Astım, hava yollarının kronik inflamatuar bir hastalığıdır, bu inflamatuar süreçte başlıca T lenfositler, eozinofiller ve mast hücreleri olmak üzere birçok hücre rol almaktadır. Sözü edilen inflamasyon hastalarda tekrarlayan ataklar halinde özellikle gece ve/veya sabah hırıltılı solunum, nefes darlığı, göğüste sıkıntı hissi ve öksürük semptomlarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Prof. Dr. Dilşad Mungan tarafından ‘Astım tanı ve tedavisi’ konusunda yayımlanan makaleye göre, hastalığın semptomlarına kendiliğinden veya tedavi ile düzelen hava yolu obstrüksiyonu eşlik etmektedir. Mevcut inflamasyon nedeniyle çeşitli uyaranlara karşı havayollarında aşırı duyarlılık meydana gelmektedir.
İçindekiler
Bu belirtilere sahipseniz muhtemel bir Astım hastası olabilirsiniz. Doktora düzenli olarak kontrole gidin. Bu çok önemlidir. Astım belirtileri zamanla değişebilir. Astım nöbetlerini başlatan etkenler de değişebilir. Çeşitli ilaçların kullanımı ve ilaçların düzenli olarak değişmesi gerekebilir. Bu nedenle doktorunuzla düzenli bir şekilde irtibat halinde olmanız Astım’ınızın kontrolünde çok önemlidir. Astım ilaçlarınızı doktorunuzun önerdiği gibi alınız. Kendinizi sağlıklı bile hissetseniz ilaçlarınızı kullanmaya devam edin. Bu sayede solunum problemleri ortaya çıkmadan önlenir.
Astım nöbetlerinizi nelerin başlattığını ve sağlıklı kalabilmek için ne yapmanız gerektiğini öğrenin. Özellikle, çocukların Astım nöbetlerinde alınacak önlemleri anne ve babaları veya yakınları iyi bilmelidirler. Astım hastaları, evin içinde veya çalıştığı yerde sigara içilmesine asla müsaade etmemelidir” diyor.
Astım nöbeti göğüste hafif sıkışma hissi, hafif ıslık sesi, öksürük, uykuya dalarken huzursuzluk, sinirlilik, boğazda yanma, gözde sulanma gibi belirtilerle baş gösteriyor. Astım nöbetinin en şiddetli belirtisi yoğun bir öksürük krizi olsa dahi, asla öksürük kesici bir ilaç kullanmamalı, doktorunuzun önerdiği tedaviye sadık kalmalısınız. Astım nöbeti genellikle nefes yollarınızı tahriş eden herhangi bir etkenle karşılaşınca başlıyor. Bu etkenlere Astım nöbetini tetikleyen (başlatan) etkenler deniyor.
Geceleri uykuda mide asidinin yemek borusundan geçerek gırtlağa ulaşması sonucunda yaptığı tahriş Astım nöbetlerine sebep olabilir. Yeni gelişen bir burun enfeksiyonu veya saman nezlesi Astım’ın gidişini etkileyebilir. Burunda polip bulunan Astım’lılarda aspirin alınca nöbetler ortaya çıkabilir. Aspirin ve romatizma ilaçları daha önceleri zarar vermediği halde günün birinde Astım nöbetlerine yol açabilir. Yüksek tansiyon tedavisi için kullanılan beta-bloker adı verilen ilaçlar Astım nöbetini başlatabilir. Doktorunuz bu durumları periyodik kontrollerinizde ortaya çıkarır. Kullandığınız ilaçların etkileri değişebilir. Bunların yerine başka ilaçların kullanılması gerekebilir. Size daha yararlı olabilecek Astım ilaçları keşfedilmiş olabilir. Bütün bunlar düzenli olarak muayene olmanın önemini vurgulamaktadır.
Yaşadığınız yerlerde; evinizde, işyerinizde bunları uzaklaştırmaya veya bunlardan uzak kalmaya gayret edin.
Risk faktörleri; kişiyi astıma yatkın kılan kişisel faktörler ve genetik olarak astıma yatkın olanlarda astım gelişimine yol açabilen çevresel faktörler olmak üzere 2 grupta toplanmaktadır:
Astımın genetik bir hastalık olduğuna dair yeterince veri bulunmaktadır. Ailesel birikim göstermesi, tek yumurta ikizlerinde ikisinde birden astım görülme oranının (konkordans) çift yumurta ikizlerinden daha fazla olması astımın genetik geçişli bir hastalık olduğunu destekleyen bulgulardır. Bu güne kadar astım ve atopi ile ilişkili birçok kromozom ve genetik mutasyon tanımlanmıştır. Ancak tanımlanan bu genlerin hiçbirisi kesin olarak astım ve atopinin patogenezi ile ilişkilendirilememiştir. Halen astım poligenik kompleks bir hastalık olarak ele alınmaktadır.
