Prof. Dr. Nilgün Altuntaş: Anne sütü afet sonrası hastalıklara karşı koruyucudur

Yazan Hatice Pala Kaya
15 Mart 2023  |   Kategori: Güncel / Literatür, Sağlık Gündemi Print

Emzirme deprem bölgesinde ihmal edilmemeli, afetzede anneler bebeklerini emzirmeye teşvik edilmeli! Afet gibi zor ortamlarda bebekler için en güvenilir besin kaynağının anne sütü olduğunu belirten Prof. Dr. Nilgün Altuntaş, özellikle deprem sonrası erken kurtarma döneminde annenin susuz kalması, yetersiz beslenmesi veya sınırlı gıda alımı durumunda bile anne sütünün, ileri yardım gelene kadar doğru beslenmeyi sağlayabileceğini vurguladı.

Depreme hazırlık planlarının içine “emzirme desteği ve güvenli bebek besleme stratejileri”nin dahil edilmesi ve deprem sonrası öncelikli olarak uygulamaya konulması gerektiğine dikkati çeken Prof. Dr. Altuntaş, Medikal Akademi Ankara Temsilcisi Hatice PALA KAYA’nın sorularını yanıtladı.

Emzirmenin bebeğin ihtiyacı olan besinleri içermesi, kullanıma her zaman hazır olması, uygun ısıda olması, temiz su veya başka bir malzeme gerektirmemesi gibi avantajları olduğunun altını çizen Anne Çocuk Eğitim ve Araştırma Derneği (AÇEAD) Başkanı Prof. Dr. Nilgün Altuntaş, anne sütünün afet ortamında sadece gerekli besinleri sağlamakla kalmadığını aynı zamanda bebekleri ishal ve solunum yolu enfeksiyonlarına karşı da koruduğunu kaydetti.

Prof. Dr. Tuba Dal: Kötü hijyen koşulları deprem bölgesinde salgınlara neden olabilir

Deprem gibi afet durumlarında karşılaşılan stresli koşullar nedeniyle annelerin başarılı bir şekilde emzirmeyi sağlamak için ek desteğe ihtiyaç duyabileceğini belirten Prof. Dr. Altuntaş, “Emziren anneler mümkün olduğunca sadece emzirmeye teşvik edilmeli ve bireysel olarak en uygun emzirme tekniği öğretilmelidir. Uygun destek ve uygun müdahale ile emzirme kurtarılabilir. Bunun için deprem sahasında emzirme danışmanlarının bulunması ve böyle durumlarda annelere erken müdahale edilmesi çok önemlidir” dedi.

Deprem sonrası gebe, anne ve bebekleri bekleyen zorluklar nelerdir?

Prof. Dr. Altuntaş: Bir afetten sonraki karşılaşılan zorluklar afetin türüne, şiddetine ve bunlarla başa çıkmak için yapılmış hazırlık derecesine göre değişmektedir. Ev kaybı nedeni ile aileler aşırı kalabalık ortamlarda yaşamaya başlamaktadırlar. Hijyen şartlarının sağlanamaması, su, temizlik ürünleri ve banyoya erişimde kısıtlılık, aşırı sıcak veya soğuğa maruziyet tüm popülasyonun sağlığını tehdit edebilir. Anne ve bebeğin ayrılması, emziren anneler için mahremiyetin sağlanamaması, mama hazırlayacak temiz alanların olmaması özellikle bağırsak ve savunma sistemleri tam gelişmemiş bebekleri olumsuz yönde etkileyebilir ve bulaşıcı hastalıklara zemin hazırlayabilir.

Özellikle su şebekesinde ve arıtma tesislerinde oluşabilecek hasar su kısıtlılığı ve sonuç olarak dehidratasyona, kontamine su tüketimi ise ishal salgınlarına yol açabilir. Emziren annelerde %10’dan fazla dehidratasyon oluşması, süt üretiminde azalmaya neden olabilir. Elektrik şebekesinin hasarı mama hazırlamada kullanılacak kaynamış suya erişimi kısıtlayabilir. Elektrik olmaması aşı saklama koşullarının oluşturulamamasına belki aşı kayıplarına neden olabilir. Bu durum aşı ile önlenebilir bulaşıcı hastalıkların oluşma riskini artırabilir. İletişim şebekesinin, yolların veya havaalanlarının hasarı gebe, anne ve bebeklere gıda, su ve mama temininin aksamasına neden olabilir.

