Panel kapsamında görüştüğümüz Türk Toraks Derneği Başkanı Prof. Dr. Ali Fuat Kalyoncu, Hacettepe Üniversitesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Uğur Demir, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muzaffer Metintaş, Ortadoğu Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Fatma Toksoy ve Ankara Tabip Odası üyesi Dr. Arif Müezzinoğlu, asbest ile ilgili merak edilen soruları Medikal Akademi Ankara Temsilcisi Hatice PALA KAYA’ya yanıtladı.
Asbest, lifsel yapıda bir mineral olup, bilinen en iyi yalıtım maddesidir. Asbest, Anadolu’da çoğu yerde aktoprak olarak veya Ceren, Çaparkayı, İvriz, Çermik Toprağı gibi isimlerle adlandırılır ve köylerde sıva malzemesi olarak kullanılır. Çatılara serilir ve böylelikle evlerin ısı izolasyonu sağlanır. Asbest, endüstride 3000 civarında farklı iş kolunda kullanılabilmektedir. Bu nedenle birçok işkolunda, mesleksel olarak maruz kalınabilir.
Evet, hastalık yelpazesi kanser ve kanser dışındaki hastalıklar olmak üzere geniştir. Mezotelyoma adı verilen bir tür akciğer kanseri, gırtlak kanseri, yumurtalık kanseri, asbestozis denilen bir tür akciğer hastalığı riskler arasındadır.
Asbest nedir? Ne kadar tehlikelidir? Korunmak için ne yapmalı?
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, dünyada 125 milyon kişi çalışma ortamlarında asbeste maruz kalmaktadır. Birleşmiş Milletler kayıtlarına göre de asbestin neden olduğu hastalıklara bağlı her yıl yüz binin üzerinde işçi ölümü meydana gelmektedir.
Asbest, solunum yolu ile vücuda alınır. Akciğer için örnek olarak; nefes yolu ile alınan asbeste bağlı olarak, önce yıllarca süren uzun süreli bir tür iltihap meydana gelir. Bu tahriş nedenli reaksiyon, akciğer dokusunda kalıcı hasarlar oluşur.
Hayır, maruz kalımdan sonra hastalıkların oluşması arasında geçen süre 20-40 yıl arasındadır.
Özellikle sigara içimi riski artırmaktadır. Bilimsel çalışmalar sigara içiminin riski 90 kata kadar arttırdığını ortaya koymaktadır.
Hayır, asbestin birçok çeşidi var. Ülkemizdeki kırsal alanlarda bulunan asbest türü, tremolit asbesttir. Tremolitin endüstriyel bir yönü yoktur, dünyada yasak öncesi dönemde yoğun olarak kullanılan diğer asbest türleri ise krisotil, amosit ve krosidolit’tir. Asbest doğal rengine göre de tanımlanabilir. En tehlikeli olanları mavi (krosidolit), kahverengi (amosit) ve Türkiye’deki beyaz renkli tremolittir. Ülkemizde asbest olmayıp, etki açısından asbeste benzeyen yani asbestiform bir mineral olan erionite (zeolite) Kapadokya bölgemizde bazı köylerde bulunmaktadır. Erionite de, kanserojen bir mineraldir.
Asbestozis, C grubu meslek hastalığıdır. Dolayısıyla meslek hastalıklarına yönelik korunma, hastalık olduğunda tedavi ve rehabilitasyon gibi bütün mekanizmalar hayata geçirilmelidir.
Asbest kullanımı pek çok ülkede sağlık riskleri açısından yasaklanmıştır. Ülkemizde de yasak 2010 yılından bu yana geçerlidir. Mevzuat alanında asbest ile ilişkili olarak iki yönetmelik bulunmaktadır. 25.01.2013 tarih ve 28539 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik, “çalışanların asbest söküm, yıkım, tamir, bakım, uzaklaştırma çalışmalarında asbest tozuna maruziyetlerinin önlenmesi ve bu maruziyetten doğacak sağlık risklerinden korunması, sınır değerlerin ve diğer özel önlemlerin belirlenmesi” amacıyla çıkarılmış ve “6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamına giren, asbest veya asbestli malzeme ile yapılan çalışmalarda, asbest tozuna maruziyetin olabileceği” tüm işleri ve işyerlerini kapsamaktadır. 18.03.2004 tarih ve 25406 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Hafriyat Toprağı, İnşaat ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği ise asbest, boya, florasan ve benzeri zararlı ve tehlikeli atıkları içeren inşaat ve yıkıntı atıklarını “Tehlikeli inşaat ve Yıkıntı atıkları” olarak tanımlamakta ve bu atıkların diğer atıklardan ayrı olarak toplanması ve Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği hükümlerine göre bertaraf edilmesi zorunluluğunu getirmektedir.
Asbest kullanımı yasaktır. Dolayısıyla, bu yasal düzenlemeye uymak birinci görevdir. Bunun yanısıra, Ankara’da son dönemde gündeme geldiği üzere, çeşitli yıkım vb. durumlarda da koruyucu önlemlerin alınması gerekmektedir. Örneğin; asbest olan binaların belirlenmesi, bu alanda veya mekanda çalışanların çalışmaları sırasında kişisel koruyucular kullanması, asbestli yığıntının özel koruyucularla taşınması, binalarda uygun yalıtım yapılması, binalarda diğer gerekli önlemlerin alınması, yıkımların gerekli sağlık ve güvenlik önlemleri tam olarak alındıktan sonra yapılması, atıkların uygun şekilde yok edilmesi gibi bir dizi önlem alınmalıdır. Olağan şartlarda özellikle asbest maruz kalımı riski taşıyan işkollarında çalışanlar açısından asbeste bağlı hastalıkların saptanması, tedavisi vb. süreçlerde gecikme olmaması için işe girişi, muayeneleri ve izleme muayeneleri de son derece gereklidir.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?