Alerji, genel anlamıyla aynı miktar ve koşullarda başka kişiler için zararsız olan farklı yabancı maddelere karşı, bazı kişilerin bünyelerinin aşırı duyarlılık göstermesidir. Ev tozu, akarları, polenler, küf mantarları, bakteriler, ev hayvanlarının tüyleri, bazı proteinler, böcek zehirleri gibi maddeler, alerjinin en yaygın nedenleri arasındadır. Alerjinin her ne kadar genetik kaynaklı olduğu düşünülse de vücudun zayıf olduğu dönemlerde çeşitli alerjenlere karşı normalde olmayan alerjik tepkiler gelişebilir. Alerjik hastalıklar, kronik hastalıklar grubunda aile hekimleri tarafından ilk sırada gösterilmektedir.
İçindekiler
Bağışıklık sistemimiz, çevremizde bulunan ve vücuda giren yabancı maddelere karşı vücudumuzu korumak için çeşitli reaksiyonlar verir. Bu reaksiyonlarla, bağışıklık sistemi hücreleri zararlı maddeleri ortadan kaldırır yada vücuda girmelerini engeller. Alerjide ise bağışıklık sistemi normalde vücut için zararlı olmayan maddelere karşı, bundan bir miktar farklı; ancak vücut için zararlı olan aşırı bir reaksiyon verir.
Alerjik astım nedir? Neden olur? Tedavisi ve hastalara öneriler
Bağışıklık sistemi iki ana savunma yolu izlemektedir: humoral cevap ve hücresel cevap. Humoral ve hücresel savunma dışında, dış ortam ile direk temasta olan organların özel lokal savunma mekanizmaları mevcuttur. Sağlıklı insanlarda savunma sisteminin elemanları arasında fizyolojik ve fonksiyonel bir denge söz konusudur, fakat alerjik hastalarda bu denge bozulmuştur.
Genetik mekanizmalar tam olarak henüz açıklanamamış olmasına rağmen alerjik hastalıklar ailesel eğilim göstermektedirler. Genetik faktörlerin ve spesifik (alerjenler) veya nonspesifik (sigara kullanımı, enfeksiyonlar, egzersiz, psikolojik durum, farklı tedavi protokolleri, vs.) çevresel faktörlerin zamanla bir araya gelmesiyle hastalık oluşmaktadır.
Alerjik reaksiyonlar genellikle alerjene maruz kaldıktan birkaç dakika sonra gelişir. Alerji belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterebilir ve şiddeti değişebilir. Genel alerji belirtileri arasında kaşıntı, hırıltılı nefes alıp verme, nefes darlığı ve vücudun çeşitli yerlerinde şişlikler bulunur. Bununla birlikte bu belirtiler alerjene ve kişiye göre değişebilmektedir. Alerji belirtileri bazen yıllarca görülmez, fakat bazı alerjiler yıllar sonra geri gelebilir.
Çoğu alerjik reaksiyonlar hafiftir, ancak bazen anafilaksi veya anafilaktik şok olarak adlandırılan ciddi bir reaksiyon meydana gelebilir. Bu tıbbi bir acil durumdur ve acil tedavi gerektirir.
Enfeksiyon nedir? Neden olur? Belirtileri, türleri ve tedavisi
Alerjenler doğal ortamdan veya kimyasal olarak kirletilmiş çevresel ortamdan kaynaklanabilirler. Doğal oramdan kaynaklanan alerjenlerin büyük kısmı solunumsal alerjenler grubunu oluşturmaktadır (ev tozu akarları, polenler, küf mantar elemanları, bakteriler, ev hayvanlarının tüy ve epitelleri, bazı gıda proteinleri, böcek zehirleri).
Bu alerjenler genellikle yüksek molekül ağırlıklı protein yapısındadırlar. Kirletilmiş çevresel ortamdan kaynaklanan alerjenler daha küçük maddelerdir ve vücudun farklı proteinlerine bağlandıktan sonra antijenik özellik kazanırlar (metaller, ilaçlar, gıda katkı maddeleri, lateks, formaldehit, sülfür dioksit, nitrojen oksit, sanayi tozları).
Alerjik astım belirtileri nelerdir? Astım ve alerji nasıl tedavi edilir?
Alerjik rinit, klinik olarak, allerjen ile temastan sonra, burun içini kaplayan mukozanın alerjik nedenli iltihaplanmasına denir ve özellikle alerjik yatkınlığı olan kişilerde daha sık görülür. Alerjik rinit genel bir halk sağlığı problemi olup, toplumun %30’unu etkilemektedir. Semptomların kontrol altına alınamaması yaşam kalitesinin azalmasına, okul ve iş performansının düşmesine neden olmaktadır.Bu nedenle erken evrede teşhis ve tedavi edilmesi önemlidir.
Alerjik rinit geleneksel olarak semptomların görülme zamanına göre mevsimsel ve perennial alerjik olarak sınıflandırılmaktaydı. Son yıllarda WHO örgütü ARIA deklerasyonu ile tanı ve tedavi için standart bir yaklaşım önermiştir.
Buna göre hastalık intermitan (semptomlar haftada 4 günden az veya 4 haftadan az) ve persistan (semptomlar haftada 4 günden fazla veya 4 haftadan fazla) olarak sınıflandırılmaktadır. Hastalığın şiddeti de hafif (uykuyu ve günlük aktiviteyi bozmayan semptomlar) ve orta/ağır (uykuyu ve günlük aktiviteyi bozan semptomlar) olarak değerlendirilmektedir. Yeni tedavi planları bu sınıflamaya göre yeniden düzenlenmiştir.
Alerjik rinit (saman nezlesi) nedir? Belirtileri ve tedavisi
Alerjik rinitte semptomlar hafif olsa bile olası komplikasyonları önlemek için hastalığın tedavisi erken dönemde yapılmalıdır. Alerjik rinit tedavisinde;
Polen alerjisi neden olur, ne iyi gelir? Belirtileri, testi ve tedavisi
Adrenerjik reseptörleri etkileyerek vazokonstrüksiyon yaparak etki gösterirler.Topikal sprey veya oral formda kullanılabilir.
Allerset (setirizin) nedir? Ne için nasıl kullanılır? Yan etkileri
Etki mekanizmaları tam olarak bilinmemekle beraber mast hücre duvarına bağlanarak ve/veya IgE bağlandıktan sonraki hücre içi basamaklarda etki yaptıkları düşünülmektedir. Disodyum kromoglikat ve nedokromil bu grupta kullanılan ilaçlardır.
Alerjik rinit tedavisinde seçilecek ilk ilaçlardır.Postkapiller venüllerin endotel hücrelerinde H-1 reseptör aktivitesini inhibe ederler. Alerjik rinit semptomlarından kaşıntı,aksırık ve sulu akıntıyı etkilerler, nazal obstrüksiyon üzerine etkileri yoktur. Antihistaminikler genel olarak antiinflamatuar ilaç olarak kabul edilmemektedirler, ancak son yıllarda özellikle 3.kuşak antihistaminiklerin antiinflamatuar etkilerinden söz edilmektedir. Antihistaminikler akut alerjik reaksiyonlarda etkilidir.
Intermitan veya hafif persistan alerjik rinitin tedavisinde ilk seçilecek ilaçlardır. Birinci kuşak antihistaminikler (Klorfeniramin, difenhidramin, prometazin, tripolidin) sedatif ve antikolinerjik etkileri nedeni ile pek önerilmemektedir.
Yeni jenerasyon antihistaminiklerin (Akrivastin, azelastin, setirizin, desloratadin, ebastin, epinastin, feksofenadin, ketotifen, levosetirizin, loratadin, mizolastin) etki süreleri uzundur ve sedatif yan etkileri azdır. Etkileri çabuk başlar (15 dakika) ve 24 saat devam eder (3,4). Gerektikçe sürekli kullanılabilirler ve güvenilirlik profilleri oldukça iyidir.
Aerius nedir? Ne için nasıl kullanılır? Dozu ve yan etkileri
En güçlü antiinflamatuar ajanlardır. Nazal mukozadaki hücre infiltrasyonunu ve inflamatuar mediyatörlerin salınımını azaltırlar. Obstrüksiyon dahil tüm nazal semptomların tedavisinde etkilidirler. Günde bir veya 2 kez kullanılırlar, tüm nazal semptomlara antihistaminiklerden daha üstün etkinlik gösterirler.
Semptomlar başlamadan önce kullanıldığında nazal uyarı ve bulguları baskılanmasını sağlarlar. Orta—ağır persistan alerjik rinitin farmakoterapisinde ilk seçilecek ilaçlardır. Minimal nazal kuruluk, minör epistaksis ve nadiren de septal deviasyon gibi yan etkiler görülebilir. Hipotalamik pituiter aksı etkilemezler.
Zyrtec (setirizin) nedir? Niçin ve nasıl kullanılır? Yan etkileri
Alerjik rinit tedavisinde en son basamakta kullanılan ilaçlardır. Ağır dirençli semptomlar için kısasüreli (< 5 gün) önerilebilirler.Eğer bir başka seçenek yoksa, çocuklarda ve gebelerde çok dikkatli kullanılmaları gerekir
Tek başlarına kullanıldıklarında inhale kortikosteroidlerden ve antihistaminiklerden daha az etkilidirler. Antihistaminiklerle birlikte “additive” etkisi olabilir. Özellikle aspirine bağlı rinit ve astımda etkindir.
Alerjik rinit tedavisinde etkili olduğu bilinen tedavi yöntemlerinden biridir. Birçok allerjenle yapılabilir ancak Avrupa’da genellikle iki allerjene sınırlandırılmıştır. Risk-yarar oranı tüm olgularda düşünülmelidir. Seçilmiş hastalarda etkinliği oldukça yüksektir. Alerjik rinit için yapılan enjeksiyon immunoterapi, alerjik astımın gelişmesini de önleyebilir. Standardize terapötik aşılar tercih edilir. Subkutan immunoterapi, hastalığın doğal seyrini değiştirir.
Eğitilmiş personel tarafından uygulanmalıdır ve hastalar enjeksiyon sonrasında monitorize edilmelidir. Kontrollü çalışmalarda, yüksek—doz sublingual “swallow” immunoterapinin enjeksiyon allerjen immunoterapisine bir alternatif olabileceği “hafif intermitan alerjik hastalıklar” için gösterilmiştir.
Anti IgE (Omalizumab): Serbest IgE düzeylerini düşürür ve bazofil üzerindeki IgE reseptörlerinin ekspresyonunu azaltır. Allerjen ile bronş provokasyonunu takiben geç alerjik reaksiyonu inhibe eder. Yapılan ilk çalışmalar, omalizumab’ın intermitan ve persistan alerjik rinitde nazal ve oftalmik semptomlara etkili olduğunu göstermiştir.
Bütün alerjik hastalıklarda olduğu gibi allerjenden korunma ilk basamakta yer alır. Allerjenden korunma hastalığın ağırlığının azalmasına ve ilaç kullanımının azalmasına yardımcı olur. Ev tozu akarları, polenler, mantar sporları en önemli allerjenlerdir.
Alerjik reaksiyon, yaş, cinsiyet, ırk veya sosyoekonomik statü farkı gözetmeksizin herkeste görülebilir. Genel olarak, alerjiler çocukluk çağında daha sık görülmekle birlikte ilk başlangıç her yaşta olabilir. Aynı zamanda tedaviden seneler sonra bile hastalık tekrar meydana gelebilir. Alerjik hastalıkların, genel olarak farklı yaş gruplarında farklı semptomlar ile seyrettikleri tespit edilmiştir ve bu Alerji Gidişatı olarak nitelendirilir
Polenler: Polenler, gözle görülmeyen ~ 0.05 mm boyutlarında, farklı şekillerde ince tanecikler oluşturan bitkilerin erkek tohumlarıdır. Polen tanecikleri birçok alerjik protein içerir. Polen alerjisine yol açan başlıca üç bitki ailesi vardır: çayır otları (Mayıs- Temmuz), ağaçlar (Ocak- Mayıs) ve yabani otlar (Temmuz- Ekim). Polenlerin alerji oluşturma potansiyelleri, bu polenleri çevrelerine saçan bitkilerin az veya çok yoğun olmalarına ve bu bitkilerin az veya bol polen üretmelerine bağlıdır. “Polinoz” olayında bitkilerin içerdiği polenler rol oynamaktadır. Aynı cins bitkinin iki farklı türünde değişik proteinler bulunabileceğinden farklı aleni oluşturma potansiyellerine sahip olabilirler.
Türkiye’de yapılan geniş çaplı araştırmalar neticesinde polen alerjenleri arasında en sık çayır otlarının alerjiye neden olduğu tespit edilmiştir. Bunların en önemlileri, alerjik potansiyeli ve yıl süresinde bitki ve polen yaygınlığını göz önünde bulundurarak, erken açanlar (parmak otu, çayır otu, delice otu, parmak otu, büyük ayrık otu) ve geç açanlar (kokulu yonca, arpa, buğday, çavdar, mısır, mercimek) olarak gruplandırılabilir.
Ağaç polenleri alerji nedeni olarak Türk toplumunda ikinci sırada yer almaktadır. Alerjik özellikler ve bitki yaygınlığı ve polen üretimine göre bu grupta en önemli ağaçlar: Akçaağaç, meşe, gürgen, çınar, kızılağaç, zeytin, kestane, çam, kavak, fındık, söğüt, sedir olarak sıralanabilir. Genel olarak dünyada bakıldığında polen alerjisi olan hastaların %90’ı huş ağacına alerjik oldukları farklı çalışmalarda gösterilmiştir. En sık alerjik reaksiyonlara sebep olan yabani otlar arasında dar yapraklı sinir otu, misk otu, yapışkan çam otu, sarmaşık, pelin, kaz ayağı otu, şeker kamışı ve devedikeni sıralanabilir.
Yakınmalar sadece yılın belli zamanlarında olur ve diğer zamanlarda kişi tamamen sağlıklıdır. Alerjik hastalar, hava polen konsantrasyonu 10- 20 tanecik düzeyini geçtikten sonra belirti gösterirler. Genellikle alerjik rinit, konjonktivit, astım veya akut ürtiker tabloları meydana gelir. Polen alerjisi Türkiye’de tüm dünyada olduğu gibi çok büyük önem taşıdığı için ülkelerin farklı yörelerinin bitki örtüsünü, alerjen bitki dağılımını ve yoğunluğunu saptadıktan sonra polen analizleri yapılarak o yöre için yıllık, aylık ve mevsimsel polen takvimleri oluşturulmuştur.
Ev Tozları: Ev tozlarının miktarı evin yerine, bulunduğu yerin iklimine, deniz seviyesinden yüksekliğine göre, evden eve veya odadan odaya göre büyük oranda değişkenlik gösterir. Ev tozları bir alerjen deposudur, içinde alerjiye sebep olan etken akar (mite) denilen ev tozu böceği solunumsal alerjenler arasında polenlerden sonra en sık aleni etkenidir.
Akarlar küçük, ~0.3 mm uzunluğunda, gözle görülmeyen, örümcek benzeri canlılardır. Solunum yolu alenilerine neden olan iki önemli akar türü vardır: Dermatophagoides pteronyssinus (di) ve Dermatophagoides farinae (d2). Akarlar insanların deri döküntüleri ile beslenirler ve başlıca yatak içinde (yastık, yatak, yorgan) yaşarlar. Bu bölgelerden alınan 1gr tozda 2000-15000 arası akar bulunur. Ev tozu akarlarına karşı oluşan alerjik hastalıklar genellikle astım ve rinit, nadiren konjonktivit şeklindedir. Yakınmalar özellikle uykudan uyanınca başlar, yıl boyu sürer ancak sonbahar ve kışın kötüleşme gösterebilir.
Hayvan Proteinleri ve Tüyleri: Hayvanların deri döküntüleri ve tüyleri aleniye sebep olmaktadır. Genellikle evcil hayvan besleyenlerde veya hayvancılıkla uğraşan insanlarda görülür. Daha çok hava yolları ile vücuda alındıkları için solunum yolu bulgularına neden olurlar. Evcil hayvanlar arasında ülkemizde en sık kedi daha sonra köpek, at, sığır, koyun kepeği ve tüyü sayılabilir. Ayrıca kümes ve kafes kuşlarının tüyleri de sıklıkla alerji sebebidir (tavuk, ördek, kaz, hindi, muhabbet kuşu, kanarya, papağan).
Küf Mantarları: Küf mantarları farklı renklerde olup, ev dışında (çürüyen bitkiler üzerinde, havada) veya ev içinde (evin güneş görmeyen nemli yerlerinde) bulunurlar. Gözle görülmeyen, alerjik etki yaratan sporlar üretirler. Polenler gibi atmosferdeki spor sayısı hava koşullarına bağlıdır. Havanın sıcak ve nemli olduğu zamanlarda (yazın sonu ve erken sonbahar) alerjik bulgulara neden olurlar. Küf alerjenleri hava yolları ile alınabilecekleri gibi bazı gıdalarla birlikte de alınabilirler (paslanmış peynir, mantar, kurutulmuş meyveler, maya içeren gıdalar, soya sosu, sirke).
Haşereler ve Haşere Zehirleri: Türkiye’de solunumsal alerjenler arasında haşereleri özellikle de hamamböceğini saymak yerindedir. Daha az sıklıkla güve, sivri sinek, tahta kurusu, at sineği ve karınca sayılabilir. En sık karşılaşılan böcek alerjisi arı sokması nedeni ile olanlardır. En sık alerji sebebi olan arı türleri bal arısı, sarı arı ve eşek arılarıdır. Son çalışmalar, alerjik duyarlaşmanın tüm erişkin popülasyonun %20’den fazlasında görüldüğünü ve arı sokmasını takip eden üç ayda erişkinlerin %30’undan fazlasında arı zehirine karşı spesifik IgE bulunduğu saptanmıştır.
Arı sokması: Ne iyi gelir? Alerjisi, ilkyardım ve evde tedavi
Gıda alerjisine 3 yaşın altındaki çocuklarda %8, erişkinlerde %2 sıklığında rastlanır. Gıdaların alerjik fraksiyonları genellikle ısıya dayanıklı, suda çözülebilen, 10-70 kDa ağırlığında glikoproteinlerdir. Avrupa Alerji ve Klinik İmmünoloji Akademisi tarafından gıda yada gıda katkı maddeleri ile oluşan reaksiyonlar, mekanizmalarına bağlı olarak, iki gruba ayrılmıştır:
Çocuklarda gıda alerjisi ve aşırı duyarlılık: Belirtileri ve tedavisi
Birkaç ülkede yapılmış çalışmalarda 1 yaşına kadar olan çocukların %2.5’inde inek sütü alerjisi saptanmıştır ve bunların %60’ı IgE aracılıdır. Süt alenisi olan vakaların %35’i diğer bazı gıdalara da alerjik reaksiyon gösterirler. İngiltere ve ABD’de yumurta alenisi sıklığı %1.3, yer fıstığı %0.5, gıda katkı maddeleri<%1 olaraksaptanmıştır. Erişkinlerde gıda alerjisi sıklığı çalışmaları daha azdır ve Amerika’da özellikle yer fıstığı ve fındık alerjisinin %1.3 olduğu, İngiltere’de genel erişkin aleni sıklığının %1.4-1.8 olduğu saptanmıştır.
Gıda ile oluşan alerjiler en sık olarak deri (balık, kabuklu deniz ürünleri, fıstık, fındık, yumurta, süt), daha az sıklıkla sindirim (süt, soya, yumurta, pirinç, yulaf, fıstık, fındık, tavuk, hindi, balık, karides, ıstakoz) ve solunum (balık, kabuklu deniz ürünleri, yumurta, nohut) sistem bulguları ile ortaya çıkabilir. Diyette yüzlerce gıda olmasına rağmen bunlardan sadece birkaçı majör alerjiye neden olmaktadır. Çocuklarda süt, yumurta, yerfıstığı, soya ve buğday aşırı duyarlılık reaksiyonlarının ~ %90’ından sorumludur.
Erişkinlerde ise yerfıstığı, balık, kabuklu deniz mahsulleri bu reaksiyonların %85’ini oluşturur. Son zamanlarda özellikle kivi, kavun, susam ve haşhaş dikkati çekmektedir. Yakın dönemlerde “Oral Alerji Sendromu” adı ile yeni bir hastalık tarif edilmiştir. Huş ağacı, pelin otu ve nezle otu alerjisi olanlarda görülür. Bulgular çoğunlukla kavun, karpuz veya muz (daha az sıklıkla patates, havuç, kereviz, ceviz ve kivi) alımı sonrası ortaya çıkar.
Bunun nedeni benzer protein yapısına sahip birçok alerjen arasında çapraz reaksiyon meydana gelmesidir. Aynı şekilde baharat aleni sıklığı oldukça düşük olmasına rağmen bazı polen ve sebzeler ile çapraz reaksiyonlar vererek alerjik bulgulara neden olabilirler (daha sıklıkla kimyon, kırmızı toz biber ve karabiber).
Hastalıkların tanı ve tedavisi için geliştirilen ilaçlarla birlikte ilaç alerjisi görülme sıklığında da artış gözlenmeye başlamıştır. İlaçların çoğu kendi başına olmayıp vücuda girdiğinde proteinlerle birleşip alerjik etkinlik kazanmaktadırlar. Bunun dışında birçok ilaçta kullanılan boya ve koruyucu maddeler de alerjik reaksiyondan sorumlu olabilir.
İlaç alenileri sık rastlanan bir olgu değildir. İlaç alenisi söz konusu olabilmesi için kişinin daha önce mutlaka ilaçla karşılaşmış olması gerekmektedir. İlaç alerjisi durumunda klasik alerjik reaksiyonlar görülebileceği gibi (ateş, ürtiker, dermatit, anafilaksi) daha spesifik reaksiyonlar da görülebilir (kan hücre yıkımı, böbrek, damar ve karaciğer iltihabı, safra kanallarının tıkanması, romatizma benzeri tablo, ışık alerjisi).
Antibiyotikler ilaç alenilerinin %45’inden sorumludur. Bunlardan en sık Penisilin alerjiye neden olmakta ve genellikle deri döküntüleri ile ortaya çıkmakla birlikte daha ciddi anafilaktik tablo ile de seyredebilmektedir. Her 100 penisilin enjeksiyonundan yaklaşık ikisinde ilaca bağlı alerji oluşmaktadır. Penisilin alerjisinde yapısal olarak benzerlik gösteren farklı antibiyotiklerle çapraz reaksiyon oluşabileceği dikkate alınmalıdır.
Ayrıca son zamanlarda, anestetik maddeler, radyolojik tanıda kullanılan kontrast maddeler, romatizma ilaçları ve insulin gibi bazı hormonlar da giderek artan sıklıkla alerjik durumlara neden olmaktadır. Aspirinin sık olarak astım ataklarını indüklediği ve alerjik durumlarla ilişkilendirilse de gerçek bir alerjik ajan olmadığı bildirilmektedir.
Anaflaksi: İlaç alımı sonrası görülebilecek en tehlikeli tepki türüdür, ilaç alımını takiben dakikalar içinde ortaya çıkabilir. Tansiyon düşüklüğü, vücutta kızarma ve kabarmalar (ürtiker/anjio ödem), boğazda tıkanıklıkhissi (larinks ödemi), bilinç kaybı, nefes darlığı ve diğer bazı belirti ve bulguların en az ikisinin bir aradaolduğu bir klinik bulgu topluluğudur. Hemen tedavi edilmezse yaşamı tehdit edici özelliği vardır.
İlaç ateşi: Beraberinde ciltte döküntüler de olabilir. İlaç kesildikten 48-72 saat sonra ateşin düşmesi ile diğer ateş nedenlerinden uzaklaşılır.
Vaskülit: Ciltte özellikle bacaklarda ve kalça bölgesinde döküntüler ile beraberinde ateş, kas ağrısı, eklem ağrısı ve halsizlik olur.
Serum hastalığı: İlaç alımını takiben 6 ile 21 gün sonra görülür. Ateş, halsizlik, ciltte döküntüler, eklem ağrısı ve lenf bezlerinde büyüme olur.
Lenf bezi şişmesi neden olur? Nasıl geçer? Belirtileri ve tedavisi
İki yüz’den fazla mesleki alerjen tespit edilmesine rağmen bunların oldukça büyük bir oranını lateks alerjisi oluşturmaktadır. Lateks, Hevea braziliensis isimli kauçuk ağıcının sütlü özsuyudur. Günümüzde birçok üründe lateks kullanılmaktadır: tıbbi ürünler (eldivenler, kateterler, kan almada kullanılan bantlar), elbiseler (iç çamaşırları, naylon çoraplar, korseler), lastik oyuncaklar, emzik, şişe kapakları, spor malzemeleri, otomobil lastikleri, doğum kontrol araçları (kondom, diyafram).
Lateks alerjisi genellikle kontak dermatite sebep olmaktadır. Avokado, kivi ve muz gibi bazı gıdalarla çapraz reaksiyon görülebilir. Negatif deri testi ve serum spesifik IgE testi %100 özgüllük ile lateks alenisini ekarte eder. Tanı konulduktan sonra en iyi korunma yolu bu maddeyi içeren ürünleri kullanmamaktır.
Allerjiyi başlatan mekanizmalar genellikle aynı olmakla birlikte, etkilenen organa göre değişen klinik bulgular ortaya çıkar. Alerjik hastalıklar ortaya çıkan bulgu ile etkilenen doku ve organ sistemine göre adlandırılır.
Rinit, burun iç kısmını döşeyen ve mukoza adı verilen dokunun inflamasyonudur (iltihabı reaksiyonu). Rinitlerin yaklaşık yarısı allerjiye bağlıdır. Rinit sık görülen bir hastalıktır. Toplumun ortalama %10 ‘unda allerjik rinit vardır. Bu oran diğer allerjik hastalıklarda olduğu gibi her geçen yıl artmaktadır.
Hastada burun akıntısı, hapşırma, burun kaşıntısı, burun tıkanıklığı, koku almada azalma, konjunktivitin yanı sıra yorgunluk, algılama güçlüğü, uyku bozukluğu gibi dolaylı rinit belirtilerine de rastlanır.
Ağaç poleni, çayır poleni ve yabani ot polenlerine karşı allerji gelişmesi sonucunda ortaya çıkar. Şikayetler bu allerjenlerin atmosferde yoğun olduğu dönemlerde belirgindir. Hastalığın yıl içindeki süresi, yaşanılan coğrafi bölge ve iklim ile yakından ilişkilidir.
Allerjenlere temasın yıl boyu devam ettiği ve şikayetlerin genellikle tüm yıla yayıldığı allerjik rinit şeklidir. Neden olan allerjenler ev tozu akarları (mite), hamamböcekleri, ev hayvanı allerjenleri (kedi, köpek, hamster gibi), ve mantar sporlarıdır (küf).
Çalışma ortamındaki allerjenlere yada irritan (tahriş edici) maddelere bağlıdır. Hapşırma, burun akıntısı ve burun tıkanıklığı gibi allerjik rinit bulguları çalışma ortamına girdikten sonra ortaya çıkar.
Gözün ön kısmını ve göz kapaklarının iç kısmını örten zar tabakasının alerjisidir. Gözlerde kızarıklık, yanma, batma, şişlik ve gözyaşı salgısının artması gibi şikayetlere neden olur. Mevsimsel allerjik rinitlerle birlikte sık görülmekle birlikte, diğer rinit türlerinde de konjunktivit olabilir.
Astım, havayollarının (Bronşların) kronik inflamasyonu ile seyreden, nefes darlığı, hırıltılı solunum ve öksürükle karakterize bir hastalıktır.
Alerjik astım, durumunda havayolları her türlü uyarana karşı (alerjenler, enfeksiyonlar, kokular, sigara dumanı vb.) hassas hale gelir. Uyaranlar havayollarını saran kasların kasılmasına, salgı bezlerinin aşırı salgı yapmasına ve sonuçta da havayollarının daralmasına neden olur. Bu olaylar sonucunda astımın klinik belirtileri ortaya çıkar.
Alerjik astım nedir? Neden olur? Tedavisi ve hastalara öneriler
Astım nedeniyle daralmış olan havayollarından geçen hava miktarı azalır. Bu sebepten dolayı akciğerlere yetersiz hava gider ve hasta nefes darlığı hisseder. Daralmış havayollarından güçlükle geçen hava hışırtıya (vizing) ve hırıltılı solunuma neden olur. Aynı zamanda salgı bezlerinin de salgısı artmıştır ve bunlar da havayollarını tıkarlar. Bu da öksürük ve balgam çıkartma şikâyetlerine neden olmaktadır.
En önemli adım gerçek alerjiyi, alerji gibi semptom veren durumlardan (intolerans, gıda zehirlenmesi, ilaç yan etkileri, v.s.) ayırt etmektir. Bu yüzden ayrıntılı kişisel ve ailesel klinik hikaye, doğru ve güvenilir alerji tanısı için en kritik aşamadır.
Hastanın hangi alerjene, ne kadar süre ile maruz kaldığı, maddenin alerjik potansiyelinin bilinmesi ve uygun spesifik test seçiminin yapılması çok önemlidir. Alerji testleri, hikayenin yanında önemli destekleyici tanı araçları olarak kullanılmalıdır.
Klinik Muayene; Klinik muayene ağırlıklı olarak göz, kulak, burun, sinüsler, boğaz, akciğerler, deri ve gastrointestinal sistemlere bakılır.
A- PRICK Testi; Alerji testleri arasında sık kullanılan, ucuz ve spesifik olmasından dolayı yüksek tanısal değere sahiptir. Genellikle ön kolun iç yüzüne ince iğne ucu ile derinin sadece üst tabakasında küçük bir delik yapılır ve spesifik alerjen ekstresi içeren bir damla damlatılır. 15- 20 dk. sonra pozitif ve negatif kontrollerle kıyaslanarak ciltte oluşan kızarıklık ve kabarıklık seviyeleri ölçülür.
-Solunumsal ve gıda alerjenlerinin taramasında kullanılır (hasta spesifik alerjen ile mutlaka daha önce karşılaşmış olması gerekir).
-Gıda alerjisi tanısında eğer taze gıda ekstresi kullanılmıyorsa PRICK testin duyarlılığı oldukça düşük olduğu bildirilmiştir (özellikle yumurta, süt ve fıstık alerjisi tanılarında taze ekstre kullanılmalıdır).
B- İntradermal Test: Alerji semptomları olan ve PRICK testi negatif olan hastalarda uygulanabilir. PRICK testine göre hassasiyeti daha yüksek olmasına rağmen invazif ve riskli bir testtir.
Deri testlerinin genel olarak daha duyarlı ve özgül olmalarına rağmen bazı dezavantajları vardır:
Birçok bilimsel çalışmaya göre anamnez ve laboratuvar testlerinin birlikte değerlendirilmesi alerjik hastalıklarda en yüksek tanısal değere sahiptir.
Eozinofil Sayısı
-Kronik alerjik enflamasyonda kanda, solunum yolları mukozasında ve bronşiyallavaj sıvısında artmıştır.
Total IgE
Genel alerji tanısında % 60 duyarlılık ve özgüllükle yaygın olarak tarama amaçlı kullanılmaktadır. Total IgE ölçümünün oldukça yararlı olabileceği klinik kullanımlar şunlardır:
Son yıllarda serum alerji testlerinin gelişmesiyle önceleri alerji tanısında klasik “termometre” görevini gören total IgE testi, alerji taraması için kullanılan daha spesifik serum testlerine yerini bırakmaktadır.
Alerjen Spesifik IgE
-Sık rastlanılan alerjenlerin gruplandırılması ile oluşturulmuşlardır.
-Potansiyel alerjen listesini daraltmak için kullanılırlar.
-Az miktarda alınan venöz kan yeterlidir.
-Sonuçlar aynı gün içerisinde negatif veya pozitif olarak rapor edilir.
-Pozitif sonuç durumunda karışım içinde bulunan her bir spesifik alenen araştırılmalıdır, negatif sonuç ise sadece bu karışım içinde bulunan spesifik alerjenlere karşı reaksiyon olmadığını gösterir.
-Alerjik reaksiyona neden olan muhtemel spesifik alerjen tespit edilir;
-Çok geniş alerjen grubunu kapsarlar.
-Az miktarda alınan venöz kan yeterlidir.
-Hormonal değişimlerden etkilenmezler.
-Genel olarak semptomların varlığı veya şiddeti ile serum spesifik IgE seviyelerinin, total IgE seviyelerine göre özellikle ani tip alerjik reaksiyonlarda daha iyi korelasyon gösterdikleri saptanmıştır.
-Alerjen spesifik IgE, farklı işaretleyiciler kullanılarak (enzim, radyoaktivite, floresan veya lüminesan), immünometrik yöntem ile tespit edilir.
-Alerjen spesifik IgE ölçümü için kullanılan yöntemin duyarlılığı ve özgüllüğü, sonuçları değerlendirmede büyük önem taşır. Pharmacia Diagnostics AB (Uppsala, Sweden) tarafından geliştirilen UniCAP® cihazı (Floroenzim Immümoassay, FEIA) kullanarak analiz edilen alerjen spesifik IgE testlerinin duyarlılığı %86-88, özgüllüğü %94 ve verimliliği %91 olarak tespit edilmiştir. Bu sonuçlar, immünoassay metodları arasında PRICK testleri ile en yüksek korelasyona sahiptir.
Uyarı testleri alerjik hastalıkların tanısında altın standardı oluştururlar.
Küfler (mantarlar) ve ev tozu akarları nemli ortamlarda kolayca ürediklerinden, eviniz güneş görmeli, rutubetsiz ve aydınlık olmalıdır. Odanızda toz tutulmasına neden olabilecek fazla eşya bulundurmayınız. Yün ve kuş tüyü ile doldurulmuş minder, yastık, yorgan ve yatakları kesinlikle kullanmayınız. Battaniyelere çift nevresim kılıf geçiriniz.
Temizlik sırasında hasta odada bulunmamalıdır. Sadece hastanın yanında değil, evin hiçbir yerinde sigara içmeyiniz. Yatak odasında süs bitkisi bulundurmayınız. Çamaşır suyu ve yağlı boya kokusu olan yerlerden hemen uzaklaşınız. Parfüm, oda ve saç spreylerini, sprey deodorantlarını kullanmayınız. Boyalı ve katkı maddeli gıdaların yakınmalarınızı arttırabileceğini unutmayınız. Grip, sinüzit gibi üst solunum yolu enfeksiyonları sırasında yakınmalarınız artabileceğinden, önceden tedbirinizi alınız.
Kaynaklar ve Referanslar:
1- Allergies: Symptoms, Diagnosis, Treatment and PreventionYAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?
Eşim alerji sürekli allerset tablet kullanıyor bazen o bile yetmiyor test yaptırdık ama sebebi bulunamadı.ne yapmalıyız.hamile kalsa çocuğa zararı olur mu?cevap yazarsanız çok memnun zoluruz teşekkürler.