“Bu genetik bozukluklardan en sık görülenleri trizomilerdir. Trizomi, belirli bir kromozomun iki kopyası olması beklenirken üç kopyası olması durumunda ortaya çıkan genetik bir bozukluktur. Trizomi 21 bunlardan en sık görülenidir. 21. kromozomun fazladan bir kopyası nedeniyle oluşur. Halk arasında “Mongol Çocuk” olarak da bilinen Down Sendromudur. Yaklaşık 800 doğumda bir görülür. Tipik bir yüz görünümü, zeka geriliği, kalp bozuklukları ile seyreder. Ortalama yaşam süreleri kısadır.
Trizomi 18 Edwards Sendromu olarak bilinir. Yaklaşık 5000 doğumda bir görülür. Gebelik genellikle kayıpla sonuçlanır. Trizomi 18’ li bebeklerde kalp bozuklukları, el ve ayaklarda şekil bozuklukları mevcuttur. Ortalama yaşam süreleri oldukça kısadır. Trizomi 13 Patau Sendromu olarak bilinir. Yaklaşık 10000 doğumda bir görülür. Genellikle erken haftalarda gebelik kayıplarıyla sonuçlanır. Trizomi 13’ lü bebeklerde ağır kalp, böbrek, mide bozuklukları, yarık damak dudak gibi yüz bozuklukları görülür. Trizomi 13 ile doğan bebeklerin hemen hemen hepsi 1 yaşına gelmeden hayatını kaybeder.
35 yaş üstü gebeliklerde, ailesinde genetik bozukluk öyküsü olanlarda ve önceki gebeliklerinde trizomili çocuk doğurma öyküsü olanlarda risk yüksektir. Ancak genç ve risk faktörü bulunmayan gebelerde de trizomili bebek görülebilir. Bu yüzden tüm gebelikler trizomi açısından taranmalıdır.
Bu amaçla geliştirilmiş bazı testler mevcuttur. İkili test, üçlü test, dörtlü test, entegre test gibi testler, anneden alınan kanda bazı hormonlara bakılması prensibine dayanır. Anne kanında tespit edilen hormon düzeyleri, annenin yaşı, bebeğin ense kalınlığı ve baş çevresi ölçümleri bir arada değerlendirilerek risk analizi yapılır. Ancak bu testlerin duyarlılıkları %75-%85 arasındadır. Riskli çıkması bebekte kesin trizomi olduğu anlamına gelmediği gibi, risksiz çıkması da bebekte trizomi olmadığı anlamına gelmez.
Test sonuçları riskli gelen gebelere anne karnından su alma işlemi yani amniyosentez önerilir. Bu işlemde bebeğin içinde bulunduğu su kesesine iğne ile girilerek su çekilir ve tahlile yollanır. Bu işlemdeki amaç, amniyos sıvısının içine dökülen bebeğin kendi hücrelerine ulaşmak, bu hücreleri genetik olarak incelemek ve kromozom yapısına bakmaktır. Bu işlem daha net bir sonuç verir ve bebekte genetik bir bozukluk olup olmadığını söyler. Ancak, amniyosentez işlemi iğne ile yapılan girişimsel bir işlem olduğu için annenin iltihap kapması, bebeğin iltihap kapması, suyunun erken gelmesi, hatta 200’de 1 oranında bebeğin anne karnında ölmesi, yani düşük riskleri vardır.
Doğum öncesi genetik tarama testleri ile Down Sendromu teşhisi
Bu düşük riski hekimi ve aileyi tereddütte bırakmakta, ayrıca işlemin korkusu ve bebeğine zarar gelme ihtimali anneyi strese sokmaktadır. Örneğin, ikili tarama testinde Down Sendromu riski olan bir gebeye amniyosentez önermek zorunda kalıyorsunuz. Ancak amniyosentez yaparken de bebeği düşük riskiyle karşı karşıya bırakıyorsunuz. Belki de normal genetik yapıya sahip bir bebeği down sendromu var mı yok mu diye araştırırken kaybediyorsunuz.
Bu çelişki üzerine bilim adamları uzun yıllardır düşük riski olmayan ve güvenilirliği yüksek bir tarama testi üzerinde çalışıyorlardı. Ve bebeğin hücrelerinin gebelikte anne kanına karıştığını tespit ettiler. Anneden alınan kanda bebeğin hücrelerine ulaşıp trizomi 21-18-13 var mı buna baktılar. Ve %99.7 duyarlıkta bebekte genetik bozukluk olup olmadığını tespit ettiler. Maternal Kanda Serbest Fetal DNA İncelemesi adı verilen bu yöntem en güvenilir tarama testi olarak literatürlerde yerini aldı.
