Amalgam dolgu (civalı) oldukça yaygın kullanılan bir diş dolgusu türüdür. Ancak son zamanlara sık sık tartışılıyor ve amalgam dolguların (gümüş dolgu tabir edilen metal renkli diş dolgularının) sağlığa çok zararlı olduğuna dair haberler çıkıyor. Hatta sağlık açısından bu dolguların ağızdan sökülmesi veya sık sık yenilenmesi gerektiğinden bahsediliyor. Konunun ne kadarının doğru, ne kadarının tartışmalı olduğunu inceleyen ve güncel bilgileri ortaya koyan bu derlemeyi okumanızı öneriyoruz.
İçindekiler
Amalgam, cıvanın bir başka metalle yaptığı kimyasal alaşıma verilen genel addır. Demir dışında hemen hemen tüm metaller cıva ile amalgam oluşturabilir. 19. yüzyılda aynaların üretiminde kalay amalgam kullanılmaktaydı. Düşük ısıların ölçülmesinde de, cıvadan düşük donma derecesine sahip olduğu için (-58 derece santigrad) talyum amalgam içeren termometreler kullanılmaktadır.
Cıva, toksik bir metaldir. Doğayı kirletme potansiyeli ve sağlığa olumsuz etkileri nedeniyle kullanımında çeşitli kısıtlamalar bulunmaktadır. Cıva insan derisinden emilir, buhar halinde solunup vücuda girebilir ve çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu nedenle cıva her zaman kapalı kaplarda saklanır. Kullanımında ve berteraf edilmesinde dikkatli olunur.
Örneğin doğaya salınan ve sulara geçen cıva, balıkların vücutlarında “metil-cıva” olarak birikebilir, biriken cıva bu balıkları yiyen diğer deniz canlılarında birikir (biomagnification) ve bu sayede besin zincirinin üst halkalarındaki canlılar, yedikleri balıklardaki miktara nazaran on kata kadar daha fazla oranda cıvayı vücutlarına almış olurlar. Tıp kayıtlarında bu mekanizma ile vücutlarında aşırı cıva birikmiş balıkların tüketimi sonucu oluşmuş zehirlenme vakaları mevcuttur
“Amalgam dolgu” dediğimiz tıbbi diş restorasyon malzemesinde cıva, çeşitli özelliklerinden faydalanılmak üzere bazı metaller ile amalgam oluşturur. Bu metaller gümüş (%22-%32), kalay (%14), bakır (%8) ve bazı eser metallerdir. Amaç, bu metallerin bir arada tutunduğu ve gerekli sağlamlığa sahip bir onarım malzemesi elde etmektir.
Peki nasıl olmuş da bu kadar tehlikeli bir maddeyi diş dolgusu malzemesi olarak kullanmışız? Bunu anlamak için, önce ideal bir diş dolgu malzemesinde bulunması gereken özelliklere ve amalgamın bunları ne kadar yerine getirebildiğine bir göz atalım:
Fiziksel özellikler ve uygulama kolaylığı: İdeal dolgu malzemesi ısıyı iletmemeli, ısı ile genleşmemeli, çiğneme kuvvetlerine ve bunlar sonucu oluşan aşındırıcı etkilere dayanmalı, diş dokusuna tutunabilmeli, malzeme yorgunluğu göstermemelidir. Bunların yanı sıra kolayca şekillendirilebilmeli, gerektiğinde sökülebilmeli, karıştırılarak hazırlanacak ise karıştırma işleminin sonucu ve kontrol edilebilir olmalıdır.
Biyolojik uyum: İdeal bir diş dolgu malzemesi diş ve çevre dokularla dost olmalıdır. Diş eti ve diş özünü (pulpa) tahriş edici etkileri olmamalı alerjik reaksiyonlara yol açmamalıdır.
Evet cıva toksiktir, ama “toksisite” ne demektir? Toksisite, bir maddenin bir organizmaya zarar verme derecesidir. “Bu madde insan ve hayvanlar için toksiktir” cümlesinde olduğu gibi tüm organizmaya olan etkiyi ifade edebileceği gibi, “karaciğer için toksiktir” cümlesindeki gibi belli bir organa ya da “sitotoksiktir” kelimesindeki gibi hücreye olan zararlı etkiyi de ifade edebilir. Toksisitenin ana kuralı “doza bağlı” olmasıdır. Yüksek dozda toksik olan bir madde, düşük dozda zararsız, hatta faydalı da olabilir.
