“Bu noktada asıl problem, sepsis tanısının erken konmasıdır. Her ateşli hasta sepsis değildir veya her nabzı yükselen hastaya sepsis olmuş denemez. Sepsis tanısında doktorlar çeşitli fiziksel bulgular (ateş, düşük kan basıncı, artan kalp atış hızı, solunum zorluğu, vb.) kullanırlar. Ayrıca bazı laboratuvar testleri (C-reaktif protein, beyaz kan hücresi, tümör nekroz faktörü-α, interlökinler, vb.) ile tanıyı netleştirmeye çalışırlar.”
Teşhis koymada en önemli testlerden birinin “prokalsitonin testi” olduğunu bildiren Dr. Taşkınoğlu, bu testte kalsitonin isimli hormon ailesinin bir üyesi olan prokalsitonin (PCT) bakteriyel enfeksiyon tanısı için kullanıldığını kaydetti. Enfeksiyon sırasında prokalsitonin düzeyinin hızla yükseldiğini ve bu düzeyin hastalığın ciddiyeti ile ilişkisinin bu hormonu sepsis için ideal bir biyobelirteç yaptığını anlattı. Dr. Taşkınoğlu, prokalsitonin seviyesinin antibiyotik tedavisinin başarılı olup olmadığının izlenilmesinde de kullanıldığını vurguladı.
PCT testinin doktorlara teşhis koymada çok yardımcı olmakla birlikte tek başına yeterli olmadığının altını çizen Dr. Tutku Taşkınoğlu, hekimlerin bu test sonuçlarını başka parametrelerle birlikte değerlendirmesi gerektiğini bildirdi.
Bu sürecin sadece teşhis koymakla sınırlı kalmadığını, hangi tedaviye başlanacağına yönelik bilgi de verdiğini hatırlatan Dr. Taşkınoğlu şunları kaydetti: “Yeni ortaya çıkan biyobelirteçlerin PCT ile kombinasyonu, hangi tedavinin başlanabileceğine de karar verdirir, böylece antibiyotik tedavisinin reçetelenmesini ve süresini azaltabilir. Şu anda yaklaşık 60’a yakın belirteç sepsis tanısında kullanılabilir mi diye araştırılmaktadır.
Sepsis tedavisindeki her saatlik gecikme, ölüm oranlarını beş kat artıyor!
Prokalsitoninden sonra tanı değeri sunan ve öne çıkan biyobelirteçler CRP, IL-6, presepsin, LBP ve sTREM-1, CD64, DcR3, endocan, sICAM-1 ve C3a’dır. Ama henüz etkin kullanımları sağlanmamıştır. Klinik pratikte, bir septik biyobelirteçin dinamik değişikliklerine ek olarak, doktorlar sepsis teşhisinde biyobelirteçleri tıbbi öykü, klinik belirtiler, fiziksel işaretler ve enfeksiyonla ilgili diğer testlerle birleştirmelidir.”
“Sepsis küresel bir sağlık krizidir” diyen Dr. Tutku Taşkınoğlu, bu hastalığa karşı bilinçlendirmenin önemine işaret etti. Sepsisi, “Vücudun herhangi bir yerindeki (cilt, akciğerler, idrar yolları, vb.) bir enfeksiyona vücudun aşırı tepkisi nedeniyle meydana gelen bir dizi biyokimyasal değişiklikler nedeniyle gözlenen hayatı tehdit edici tıbbi acil durumdur” diye tanımlayan Dr. Taşkınoğlu, zamanında tedavi olunmamasının hızlı bir şekilde doku hasarına, organ yetmezliğine ve ölüme neden olabildiğini anlattı.
Birçok mikroorganizma türünün (bakteri, mantar, virüs ve parazit vb.) sepsise neden olabildiğini kaydeden Dr. Taşkınoğlu, mevsimsel grip virüsleri, dang virüsleri ve kuş ve domuz gribi virüsleri, Ebola ve sarı humma virüsleri gibi mikroorganizmaların da bu hastalığa neden olabildiğini bildirdi.
Hastalardaki, yüksek kalp hızı, bilinç bulanıklığı, oryantasyon bozukluğu, aşırı ağrı veya halsizlik, ateş, titreme veya çok üşüme hissi, solunum zorluğu, rutubetli veya terli ciltlerin biri veya birkaçının birlikte sepsis belirtisi olabildiğini kaydeden Dr. Tutku Taşkınoğlu, risk grubundaki kişilerin bu belirtilere özellikle dikkat etmesi gerektiğinin altını çizdi. Dr. Taşkınoğlu risk grupları hakkında şu bilgiyi verdi:
Dünyada her yıl 5 milyon çocuk 5 yaşına gelmeden Sepsis nedeniyle ölüyor!
“Herkeste enfeksiyon olabilir ve bu nedenle herkes sepsis olabilir ama bazı insanlar daha yüksek risk altındadır. 65 yaşından büyük erişkinler, 1 yaşından küçük çocuklar, diyabet, akciğer hastalığı, kanser ve böbrek hastalığı gibi kronik hastalıklar, bağışıklık sistemi zayıflamış hastalar (AIDS, dalak kaybı olan hastalar, organ nakli, vb.) büyük operasyonlar sonrası bağışıklık sistemimiz zayıflayabileceğinden nekahet döneminde geçirilen enfeksiyonlar sırasında sepsis gelişebilir.”
Dr. Tutku Taşkınoğlu, sepsisin tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu hatırlatarak, hızlı ve etkili bir tedavinin antibiyotik verilmesi, organlara kan akışının sağlanması ve enfeksiyonun kaynağının tedavi edilmesi şeklinde uygulandığını kaydetti. Sepsisin önüne geçmek için öncelikle “enfeksiyonun önlenmesi” gerektiğini anlatan Dr. Tutku Taşkınoğlu, enfeksiyonun önlenmesi için ise şu uyarılarda bulundu:
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?