Allerjene maruziyet duyarlılık gelişmesi için çok önemli bir risk faktörü oluşturmaktadır. Kişinin duyarlı olduğu allerjenle karşılaşması astım semptomlarının ortya çıkmasına ve semptomların kalıcı hale gelmesine yol açmaktadır. İç ortam allerjenlerinden ev tozu akarları, hayvansal allerjenler (kedi, köpek), hamam böceği, mantarlar, dış ortam allerjenlerinden polenler ve mantarlar astım için risk faktörü olarak bilinmektedirler. Aktif ve pasif sigara dumanı maruziyeti astım için risk faktörleri arasında sayılmaktadır.
Özellikle fetal yaşamda annenin içtiği sigara dumanına maruz kalan ve yaşamının ilk yıllarında evinde sigara içilen çocuklarda astım ve wheezing gelişme riskinin arttığı bildirilmektedir. Ancak pasif sigara maruziyetinin yetişkin dönemde başlayan astım için oluşturduğu risk yeterince bilinmemektedir.
Bunların dışında iç ve dış ortam hava kirliliğinin astıma yol açtığına dair kesin veri olmamakla birlikte; sülfür dioksit, ozon, nitrojen oksit ve egsoz gazının bronş spazmını tetiklediği, havayolu aşırı duyarlılığını artırdığı ve allerjik yanıtı indükledikleri gösterilmiştir. Solunum sistemi infeksiyonlarının astımla ilişkileri oldukça kompleks ve hatta çelişkilidir; yaşamın erken döneminde geçirilen infeksiyonların atopi gelişimine karşı koruyucu ve astım riskini azaltıcı etkilerinin yanısıra çocukluk çağında geçirilen viral solunum sistemi infeksiyonları ile ileride astım gelişimi arasında anlamlı bir korelasyon olduğu öne sürülmektedir. Ancak akut viral solunum sistemi infeksiyonları hem çocuk hem de yetişkin yaş grubunda astım semptomlarında artmaya yol açmaktadır.
Astım tanısı öncelikle anamneze dayanmaktadır. Yakınmaların ataklar halinde gelmesi, arada normal dönemlerin olması, tetikleyici faktörlere maruz kalmakla semptomların ortaya çıkması, gece veya sabaha karşı yakınmaların daha belirgin olması, kendiliğinden veya ilaçlarla düzelme olması astımın belirgin özellikleridir. Astımlı olgularda yakınmaların artmasına neden olan bazı tetikleyici faktörler vardır:
1. Solunum yolu viral infeksiyonları
2. Sigara dumanı maruziyeti
3. İç ve dış ortam hava kirliliği
4. Egzersiz
5. Soğuk hava
6. Allerjen teması
7. Besinler ve katkı maddeleri
8. İlaçlar: beta bloker içeren antihipertansifler ve göz damlaları, ACE inhibitörleri, aspirin ve diğer nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar gibi
9. Emosyonel faktörler
Ayrıca sıklıkla astıma eşlik eden rinit, sinüzit, polip, analjezik intoleransı, atopi gibi durumların varlığı da tanıya yardımcı olmaktadır. Astımlı olgularda solunum sisteminin fizik muayenesi normal olabilir. Semptomatik olgularda ekspiryum uzaması ve ronküsler saptanabilmektedir. Ancak normal dinleme bulguları saptanmasına karşın ciddi havayolu obstrüksiyonu olan olgulara rastlanabileceği de hatırda tutulmalıdır. Astım tanısında bazı yardımcı laboratuvar testleri de kullanılmaktadır, bunların başında solunum fonksiyon testleri gelmektedir. Burada zorlu vital kapasite (FVC), birinci saniyedeki zorlu ekspiratuar hacim (FEV1) ve bunların birbirine oranına bakılmaktadır. Hava yolu obstrüksiyonunun geriye döndürülebilir olması astım için tipik bir özelliktir. Buna dayanılarak havayolu obstrüksiyonu saptanan bir olguda reversibilite testlerine başvurulmaktadır:
Erken reversibilite testi: bazal FEV1 veya PEF ölçümlerinden sonra hastaya kısa etkili beta2 agonist inhale ettirilir, 15 dk sonra tekrarlanan ölçümde bazal değere göre FEVİ’de %12 veya mutlak 200 ml, PEF’te %15 artış olması pozitif yanıt olarak kabul edilir ve astım lehine bir bulgu olarak değerlendirilir.
