Bağışıklık sisteminizi güçlendirmek için uzman önerileri…

9 Aralık 2013   |    4 Mayıs 2022    |   Kategori: Allerji / Astım, Beslenme ve Diyet Print

Bu aralar çok sık hastalanmaya başladıysanız, en ufak değişiklik dengenizi bozuyorsa dikkat edin; bağışıklık sisteminiz giderek zayıflıyor olabilir.  Hisar Intercontinental Hospital Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Ramazan Gözüküçük’ten bağışıklık sisteminizi güçlendirmek için hayatınızda yapacağınız küçük değişikliklerin neler olduğunu öğrendik…

Stresinizi azaltın; azaltamıyorsanız yönetmeyi öğrenin

Yapılan araştırmalar stresin bağışıklık sisteminin en büyük düşmanlarından biri olduğunu kanıtlamaktadır. Bunun için stresten kaçamıyorsanız, mümkün olduğunca uzak durun. Zevk aldığınız şeyleri yapmak için kendinize zaman ayırın.

Kendinize başka bir canlıyı dost edinin

Köpekler ve diğer evcil hayvanlar size arkadaşlığın yanı sıra egzersiz yapma olanağı; böylece de sağlık sunabilir. Çalışmalar evcil bir hayvanı olan kişilerin kolesterol düzeylerinin daha düşük ve kalp sağlıklarının daha iyi olduğunu göstermektedir.

Kendinize ait güçlü bir sosyal ağ oluşturun

Güçlü sosyal bağlar sağlığınızın üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Yeni yapılan bir çalışma güçlü ilişkileri olan insanların zayıf sosyal bağları olanlara göre hayatta kalmak için gösterdikleri çabanın % 50 daha fazla olduğunu göstermiştir. Sosyal ağınızı genişletmek için, gönüllü bir sınıf alarak ya da sizi ilgilendiren bir gruba katılarak bunu deneyin.

Hayatınızda pozitif düşünceye yer açın

Pozitif düşünceler bağışıklık sisteminize sağlıklı bir destek verebilir. İyimserliğinizi artırmak için zevk aldığınız şeylere hayatınızda daha fazla yerin ve bardağın boş tarafını değil; dolu tarafını görmeye çalışın.

Kahkaha atın

Kahkahanın bağışıklık sistemini desteklemeye yardımcı olabileceğine dair bazı bilgiler var olsa da henüz kanıtlanmamıştır. Ancak siz yine de kahkahayı hayatınızdan eksik etmeyin.

Antioksidanları tüketin

Antioksidan yönünden zengin ve hücre yapısını korumaya yardımcı olan meyve ve sebzeleri sofranızdan eksik etmeyin. Portakal, yeşil biber, brokoli, kivi, çilek, havuç, karpuz, papaya, kavun ve yeşil yapraklı sebzeleri tüketmeye özen gösterin.

Antioksidan nedir, ne işe yarar? Hangi besinlerde bulunur?

Boş kalorilerden kaçının

Çerez, şeker ve soda gibi işlenmiş gıdalar vücudunuz için iyi olmayan katkı maddeleri ve kimyasallar içerirken; vitamin ve lifler yönünden fakirdir.

Bitkisel takviyelerden yararlanın; ancak hekiminizden onay alın!

Genel sağlığınızı iyileştirmek için sarımsak, ginseng gibi bitkisel takviyelerden yararlanabilirsiniz; ancak hekiminizin onayıyla…

Egzersizi yaşam tarzı haline getirin.

Bağışıklık sistemini güçlendirmek için basit yöntemlerden biri de egzersiz. Düzenli egzersiz stresi azaltmasının yanı sıra osteoporoz, kalp sağlığı ve bazı kanser türlerine yakalanma riskini düşürmeye de yardımcı olur.

İyi bir gece uykusu alın

Yeterli uyku uyumuyorsanız bağışıklık sisteminiz hastalıkları uzaklaştırmak için gereken kaynaklara sahip olamayabilir. Bu nedenle her gece yaklaşık 8 saat uyumanız gerekir. Düzenli egzersiz, yatmadan önce kafein ve alkol tüketiminden kaçınmak ve uygun oda ısısında uyumak sizin için dinlendirici olabilir.

Alkol ve sigaradan uzak durun!

Alkol ve sigara bağışıklık sisteminizi zayıflatarak daha sık hasta olmanıza neden olabilir.

Ellerinizi yıkayın

Bağışıklık sisteminin hastalıklarla mücadelesinde en kolay yollarından biri düzenli olarak ellerinizi yıkamanızdır. Akan su altında ellerinizi sabunla ve en az 20 saniye boyunca yıkayın. Eğer sabun ve su erişimi yoksa o en az% 60 alkol içeren dezenfektan kullanın.