Maternal kanda serbest fetal DNA incelemesi yapan Harmony Test, 10. gebelik haftasından itibaren uygulanılabilen, %99.7 duyarlılığı olan bir tarama testi. Bu testte anne kolundan, sadece basit bir kan alma işlemiyle özel tüplere alınan kan, GELAB Laboratuvar grubu tarafından toplanarak, CLIA sertifikalı ve CAP tarafından akredite Amerika Birleşik Devletleri’ndeki ARIOSA Laboratuvar’ına gönderiliyor. Down Sendromu olan trizomi 21, trizomi 18, trizomi 13 ve cinsiyet kromozomları olan XY kromozom bozuklukları değerlendirirliyor. Test tüp bebek yöntemiyle elde edilen gebeliklerde ve ikiz gebeliklerde de güvenle uygulanabiliyor. Sadece anne kolundan kan almaya dayalı bir işlem olduğundan herhangi bir düşük riski de taşımıyor.
Sonuçlar ortalama iki haftalık bir sürede GELAB’a ulaşıyor ve uzman hekimler tarafından değerlendirilerek Türkçe formata çevriliyor. Kişiye özel risk analizi yapılarak, düşük risk ya da yüksek risk olarak raporlanıyor ve doktorunuza ulaştırılıyor.
Öncelikle 11 yıllık tecrübesi ve uzman kadrosuyla GELAB Laboratuvarlar grubunun güvencesiyle çalışılan bir test. Tüm örnekler büyük bir titizlikle toplanıp, hastaların isim soyisim ve doğum tarihleriyle , tek tek ve tekrar tekrar kontrol ediliyor.
Aynı kontrol CLIA sertifikalı ve CAP tarafından akredite olan Amerika Birleşik Devletlerindeki Ariosa Laboratuvarında da gerçekleştiriliyor. Harmony Test, Kypros Nicolaides’in klinik çalışma referansıyla, 500.000 in üzerinde hamile kadında uygulanmış, en yüksek olgu sayısına sahip Fetal DNA testidir.
Ayrıca tüm tekil ve ikiz tüp bebek gebeliklerinde ve Cinsiyet kromozomu bozukluklarını taramada kullanılan ilk test olma özelliğini taşımaktadır. Sonuçlar her hastaya ayrı risk analizi yapılarak tek tek değerlendirilmekte. Piyasadaki bazı benzer testler, normal- anormal diye sonuç verdiklerini iddia etmekteler. Ancak teorik olarak %99.7 lik duyarlılığa sahip bir testin normal anormal olarak rapor vermesi çok da gerçekçi görülmemekte.
Harmony Test, %4 ün üzerinde Fetal DNA oranına ulaşılan 10 haftadan itibaren uygulanabiliyor. Koldan basit bir kan alma işlemi olduğu için anne ya da bebeğe hiçbir riski bulunmamakta. Ayrıca kromozomlar değerlendirildiği için kan verirken annenin aç ya da tok olması veya ilaç kullanması sonucu etkilemiyor. Özetle Harmony Test; Down Sendromu gibi genetik bozuklukların Prenatal Tanısında kullanılan, anneye ve bebeğe hiçbir riski olmayan, en yüksek güvenilirlikte, en ekonomik testtir.
Bu testin Tüm dünyada 70’ e yakın ülkede, türkiye’de ise 7.000 gebede uygulandı belirten Prof. Dr. Aydan Biri, şu bilgileri verdi.
Gebelik ve yeni bir bireyin dünyaya gelmesi olağanüstü bir süreçtir. İnsanlık tarihinden bu yana anne karnındaki bebek merak edilse de son 50 yıla kadar bebeğe yönelik herhangi bir tanı ya da girişim olmaksızın doğumlar gerçekleşmiştir. Oysa tüm bebekler sağlıklı değildir ve bebeklerin bir kısmının (%3-14) fiziksel kusurlarla(kalp anomalileri) dünyaya gelirken bir kısmının da (%0.5-1) kromozom(down sendromu) ya da diğer genetik hastalıklarla dünyaya gelir.
Bu doğumsal sorunların bir kısmının bebek doğmadan önce teşhisi(prenatal tanı) ultrasonografi ile bebeğin incelenmesi, bebekten materyal alma (amniyosentez, plasenta biyopsisi) ve genetik tanı yöntemlerinin geliştirilmesi ile mümkün olmuştur. Genetik hastalıklarda prenatal tanının başlıca amacı; yaşam boyunca ağır bedensel ve zihinsel özürlere neden olan ve tedavisi olanaksız kalıtsal hastalıkları ve malformasyonları, gebeliğin erken dönemlerinde tanımlamak, aileye bilgi vermektir.
Son yıllarda prenatal genetik tanı çok ilerleme kaydetmiştir. 1950′lerde eldeki tek imkân genetik danışmanlıkken 1968′de amniyosentez ile tanı koymak mümkün hale gelmiş ve bu alanda aniden büyük bir değişim olmuştur. 1982-1984 yılları arasında plasenta (koryon villüs )biyopsisi ile 11-14 gebelik haftasında prenatal tanı imkânı ortaya çıkmıştır..
Bebekten örnek almayı gerektiren bu girişimler kesin sonuç vermesi açısından üstün olsalar da özellikle gebelik kaybı gibi riskler taşıması ve genetik incelemenin maliyetli olması nedeniyle tüm gebelere önerilmesi mümkün değildir. Bu yüzden tüm gebelere önermek yerine riski grubun belirlemesi yoluna gidilmiştir.
