Kâbusların tekrarlayıcı bir hal alıp, kişinin uykusunu bozmaya başlamasının “kâbus bozukluğu” adı verilen bir uyku hastalığına yol açtığını vurgulayan Uyku Tıbbı Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Derya Karadeniz, bu hastalığın Türkiye’de görülme sıklığının yüzde 2 ila yüzde 8 arasında değiştiğini söyledi. Ülkemizde 5 milyona yakın kişinin kabus bozukluğu hastası olma riski taşıdığına dikkat çeken Karadeniz, “Kâbus bozukluğu uyumaktan korkmaya ve uyku yoksunluğuna ve böylece daha yoğun kâbuslara neden olarak uykusuzluk ve gündüz uykululuğuna neden olabiliyor” dedi.
Rüyaların günlük yaşamdaki karşılıkları, bugüne kadar insanoğlunun en çok kafa yorduğu konuların başında gelir. Gördüğümüz bir kabusu ya da güzel bir rüyayı etrafımızdakilere anlatıp yorumlarını dinlemek genelde sık başvurduğumuz bir yöntemdir. Ancak çoğu zaman eşimizin dostumuzun yorumu bize yeterli gelmez, rüyalarımızın bilimsel bir açıklaması olup olmadığını merak ederiz. Birçoğumuz farkında olmasa da, aslında gördüğümüz rüyalar ve kabuslar, uyku tıbbının araştırma alanına giriyor.
Prof. Dr. Derya Karadeniz, rüya içeriklerinin hem cinsiyetler arasında hem de çocukluk, ergenlik, erişkin ve yaşlılık gibi yaşamın farklı dönemlerinde farklılık gösterdiğini vurguladı.
Rüyaların gerek içerikleri gerekse ortaya çıktıkları uyku evresine göre kategorize edildiğini söyleyen Prof. Dr. Karadeniz, rüyalarla ilgili yapılan çalışmaların evde veya uyku birimlerinde, kişilerin farklı uyku evrelerinden uyandırılarak gördükleri rüyaları anlatmaları şeklinde planlanlandığını aktardı. Prof. Dr. Karadeniz, şu saptamalarda bulundu: “Bu çalışmalar, erkeklerin kadınlara göre daha çok agresyon, şiddet ve hareket içeren rüyalar gördüğünü, kadınların ise korku, üzüntü, mutluluk gibi duygusal içerikli rüyaları erkeklerden daha fazla gördüğünü ortaya koymuştur. Kadınlarda, aile bireyleri, arkadaşlar ve evle ilgili rüyalar çoğunlukta olmasına karşın, erkeklerde profesyonel hayat ve maddi kazançla ilgili rüyalar daha ağırlıklıdır.”
Prof. Dr. Karadeniz, 3-7 yaş çocukların rüya içeriğine bakıldığında en fazla hayvanlarla ilgili rüyaları, bunu takiben de aile bireylerini içeren rüyalar gördüklerini söyledi. 7 yaşından itibaren bu tür rüyalar azalıyor ve ergenliğe kadar daha çok acayip, korkutucu rüyalarla birlikte arkadaşların içinde bulunduğu rüyalar ön plana çıkıyor. Ergenlik, rüya içeriğinin çok çeşitli olduğu bir dönem olarak kabul ediliyor. Genellikle kaygı, endişe ve duygulanım içeriği yüksek. Doğuştan kör veya 5 yaşından önce kör olan bireylerin rüyalarının ise daha çok işitsel içerikli rüyalar olduğu vurgulanıyor.
Rüyaların hatırlanması sağlıklı bireylerde farklılık gösteriyor. Rüyaların hatırlanmamasının kaliteli bir uyku uyunduğunun göstergesi olduğuna işaret eden Prof. Dr. Karadeniz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Rüyaların hatırlanması ise, rüya sırasında uyanmanın yani gece uykusunun bölündüğüne işaret eder. Sabah özellikle REM uykusundan uyanırsak, son gördüğümüz rüyayı kısa süreli olarak hatırlayabiliriz. Eğer bu rüya bizi çok etkileyen bir içeriğe sahip ise, birkaç gün süreyle de hafızamızda tutabiliriz. Buna karşın, bazı kişilerde gece rüyalarını hatırlamaya yönelik genetik bir yatkınlığın var olduğu da öne sürülmektedir.”
Nadiren görülen kâbusların oldukça normal bir durum olduğunu belirten Uyku Tıbbı Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Derya Karadeniz, ancak kâbusların tekrarlayıcı bir hal alıp, kişinin uykusunu bozmaya başlamasının tıpta “kâbus bozukluğu” adı verilen bir uyku hastalığına yol açtığını vurguladı. Prof. Dr. Karadeniz, kâbus bozukluğu hastalığını şu sözlerle anlattı: “Kabus bozukluğu, genellikle REM uykusu esnasında oluşan ve çoğunlukla uyanmayla sonuçlanan rahatsızlık verici zihinsel deneyimlerle karakterize yineleyici kâbuslarla şekillenen bir hastalıktır. Kâbuslar gerçeğe benzeyen tutarlı ya da tutarsız rüya dizileridir ve ilerledikçe artarak daha fazla rahatsızlık verici olurlar. Duygulanımlar sıkıntı, korku veya şiddeti içermekle birlikte sıklıkla öfke, hiddet, gerginlik, nefret ve diğer negatif duyguları da içerir. Rüya içeriği genelde kişiyi fiziksel şiddet tehdidi üzerine odaklar fakat aynı zamanda diğer üzücü temaları da içerebilir.”
