Normalde tanımadığınız birine aşk mektubu yazmazsınız. Ama mezuniyetinden sonra New York’a yerleşen Hannah Brencher’ın depresyonla baş etmek için bulduğu yol bu olmuş. Sonra yazdığı mektupları her yere bırakmaya başlamış. İlk mektubu bir trene, daha sonra yazdıklarını kafelere, kütüphanelere, hatta Birleşmiş Milletler binasına bırakmış. İlk mektubunun üzerinde, “Bu mektubu bulduysan senindir” yazıyormuş. Hannah’nın daha çok aşk mektubu yazılması için başlattığı kampanya, rastgele nezaket ve sevgi gösterilerinin, hem alan, hem verenlerin sağlığına iyi geldiğini savunan grupların görüşlerini yansıtıyor.
İlk bakışta bazılarına saçma gelse de, yeni araştırmalar nezaketin akıl ve ruh sağlığına iyi geldiğini gösteriyor. Emotion adlı dergide yayınlanan bir araştırmaya göre, başkalarına iyi ve nazik davranmak sosyal anksiyete bozukluğu olarak adlandırılan kaygı rahatsızlığının tedavisinde etkili olabiliyor. British Columbia Üniversitesi’nden Dr. Lynn Alden ve Dr. Jennifer Trew, araştırmaya katılan gönüllülerden dört hafta boyunca haftada iki gün başkalarına bazı iyilikler yapmalarını istemiş. Dr. Alden, “Bazıları ufak armağanlar verdiler, bazıları tanıdıklarını işten aldılar, hasta ziyaretine gittiler ya da otobüs şoförüne teşekkür ettiler. Aslında ufak tefek hareketlerdi yaptıkları” diyor.
Hareketler ufak da olsa, etkisi büyük olmuş. Sosyal anksiyete bozukluğu, Anksiyete bozukluklarının en yaygın görüleni. Kadınlarda daha sık görülüyor ve genelde ergenlikte başlıyor. Sosyal ortamlarda utanç verici bir duruma düşmekten korkuluyor ve bu yüzden soyalleşmekten kaçınılıyor. Belirtileri arasında terleme, titreme, yüz kızarması, kalp atışlarının hızlanması, kasların gerilmesi ve mide bulantısı var. Sosyal anksiyete bozukluğunu, sosyal bir durumda utanç verici bir şey yapmaktan ya da söylemekten kaygı duymak diye açıklamak mümkün. Standart tedavi yöntemi olarak bilişsel (kognitif) davranış terapisi öneriliyor. Bu terapinin bir parçası olarak insanlar, normalde kaçınacakları sosyal durumlarda, başkalarıyla konuşmaya ve korkularını yenmeye teşvik ediliyor. Dr. Alden’in deneyinde buna ilaveten gönüllülerden küçük iyilikler yapmaları istenmiş.
Dört hafta sonunda bu davranışların bilişsel terapide önerilen davranışlardan daha etkili olduğu görülmüş. Londra’daki Anksiyete Bozuklukları ve Travma Merkezi’nden Dr. Nick Grey, nazik davranışlarda bulunmanın terapi açısından bir değeri olduğuna ilk başta kuşkuyla yaklaştığını söylüyor. Dr. Grey, “Araştırmayı görmedim ve açıkçası başlığına itibar etmedim. Ama iyi bir araştırma ve saygın bir ekip tarafından hazırlanmış. Bunun tek başına bir tedaviye dönüşeceğini sanmam, başka tedavilere eklenecek bir faaliyet olabilir” diye konuşuyor.
Dr. Alden ise nazik davranışlarda bulunmanın, uzun bir tedavi sürecinin ilk adımı olabileceğini savunuyor. Ancak bununla birlikte yapılacak nazik hareketlerin başkaları tarafından dayatılmaması ve etrafı etkilemek için yapılmaması gerektiğini vurguluyor.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?