Astımın görülme sıklığının ülkeden ülkeye, hatta bölgeden bölgeye değiştiğini söyleyen Doç. Dr. Tansuğ, yapılan çalışmaları göre, Türkiye’de bu oranın yüzde 8 ile 12 arasında değiştiğini belirtti. Astımın görülme sıklığının yaşam koşulları, çevre ve hava kirliliği, kapalı ortamlardaki yaşamın artışı, sigara dumanı, diyet alışkanlığı ve genetik faktörlerle ilişkili olduğunu dile getiren Doç. Dr. Tansuğ, son yıllarda yaşam koşullarının değişmesi ile birlikte astımın görülme sıklığının arttığını belirtti.
Erken doğum ile dünyaya gelen bebeklerin akciğerleri tam olarak gelişmemiş olduğu için astıma daha meyilli olduklarını söyleyen Doç. Dr. Tansuğ, “Erken doğum sonrası solunum sıkıntısı ile yenidoğan yoğun bakımda yatırılarak akciğerleri geliştirici özel ilaçlar verilen ve solunum cihazına bağlanan bebeklerin ilk yaşlarında geçirilen enfeksiyonlar sırasında solunum sıkıntısı yineleyebiliyor. Çünkü bu bebeklerin akciğerleri tam olarak gelişmemiş olduğundan yenidoğan döneminde hasarlanan akciğer dokusu daha hassas oluyor. Erken doğan bebeklerde akciğer fonksiyonları okul çağında bile anlamlı düzeyde azdır. Bu nedenle erken doğan bebeklerin enfeksyondan korunması önemlidir” dedi.
Astım nedir? Nedenleri, belirtileri, tedavisi ve hastalara öneriler
Anne sütü ile beslenen bebeklerin enfeksiyonlardan korunduğunu ve daha az hastalandıkmarını belirten Doç. Dr. Tansuğ, şu bilgileri verdi: “Erken doğan bebeklerde anne sütünün çok önemlidir. Anne sütünün ilk 3 yaşta hışıltıdan korur. Hışıltılı çocuklarda daha sonraki dönemlerde astım görülebileceğinden anne sütünün ilk altı ayda yoğun olarak verilmesi koruyuculuk açısından önemlidir. Sigara astım gelişmesinde son derece önemli olumsuz çevre faktörlerinden biridir. Hem gebelik sırasında hem de sonrasında sigaraya maruz kalmak astım görülme oranını artırmaktadır. Aynı zamanda sigara erken doğumu da tetiklemektedir. Hem gebelikte hem de sonrasında sigaradan uzak kalınmalı”
Doç. Dr. Nermin Tansuğ, astımlı bebeği olan annelere önerilerini de şöyle sıraladı;
• Astımlı çocuklar erken tedavi edilmeli ve korunmalıdır.
• Gebelik sırasında annenin öncesinde, doğumdan sonra da bebeğin sigara dumanına maruz kalması akciğer fonksiyonlarında bozulma ve astıma neden olmaktadır. Özellikle ailede astım öyküsü var ise sigara dumanından kaçınılmalıdır.
• Anneler, sigaranın yanı sıra aşırı kalabalık, kötü havalandırma, uygunsuz ısınma, nem gibi çevresel risk faktörlerinin astımı şiddetlendirdiğini unutmamalıdır.
• Astımın gelişmesinde allerji çok önemli bir rol oynamaktadır. Saptanan bir allerjen varsa bundan kaçınılmalı ve koruyucu önlemler dikkatle uygulanmalıdır.
• Ev tozuna duyarlı çocuklara özel yatak kılıfları, nem giderici ve havalandırmayı artırıcı önlemler önerilebilir.
• Evde evcil hayvan, özellikle kedi ve köpek beslenmemelidir.
Astım Ek Bilgi:
Astım, hava yollarının daralması ile kendini gösteren ve ataklar (krizler) halinde gelen bir hastalıktır. Hastalar ataklar arasında kendilerini iyi hissederler. Astımda hava yollarında mikrobik olmayan bir iltihap vardır. Bu nedenle hava yolu duvarı şiş ve ödemlidir. Bu durum akciğerlerin uyaranlara aşırı duyarlı olmasına neden olur.
Hava yolları, ağız ve burundan başlar, nefes borusu ile devam eder. Nefes borusu akciğerlerde sağ ve sol olmak üzere iki ana dala (bronşa) ayrıldıktan sonra bir ağacın dalları gibi gittikçe incelen dalcıklara bölünür. Bu dalcıkların sonunda da havadan gelen oksijenin kana, kirli kandaki karbondioksitin de havaya geçtiği hava kesecikleri vardır.
Toz, duman, koku allerjenler gibi çok çeşitli uyaranlar ile temas sonrası öksürük, nefes darlığı ve göğüste baskı hissi gibi yakınmalar ortaya çıkar. Krizde hava yollarını saran kaslar kasılır, ödem ve şişlik artar, ilerleyen iltihapla birlikte hava yolu duvarı kalınlaşır. Hava yollarındaki salgı bezlerinden kıvamlı bir müküs (ifrazat-balgam) salınır. Tüm bunlar hava yollarını önemli ölçüde daraltır ve havanın akciğerlere girip çıkması engellenir. Bu durum; artan öksürük, nefes darlığı, hırıltı, hışıltı ile kendini göstermektedir.