Sağlık tesislerinin hasarı veya kapasite aşımı sağlık hizmetlerinin aksamasına ve özellikle gebe, bebek ve çocuklar gibi hassas popülasyonda mortalite ve morbiditelerin artmasına neden olabilir. Ayrıca deprem sonrası bebek ve çocuklarda travma sonrası stres bozukluğu ve ayrılık anksiyetesi, gebe ve lohusa annelerde depresyon riski artabilir. Enkazdan çıkan toza ve olası yangından kaynaklanan dumana maruz kalmak çeşitli solunum problemlerine ve alerjik reaksiyonlara yol açabilir.

Deprem sonrası uyku bozukluğu hastalıklara neden olabilir

Afet sonrası olası enfeksiyonlara karşı bebeklerin dirençli hale gelmesinde anne sütünün önemi nedir?

Prof. Dr. Altuntaş: Emzirme, tüm bebekleri beslemek için önerilen yoldur ve bir felaketten sonra genellikle mevcut olan en güvenli yoldur. Özellikle deprem sonrası erken kurtarma döneminde annenin susuz kalması, yetersiz beslenmesi veya sınırlı gıda alımı durumunda bile anne sütü, ileri yardım gelene kadar doğru beslenmeyi sağlayabilir. Enkaz altından kurtarılan annenin, kucağındaki bebeğini günlerce sütüyle besleyerek hayatta tuttuğu unutulmamalıdır. Anne sütü, ilk 6 ay bebeğin besin ihtiyacının %100’ünü, 6-12 ay arasında %50’sini, 1 yaşından sonra %30’unu karşılayabilir. Bebekler 6 ay tek başına olmak üzere en az 2 yaşına kadar emzirilmelidir. Gıda yetersizliğinin olabileceği afet durumlarında 6 ay sonrasında emzirmeye devam etmek çok daha önemlidir.

İlk 6 ay anne sütüne ek su verilmesine gerek olmadığı için emzirilen bebeğin kontamine bir su ile karşılaşma riski de ortadan kalkacaktır. Ayrıca anne sütü birçok antienfektif biyoaktif faktör içerdiği için bebeği felaket sonrası sıkça görülebilen ishal ve solunum yolu hastalıklarına karşı koruyacak ve bebeğin gelişen bağışıklık sistemini destekleyecektir. Emzirmenin bebeğin ihtiyacı olan besinleri içermesi, kullanıma her zaman hazır olması, uygun ısıda olması, temiz su veya başka bir malzeme gerektirmemesi gibi avantajları da vardır. Ayrıca afet gibi zor ortamlarda anne ve bebeğe sıcaklık ve konfor sağlar. Sadece gerekli besinleri sağlamakla kalmaz, aynı zamanda immünoglobulin A, birçok biyoaktif faktör ve koruyucu immünolojik özelliklere sahip canlı hücreler sağlayarak olgunlaşmamış immünolojik sistemi destekler. Sonuç olarak ishal ve solunum yolu enfeksiyonları gibi bulaşıcı hastalıklara karşı koruyucu bir fayda sağlar.

Dünyada yaşanan afetler, afet durumunda emzirmeye öncelik verilmesinin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymuştur. 2006’da Endonezya depremi tahmini olarak yaklaşık 6000 kişinin ölümüne, 60.000 kişinin yaralanmasına ve yüz binlerce kişinin evlerinden olmasına neden olmuştur. Afetten sonra iyileşme aşamasında yapılan bir anketten elde edilen veriler, depremden sonra bebeklerde ishal görülmesinde önemli bir artış olduğunu (%1-7’den %29’a), özellikle mama ile beslenen bebekler arasında yaygınlığın iki katına çıktığını ve emzirmenin ishal için koruyucu olduğunu ortaya koymuştur.

Aşılanma, deprem sonrası gelişebilecek salgın hastalıkları önlemenin en etkili yoludur

Deprem emzirmeyi nasıl etkiler, emzirmenin devamı için ne yapılmalı?

Prof. Dr. Altuntaş: Afet sonrası stresli durumlarda anneler fiziksel ve duygusal olarak tükenmiş ve kafası karışmış olabilir. Yeterli süt üretme konusunda kendilerine güvenmeyebilir veya mamanın emzirmekten daha iyi bir alternatif olduğunu düşünebilirler. Emzirme yeterince desteklenmiyorsa ve mama gelişigüzel dağıtılıyor ise anneler kolayca bulunabilen bebek mamasına başvurabilirler.