Geç reversibilite testi: erken reversibilite göstermeyen hastalara 2-6 hafta steroid tedavisi (inhaler veya sistemik) uygulanır, tedavi sonunda FEV1’de %15, PEF’te %20 artış pozitif olarak değerlendirilir.
Havayolu obstrüksiyonu saptanmayan olgularda PEF takibi ve bronş provokasyon testine başvurmak gerekmektedir. PEF izlemi astımdaki havayolu obstrüksiyonunun gün içinde değişkenlik göstermesini esas alan ve sabah-akşam değerleri arasındaki farkın ortaya konmaya çalışıldığı bir testtir. Onbeş gün süre ile sabah ve akşam ölçümleri kaydedilmektedir.
PEF değişkenliği = En yüksek PEF değeri – En düşük PEF değeri x 2 / (en yüksek PEF + en düşük PEF) / 2
Yukarıdaki formüle göre hesaplanan PEF değişkenliği %20’nin üzerinde ise astım lehinde bir bulgu olarak kabul edilmektedir. Öykü ile astım düşünülen ancak solunum fonksiyon testlerinde havayolu obstrüksiyonu gösterilemeyen olgularda, laboratuvar ortamında havayolu aşırı duyarlılığını saptamak amacıyla bronş provokasyon testleri uygulanmaktadır. En sık kullanılan ajanlar metakolin ve histamindir. FEV1’de % 20 düşmeye neden olan konsantrasyon temel alınmakta ve test sonucu PC20 değerine göre yorumlanmaktadır. Eğer test sonlandığında hala %20 düşme olmadıysa test negatif olarak kabul edilmektedir.
Astım sadece hasta olan kişiyi değil, hastaların ailelerini ve tüm toplumu etkileyen kronik bir hastalıktır. Günümüzde uygulanan tedavi yöntemleri ile astım tamamen ortadan kaldırılamamakla birlikte uygun ve etkin tedavi ile hastalığın kontrol altına alınması mümkündür.
Astımlı bir hastada tedavi hedefleri şunlar olmalıdır :
1. Hastanın şikayetlerini düzeltmek
2. Solunum fonksiyonlarını normal veya normale yakın tutmaya çalışmak
3. Hastanın günlük aktivitelerini rahat yapabilmesini sağlamak
4. Astım ataklarını önlemek
5. İlaçlara ait yan etkileri engellemek
6. İrreversibl havayolu obstrüksiyonunun gelişmesini önlemeye çalışmak
7. Astım mortalitesini engellemek
Astımlı bir hastanın tedavisi planlanırken sadece farmakolojik tedavi düşünülmemeli, hastalığı kontrol altına almak için hastanın eğitimi, tetikleyici faktörlerden uzak durması gibi diğer kontrol yöntemlerinin de uygulanması gerekmektedir.
Bu nedenle astımlı bir olguda tedavi yaklaşımları şu şekilde olmalıdır :
1. Hasta eğitimi
2. Astımın klinik şiddetinin belirlenmesi
3. Tetikleyen faktörlerin tanımlanması ve olabildiğince kaçınılması
4. Olgu bazında ilaçların seçilerek uzun dönemli ilaç tedavisi planının yapılması
5. Hastanın atak konusunda aydınlatılması ve bu durumda neler yapacağı konusunda bilgilendirilmesi
6. Düzenli takip
İlaç seçimi ve doz ayarlaması yapılabilmesi için öncelikle hastalık şiddetinin belirlenmesi gerekmektedir. Hastalık şiddeti yakınmaların sıklığına, gece semptomlarının varlığına, semptomların günlük aktiviteler üzerindeki etkilerine, FEV1 ve PEF değerlerine göre belirlenmektedir.