Bağışıklık Sistemi Ek Bilgi:


Bağışıklık Sistemi

Vücudun kendisinden farklı yapıda olan maddeleri (antijen) yabancı olarak algılayıp, onları yok etmek üzere harekete geçmesine bağışıklık (immunité) adı verilmektedir. Bağışıklık bilimi ise, bağışıklık sistemindeki mekanizmaları inceleyen bilim dalıdır. Bağışıklık yanıtı (immün yanıt) belirli bir antijene karşı gelişen özgül spesifik yanıt ve bu yanıtın etkisinin non-spesifık artışı olmak üzere iki bölümden oluşur. Bu nedenle özgül antijen ile ikinci kez karşılaşan bireylerde immün yanıt çok daha etkili ve hızlı bir biçimde ortaya çıkar.

Örneğin geçirilen bazı enfeksiyonların tekrarlamaması veya aşılama ile korunmada bu yol temel mekanizmadır. Bağışıklık yanıtı hücresel tip ve humoral tip olmak üzere iki bölümden oluşur. Hücresel immünitenin temel yapı taşları; lenfosit, monosit, makrofaj, doğal öldürücü (natural killer) hücreler, antijen sunan hücreler vb. olup, humoral immüniteninki ise immün globulinlerdir. Her iki mekanizma birlikte çalışarak bağışıklık yanıtını oluşturur. Hücresel ya da humoral immünitede veya her iki bölümde birlikte olabilen eksikliklerin (defektlerin) araştınlması ve bu defektlerin yerinin saptanarak tedavisi de bağışıklık biliminin konusudur.

Bireyin çevresindeki milyonlarca mikroorganizmaya karşı (bakteri, virüs, mantar, parazit gibi) kendini savunduğu bu sistemin bozulması durumunda ortaya çıkabilecek bulgular bize bazı ipuçları verebilir, Bunlar:

  •   Bir yılda 8 den fazla enfeksiyon,
  •   Bir yılda 2 den fazla ciddi sinüs enfeksiyonu,
  •   Bir yılda 2 den fazla pnömoni (zatürre)
  •   Büyüme-gelişme geriliği,
  •   Tekrarlayan yumuşak doku veya derin doku (organ) apseleri,
  •   Bir yaş üzerindeki çocuklarda, ağız veya ciltte mantar enfeksiyonu,
  •   Enfeksiyonları düzeltmek için intravenöz (damar yolundan) antibiyotik kullanma gerekliliği,
  •   İki aydan uzun süre ile etkisiz antibiyotik kullanımı,
  •   Ailede primer immün yetmezlik öyküsünün varlığıdır.

bağışıklık hücreleriAynca immün yetmezlik sendromlan olarak tanımlanan hastalıklarda da bu çocukların fizik muayenelerinde o hastalığa spesifik olan bulgular aranmaktadır. ImmüB yetmezlik hastalıklarının nedenleri; genetik yatkınlık çevresel etkenler, kromozom anomalileri, beslenme ve vitamin eksiklikleri veya enfeksiyonlar olabilir.

Bağışıklık sisteminden bahsedilirken alerjik hastalıkları da ayırmamak gerekir. Alerji abartılı immün yanıt olarak tanımlanırken atopi, bireyin alerjik yanıt geliştirmesinde rol oynayan genetik yatkınlığa verilen isimdir. Alerjik reaksiyonlar; bağışıklık sisteminin normalde yanıt vermemesi (tolere etmesi) gereken çevresel antijenlere^ (toz, polen, çimen vs.) verdiği yanıt sonucu ortaya çıkan reaksiyonlardır. Günümüzde atopik bünye veya alerjik hastalıklara çok sık rastlanmakta olup, bJ hastalıklann sebepleri araştınldığında genetik eğilimler ve çevre faktörleri suçlanmıştır.

Özellikle gelişmiş toplumlarda alerjik hastalıkların sıklığının giderek artmasında; bebeklikten itibaren uygulanan katı hijyen kuralları, küçük ailesel yapı, steril besin tüketimi, sağlık hizmetlerinin iyileşmesi suçlanmaktadır. Tabii ki bu sayılanlar bizler gibi gelişmekte olan ülkeler için ulaşılması gereken en önemli hedefler gibi görünse de, doğal dengenin bir şekilde bozulmasının da insan sağlığını olumsuz yönde etkilediğinin en önemli kanıtlarıdır.