Emzirmeye ek olarak mama verilmesi bebeğin anneyi daha az emmesine ve giderek sütün azalmasına, en sonunda emzirmenin kesilmesine yol açabilir. Afet bölgesine verilen mama miktarı azaldığında, bu bebekler yetersiz beslenme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaklardır. Yetersiz hijyenik koşullar altında, mama kullanımı bebeklerin kontaminasyondan kaynaklanan hastalık riskini de artırabilir. Bu nedenle, emzirme desteği ve teşviki afet durumlarında daha kritik bir öneme sahiptir.

Depreme hazırlık planlarının içine “emzirme desteği ve güvenli bebek besleme stratejileri”nin dahil edilmesi ve deprem sonrası öncelikli olarak uygulamaya konulması gereklidir. Bu stratejiler, aileyi, en azından anne ile bebeği bir arada tutmayı, emzirme ve bebek beslenmesi için güvenli ortamlar oluşturmayı, hamile ve emziren kadınlara eğitim ve destek sağlamayı ve bebek ve çocuk hidrasyon ve beslenme durumunun sürekli olarak değerlendirilmesini sağlamayı içermelidir.

Emzirmenin yaygınlaştırılması için geliştirilen “bebek dostu hastane” girişimleri deprem bölgesinde öncelikli olarak takip edilmelidir. Doğum sonrası anne ile bebek ilk 1 saat içinde bir araya getirilmeli, emzirmeye başlanmalı ve mümkünse annelerinden ayrılmamalıdırlar. Emzirme sırasında iyi bağlanma ve pozisyon alma, emzirmeyi başarılı bir şekilde başlatmak ve sürdürmek için gerekli olduğu için sağlık çalışanları annelere doğru emzirme tekniği (bağlanma ve pozisyon) konusunda destek vermeli ve bebekler sadece emzirilerek taburcu edilmeye çalışılmalıdır.

Anne ve bebeğin ayrı olması ve göğüs pompasının bulunmaması durumunda süt üretimini kesintiye uğratmamak ve mastit’den kaçınmak için annelere böyle durumlarda sütü elle nasıl sağacakları öğretilmelidir. Anne ve bebekler çadırlara ulaştıklarında da anne bebek çadırlarında izleme ve desteğe devam edilmelidir. Bu nedenle deprem bölgesinde bebek çadırları kurulması oldukça kritik öneme sahiptir.

Prof. Dr. Başar Cander: Depremzedeler ‘travma’ ve ‘hipotermi’ riski ile karşı karşıya

Örnek olarak Haiti depremi gösterilebilir. 2010 yılında Haiti’de, 220.000’den fazla kişinin ölümüne, 300.000 kişinin yaralanmasına ve 1,5 milyon kişinin yerinden olmasına neden olan, Richter ölçeğine göre 7,3 büyüklüğünde bir deprem yaşandı. Yerel ve uluslararası sivil toplum kuruluşları, en uygun bebek besleme uygulamalarını teşvik etmek ve sürdürmek amacıyla, depremden etkilenen bölgelerde bebek beslenme danışmanlığı sunan bebek çadırları kurdular. Bebek çadırlarında, annelerin eğitimli danışman ve kendi akranları tarafından emzirme desteği almaları ve emzirmenin ve güvenli bebek besleme uygulamalarının sürdürülmesi sağlanmıştır.

Annenin afetten ruhsal olarak etkilenmesi nedeniyle süt salgılanması geçici olarak ya da tamamen durabilir mi? Stres altındaki annelerin düzenli emzirmeyi sürdürebilmeleri için neler yapılmasını önerirsiniz?

Prof. Dr. Altuntaş: Deprem gibi afet durumlarında karşılaşılan stresli koşullar göz önüne alındığında, anneler, yaşam koşullarındaki beklenmedik değişiklikler ve karşılaştıkları yeni engeller nedeniyle başarılı bir şekilde emzirmeyi sağlamak için ek desteğe ihtiyaç duyabilirler. Anneler, stresin sütlerinin kesilmesine neden olmayacağı ve yetersiz beslenseler bile başarılı bir şekilde emzirebilecekleri konusunda bilgilendirilmelidirler. Emziren anneler mümkün olduğunca sadece emzirmeye teşvik edilmeli ve bireysel olarak en uygun emzirme tekniği öğretilmelidir.