Buna göre astım 4 basamakta ele alınmaktadır : Hafif intermittan astım
• Yakınmalar haftada birden daha seyrek
• Ataklar kısa süreli
• Noktürnal şikayetler ayda 2’den daha az
• FEV1>%80 (beklenen değere gore) veya PEF>%80 (hastanın en iyi değerine göre)
• PEF değişkenliği <%20 Hafif persistan astım
• Yakınmalar haftada 2’den fazla ancak hergün değil
• Ataklar uykuyu veya aktiviteyi etkileyebilir
• Noktürnal yakınmalar ayda 2’den fazla
• FEV1 >%80 (beklenen değere gore) veya PEF>%80 (hastanın en iyi değerine göre)
• PEF değişkenliği %20-30 Orta persistan astım
• Yakınmalar hergün
• Ataklar aktiviteyi ve uykuyu etkileyebilir
• Noktürnal yakınmalar haftada birden fazla
• Günlük kısa etkili inhaler P2 gereksinimi var
• FEV1=%60-80 (beklenen değere gore) veya PEF=%60-80 (hastanın en iyi değerine göre)
• PEF değişkenliği >%30 Ağır persistan astım
• Yakınmalar hergün
• Sık atak
• Sık noktürnal yakınma
• Aktivitede önemli ölçüde kısıtlanma
• FEV1<%60 (beklenen değere gore) veya PEF<%60 (hastanın en iyi değerine göre)
• PEF değişkenliği >%30
İlaç tedavisi ile kronik inflamasyonun kontrol altına alınması ve bronş düz kas spazmının düzeltilmesi hedeflenmiştir. Bu amaçla havayolu inflamasyonunu baskılamak için kullanılan ilaçlar “kontrol ediciler”, bronkospazmı gidermek için kullanılanlara ise “semptom gidericiler” olarak adlandırılmaktadırlar. Aşağıda astım tedavisinde kullanılan ilaçların buna göre sınıflandırılmaları mevcuttur.
Tedaviye hastalık şiddetine göre başlanmakta, hastalığın ağırlığı arttıkça kullanılan ilaç sayısı ve dozları artırılıp, semptomlar kontrol altına alındıkça azaltılmaktadır. Bu şekilde uygulanan yöntem astımda basamak tedavisi olarak adlandırılmaktadır. Hastalık şiddetine göre uygun dozda tedavisi başlanan hastalar 1-3 ay ara ile değerlendirilmektedir. Eğer hasta haftada 3’ten fazla semptomatik dönem tanımlıyorsa, kullandığı ilaçlara rağmen günde 4’ten fazla P2 agonist gereksinimi oluyorsa hastalığın kontrol altında olmadığı düşünülerek bir üst basamağa geçilmektedir.
Bir basamakta astım 3 ay süre ile kontrol altındaysa bir basamak aşağı inilmektedir. Amaç en düşük ilaç dozlarıyla en iyi kontrolu sağlamak olmalıdır. Bu prensipler çerçevisinde hazırlanan uluslararası ve ulusal astım tanı ve tedavi rehberleri bulunmaktadır. Ulusal rehberler uluslararası önerileri kendi ülkelerindeki hastaların özelliklerine, ülkenin ekonomik koşullarına, sosyal güvenlik sistemlerine göre uyarlamak amacıyla hazırlanmaktadırlar.
Her basamakta semptom giderici olarak hızlı etkili inhaler p2 agonist gerek olduğunda kullanılmalıdır.
Astım’ınızı tetikleyen faktörleri öğrenmek için “deri alerji testleri” yaptırabilirsiniz. Sigara dumanı nöbeti başlatıcı en önemli etkendir. Eğer sigara içiyorsanız derhal bırakın. Doktorunuz size sigarayı bırakma hususunda çok yardımcı olabilir. Sigara içen ailelerin çocuklarında Astım çok daha sık görülür ve maalesef Astım çocuklarda daha yavaş ilerler. Bu da hastalığın fark edilmesini ve tedavi sürecinin başlamasını geciktirir. Bu nedenle belirtileri iyi gözlemlemeli ve ciddiye almalıyız.
Astım her yaşta başlayabilir. İlk defa bebeklik ve çocukluk yaşında başlayabildiği gibi orta ve ileri yaşlarda da ilk defa ortaya çıkabilir. Çocukluk yaşlarında başlayan Astım, yaş ilerledikçe hafifler ve erişkin yaşına gelince kaybolabilir.
Bazı Astım hastalarında nöbetler gerçekten çok hafiftir. Sadece birkaç dakika sürer ve haftada bir iki defa gelebilir. Aylarca nöbet gelmeyebilir. Bu kişiler yılda 5-6 defa, birkaç hafta süren ve kendilerinin soğuk algınlığı olarak tanımladıkları rahatsızlık dönemlerinden söz ederler. Bu dönemler gerçekte Astım nöbetleridir, fakat kişiler kendilerini hasta olarak görmezler. Aslında bu dönemlerde rahatsız ve huzursuzdurlar. Ancak Astım tedavisi yapılırsa hiç bilmedikleri mutlu bir yaşamın var olduğunu hayretle keşfederler. İşte bu hafif Astım’ı ortaya çıkarmak hekimin en önemli görevidir.
Bu haber Prof. Dr. Dilşad Mungan tarafından hazırlanmış olan ‘Astım tanı ve tedavisi’ makelesi esas alınarak hazırlanmıştır.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?