Bazı risk faktörlerine sahip olunması, kişide astım görülme olasılığını arttırır. Bu faktörler, kişisel ve çevresel olabilirler. Kalıtım (genetik yapı, irsiyet), cinsiyet ve şişmanlık gibi bireyin kendisine ve ailesine ait faktörlerdir. Çevremizde bulunan ve sık karşılaştığımız bazı etkenler, genetik olarak yatkın olan kişilerde astımın ortaya çıkmasında ve hastalığın ağırlığı üzerinde önemli rol oynarlar.
Tüm hastaları etkileyen ortak faktörler olduğu gibi her hastayı ayrı ayrı etkileyen kişiye özgü faktörler de söz konusudur. Kışın genelde tüm astımlıların yakınmaları artarken baharda sadece polen alerjisi olanlar etkilenir. Ev içi hava kirliliğinin en önemli nedeni sigara olsa da ülkemizde temizleyici madde kullanımı ile etkilenimler de çok fazladır.
Hayır değildir. Allerji çocuklukta daha fazla, erişkinde daha az olmakla beraber astıma eşlik eden ayrı bir genetik durumdur. Astımlılardaki genel duyarlılık hali allerjiyle eşdeğer kullanılmakla beraber bu doğru değildir, bu nedenle her astımlıya allerjik inceleme yapmak gerekli değildir.
Astımı olan herkesin allerjik, allerjisi olan herkesin de astımlı olması gerekmez
Peki ya allerjik ise?
Allerjenler çevremizde yaygın olarak bulunan, genellikle zararsız olan ve herkesi etkilemeyen ancak duyarlı kişilerde sorunlara neden olabilen maddelerdir. Kişiler bunları bilmeli ve korunmalıdır. Bunlardan önemli olanları:
• Polenler
• Ev tozu akarları
• Küf mantarı sporları
• Hamamböceği
• Hayvan tüyleri
• Bazı besinler: Süt, yumurta, fıstık, balık, buğday, soya gibi…
Astımlı kişilerde solunum yolu enfeksiyonlarının astım ataklarını tetiklediği bilinmektedir. Astımlı bireylerde basit bir grip, nefes darlığına yol açabilmektedir.
Evet yapabilir. Yalnız egzersiz öncesi ısınma hareketlerinin yapılması, egzersiz yaparken burundan nefes alınıp verilmesi, soğuk havalarda egzersiz yapılırken maske takılması, egzersizden 15 dakika önce hızlı etkili nefes açıcıların inhaler yolla alınmaları astımlı hastaların daha rahat egzersiz yapmalarına olanak sağlar.
Astımlıların yaklaşık %10’unda ilaçlar önemli rol oynar. Çeşitli ilaçlar sadece öksürüğe neden olabileceği gibi astım krizine de neden olabilirler. Bu nedenle herhangi bir nedenle hekime başvurulduğunda kişi mutlaka astım hastası olduğunu bildirmelidir. Başka bir hekim tarafından verilen ilaçlar da astım tedavisini düzenleyen ve takip eden hekime mutlaka gösterilmelidir. Hekime danışılmadan rastgele ilaç alınmamalıdır. Astımlı hastaların kullanımında risk oluşturan başlıca ilaç grupları şunlardır: Yüksek tansiyon, kalp damar hastalıkları, kalp ritm bozuklukları, migren, göz tansiyonu (glokom) için kullanılan bazı ilaçlar; ameliyatlarda kullanılan anestezik maddeler, aspirin ve benzeri ağrı kesici ve romatizma ilaçları, röntgen incelemeleri esnasında kullanılan ilaçlar.
Dış ortamlarda ani nem ve ısı değişiklikleri, hatta rüzgar bile astım belirtilerini başlatabilir. Genellikle kışın ve yağışlı havalarda yakınmalar artar. Motorlu taşıtlardan, sanayi ya da konutlarda kullanılan yakıtlardan kaynaklanan gaz ve tanecikler solunum yollarını tahriş eder. Solunum yolu enfeksiyonları sırasında bu duyarlılık artar. Dış ortamda hava kirliliğinin yoğun olduğu günlerde gereksiz aktivitelerden kaçınılmalı, evin pencereleri kapalı tutulmalı ve mutlaka gerekmiyorsa dışarı çıkılmamalıdır.
Astım aslında psikolojik bir hastalık değildir ancak tüm hastalıklarda olduğu gibi stres ve gerginlik durumlarından etkilenebilir.
Astım günümüzde tedavi ile kontrol altına alınabilen bir hastalıktır. Düzenli ilaç kullanımı ve hekim kontrolü bu tedavide en önemli faktörlerdir. Kendiliğinden düzelebildiği gibi ilaç tedavisi ile de tamamen kontrol altına alınabilir.
