Adli Tıp Kurumu, hukuk sistemimizde bir resmi bilirkişilik kurumudur. Savcılıklar ve Mahkemeler önlerine gelen hukuksal uyuşmazlıklarda, görev alanıyla ilgiliyse ATK’ndan görüş alıyor. Ancak yasada ATK hemen her konuda görevli sayılmış. Bu bakımdan neredeyse her davada ATK’dan görüş alınıyor.
Adli Tıp Kurumu esas olarak uzmanlık (ihtisas) kurulları şeklinde çalışıyor. Hangi ihtisas kurulunun hangi konulara bakacağı yasayla belirlenmiş.
ATK 3. İhtisas Kurulunun birçok görevi var
Örneğin ATK 3. İhtisas Kurulunun görevi olarak yasada şunlar sayılmış: Sosyal Sigortalar ve İş Kanunları ile ilgili olaylar, maluliyetler, meslekte kazanma gücü kaybı, meslek hastalıkları ve mesleki kusurlar, hürriyeti bağlayıcı cezaların infazının ertelenmesi, sürekli hastalık, engellilik ve kocama sebepleri ile belirli kişilerin cezalarının hafifletilmesi veya kaldırılmasına ilişkin işlemler.
ATK 3. İhtisas Kurulunda sadece belli alanlarda uzman var
Görevleri bunlar olmakla beraber ATK 3. İhtisas Kurulu, Ortopedi ve Travmatoloji, Genel Cerrahi, Nöroloji, İç Hastalıkları, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Göğüs Hastalıkları, Enfeksiyon Hastalıkları uzmanları ile 2 Adli Tıp Uzmanı üyeden oluşuyor.
ATK içinden uzman çağırma ihtiyari
Kurulun görevlerine bakıldığında, bu alanların dışında uzmanlık gerektiren konular da Kurulun önüne gelebiliyor. Bu durumda Kurul, Adli Tıp Kurumu’ndaki diğer kurul veya dairelerde bulunan uzmanları davet ediyor ve uzman kişiler o olayla ilgili toplantıya katılıyor ve oy kullanıyor. Ancak bu uygulama Kurulun tercihine bırakılmış. Kurul isterse uzman çağırmadan da karar verebiliyor. Ancak Kurulda bulunmayan tıp ve diğer uzmanlık dallarında, Adli Tıp Kurumu dışından uzmanların bilirkişi olarak davet edilmesi gerektiğinde bu kişiler oy hakları olmaksızın sadece görüşlerini bir raporla Kurula bildiriyor.
Dışarıdan gelen uzman görüş verir oy veremez
Sözgelimi ATK içinde Hiperbarik Tıp alanında uzman bulunmuyor. Bu durumda 3. İhtisas Kurulu önüne gelen olayda dışarıdan bir hiperbarik tıp uzmanı çağırıyor. Bu kişinin görüşünü alıyor, ancak kararı Kurulun yasada gösterilen üyeleri veriyor. Karar veren üyelerin hiçbirisinin böyle bir uzmanlığı olmadığı halde gene de görüş bildirmek zorundalar. Bu konuda çekinser davranmak yasal olarak mümkün değil.
Çalışma usulü hukuka aykırı
Bu durumun hukuka uygun olmadığı son derece açık. Alanın dışında olan uzmanlar, uzmanlıkları haricinde bilirkişi görüşü sunuyor. Bu görüş de mahkemelerin hükmüne esas alınıyor. Dünyanın hiçbir yerinde buna benzer bir örnek yok. Tam Türkiye’ye özgü bir garabet…
Konu Anayasa Mahkemesi’nin önüne geldi
Yasal düzenleme açıkça hak arama hürriyetine ve adil yargılanma ilkesine aykırı. Nitekim bir süre önce bu usulün Anayasaya aykırı olduğu yönünde bir itiraz söz konusu oldu ve konu Anayasa Mahkemesi’nin önüne geldi. Doğrusu ben Yüksek Mahkemenin iptal hükmü vereceğinden emindim. Müvekkillerime de bu beklentimi söyledim. Ancak karar beklentimin tam tersi yönde oldu. Anayasa Mahkemesi bu uygulamayı Anayasaya aykırı bulmadı.
ATK fiilen zorunlu bilirkişilik mercii oldu
Anayasa Mahkemesi’nin kararı hak arama özgürlüğünün kısıtlanması anlamına gelmektedir. Zira, Ceza Muhakemesi Kanununa göre kanunların belirli konularda görevlendirdiği resmi bilirkişiler ceza mahkemelerince öncelikle atanıyor. Aynı durum Hukuk Muhakemesi Kanununda da var. Bu Kanuna göre de mahkemeler kanunların görüş bildirmekle yükümlü kıldığı kişi ve kuruluşlara görevlendirildikleri konularda bilirkişi olarak öncelikle başvurmak zorunda. Yani ATK sadece resmi bilirkişi değil aynı zamanda fiilen zorunlu bilirkişi.
Parmak hesabıyla karar alınıyor
Ancak zorunlu bilirkişinin, kendisine müracaat edilen konuda uzmanlığı yok. Bu durumda dışarıdan uzman çağırıyor, ama kararı gene kendisi veriyor. Karar da oy çokluğuyla alınıyor. Yani parmak hesabıyla. Konunun uzmanının aksi görüşte olması ise önemli değil. Parmak hesabı tutmuşsa mesele halledilmiş sayılıyor.
Başka ülkelere örneği yok
Resmi bilirkişilere öncelikle müracaat uygulaması diğer ülkelerde de var. Ancak başka ülkelerde bizdeki gibi bir Adli Tıp Kurumu yok. ATK ihtisas kurullarının yapısı yasayla belirlenmiş. Hangi heyette hangi tıp uzmanının bulunduğu önceden belli. Somut olaya özel heyet oluşturma durumu söz konusu değil. Buna göre bir ortopedist kadın hastalıklarıyla ilgili bir konuda, bir adli tıp uzmanı da dişhekimliği veya çocuk hematolojisi ile ilgili bir konuda görüş bildirebiliyor. Sonra parmaklar sayılıyor ve karar açıklanıyor. Mahkemeler de nasılsa görüş ATK’dan geldi diye kararı verip geçiyor. Sonra da buna hukuk deniyor.
Çözüm yeri AİHM
Anayasa Mahkemesi’nin kararı ile soruna Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde (AİHM) çözüm aramaktan başka çare kalmadığı anlaşılıyor. Anlaşılan AİHM kararına kadar yarım porsiyon hukukla idare etmeye devam edeceğiz.
İletişim için: bilgi@erkingocmen.av.tr
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?