Uyandıktan sonra kâbusların içeriklerinin ayrıntılı hatırlanmasının kâbus bozukluğu için tipik bir olgu olduğunun altını çizen Karadeniz, şöyle devam etti: “Kâbuslar tipik olarak REM uykusu esnasında oluştuğu için REM yoğunluğunun arttığı herhangi bir zamanda oluşabilir. Tek bir gece içinde çok sayıda kâbus yaşanabilir ve benzer temaları içerebilir. Bir travmanın hemen sonrasında (ani stres bozukluğu) veya travmadan bir veya daha fazla ay sonrası (travma sonrası stres bozukluğu), NREM uykusu esnasında ve aynı zamanda REM uykusu esnasında ve uyku başlangıcında da ortaya çıkabilir. Travma sonrası kâbuslar travmatik olayın gerçek gibi yeniden yaşanması şeklinde olabilir veya sadece bazı elemanlarını betimler. Kâbus bozukluğunda, uyanıklık sonrası gerginlik, sıkıntı ve uykuya yeniden dalmakta zorluk olabilir. Kâbuslar çocuklarda daha sık görülür. 3 ila 5 yaşları arasındaki çocukların yüzde 10 ila yüzde 50’sinin anne babalarını rahatsız edecek derecede ciddi kâbusları olduğu bilinmektedir.”
Prof. Dr. Derya Karadeniz’e göre erişkinlerde kâbus bozukluğu sıklığı yüzde 2 ila yüzde 8 arasında değişiyor. Türkiye nüfusu 77 milyon olarak alındığında ise ülkemizde bu hastalıktan müzdarip olabilecek kişi sayısı ortalama 5 milyonu bulabiliyor. Kâbusların çoğu sabırlı kişilik özellikleri ile ilişkili. Kâbuslar genellikle 3- 6 yaş arasında başlıyor fakat herhangi bir yaşta da başlayabiliyor. Kâbusların genellikle yaş ilerledikçe sıklık ve yoğunluğu azalıyor, fakat 60 veya 70 yaşlarındaki bazı hastalar hâlâ sık ataklar yaşadıklarını anlatıyor. Kâbus bozukluğu uyumaktan korkmaya ve uyku yoksunluğuna ve böylece daha yoğun kâbuslara neden olarak uykusuzluk ve gündüz uykululuğuna neden olabiliyor. Kabus bozukluğu hastalığının nedeninin bilinmediğini dile getiren Prof. Dr. Karadeniz, tedavide ilaç tedavisi uygulandığını söyledi.
Toplumda kimi kişilerin “Rüyalarımı adeta yaşıyorum” dediğini aktaran Prof. Dr. Karadeniz, rüyayı yaşamanın yani rüyada görüleni hareketlere dökmenin normal bir durum olmadığına dikkat çekti. Prof. Karadeniz, şöyle konuştu: “Canlı ve senaryosu olan, kişinin duygusal olarak en düzeyde olduğu rüyalar REM uykusu sırasında ortaya çıkar, ancak bu üst uyku evresinde adeta koruyucu olarak, hareket edememe yani geçici felç durumu söz konusudur. Bu olması gereken hareketsizlik ya da geçici felç durumunun ortadan kalkması, rüyaların yaşanması ile sonuçlanır. Bu, REM uykusu davranış bozukluğu olarak adlandırılan bir uyku hastalığıdır. REM uykusu davranış bozukluğu, yaralanma ya da uykuda bölünmeye neden olan, REM uykusu sırasında ortaya çıkan normal dışı davranışlar ile seyreden bir hastalıktır. Sıklıkla, kişinin tanımadığı kişiler ya da hayvanlarla karşılaştığı, saldırıya uğradığı ya da takip edildiği, hoş olmayan aksiyon dolu ve canlı rüyaların harekete dönüşmesi sonucu uykuda yaralanma yakınması sıktır. Tipik olarak atağın sonunda kişi kısa sürede uyanır, dikkatini toparlar ve mantıklı bir öykü şeklinde rüyasını anlatır. Rüyalarla ilişkili davranışlar, konuşma, gülme, bağırma, küfretme, hareketlenme, elini uzatma, kavrama, sallanma, tokatlama, yumruklama, tekmeleme, yatakta doğrulma, sıçrama, sürünme ya da koşma şeklinde ortaya çıkar. Kişi çevreye değil rüyadaki harekete odaklanmıştır. Atak sırasında gözler kapalı durumdadır. Çiğneme, yemek yeme, içme, cinsel içerikli davranışlar, idrar ve dışkılama davranışları bu hastalıkta görülmez.”
REM Uykusu Davranış Bozukluğu hastaları, sıklıkla kendisi ya da eşlerini yaraladıktan sonra doktora başvuruyor. Her yaş grubunu etkileyebilmekle birlikte genellikle 50 yaş üzerindeki erkeklerde daha fazla görülüyor. Sıklığı ise tam olarak bilinmiyor. Prof. Karadeniz, hastalıkla ilgili şu bilgileri verdi: “Sebebi, REM uykusu sırasında olması gereken hareketsizlik halinin ortadan kalkması ve bunun sonucunda rüyaların harekete dönüştürülmesidir. Bazı kişilerde başka bir nedenle yapılan uyku tetkiki sırasında, kol ve bacaklarda seğirme ya da sıçrama ve konuşma gibi REM uykusu davranışları saptanır. Bu kişilerin en az yüzde 25’inde zaman içinde REM uykusu davranış bozukluğu geliştiği bilinmektedir. Tanısı uyku tetkiki ile konulur. Tanı için tetkik sırasında hastanın yatak geçirmesi gerekmez. REM uykusu sırasında artmış kas gerginliği ve artmış hızlı göz küresi hareketlerinin varlığı ile tanı konur. Hastanın kendisine ya da eşine zarar verme potansiyeli olan bir hastalık olduğu için tedavisi zorunludur. Tedavide ilaç tedavisi uygulanır.”
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?