Birçok araştırmaya konu olan aşkın; hormonal aktivite, sosyal etkileşimler, öğretiler ve fiziksel teması içeren karmaşık bir yapısı bulunmaktadır. Özellikle aşkın başlangıç döneminde, beynin bazı bölgelerinde olması gerekenden fazla hormonal değişimler belirlenmektedir. İnsan sağlığı üzerinde etkin olan oksitosin, vazopressin ve dopamin hormonları aşkın ilk günleri ve ilerleyen süreçlerinde rol almaktadır.
Aşk acısı veya kırık bir kalp, tıbbi açıdan ölümcül riskler yaratabilir mi?
Aşk ile birlikte vücutta, mutluluk ya da sevgi hormonu olarak bilinen oksitosin hormonu oranı artmaktadır. Oksitosin hormonu, kadında doğum ve emzirme döneminde rol alan temel hormondur. Anne ile bebek arasındaki bağın da oksitosin hormonu ile kurulduğu bilinmektedir. Aynı hormon erkeklerde, anne-bebek arasında oluşan bağ ilişkisi gibi bağlanmayı tetiklerken sevme ve sadakat duygularını artırmaktadır.
Aşk sürecinde arttığı tespit edilen diğer bir hormon vazopressin de kan hacmi ve konsantrasyonunu düzenlemektedir. Aynı zamanda vazopressin hormonu bağlılık duygusunu da yükseltmektedir.
“Aşkından iğne ipliğe döndü” sözü aslında hormonal değişimlerin fiziksel yansımasıdır. Beyinde “hipotalamus” adı verilen ve hemen hemen tüm hormonları düzenleyen bölgede aşk ile birlikte bazı değişikliler oluşmaktadır. Aşk döneminde noradrenalin denilen salgının artması iştahı baskılamakta dolayısıyla kilo verilmesini sağlamaktadır.
Aşkın kalp üzerinde de olumlu etkileri bulunmaktadır. Aşkı tarif ederken kullanılan “Onu görünce kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyor” cümlesi mecazi değil, gerçek bir durumu yansıtmaktadır. Katekolamin denilen adrenalin ve noradrenalin sayesinde kalp atım hızı artmaktadır. Aşk sırasında kalp hızının artması, vücuda daha fazla kan pompalanmasına neden olarak kalp ve diğer organların daha verimli çalışmasına yol açabilmektedir.
Aşk acısı tedavi edilebilir? Ayrılıkları hasarsız yaşamak mümkün mü?
Aşk beyinden salgılanan dopamin hormonu seviyesini yükseltmektedir. Haz alma duyusunun oluşmasına yardımcı olan dopamin hormonunun odaklanma ve dikkat üzerinde olumlu etkileri bulunmaktadır. Beyindeki bilgi akışı üzerindeki etkisi bulunan dopamin mutlu ve sosyal bir kişilik ile birlikte özgüven ve başarı hissini artırarak mesleki hedeflere ulaşmada önemli katkı sağlamaktadır. Dopamin seviyesinin düşmesi hafıza, dikkat ve sorun çözme yeteneğinde azalmalara neden olabilmektedir.
Aşk ile artan dopamin, östrojen ve testosteron gibi cinsiyet hormonlarını da artırmaktadır. Cinsellikte önemli rol oynayan östrojen ve testosteron hormonları vücutta farklı görevler de üstlenmektedir. Östrojen, kemik yapısını koruyup, kalp ve damar sağlığında koruyucu etki gösterirken; testosteron hormonu da güçle kemikler ve sağlıklı bir bağışıklık sisteminin oluşmasında önemli rol üstlenmektedir.
Aşkın evreleri ve zamanı da hormonlar tarafından yönlendirilmektedir. Başlangıçta aşırı keyifli, uykusuz, iştahsız ve kalp çarpıntılı dönem; zamanla daha sakin, empati yapılan ve bağlılık duygusu hakim bir döneme evrilmektedir. Çiftler sevinme, stres, üzüntü gibi duyguları eş zamanlı yaşamaya başlamaktadır. Fizyolojik bağ denilen bu dönemde kortizol hormonunun etkisi daha fazla görülmektedir. Aşkın evreleri gibi zamanı konusunda da hormonlar ön plana çıkmaktadır.
Erkekte cinsiyet hormonları hastalık veya ciddi stres altında değil ise, sabah pikleri belirgin olmak üzere her gün sürekli salgılanmaktadır. Kadının cinsel isteğinin arttığı, daha sosyal davranışlar sergilediği, daha iyimser ve enerjik olduğu dönem aşık olabilme ihtimalinin en yüksek olduğu zaman ise adet döneminin 2. ve 3. haftası aralığıdır.
Aşık olmak için tüm bu kimyasal aritmetiğe zaman faktörünü de katmak gerekebilir. Aşk tüm vücuda olumlu etkiler yapmaktadır ancak her duygu gibi aşk da ölçülü ve sağlığa zarar vermeyecek şekilde tüm evreleri ile bilinçli bir şekilde yaşanmalıdır.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?