Diş ağrısına iyi gelen 6 öneri ve ağrıyı dindiren bitkisel çözümler
Tıpta bunun pek çok örneği var. Örneğin hayat kurtarıcı bir ilaç olan Coumadin (warfarin) aslında bir fare zehiridir. Düşük dozlarda kullanıldığında zararlı değil, faydalıdır. Kalp yetmezliğinde kullanılan digoksin, her bölümü zehirli olan digitalis bitkisinden elde edilmektedir. Kalp krizinde kullanılan atropin, zehirli Datura stramonium bitkisinden elde edilir. Çavdar mahmuzu (ergot) deyince aklımıza ambarlarda kalmış küflü çavdarları yiyerek hastalanan tayfaları konu eden korkunç deniz hikayeleri gelir, oysa bu küften elde edilen ergot alkaloidleri migren tedavisinde çok önemli ilaçlardır.
Demek ki cıva incelememizde şu soruları aklımızda tutmalıyız: İnsanda hangi miktarda cıva toksik etki gösterir? Amalgam dolgulardan ne kadar cıva salınır? Eski amalgam dolguyu ağızda tutmak mı, yoksa çıkartmak mı evladır?
Bugün atmosferde yer alan cıvanın yarısı insan kaynaklıdır (bunun 2/3’ü kömür madenlerinden gelmektedir), kalan yarısı ise volkanik aktivite gibi doğal kaynaklıdır. Cıva zehirlenmesinin şiddeti ve etkisi; cıvanın elementer halde mi yoksa bileşik halinde mi bulunduğuna, alınan doza, cıva ile karşı karşıya kalma süresi ve şekline göre değişir.
En sık görülen cıvaya maruz kalma nedeni balık tüketimidir. Vücuda alınan cıvanın bir diğer kaynağı ise insan üretimi olan ve cıva içeren ürünlerden, örneğin fluoresan lambalar veya cıva içeren pillerden salınan cıvadır. Genel bir gruplama ile cıvanın üç temel şekilde bulunduğunu söyleyebiliriz, elementer cıva, etil-cıva ve metil-cıva.
Yazı konumuzu oluşturan amalgam diş dolgusunda yer alan cıva, “elementer cıva” (Hg0) halindedir, bu cins cıva buharlaşır ve solunumla vücuda girer. Tıbbi ürünlerde koruyucu olarak yer alan cıva ise etil-cıvadır (C2H5Hg+). Hatırlarsınız yazarımız Işıl Arıcan, aşılarda koruyucu olarak bulunan ve hakkında otizme yol açtığına dair çok fazla safsata dönen bir cıva bileşiği olan tiyomersal ile ilgili ayrıntılı bir yazı yazmıştı.
Balıktan alınan cıva ise en tehlikeli cıva bileşiği olan metil-cıva iyonudur ([CH3Hg]+), bu cins cıvayı sindirim sistemi aracılığı ile alırız. Farklı yapılarından dolayı bu üç cıva formunun vücudumuza toksik etkisi de değişik seviyelerdedir. Örneğin balıktan alınan metil-cıva, elementer cıvadan ve etil-cıvadan daha toksiktir. Görüldüğü üzere amalgamdan kaynaklanabilecek elementer cıva sindirim yolu ile değil buharlaşarak hava ile vücudumuza girecektir ve daha az toksik olduğu için olası zararı, balıktan sindirim yolu ile gelecek benzer miktardaki metil-cıvadan cok daha az olacaktır.
ABD gibi gelişmiş ülkeler cıva konusunda çok hassas yaklaşım içindedir, örneğin ABD’de evinizde cıvalı bir termometrenin ya da fluoresan lambanın kırılması durumunda yapmanız gerekenler için bir listeleri vardır. Bu ülkede, bir yemek kaşığı cıvanın yere saçılması durumunda ilgili sağlık ya da doğayı koruma kurumlarından yardım almanız salık verilir.
İki kaşık veya daha fazla cıva döküldüyse, bunu NRC’ye haber vermemek kanunlara göre suçtur. Bugünkü konumuz olan amalgam diş dolguları da ağızda kullanılırken aşındıkları için zaman içince yapılarındaki elementer cıva açığa çıkar ve bunun sonucu çok az miktarlarda da olsa cıva buharı meydana gelir.
Bu buharın sağlığa zararlı olup olmadığı, amalgam dolguların sahiplerine olumsuz bir etkisi olup olmadığı konusu oldukça iyi araştırılmıştır. Bu araştırmaların sonucunda halk sağlığı ile görevli kurumlar, amalgam dolgular ile ilgili çeşitli açıklamalar yayınlamıştır. Başta ABD olmak üzere çevre hassasiyetinin yüksek olduğu ülkelerin resmi ve kar amacı gütmeyen tarafsız kurumlarının bilgilendirmeleri ışığında aşağıdaki bilgilere ulaşıyoruz.
