Toplumdaki yanlış kanının aksine doğru tedavi edildiğinde, migren ataklarının kontrol altına alınabildiğini ve bir süre sonra bazı hastalarda bu atakların tümüyle yok olabileceğini kaydeden Prof. Dr. Erdemoğlu, Medikal Akademi Ankara Temsilcisi Hatice PALA KAYA’nın sorularını yanıtladı.
Prof. Dr. Erdemoğlu: Migrenin en sık rastlanan belirtisi, hafiften başlayarak çok şiddetli ve zonklayıcı karaktere dönüşen baş veya boyun ağrılarıdır. Ağrı genelde başın bir tarafında oluyor ve en az birkaç saat sürüyor. Ağrıyla birlikte veya öncesinde gözlerde parlayan ışık parçacıkları, isteksizlik, huzursuzluk, hayattan zevk almama ve bulantı gibi yakınmalar da gelişiyor.
Prof. Dr. Erdemoğlu: Migren, Türkiye’de sık rastlanan kronik bir hastalık. Her 6 kişiden birinde, her 4 kadından ise yine birinde migren görülüyor. Tekrarlayıcı baş ağrısı ataklarından oluşan ve her 6 kişiden birinde görülen nörolojik bir hastalık olan migren, genellikle 20’li yaşlarda ortaya çıkıyor. Migren ataklarının sıklığı ise en üretken yaşlar olan 25-50 yaşlarında en üst düzeye ulaşıyor.
Migren kadınlarda daha sık görülen bir hastalık. Öyle ki, 4 kadından biri bu hastalığa yakalanıyor. Bunun nedeni ise östrojen hormonunda yaşanan değişimler. Özellikle regl dönemlerinde hormonal etkilerin beyin duyarlılığını arttırması sonucu, çoğu kadında ağrılar daha belirgin hale geliyor. Yüksek östrojen seviyeleri migrende iyileşme sağlayabilirken, daha düşük seviyeler migreni kötüleştirebiliyor.
Örneğin; bazı kadınlar ilk migren ataklarını doğum kontrol ilaçlarına başladıktan sonra geçirebiliyor. Bunun aksine menopoz döneminde ve hamileliğin 3 ile 9´uncu ayları arasında migren krizleri seyrekleşiyor.
Prof. Dr. Erdemoğlu: Migren, her yaşta çocuklarda bile görülebilir. Bulaşıcı bir hastalık değildir. Migren psikolojik bir hastalık değildir. Stres ve psikolojik durum migren baş ağrısını tetikler. Migren sıklıkla, sinirsel gerilim tipi diğer baş ağrıları ve sinüzit gibi hastalıklarla karıştırılıyor. Bu sorun, diğer baş ağrılarından en çok eşlik eden belirtilerle ayrılıyor. Aşırı ağrı kesici kullanımı migren ağrılarını daha da şiddetlendiriyor ve atak sıklığını artırarak inatçı bir baş ağrısına dönüştürüyor.
Migren hastaları nelere dikkat etmeli? Migren ve beslenme ilişkisi
Bunun nedeni ise ağrı kesicilerin aşırı ve sık kullanılmasıdır. Dolayısıyla baş ağrısının sürekli ve artan şiddetle devam etmesi durumunda mutlaka doktora başvurulması gerekiyor. Aşırı ağrı kesici kullanımında kastedilen ayda 10-15 tabletten fazla almak. Aylar boyunca haftada 3-4 kez ağrı kesici kullanılması hastaları bunlara daha duyarlı hale getirebiliyor. Sık sık ağrı kesici kullanmanız sizde de bu sorunu yaratmış olabilir. Çözüm için bir nöroloji uzmanıyla görüşülmesini tavsiye ederim.
Prof. Dr. Erdemoğlu: Atak başlamadan önce, migren hastalarının yüzde 60’ında öncü dönem bulguları olarak; sinirlilik, gerginlik, kas ağrıları, iştah değişiklikleri, idrar artışı ve ürperme gibi belirtiler ortaya çıkıyor. Başağrısı başladığında aynı zamanda ışık, ses ve kokuya karşı hassasiyet, baş dönmesi, sersemlik hissi, bulantı ve kusma gibi sorunlar da ortaya çıkabiliyor. Migrenlilerin yüzde 15-20’si görme alanında kararma, parlayıp sönen yıldızlar, renkli ve kesik kırık çizgilerin ortaya çıktığı aura dönemini yaşıyor.
Bu durum, auralı migren olarak adlandırılıyor. Aura dönemini baş ağrısı dönemi takip ediyor. Sorununuzun nedeni migren olabilir, ancak bu hastalığın belirtileriyle gelişen ciddi sağlık sorunları da var. Dolayısıyla kesin tanı için zaman kaybetmeden bir nöroloji uzmanına başvurmak gerekiyor.
Prof. Dr. Erdemoğlu: Migren ağrısı geçtikten sonra hasta kendini genellikle yorgun ve bitkin hissediyor. Kişiye özgü zaman diliminde normalde döner.
Migren nedir, çaresi var mıdır? 10 soruda migren ve tedavisi
Prof. Dr. Erdemoğlu: Tanıda; öykü, ayrıntılı nörolojik muayene, laboratuar testleri, EEG ve MRI tanı koydurucudur.
Prof. Dr. Erdemoğlu: Migren, hastanın iş ortamını, sosyal ve özel ilişkilerini ciddi boyutlarda zedeleyebilen bir hastalık. Migren hastaları ışık duyarlılığı nedeniyle iç ortamda güneş gözlüğü takabiliyor, yine ışık ve ses duyarlılığı yüzünden karanlık ve sessiz bir odada yatabiliyor, bulantı ile kusma sorunları sebebiyle sık sık tuvalete gidiyor, işe geç kalabiliyor ya da depresif veya sinirli tavırlar sergileyebiliyor. Bu nedenle çevrelerinde yaşamla başa çıkamayan kişiler veya ilaç bağımlısı olarak tanımlanabiliyor.
Prof. Dr. Erdemoğlu: İlaç tedavisi, stress management, botulinum toksini, girişimsel ağrı tedavisi, bloklar intranasal uygulamalar olup, kişiye özgü tedavinin planlanması gerekmektedir. Gerekli olursa hastanede tedaviler yapılır. Toplumdaki yanlış kanının aksine doğru tedavi edildiğinde, migren atakları kontrol altına alınabilir ve bir süre sonra bazı hastalarda bu ataklar tümüyle yok olabilir.
Ancak birden fazla semptomu tetiklediği için tek bir ağrı kesici ilaç, tüm sorunun ortadan kalkmasını sağlayamaz. Ayrıca migren için sıklıkla ağrı kesiciler yazılıyor olsa da, bunlar en etkin tedavi yöntemi olmuyor. Bu nedenle migren için birden fazla tedavi ve önleme yöntemine başvuruluyor. Migren tedavisi önleyici-koruyucu ve baş ağrısı ataklarına yönelik tedavi olarak ikiye ayrılıyor. Başvurulan çeşitli ilaçlar, atakları önlemenin yanı sıra bulantı, kusma ve ışık ile sesten etkilenme gibi diğer semptomların tedavi edilmesini hedefliyor.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?