Karın arka bölümünde, midenin arkasında yerleşen 15 santim uzunluğunda bir organ olan pankreas, besinlerin sindirilmesinde ve kan şekerinin dengelenmesinde önemli rol oynuyor. Pankreas kanserleri, tüm kanserlerin yüzde 2’sini teşkil eder. Ancak agresif bir tümör olduğu için kansere bağlı ölümlerin yüzde 5’i pankreas kanserine bağlı olarak gelişir.
Pankreas kanserleri genellikle 40 yaş üzerinde görülür. Kadın ve erkeklerde yaklaşık benzer oranda rastlanır. Sigara ve alkol kullanımının yanı sıra genetik yatkınlık da pankreas kanseri oluşumunda risk faktörü olarak kabul edilir.
Pankreas kanserinin belirtileri, birçok hastalıkta olduğu gibi bir yelpaze halinde değişkenlik gösterir. Ancak pankreas adenokarsinomlarda, eğer kitle pankreas baş kısmına yerleşmişse, safra kanalında tıkanıklığa yol açarak, hastada sarılık görülmesine neden olabilir. Pankreasın gövde ve kuyruk kısmına yerleşen adenokarsinomlarda ise hastalık, uzun süre bir klinik bulgu vermeden sessiz bir şekilde seyreder. Hastalığın ileri dönemlerinde, şiddetli karın ağrısı ortaya çıkabilir.
Pankreas kanserlerinin tanısı radyolojik tetkikler ile konur. Pankreas kitlelerinin saptanmasında, ayırıcı tanısının yapılmasında en önemli yöntemler; Ultrasonografi, Bilgisayarlı Tomografi ve Manyetik Rezonans olarak sıralanır. Pankreas adenokarsinomlarının lokal evrelendirilmesinde en önemli görüntüleme yöntemi ise üç fazlı yapılan Bilgisayarlı Tomografi’dir. Ayrıca karaciğer fonksiyon testleri, CA 19-9 ve CEA gibi tümör belirteçlerine bakılması gerekir. Hastalığın evrelendirilmesi için ise batın ve toraks BT tetkiki ile PET-BT kullanılır.
Pankreas kanserinde en etkili tedavi yöntemi cerrahi olarak kabul edilir ve cerrahi yöntemlerle kitleyi çıkartmak gerekir. Ancak hastalığın tanısı konulduğunda, cerrahiye uygun hasta oranı yaklaşık yüzde 15 civarında’dır. Hastaların yüzde 85’inde 3. evre (lokal ileri) veya 4. evre (metastazı olan hastalık) hastalık Hastaların yüzde 85’lik grubuna ise ne yazık ki cerrahi tedavi uygulanamıyor.
Hastalıkta 1. ve 2. evrede olan kitlelere klasik tedavi cerrahi tedavi sonrası kemoterapi ve radyoterapi yapılması gerekir. İleri dönem hastalarda ise cerrahi yapılamadığı için sadece kemoterapi ve radyoterapi uygulanabilir. Ancak 3. evrede olan hastalarda, yeni bir tedavi alternatifi olarak, IRE (irreversible elektroporation/geri dönüşümsüz elektroporasyon) yöntemi kullanılıyor.
Kötü beslenme alışkanlığı pankreas kanseri için önemli bir risk faktörü
Tümör tedavilerinde uzun yıllardır uygulanan radyofrekans ablasyon ve mikrodalga ablasyon yöntemleri ile pankreas tümörlerini tedavi etmek mümkün olmaz. Çünkü Isıtma yöntemleri olan bu teknikler, büyük damarlara komşu olan pankreas kitlelerinde damar hasarları yarattığı için ciddi komplikasyonlara yol açar. Bir ısıtma yöntemi olmayan IRE tekniğinin ön önemli özelliği ise; damar içerisindeki kan akımını bozmadan, damar duvarına yapışan tümör hücrelerinin ölmesini sağlamasıdır. Bu nedenle pankreas adenokarsinomlarında, damar invazyonu olduğunda ameliyat edilemeyen hastalar (3.evre), bu yöntemle tedavi edilebiliyor.
Yöntemin uygulanması sırasında, santimetreye yaklaşık 1500 Walt direkt elektrik akımı verilir ve tümör hücrelerinin duvarında mikroskopik delikler oluşması sağlanır. Bu yöntemle hücrenin beslenme düzeni bozulur ve tümör hücreleri bulunduğu yerde ölür. Bu işlem ultrason veya Bilgisayarlı Tomografi kılavuzluğunda yapılabilsede, ameliyathanede karın açıldıktan sonra , Girişimsel Radyolog tarafından uygulanması en güvenli yöntemdir. IRE işlemi uygulandıktan sonra gerekirse kitle, cerrahi olarak da çıkartılabilir.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?