Avrupa’da da durum buna benzerdir. Çoğu Avrupa ülkesinde amalgam dolgu uygulamasında kısıtlama yoktur. Daha az riskli alternatiflerin mevcut olmasından ötürü iki ülkede, Norveç ve İsveç’te, amalgam dolguların uygulanması sona ermiştir. Bunun sebebinin çevre ve insan sağlığına olası zararları engellemek için olduğu söylenmektedir.
Amalgam dolguların sökülerek yenilenmesi işlemi, özellikle yurtdışında ciddi bir sektöre dönüşmüş durumda. Bu işlemi uygulayan sağlık çalışanları amalgamdan alınan cıvanın etkilerini abartıyor ve bu sayede panik havası yaratıyor. İşlemi uygulayan kişilerin biyolojik savaşa hazır kıyafetleri ise dikkat çekici! Bu konudaki bilimsel çalışmaların kesin sonuçlar vermekten uzak olduğu ve dizayn hataları içerdikleri düşünüldüğünde, bunları tek tek incelemek ya da felaket tellallığı yapan internet sitelerinin etkisinde kalmak yerine, bu konuda bir fikir birliğine varmış ve güncel bilimsel verilere göre tavsiye kararları yayınlamış kuruluşların yayınlarına itibar edilmesinin yerinde olacağı anlaşılıyor.
Her konuda olduğu gibi bu konuda da pek çok anektod ve safsata mevcut, doğruyu bulmak ise sadece bilimsel metod ile mümkün. Elbette yeni yaptıracağınız dolgular için daha estetik olan ve cıva içermeyen kompozit materyalleri düşünebilirsiniz. Bu maddeler yüksek teknoloji ile üretilmekte ve gerek ön gerekse arka dişlerde başarı ile kullanılmaktadır. Doğaldır ki her onarım malzemesinin kendine has avantajları ve dezavantajları vardır. Amalgam dolgular yerine önerilen estetik kompozit dolgular henüz arkada dişlerde amalgam dolguları gösterdiği dayanıklılığı göstermekten uzaktır.
Ayrıca bu dolguların dişe uygulanmasında çeşitli asitler kullanılmaktadır ki bu da tahriş edici olabilir. Uygulama sırasında ortamda nem kontrolünün çok iyi olması gerekir ve bunun ağız içinde sağlanması bazen çok zordur. Ayrıca estetik dolguların özel uygulama teknikleri yüzünden dişhekiminin teknik becerisi çok önemlidir ve tüm bunlar estetik dolgu uygulamasının yumuşak karnını oluşturur. Estetik dolguların en büyük dezavantajı, bu dolguların sertleşirken büzüşmelerinden dolayı kenar sızıntısı yapma riskleri olmasıdır.
Estetik dolguların bileşimindeki yüksek teknoloji ürünlerin sağlığa zararlı olup olmadığı konusunda tartışmalar da yok değildir. (Yeri geldiği için söyleyelim, halk arasında “lazerli dolgu” olarak adlandırılan estetik dolgularda lazer kullanılmaz. Bu dolgular belli dalga boyunda ışık ile sertleşir, sertleştirme için kullanılan cihazın verdiği monokromatik mavi ışık da lazer sanılır.)
Eğer alerji gibi bir soruna yol açmıyorlarsa; ağzınızdaki sağlam, sorunsuz ve fonksiyonel amalgam dolgularınızı sırf “zararlı olabileceği” endişesi ile çıkarttırmayın ve eğer doktorunuz tarafından gerekli görülürse yeni bir amalgam dolgu yaptırmaktan da çekinmeyin. Amalgam diş dolguları çok eskiden beri kullanıldıkları için elimizde bu malzeme ile ilgili geniş bir tecrübe ve bilgi birikimi var.
Şu an elimizde bulunan bilgiler ışığında, aksi kanıtlanana kadar bu dolguların insan sağlığına zararlı olmadıklarını kabul ediyoruz. Henüz “ideal” bir diş dolgu malzemesine ulaşamadık. Bu sebeple dişhekiminize tedavi alternatiflerinizi sorun, her alternatifin avantaj ve dezavantajlarını onunla tartışmaktan çekinmeyin. Size tüm tedavi alternatifleriniz hakkında bilgi vermek doktorunuzun görevidir. Kaynak: Yalansavar.org
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?