Anne sütü üretimi bebeğin emmesi ile korunur ve ayrıca anne için uygun beslenme ve yeterli su tüketimi ile desteklenir. Bu nedenle sütün azaldığı durumlarda bebeğin sık sık emzirilmesi ve memelerin boşaltılması yeni süt yapımını uyaracaktır ve emzirmeye devam edildiğinde süt yapımı artacaktır. Daha önce emzirmemiş anneler bile motivasyonlu anneler ve sağlık profesyonellerinin desteğiyle ve doğru emzirme stratejilerini izleyerek sütlerini yeniden getirebilir, emzirmeyi başarabilir ve mamayı kesebilirler. Yani uygun destek ve uygun müdahale ile emzirme kurtarılabilir. Bunun için deprem sahasında emzirme danışmanlarının bulunması ve böyle durumlarda annelere erken müdahale edilmesi çok önemlidir.

Doğum sırasında ya da herhangi bir nedene bağlı vefat eden annelerin bebekleri için anne sütü ihtiyacının karşılanamadığı durumlarda elimizde ne gibi seçenekler bulunmaktadır? Bebek maması hazırlarken nelere dikkat edilmelidir?

Prof. Dr. Altuntaş: Yetersiz hijyenik koşullar ve sınırlı temiz su ve gıda kaynakları altında, mama kullanımı bebeklerin kontaminasyon sonucu hastalık riskini artırdığı için anneleri yaşayan bebeklerde mama kullanımından kaçınılmalıdır. Ancak annesi vefat etmiş bebeklerin beslenmesinde anne sütü dışındaki alternatiflerin kullanılması uygundur. Türkiye şartlarında mama en sık kullandığımız ikinci seçenek olarak öne çıkmaktadır. Afet alanlarında mama kullanımı gerekiyor ise kullanıma hazır sıvı mamalar tercih edilmelidir.

Depremde Enfeksiyon Riski: Bulaşıcı Hastalıklara Karşı Ne Yapılmalı?

Toz mamalar hazırlanması ve şişe ve emzik temizliği için temiz su gerektirir. Bu nedenle yalnızca şişelenmiş veya kaynamış su varsa kullanılmalıdır. Kontaminasyon riskini azaltmak için mama hazırlama için özel alanlar oluşturulmalı, depolama ve transportta önerilen ısılara dikkat edilmelidir. Bu sıcaklıklar, bir felaketten sonraki koşullar altında kolaylıkla elde edilemeyebilir.

Sağılmış süt veya mama bebeğe fincan, şırınga, biberon veya kap ile verilebilir. Deprem sonrası besleme araçlarının temizliği çok önemlidir. Bu nedenle besin hazırlamak için temiz alanların oluşturulması ve hijyenik kurallara uyulması gerekmektedir. Besin hazırlama alanlarında temiz saklama kapları, şişeler ve emziklerin yanı sıra su, sabun, fırçalar gibi temizlik malzemelerine ve ısı kaynağına ihtiyaç olacaktır. Temiz suya erişimin sınırlı olduğu durumlarda tek kullanımlık kapların kullanımı daha uygun olabilir.
Mama hazırlamadan, bebekleri beslemeden, elle süt sağmadan veya göğüs pompalarını kullanmadan önce ellerin su ve sabunla yıkanması önerilen uygulamadır, ancak temiz suyun olmadığı durumlarda, en az %60 alkol içeren alkol bazlı bir el dezenfektanı kullanılabilir.

Anne Çocuk Eğitim ve Araştırma Derneği (AÇEAD) olarak bölgede siz ne gibi çalışmalar yaptınız, bilgi verir misiniz?

Prof. Dr. Altuntaş: Anne Çocuk Eğitim ve Araştırma Derneği kuruluş amacı; annelerin sağlık okur yazarlık düzeylerini artırarak çocuklarımızın güvenli ellerde büyümesini sağlamak ve sonuç olarak sağlıklı nesillerin oluşmasına katkı sunmaktır. Bu nedenle dernek olarak deprem bölgesinde emzirmeyi destekleyici uygulamalarda bulunduk. Deprem durumunda emzirmenin yaygınlaştırılmasının öneminin farkındayız. Bu amaca yönelik olarak çadırlarda ve hizmete devam eden hastanede emziren anneleri ve gebeleri ziyaret ederek onları bilgilendirmeye devam ediyoruz. Bu vesile ile depremde kaybettiğimiz vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, hastalarımıza acil şifalar ve yakınlarına sabır diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla