için önem taşıyor. GKD tanısının doğum sonrası ilk üç hafta içinde konmaması ve tedavinin başlamaması durumunda çocuğun kalça eklemlerinde aşınma başlayabilir. Bu çocuklarda ergenlikte veya sonrasında sancılı bir artroz yaşanabilir” diyor.
GKD’nin erken tanı ile tam tedavi edilebilen bir durum olduğunun altını çizen Dr. Reyhan Erol, ‘pavling bandajı’ yönteminin tedavide son derece etkin bir şekilde kullanıldığını ve başarılı sonuçlara ulaşıldığını anlatıyor. Pavling bandajı ile çocuğun bacaklarının sağlıklı bir bebeğin kalça eklemlerinin rahim içinde aldığı normal konumda tutulması sağlanıyor. Bu tedaviye, tam iyileşme sağlanıp, çocuğun kalça kemiklerinin normal biçimlerini alıncaya kadar gün boyu takmak suretiyle devam etmek gerekiyor.
Dr. Reyhan Erol, doğum sonrasında oluşabilecek GKD’nin de önüne geçebilmek için bazı önlemler alınması gerektiğini belirterek şunları anlatıyor: “Öncelikle doğumdan itibaren kalçanın gelişmesinin sorunsuz devam etmesi için bebeklerin en uygun şekilde taşınması gerekir. Bu konuda doktorunuzdan ya da hemşirenizden yardım isteyebilirsiniz. Ara bezi bağlanırken ve kucakta taşındığı sırada bebeğin bacakları ayrık tutulmalı, bebeklere bacaklarının serbest hareket etmesini önleyecek biçimde dar kilotlu çorap ya da tulum giydirilmemeli. Aynı zamanda bebeği kundaklamak ya da bacakları germek gibi kalça çıkığına neden olabilecek hareketler yaptırılmamalı.”
Başarılı bir tedavi sonrasında çocuk herhangi bir kalça sorunu yaşamadan büyümesine devam edebiliyor. Ancak gelişimini tamamlayıncaya kadar çocuğun düzenli kontrollerinin yapılmasında yarar görülüyor.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?