Çok sayıda kromozom bozukluğu ya da genetik hastalık olsa da, yaşayan bebeklerde mental geriliğin en sık nedeni olan down sendromu (trizomi 21) her yaşta gebede ve tüm toplumlarda görülmesi nedeniyle üzerinde en çok durulan kromozom sorunu olmuştur. Yaklaşık 30 yıldır özelikle gelişmiş ülkelerde down sendromu tarama testleri yapılmaktadır. ileri yaştaki annelerin down sendromlu(DS) bebek doğurma riskinin yüksek olması ilk tarama girişimidir. Sonrasında bebeğe ve plasentasına ait özeliklerden yola çıkılmış, ultrasonografi ve serum tarama testleri ile DS bebekler ayırt edilmeye çalışılmıştır. Bunlar bugünkü bilinen isimleri ile DS tarama testleridir (ikili, üçlü, dörtlü test). Bu testler birbirinden bir kısım özellikleri ile ayrılsa da sadece riskli grubu belirler en iyi uygulandığında bile DS bebeklerin bir kısmı tespit edemez. Bu testlerin riski tespit ettiği gruba AS ya da CVS yapmak gerekir.
Bu girişimler kesin sonuca götürse de bilinen riskleri ve nispeten özellikle AS de sonuçların kesinleşmesinin neredeyse 20. gebelik haftasına uzaması önemli dezavantajlarıdır. Sorunlu bir bebeği olabildiğince erken, anne ve bebek için risk yaratmadan tarama çabası yeni bir noktaya gelinmesine yol açmıştır. Nitekim ilk kez 1997 yılında anne kanında fetusa ait hücre ve genetik materyal varlığının tespiti yeni ve heyecan verici bir dönemi başlatmıştır. Artık anne ve fetüs için kaygı duyulan bu girişimler yerine doğrudan anne kanından tıpkı diğer DS tarama testleri gibi sadece anne kanı alınması yeterli olacaktır.
Elde edilen bu fetal genetik materyal fetal cinsiyet tayini ve cinsiyetle aktarılan hastalıkların tanısında, fetal kan grubu tayini(rh) ve bununla ilgili girişimlerin planlanmasında, bazı tek gen hastalıklarının tespitinde kullanılmaktayken yeni jenerasyon dizi analizi yapan cihazların kullanıma girmesi fetal hücreden kromozom analizi testlerinin yapılabilmesini mümkün hale gelmiştir. 2012 yılından itibaren hızlıca klinik kullanıma girmiş ve uzunca süredir üzerinde çalışılan sık görülen kromozom sorunları için trizomi 21,18 ve 13 için ticari kitler elde edilmiştir.
Bu amaçla kullanıma giren testlerin birisi Harmony Test olarak sunulmuştur. Harmony Prenatal Test, Ariosa Diagnostics firması tarafından USA California’da bulunan CLIA sertifikalı klinik laboratuarda geliştirilmiş bir testtir. Tüm dünyada 70’ e yakın ülkede toplamda 450.000 kez yapılmış olan bu test, ülkemizde 7.000 gebede uygulanmıştır. Harmony test fetal genetik materyalden Trisomi 21, Trisomi 18, Trisomi 13 ve isteğe bağlı olarak X-Y kromozom anomalileri (47 XXY- klinifelter, 45 X0 Turner sendromları) tarayan bir test olarak klinik kullanıma girmiştir.
Bu yöntem, henüz rutin tanı testi olarak kabul görmemekte ileri düzey bir tarama testi olarak kabul edilmektedir. Trisomi 21 olgularını yakalama şansı %99 üzerinde, Trisomi 18 yakalama şansı %98 üzerinde, Trisomi 13 yakalama şansının % 80 civarında olduğu bildirilmektedir. Her üç oranın yalancı negatiflik oranı %0,1 in altındadır. Diğer testlerde ise Trisomi 21 yakalama şansı %81-99 arasında değişmektedir.
Yüksek riskli grup öncelikli olmak üzere tüm gebelere uygulanabilir, fakat klinik uygulama da 18. haftaya kadar uygulanması önerilmektedir. Taranan hastalıklar açısından yüksek risk tespit edildiğinde tanının herhangi bir girişimden önce amniyosentez ya da CVS ile doğrulanması gereklidir. Bazı durumlarda örneğin anne adayının kilosu arttıkça maternal kanda tespit edilebilen fetal cfDNA oranı azalır, bu da test sonucunu olumsuz etkileyebilir. 90 kg ve altında %99 oranında, 90-130 kg arasında % 92 oranında ve 130 kg ve üzerinde ise %76 oranında fetal cfDNA yakalanabilmektedir.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?
iii günler bnde 3,lü tarma testi yaptrdım 111,de 1 ihtimal trizomuda 18 bu sonç dşk bir ihtimalmidir yoksa yüksk miii lütfen bna iii cwplar werin