Hekim ve hasta/aile arasındaki işbirliği ile belirtilerin tamamen kontrol altına alınması sağlanmaktadır. Bu nedenle hasta hekimle işbirliği yapmalıdır. Tetikleyicileri tanımalı ve onlardan kaçınmalıdır. İlaçlarını düzenli kullanmalıdır.
Astımın temelde bir hava yolu hastalığı olması nedeniyle, kullanılan ilaçların birçoğu inhalasyon ile verilir. İlaç, doğrudan hasta olan bölgeye yani hava yollarına gider. Böylece çok küçük dozlarda bile yarar elde edilirken yan etkiler de en aza indirilmiş olur. Astımda ilaç tedavisinin mantığı; hastaların kontrol edici ilaçları yakınmaları olmasa bile düzenli ve sürekli kullanmaları, rahatlatıcı ilaçları ise sadece yakınmaları (öksürük, nefes darlığı, hışıltılı solunum) olduğu durumlarda kullanıp, olmadığı zamanlarda kullanmaması temeline oturmaktadır.
Hipertansiyon, şeker hastaları gibi astımlı hastalar da düzenli olarak hekim tarafından izlenmelidirler. Muayene ve değerlendirmelerin sıklığı astımın başlangıçtaki şiddetine göre değişir. Tipik olarak hastalar ilk tedavi başlandıktan sonra 1-3 ay arasında ve daha sonra her 6 ayda bir değerlendirilmelidir. Ancak astım atağı geçiren hastalarda bu takip değerlendirmeleri yine hastanın durumuna göre ve daha sık olmalıdır. Astım kontrol düzeyini belirleyen anket, solunum fonksiyon testleri gibi yöntemler vardır. Anketlerde gündüz belirtileri, aktivite kısıtlanması, gece belirtileri/uyanma, rahatlatıcı ilaç kullanım sıklığı, atak sıklığı sorgulanmaktadır.
Ek olarak; her kontrolde hastalar, mutlaka tetikleyici faktörlere maruziyeti, ilaçları doğru kullanıp kullanmadıkları ve astım belirtilerini arttıran ek hastalıklar açısından da sorgulanmalıdır.
Hastaların olmayan yakınmalarının ortaya çıkması ya da var olan yakınmaların artmasıdır. Koruyucu tedavisi yetersiz olan ya da erken kesilen hastalarda tetikleyicilere maruziyetle ortaya çıkabilir.
Geleneksel olarak kültürümüzde yer alan bitkisel, hayvansal ya da mağara tedavisi gibi bazı yöntemler ile dünyada bu alanda etkili olduğu söylenen akupunktur, biyoresonans, ozon tedavisi gibi yöntemlerin bilimsel etkinliği kanıtlanmamıştır.
Evet. Normal bir gebelik, sorunsuz bir doğum ve sağlıklı bir bebek için uygun ve yeterli astım tedavisi şarttır. Bu nedenle kadın doğum uzmanı ile astım tedavisini yapan hekim ve hasta işbirliği içinde olmalıdır.
Astımlı hastaların bir kısmında evcil hayvanlara karşı allerji vardır, bu hastaların ev içinde hayvanlarla teması önlenmelidir.
Acil durumlar dışında hastalık kontrol altında ise her türlü ameliyatı olabilir. Astımlı hastalar planlı ameliyatlardan 2-4 hafta önce hekimlerine başvurmalı ve ilaç dozlarında duruma göre ayarlama yapmalıdırlar.
Solunum yolu ile alınan ilaçlar hastaları şişmanlatmaz. Ataklar sırasında veya ağır astımlılarda tablet veya damar yoluyla kullanılan kortizon türü ilaçlar iştahı arttırabilr. Bu tedavi sırasında sofradan doymadan kalkılmalı ve tuz tüketilmemelidir.
Reflü karın içi basıncının arttığı her durumda görülen fizyolojik bir olaydır. Reflü hastalığında ise mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçması hava yollarında refleks mekanizmalarla daralma ve öksürüğe neden olur. Reflü hastalarında tipik olarak göğüs kemiği arkasında ağrı, yanma ve baskı hissi oluşur. Ancak özellikle yakınmaları gece şiddetlenen bazı astım hastalarında bu tipik belirtiler olmadan da reflüye rastlanabilir (sessiz reflü). Reflü hastalarının ağır, yağlı, baharatlı yiyecek, alkol ve kafein alımlarını azaltmaları gerekir. Az ve sık aralıklarla yemek yemeleri önerilir.
Yatarken yüksek yastık kullanmaları ve yatağın baş kısmını yükseltmeleri faydalı olur. Gerektiğinde hekim tarafından verilen reflü ilaçları belli bir süre (en azından 2-3 ay) düzenli olarak alınmalıdır. Bazı astım ilaçlarının (teofilin içeren ilaçlar) ve sigaranın da reflüyü arttırabileceği bilinmelidir.
Astımınızı düzenli tedavi ve takip ile kontrol altına alabilirsiniz!
T.C. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü: Soru ve cevaplarla astım.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?