İmmün sistem, sadece dış etkenlere yanıt ile sınırlı kalmayıp kendi dokularına karşı da self toleransın bozulduğu otoimmün hastalıkları oluşturabilir. Bunlar arasında sistemik lupus, romaoid artirit, atopik dermatit, astım, çeşitli kanser tipleri sayılabilir. Bu hastalıklar, günümüzde çok popüler olan, immün beslenme dediğimiz bağışıklık yanıtını, vücut lehine çevirebilen ve abartılı inflamatuar cevabı sınırladığı bilimsel çalışmalarla desteklenmiş maddelerle önlenebilmektedir. Bunlar arasında; probiyotikler, prebiyotikler, sinbiyotikler, eser elementler (çinko, selenyum, demir, bakır), omega 3 ve omega 6 yağ asitleri, nükleotidler (aninin, glutamin, dallı zincirli aminoasitler) ve vitaminler sayılabilir.

İmmün sistem ile beslenme arasında çok yakın bir ilişki vardır. Son yıllarda iyi beslenmenin hedefi sadece protein ve enerji gereksiniminin karşılanması değil, alınan bu besinlerle hastalık direncini artırmak çevresel ve genetik eğilimlerle vücudun kendi dokularına verebileceği yanrtı sınırlamak veya durdurmak olmalıdır. Bunlann içinde üzerinde en çok durulan omega 3 ve 6 yağ asitleri, insan sinir sisteminin ve gözün retina tabakasının gelişiminde çok önemli rol oynamaktadır.

Anne sütü omega 3 ve 6 yağ asitleri bakımından çok zengin olup, bebeklerin ilk altı ayda yalnız anne sütü ile beslenmesi immün sistemi hayatın ilk dönemlerinden itibaren desteklemektedir. Omega 3 ve 6 yağ asitleri bağışıklık sisteminde temel fonksiyonlara sahip olan lenfosit ve doğal öldürücü hücrelerin yanıtlarını düzenleyip inflamasyonu sınırlamaktadır. Koroner kalp hastalıklan, otoimmün hastalıklar, kolon kanseri, meme kanseri, hipertansiyon gibi hastalıklann immün beslenme ile engellenebildiği bilinmektedir.

Probiyotikler, besinler ile alınan barsaktaki yararlı mikroorganizmalann sayısını dengeleyerek sağlığı olumlu yönde etkilemektedir. Bunlardan laktobasiller, bifıdobakteriler ve mayalar en çok bilinenleridir. Probiyotiklere günümüzde canlı ilaçlar da denilmektedir ve anne sütünde de çok bol miktarda bulunmaktadırlar. Probiyotikler; makrofajlann etkinliğini, sitokin üretimini, immün globulin oluşumunu, doğal öldürücü hücrelerin (natural killer) aktivitesini artırarak bağışıklık sistemine katkıda bulunurlar.

Bu nedenle anne sütü alan bebekler çok daha az sayıda ishal atağı ile karşılaşırlar, Probiyotiklerin etkinliği özellikle gastrointestinal sistemde olmaktadır. Bu hastalıklar arasında enfeksiyöz ishaller, laktoz entoleransı, besinle ilişkili alerjik reaksiyonlar, atopik dermatit, kabızlık hiperkolesterolemi, ülseratif kolit ve kolon kanseri sayılabilir. Probiyotikler canlı olmalı ve dışarıdan alınmalıdır. En çok kullanılanı Lactobasillus GG.’dir. Bunlar barsaklarda laktik asit üreterek patojen mikroorganizmaların çoğalmasını engellerler. Çocuklarda secretuar IGA (barsak yüzeyinden salgılanan immun globulin) düzeylerini artırarak rota virüs vb. ishal etkenlerinin aktivitelerini durdururlar.

Aynca besin alerjilerinde rol oynayan T lenfositlerin, alerjik yanıta neden olan sitokinlerin (salgısal maddeler) salgılanmalannı engelleyerek bağışıklık yanıtını vücut lehine baskılarlar. Barsak yüzeyinin dış vücut yüzeyine göre 100 kat fazla olduğu bilinmekte olup, barsak florasının düzenlenmesi bağışıklık sisteminin gelişmesinde çok önemli rol oynar. Barsak florasın» düzenlenmesi; geçmişte fermente ürünlerin (yoğurl veya kefir gibi) çok tüketilmesi ile sağlanıyordu! Günümüzde, atalarımızın günlük olarak aldıkları probiyotiklerin milyonda birini alıyor durumdayız.

