Atriyal fibrilasyon görülen hastalara doğru tedavi ne kadar erken verilirse, inme gibi ciddi sekonder etkilerin riski o kadar azaltılabiliyor. İsveç Gothenburg Üniversitesinde sunulan bir tez, iyi hesaplanmış ölçüm skoru ile bu hasta grubundaki kişilerin risklerinin kolayca değerlendirilebileceğini gösteriyor.
Uzun süreli atriyal fibrilasyon, kalp fonksiyonunu etkiler. Kalp daha zor yeniden yapılanır ve normal kalp ritmini daha geç yakalar. Bu da, tedaviyi güçleştirir ve ciddi sekonder etkilere neden olabilir. Uzmanlar, CHADS2 skoru olarak bilinen skorun, akut koroner sendromlu hastalarda atriyal fibrilasyon olsun veya olmasın, inme ile etkilenen risk ile ilişkili olup olmadığını araştırdı. CHADS2 skoru, atriyal fibrilasyonlu hastalarda inme riskinin değerlendirilmesinde kullanılır ve konjestif kalp yetmezliği, hipertansiyon (yüksek kan basıncı), ≥75 yaş, diyabet ve geçirilmiş inme varlığına dayanır.
Bu unsurların skoru 1, inmenin skoru ise 2’dir. Mevcut kılavuzlara göre, ≥2 skora sahip olan kişiler oral antikoagülan ile sürekli tedavi edilmelidir. Bu çalışmaya miyokard infarktüs dahil akut koroner sendromu olan 2335 hasta katıldı. Bu hastaların 442’sinde atriyal fibrilasyon mevcuttu.
Dritan Poçi, uzun süreli takip döneminde yüksek CHADS2 skorunun, yüksek inme riski ve erken (30 gün) veya geç ölüm olayları ile ilişkili olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Çalışmamızda bu skorun iyi hesaplandığını ve atriyal fibrilasyon olmayan ancak akut koroner sendromu olan hastalarda bile elde edilen sonuçlar ile ilişkili olduğunu gördük. Bu da, CHADS2 skorunun yüksek müteakip inme ve ölüm riski olan hastaları belirlemede kullanılabileceği anlamına geliyor.”
Dr. Poçi, daha önce atriyal fibrilasyon olduğu bilinen ve yeni tanı konan hastalar için bu tür bir risk değerlendirmesinin yapılması gerektiğini düşünüyor. Hatta bu değerlendirme, atriyal fibrilasyondan bağımsız olarak, miyokard infarktüsüne ilişkin semptomları olan hastalarda da yapılabilir.
Dr. Poçi, bu yöntemin önemli risk faktörlerini belirleme ve tedavi etme olasılığını da artırdığını ve bu sayede hastaların müteakip hastalık risklerinin azalabileceği ve sağkalım sürelerinin uzayabileceğini öngörüyor.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?