Bitlis’te sokak köpeğinin ısırması sonucu kuduz hastalığına yakalanan ve ailesine bilgi vermemesi nedeniyle geç müdahale sonucu bir çocuğun hayatını kaybetmesi, kuduz ve kuduz tedavisini tekrar gündeme taşıdı. Durumu ağırlaşan ve Hacettepe Üniversitesi İhsan Doğramacı Çocuk Hastanesi’ne kaldırılan 10 yaşındaki M.E. kurtarılamayarak 9 Kasım günü yaşamını yitirdi.
M.E.’nin tedavisi devam ederken durumunun ağırlaştığı ortamda, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Bülent Cengiz, İhsan Doğramacı Çocuk Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Serap Sivri ve Sağlık Hizmetleri Birimi Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Necla Özer hem vaka, hem de kuduz hastalığı ve tedavisine yönelik kamuoyunu bilgilendirme amaçlı bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda, kuduzun öldürücü ancak önlenebilir bir hastalık olduğu, tedavisinin erken müdahale ile mümkün olduğu kaydedildi.
Kuduzun ölümcül ancak önlenebilir olduğunun altını çizen Prof. Dr. Ali Bülent Cengiz, bu nedenle şüpheli bir ısırma olduğunda yapılması gerekenlerin önemli olduğunu ve en önemli hususun hızla bir sağlık kuruluşuna başvurulması gerektiğini kaydetti.
“Kuduz olan bir hayvan ısırdıktan sonra kedi veya köpekse, 10 gün içinde ölüyor ve buradan da bizim için önemli bir ipucu elde edilmiş oluyor” diyen Prof. Dr. Cengiz, kuduzun ilk belirtilerinin 1 ile 3 ay arasında görüldüğüne işaret ederek, bireylerin geçen sürede rehavete kapılmaması, hastalık yokmuş gibi algılamamasına vurgu yaparak şu bilgileri verdi: “Burada önemli olan, temastan sonra en hızlı şekilde, hatta sağlık kuruluşuna başvurmadan önce, yaranın temizliğini yapmak. Çünkü hasta hayvan, tükürüğündeki mikropları kas içine bulaştırdıktan sonra kas içindeki sinirler boyunca mikrop, günde 1-2 cm kadar ilerleyerek önce omuriliğe, sonra beyine doğru gidiyor.
Onun için bulguların ortaya çıkması da genellikle 1-3 ay kadar sürebiliyor. Burada yapılacak en önemli şey, kuduz virüsü sinir dokusuna daha girmeden, orada çoğalmaya başlamadan, virüsün sinir dokusuna girmesini engellemek. Onun için çok iyi bir yara temizliği yapılması gerekiyor. Akan su altında, basınçlı olarak yaranın çevresinin temizlenmesi gerekiyor. Hatta 10-15 dakika kadar temizlikten sonra da bir alkol veya tentürdiyot, iyotlu bir maddeyle temizliğin tamamlanması öneriliyor. Bundan sonra en yakın sağlık kurumuna başvurması gerekiyor.”
Prof. Dr. Cengiz, sağlık kuruluşuna başvurulduğunda, ısırma olayının nasıl gerçekleştiği; hayvanın durup dururken mi saldırdığı yoksa kışkırtıcı bir hareket (taş atma, sopa ile kovalama vb.) olup olmadığı konusunda net bilgi verilmesi gerektiğini de vurguladı.
Yüze yakın, beyine yakın bölgeler, el ve parmaklardaki ısırmaların sinir uçlarına yakınlığı nedeniyle önem taşıdığını ve bu tür ısırmalarda virüsün beyne daha kolay ulaştığına vurgu yapan Prof. Dr. Cengiz, olay olur olmaz temizliğin yapılıp hızla hastaneye başvurulmasının kritik önemine işaret etti.
Böyle durumlarda kuduz aşısına hemen başlanılması gerektiğini anlatan Prof. Dr. Cengiz, “Hastanın izlemine başlandıktan sonra mümkünse hayvanın da gözlem altında tutulması lazım. Mesela; evcil bir hayvansa, onun izlenmesi lazım. Kedi, köpekse, 10 gün içinde ölüyor mu, ölmüyor mu takip edilmesi lazım. Isıran köpek izlenemeyecekse, o da önemli bir sorun oluyor. Bu gibi durumlarda hastanın özellikle riskli yaralanmada lokal yara bakımından sonra kuduz aşısının başlanması önemli bizim için” dedi.
Kuduz riski ile ilgili aşılama ve bakım açısından Türkiye’nin yeterli ve iyi işleyen bir sağlık yapısına sahip olduğunu, aşının ücretsiz uygulandığını kaydeden Prof. Dr. Ali Bülent Cengiz, riskli durumlarda hastaların temizlikten sonra hızla sağlık kuruluşuna başvurmasıyla aşılamanın yapılabildiğini anlattı. Prof. Dr. Cengiz, “Başıboş hayvanların insan yaşam alanlarına çok yaklaşmaması, çok aç kalmamaları gibi önlemlerin de alınması lazım. Maalesef ki kuduz hastalığı belli bir aşamadan sonra durdurulamıyor ama erken tanımlanır, tedavisine başlanırsa bu ölümlerin çoğu önlenmiş oluyor. Pek çok hastalıkta olduğu gibi burada da erken tanı oldukça önemli” diye konuştu.
Prof. Dr. Cengiz, aşının 4 doz olduğunu, ilk aşıdan sonra mutlaka devamının gerektiğini ve bu konuda hastanın ya da hasta çocuksa ailenin sorumlu olduğunu belirterek, ailenin çocuğu getirmemesi durumunda sağlık kuruluşunun aile ve il sağlık müdürlüğüne başvurarak devamı gerektiğini kaydetti.
Son vakada olduğu gibi, çocukların iğne ya da başka korkularla ailelerinden ısırma olaylarını gizlemesine karşı neler yapılması gerektiği konusunda ise Prof. Dr. Ali Bülent Cengiz, MEB müfredatında bilgi bulunduğunu ancak ailelerin de bu konuda uyanık olması gerektiğini, banyo yaptırırken ya da başka şekillerde ısırık izi gördüğü zaman dikkatle olayı öğrenmesi gerektiğini, çocukların ailelerine haber vermesi konusunda özendirici olmaları gerektiğini belirtti. Saldıran köpeğin 10 gün içinde ölmesinin de kuduz riski açısından önemli bir belirti olduğunun altını çizdi.
Prof. Dr. Cengiz, dünyada kuduz nedeniyle yılda yaklaşık 60 bin kişinin hayatını kaybettiğini, literatürde kuduz olup hayatta kalan kişi sayısının 17 kişi olduğunu ifade ederek, hastalığın tedavi edilmezse ölümcül seviyesinin yüksekliğine dikkat çekti.
Dünyanın en ölümcül bulaşıcı hastalığı kuduz! Kuduzdan korunma ve tedavi
Prof. Dr. Cengiz, “Kuduz hastalığı geliştikten sonra hastalığı durdurmak veya ölümü önlemek imkansıza yakın. Erken önlemle, sinir dokularına yayılmadan, sinir sisteminde hasar oluşturmadan hastalığın önlenmesi önemli. Tedavi edilebilir bir hastalık ama gecikilmemesi lazım. Devletimiz ülkemizin her köşesinde bu hizmetleri gece gündüz ücretsiz olarak sağlıyor. 250 bine yakın kuduz teması olmasına rağmen hepsine ücretsiz aşı, serum ülkemizde sağlanıyor” dedi.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?