Günümüzdeki beslenme alışkanlıklannın rafine yiyecekler lehine dönmesi bu durumu çok iyi açıklamaktadır, Prebiyotikler ise canlı değildir. Kolonda bulunan yararlı mikroorganizmalar için seçici olup çoğalmalanna yardım ederler. Bunlar arasında fruktanlar (inülin, oligofruktoz), soya fasulyesi oligosakkaritleri, galaktooligosakkaritlerJ sayılabilir. Oligofruktozlar en çok buğday, sarımsak! soğan, pırasa, kuşkonmaz, enginar, muz ve anne sütünde bulunur. Sinbiyotikler ise hem probiyotik hem de prebiyotiklerin bir arada bulunduğu ağız yolu ile alınan maddelerdir. Tek başına pro veya prebiyotik kullanımına göre daha etkili olduklan anlaşılmıştır.

Probiyotikler ve prebiyotikler

  • İstenen miktarlarda sebze ve meyve tüket(e)-meyenlerde,
  • Bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerde
  • Yoğun bakım ünitesinde yatanlarda,
  • Prematüre ve yenidoğan bebeklerde,
  • Laktoz intoleransi ve ishal tedavisinde,
  • Alerjik hastalıkların bulgulannın azaltılmasında, destek amaçlı olarak kullanılmaktadır.

Probiyotiklere en iyi klinik yanıt süt çocukluğu döneminde, besin alerjili atopik dermatit olgulannda elde edilmiştir. Buna karşın astım ve alerjik rinrt üzerinde henüz olumlu bir etki gösterilememiştir. Çok az sayıda istenmeyen yan etkiler rapor edilmişse de, özellikle immün yetmezliği olan vakalara probiyotik içeren gıda ve ilaçların verilmemesine dikkat edilmelidir. Besin alerjili ve atopik dermatitli çocuklarda probiyotiklerle olumlu yanıtlar alınacağı düşünülse de, henüz güncel tedavi protokolünde probiyotiklerin yer almadığı unutulmamalıdır.

Çinko, selenyum, demir gibi eser elementler (vücutta üretilemeyen ve dışarıdan alınan maddeler), immün sistemin çalışmasında rol oynayan enzimleri aktive eden kofaktörlerdir. Selenyum hücre zarının bütünlüğünün korunmasında, çinko DNA ve RNAgibi yapı taşlarının işlevselliğinde rol alan enzimlerin aktifleşmesinde gereklidir. Çinko eksikliğinde hücresel bağışıklıkta bozulma, deri bütünlüğünde bozulma, sık tekrarlayan ishaller ile büyüme ve gelişmede gerilik görülür. Antioksidanlar ise vücuttaki metabolik olaylann oluşumu sırasında doku ve organlara zarar veren oksidan maddeleri nötralize ederler.

Bu nötralizasyon yani etkisizleştirmede rol alan enzimler (ör. glutatyon peroksidaz) selenyum, çinko, bakır, manganez, vitamin E, C, D ve Tokoferol bağımlıdır. Antioksidanlar ve vitaminler taze sebze ve meyvelerde bol miktarda bulunur. Omega 3 yağ asitleri; somon balığı, ton balığı, ceviz, fındık buğday, semizotu, ıspanak ve brokolide bulunur. Demir ise kırmızı et, koyu yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller, kuru kayısıda bulunur. Çinko et, balık, tahıllar, ceviz ve bademde çoktur.

Son olarak bağışıklık sisteminin doğal olanı yanında bir de kazanılmış bağışıklık (sekonder bağışıklık) olarak isimlendirilen aşılamadan da bahsetmek gerekmektedir. Aşılama, temiz su kullanımının ardından çocuk sağlığının iyileştirilmesinde dünyada en önemli katkıyı sağlayan tıbbi uygulamadır. Aşılamanın amacı, bağışıklık sisteminde uzun süreli hafızayı oluşturmaktır. Böylece aşı ile vücuda verilen canlılığı veya hastalık yapıcı etkisi azaltılmış mikroorganizmalar ve bunların salgıladığı toksinler, immün sistemde hafıza oluşturarak sık karşılaşılan bu etkenlere karşı vücudu hazırlıklı hale getirmekte, diğer bir deyişle bu hastalıklara karşı bireyleri korumaktadır.
.
Sonuç olarak çocuklarımızın bağışıklık sistemini desteklemek için,

  •   ilk altı ay anne sütü ile beslemek,
  • aşılar ile önlenebilir hastalıklardan korumak,
  • taze meyve-sebze tüketimini artırarak rafine yiyeceklerden uzak tutmak,
  • pro ve prebiyotikler ile beslenmeyi desteklemek,
  • daha az steril bir çevrede, daha çok dış dünya ile onları tanıştırmak,

yapabileceğimiz çok basit ancak çok önemli yararını görebileceğimiz uygulamalardır.

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla